|
İlk mesajda bildirilen evlilikle ilgili sözü hadis olarak bir yerlerde okumuştum. Hatırımda değil. Hicri şu seneden sonra evlenmemek... diye hatırımda kalmış. Belki dervişler için dünya meşgalesine, maişet telaşına düşmemeleri için bir tavsiye de olabilir. Allahu alem.
Ek olarak, Saidi Nursi hz.lerinin bağlı bulunduğu tekkenin onun hakkında müceddittir dediğini hiç duymadık. Hatta Sami Efendi hz.lerini anlatırken, gençliğinde Saidi Nursi hz.lerine de hizmet eden Musa Efendi hz.leri, O herkesi severdi, derece derece tabi, yegane sevdiğide Pakistanlı Kadiri Şeyhi Ziyaeddin Efendi idi der. O'nun sevgisinden benim anladığım, bir isim vermek gerekirse o zaman için, Sami Efendi'den sonra Ziyaeddin Efendi'dir. Musa Efendi de Sami Efendi'den sonra en çok o zata gönlünün ısındığını söyler.
Bazı münkirler için bir yerde denk geldiğim bir yazıyı alıntılamak isterim:
Yazar Yavuz Bülent Bakiler’in Kastamonu’nun son ulularından Hasib Efendiden dinlediği hatıraları sizinle paylaşmak istedik. Ayrıca Esad Erbili hazretlerini de yakından tanımış olan Hasib Efendiyi dinlerken vefatının seneyi devriyesinde büyük Sultanı analım istedik. Şimdi buyurun efendim, Hasib Efendinin dilinden o günleri bir dinleyelim:
“…O, 1925’li, 1930’lu yıllar korkunç yıllardı. Allah bize bir daha öyle yıllar, öyle günler göstermesin!
1925 yılında ben, 15-16 yaşlarımdaydım. Kur’an’ı çoktan hıfzetmiştim. O yıllardı Kastamonu’da Benli Sultan Şeyhi Nurettin Karasu Efendi vardı. Şeyh Efendi, beni ve hafız-ı kelam olan Ömer Aköz’ü alarak İstanbul’a götürdü. O zamanlar, Kelâmî Dergâhı, Topkapı’da, Çapa Kız Muallim Mektebi karşısındaki sokaklardan birindeydi. Beni Kelâmi Dergâhı Şeyhi Erbilli Mehmed Esat Efendiye teslim ettiler. M. Esat Efendi, Irak Türklerindendi. Seksen yaşının üzerinde bir âlim adamdı. Arapçası, Farsçası mükemmeldi. Nakşî tarikatına mensuptu. Onun, imâ yoluyla olsun siyasî meselelere girdiğini, şu veya bu siyasî kişi hakkında şöyle veya böyle konuştuğunu hiç duymadım. Siyasetle kıl kadar ilgisi yoktu.
Said-i Nursî Hazretlerini de ben o Kelâmî Dergâhında tanıdım. Esad Efendiye gelir-gider, Onu can kulağıyla dinlerdi.
|