"ZEMZEM SUYUNDA BİLİMİN AÇIKLAYAMADIĞI ŞEYLER VAR"
Müslümanlarca kutsal sayılan ve asırlardır milyonlarca metreküp su çekilmesine rağmen kaynağı hâlâ tespit edilemeyen zemzem kuyusu hakkında bilimsel çalışma yapılıyor.
Müslümanlarca kutsal sayılan ve asırlardır milyonlarca metreküp su çekilmesine rağmen kaynağı hâlâ tespit edilemeyen zemzem kuyusu hakkında bilimsel çalışma yapılıyor.
Yer altı suları konusunda sahasında birkaç isimden biri olan Prof. Dr. Zekai Şen, zemzem kuyusunun şeklinin ve suyun özelliklerinin kendisini şaşırttığını belirtiyor. Şen, Suud Kralı’nın ısrarlı daveti ile Zemzem Araştırmaları ve Geliştirmeleri Enstitüsü’nde yöneticilik yapıyor. Görevine Kur’an’a el basarak ve stratejik bilgileri anlatmamak üzere yemin ederek başlayan Prof. Dr. Şen, “Zemzemi araştırdıkça imanım arttı. Zira bilimin açıklayamadığı çok şey var. Bu noktada iman devreye giriyor.” diyor. Arap Yarımadası’nın en kurak vadisinde bu kalitede ve bollukta bir suyun 1,5 metre çapında çıkmasını mucize olarak değerlendiren Şen, zemzemin kaynağını araştırdıklarını; ancak gelinen noktanın tahminden öteye geçemediğini belirtiyor.
Su, başlı başına azizdir. Bir de ‘zemzem’ gibi özel bir su olursa, azizliği kat kat artar. Müslümanlar için kutsal olan zemzem kuyusunun yaklaşık 4 bin yıllık bir geçmişi var. Her yıl hacı olmaya gelen milyonlarca Müslüman’ın ülkelerine taşıdığı milyonlarca metreküp zemzem suyunun ne özelliği var da bu kadar önemli? Kutsal olmasının sebebi ne? Bilimsel olarak incelendiğinde zemzem kuyusu ve suyu hakkında ne gibi bilgilere ulaşıldı? Suudi Arabistan’da 35 yıl önce kurulan Zemzem Araştırmaları Enstitüsü’nün başında şu anda bir Türk profesör bulunuyor. Prof. Dr. Zekeriya Şen’le zemzem kuyusu ve suyu hakkında görüştük.
Zemzemin Kısa Tarihi
Hz. İbrahim (a.s.), Cenab-ı Hakkın emri üzerine hanımı Hacer validemizi ve henüz süt emmekte olan oğlu Hz. İsmail'i bugünkü Zemzem kuyusunun bulunduğu yere bıraktı. O tarihte Mekke'de hiçbir insan yaşamıyordu. İçecek su da yoktu. Hz. İbrahim, hanımı ve oğlu için biraz hurma ve bir miktar da su bırakarak oradan ayrıldı. Yiyecek ve içeceğin bulunmadığı bu ıssız yerde kalmak Hz. Hacer'e çok zor geldi. Ancak, kendilerini oraya bırakmasını Hz. İbrahim'e Cenab-ı Hak emrettiğine göre düşünmek yersizdi. Çünkü, rızkı veren Allah elbette kendilerinin durumunu da görüyordu.
Bir müddet sonra Hz. İbrahim'in bıraktığı su bitti. Hz. İsmail ağlamaya, su istemeye başladı. Annesi ne yapacağını şaşırdı. Süt yok ki emzirsin, su yok ki içirsin. Hz. İsmail'in ağlamalarına daha fazla dayanamadı. Safa Tepesine çıktı. Birini görebilmek ümidiyle sağa sola baktı. Kimseyi göremeyince de Safa ile Merve arasında koşmaya başladı. Yedinci defa Merve'ye çıktığında bir ses işitti. Zemzem Kuyusunun yanında Hz. Cebrail'i gördü. Cebrail (a.s.) kanadıyla (bir rivayette ayağıyla) yeri kazıyordu. Nihayet su göründü. Hz. Hacer buna çok sevindi. Suyun aktığını görünce, “Dur, dur” manasında “Zem zem” dedi ve su akmasın diye önünü kesti, havuz gibi yaptı. Bir taraftan da testisini dolduruyordu. Suyu aldıkça yerinde kaynıyordu. Testisi dolduktan sonra sudan içti ve Hz. İsmail'i emzirmeye başladı. Bu arada Cebrail (a.s.), Hacer'e hitaben: “Sakın, ‘Helak oluruz, zarara uğrarız' diye korkmayın. İşte şurası Beytullah'ın -Kabe'nin- yeridir. O beyti şu çocukla babası yapacaktır. Muhakkak ki, Cenab-ı Hak o işin ehlini zayi etmez” dedi.
İşte, Zemzem Kuyusunun ortaya çıkması bu şekilde oldu. Hz. Hacer suyun önünü kesmeseydi ve onu kendi halinde bıraksaydı, bu su bir ırmak olacaktı. Hz. Rasulullah (s.a.v.) bir hadislerinde bu hakikati şöyle beyan buyurur: “Allah, İsmail'in annesi Hacer'e rahmet etsin. O, Zemzem'i kendi haline bıraksaydı veya avuçlamasaydı; muhakkak Zemzem akar, bir ırmak olurdu.”
Zemzem, çok mübarek ve gıdalı bir sudur. Hz. Hacer ve Hz. İsmail, uzun müddet yemek yemeden bu suyla idare ettiler.
Emredene güvenmese bırakır mıydı körpe bir çocukla, savunmasız, gözü yaşlı bir kadını neresi olduğunu bilmediği bir çölün ortasındaki kurak bir vadiye? Ama biliyordu ki bunu isteyenin bir amacı vardı ve ona itaat etmesi gerekiyordu. Çocuğunun babasına sonsuz itimadı olan genç kadın ise, Yaratan’ın böyle istediğini öğrenince, dünyada oğlundan başka tek varlığı olan kocasının hüzünlü gidişini izledi ağlamaklı bir teslimiyetle.
“Seni ve İsmail’i Allah’a emanet ediyorum.” demişti ya, yüreği ferahlamıştı genç annenin. Tek üzüntüsü ondan ayrı kalmak ve sonunun ne olacağını bilmemekti. Sabretti, suyu ve birkaç lokma yemeği bitene kadar. Kuru bir ağacın altında kendi aç, küçük oğlu aç, bekledi kaderini. Tâ ki ana yüreği küçük İsmail’in açlıktan kıvrandığını görene kadar. Çaresiz, yalnız ve çileli Hacer “Medet Ya Rab!” nidalarıyla şimdilerde Safa ve Merve olarak adlandırılan iki tepe arasında defalarca koşarak gidip geldi... Çocuğunun halini görmek için yanına geri geldiğinde sahibini göremediği bir ses işitti. Korku değil çaresizlik ağır bastı. Seslenenin, beklediği kaderi olduğunu düşündü ve, “Ey ses sahibi, sesini duyurdun! Eğer sen bize yardım etme kudretine sahip isen, bize yardım et!” diye dua etti. İşte şimdi zemzem kuyusu olan yerde Cebrail’i gördü. Melek bulunduğu yeri kazmaya başlayınca berrak bir su çıktı. Hacer, hemen suyu havuz gibi yaptı, kana kana içti, kırbasını doldurdu. O doldurdukça su kaynamaya devam etti, içtikçe de hem susuzluğu hem de açlığı gitti. Suyun başında kaç gün, kaç ay geçti bilinmez; ama Şam’dan dönen Yemenli Cürhüm kabilesi, yolu üzerindeki, daha önceden su ve hiçbir canlının bulunmadığını bildikleri vadiden geçerken, Hacer’i ve oğlunu, içi su kaynayan bir kuyu yanında gördüler. Hayrette kaldılar, sonra da Hacer’in de izniyle oraya yerleşme kararı aldılar. Kaynaklar, zemzem kuyusunun hikayesini böyle anlatıyor ve bir not düşüyorlar hikayenin sonuna: “İbrahim (as)’ın duası, Hacer’in teslimiyeti ve henüz küçük bir bebek olan İsmail (as)’ın hatırı için, Yüce Allah, zemzemi böyle ortaya çıkardı.”
Rivayet odur ki zemzem kuyusu ve Hz. İbrahim-oğlu Hz. İsmail yapımı Kâbe’nin olduğu mübarek topraklarda Allah’ın emir ve yasakları yaşanmaz olup, Cürhüm kabilesi Allah’a isyan edince zemzem suyu kurur. Tâ ki Hz. Muhammed’in dedesi Abdülmuttalip rüyasında zemzem kuyusunun yerini görene dek. Abdülmuttalip rüyasında gördüğü yeri kazar ve zemzem suyu tekrar çıkar.
O günden beri Mekke’ye ziyarete giden hacılar bu sudan kana kana içer ve bu mukaddes sudan memleketlerine götürüp yakınlarına da ikram eder. Bu sebepledir ki yaklaşık 4 bin yıllık bir geçmişe sahip olan zemzem kuyusunun suyu dünyanın dört bir tarafına ulaşan tek su kaynağı olma özelliğini korur.
Şimdi, zemzem kuyusu modern bir kent görüntüsünde olan Mekke’de, Kâbe’nin Hacer-ül Esved taşının bulunduğu köşeden on dört buçuk metre uzakta, yer altında bir odada bulunuyor. Hac farizasını yapmak için Kâbe’yi ziyarete gelen Müslümanlar sebebiyle kuyudan her yıl bir milyon metreküp su çekiliyor.
Bilim adamlarını hayrete düşürüyor
Buraya kadar olanlar dinî terminolojide zemzem kuyusu ve suyu, hakkında anlatılanlar. Peki kutsal sayılan zemzem kuyusu ve suyunun özellikleri ne? Bilim zemzem suyu ve kuyusu için ne diyor? Zemzem kuyusu hakkında bilimsel araştırmalar yapması için 35 yıl önce bir enstitü kuruldu. Bu süre zarfında kuyunun ve suyun özelliklerini araştıran enstitü, Müslüman olmayan bilim adamları tarafından yönetilmiş. Ama Mescid-i Harâm’a Müslümanların girmesi yasak olduğu için görmedikleri kuyudan gelen suya yabancılar su hakkında polemik üretmişler.
Ancak son iki yıldır dünyanın sayılı yeraltı suları uzmanlarından birisi olan Prof. Dr. Zekai Şen, Zemzem Araştırmaları ve Geliştirmeleri Enstitüsü’nün yöneticiliğini yapıyor. Şen, 500 kişilik bir ekiple, ilk tarihinden bu güne zemzem kuyusu ve suyunun kalitesi ve özelliklerini araştırıyor. Enstitüdeki görevine Kur’an’a el basıp, stratejik bilgileri ve araştırmaların detaylarını anlatmamak üzerine yemin ederek başlayan Şen, “İmanlı bir insandım. Zemzem kuyusu hakkında araştırmalar yaptıkça imanım daha da arttı. Zira bilimin açıklayamadığı çok fazla şey var. Bilimin açıklayamadığı noktada iman devreye giriyor.” diyor.
Dünyanın en kurak bölgelerinden birisi olan Arap Yarımadası’nın da en kurak vadisinde bu kalitede ve bollukta bir suyun 1,5 metre çapındaki bir kuyudan çıkmasının mucizevi bir olay olduğunu dile getiren Şen, zaman zaman içindeki mineral oranları değişse ve debisi kısmen azalsa da zemzem kuyusunun yüzyıllardır su vermeye devam ettiğini söylüyor. Çok büyük motorlarla hac dönemlerinde yılda bir milyon metreküpten fazla su çekilmesine rağmen suyun bitmediğine ve çok fazla azalmadığına dikkat çeken Şen, zemzem kuyusunun kaynağı hakkında bilgi toplamaya çalıştıklarını anlatıyor. Üç ana hattan zemzem kuyusuna su geldiğini tahmin ettiklerini; ama tam olarak kaynağının neresi olduğunu bilemediklerini açıklayan Şen, suyun kaynağı hakkında yaptıkları araştırmada yüksekliği iki bin metreyi bulan Taif’e kadar gittiklerini, bu dağın her gün yağmur aldığını ve kuyunun kaynaklarından birisinin burası olabileceğini tahmin ettiklerini söylüyor.
Dünyada çok az sayıda bilim adamının yeraltı suları hakkında Şen kadar bilgisi ve birikimi var. Şen aynı zamanda Türk Su Vakfı’nın da başkanlığını yapıyor, su ve yeraltı suları hakkında uluslararası birliklerin yönetim kadrosunda bulunuyor. Bunun yanında dünyada bulunan yeraltı kuyularını inceleme yetkisine sahip çok az bilim adamından birisi. Bu kadar yetkin bir birikime sahip olan Şen, zemzem kuyusunun şeklinin kendisini çok şaşırttığını belirtiyor. Hiçbir kuyuda böyle bir şekille karşılaşmadığını, kabaca huniye benzeyen Zemzem kuyusunun bu şeklinin bile bir hikmeti olduğunu anlatıyor. Çünkü bu şekli suyun debisini düzenliyor. Artık büyük bir metropol olan Mekke’deki kanalizasyon ve su şebekesinin zemzem kuyusunu etkilememesi için devletin özel tedbirler aldığına değinen Şen, kuyunun 25-50 yıl sonrasına dair tahminler yapıldığını ve şimdiden buna göre planlar hazırlandığını aktarıyor.
Zemzem binlerce yıllık bir mucize su
1,5 metre genişliğinde olan Zemzem kuyusundan binlerce yıldır milyonlarca metreküp su çekiliyor, kaynağının ise hala tam olarak bilinmemesi mucize olarak değerlendiriliyor. Zemzem kuyusunun yakınlarında irili ufaklı (birisinin adı Davut) birçok kuyu var. Ama bölgenin jeolojik yapısı gereği bu sular ya çok aşırı mineralli ya da tuzlu. Hiçbiri zemzem kadar mineral oranı dengeli ve kaliteli değil. Prof. Dr. Zekai Şen’e göre bu kuyular birbirine bu kadar yakın olmasına rağmen, hiçbirinin zemzemin normal değerlerine yaklaşamamasının bile bir mucize.
Zemzemin taşıdığı kimyasal muhtevasında da özellikler bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Şen, zemzemin kimyasal bileşenleri bakımından kendisine özgü bir yapısı bulunduğunu belirtiyor. “Yaptığım çalışmalarda çok karakteristik bir su olduğunu gördüm.” diyen Şen, zemzemin karakteristik özelliğini şöyle anlatıyor: “Zemzemi bilimsel olarak araştırmak bize kısmet oldu. Yaptığımız çalışmalarda zemzemin kendine özgü karakteristik bir özelliğinin olduğunu tespit ettik. İçinde kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum, klor, sülfat, bikarbonat, karbonat, çok doğal olan bileşenler var. Zemzem kuyusuna en yakın olan 30-40 metre mesafedeki kuyularda da aynı yöntemi uyguladığınızda görüyorsunuz ki zemzem suyu bambaşka bir özelliğe sahip. Kuyuların suyu sürekli izlenerek zemzem kuyusunu kirletecek etkenler inceleniyor. Bu kuyulardan sürekli numuneler alınıyor. Kirlenmelere müdahale ediliyor.”
Zemzem suyunun son yıllarda artan hacı sayısı sebebiyle bitme tehlikesi geçirdiğine dair söylentiler çıkmasına ise Şen, “Uzun süreyi kapsayan bilimsel öngörülerimize göre bitme ihtimali yok. Tabiri caizse kuyu derya gibi. Daha kaynağını bile tam bilmiyoruz; ama çok iyi miktarda su gelmeye devam ediyor. Ne kadar çekiyorsak kuyu o kadar su veriyor.” diyor.
|