Belki vardır. Ama ortalıkta gözükmüyorlar, bir çift laf etmiyorlar. O yüzden var mı yok mu bilemiyoruz. Fakat bu nasihate karşı, kendince cevap verenleri gördüm. Şeyh Efendiyi karşısına almış, bir talebeye hitap eden bir hoca tavrıyla ve her zamanki Risale alıntılarıyla, Şeyh Efendiye karşı çekişiyor. Bunlar Mürşid-i Kamillerden, Ehlullahdan daha karin ve hikmet/hakaik sahibiler ya! Allah selamet versin. Bu düğümü kim çözer bilemiyorum.
Ellerinden öperiz.
Gerçi Üstad'ımız Ehl-i Tarik şeyhleri ile muarazayı yasak etmiş, biz de düzeltme olarak kabul edilmesi ümidi ile yazarız.
Evvela, eğer münakaşalar ayuka çıkıt ise münakaşa edene itab edilsin.
Acaba Müslüman bir kardeşini sırf üstadını mehdi kabul ediyor diye böyle azarlamak, o münakaşanın tarafı olmak değil midir? Şimdi biz bu yazılana cevap verince münakaşa eden taraf mı olduk? İftiraralara, yanlış biliglendirmelere, haksız eleştirilere, yada iyi niyetli de olsa yanlış eleştirilere cevap vermek münakaşa olur mu?
Evet, bu zaman da malesef kendi mesleğini yüceltmek yerinde başkasının mesleğini çürütmek revaçatadır. Nur cemaatleri sadece kendi mesleklerini yüceltmek ve savunmak derdindedir. İtab edilmeyi red ediyoruz. Saniyen,
bir Zat'ı Mehdi olarak kabul etmek dalalet ise sümme haşa Nakşilerin güneşi İmam-ı Rabbani Hazretleri de kendini bir vakit beklenilen mehdi-i azam zannetmiştir. Hem her asırda hakikat perest zatlar mehdinin kendi zamanlarında çıktığını görmüş. Hiç kimse onları itab etmemiş. Hatta sahabiden deccali kendi zamanlarında çıktığını dahi keşfeden olmuş. Dalalet olmamış.
Bu haksız bir eleştiridir.
Hem Nurcular Üstad'ın Mehdi olduğunu teşri etmiyor ki itiraz edilsin.
Nihayetinde kendi itikatlarıdır. Böyle bir itikadın dinen bir mahzuru varsa , ayet veya hadis ile yoksa ulemanın içtihadı ile delil gösterilsin.
biz istikbalin evlatlarıyız, delilsiz söze prim vermiyoruz. Hem Nur talebeleri asla Mehdi 'nin gelip gittiğini ve Mesihin vazifesinin bitirdiğini söylemez. Bu sözü nerden duymuşsa söyleyene hesap sorsun. Bireyin şahsi sözünü cemaate bağlamak caiz olmaz.
sol elle yemek konusuna gelirsek. Elbette hüsn ü zan ederiz.
Böyle bir şeyh yalan söylemez. Sormuştur. Birisi ona öyle demiştir. O diyeni bağlar. Şahsidir, isitinaidir. Üstad da Risaleler de böyle bir şey dememiş. Biz Nur talebeleri de asla böyle bir düşünce içinde olmamış ve böyle bir şeyi ilk kez duymuşuz. Red ediyoruz. İşte Risalede sol elle yemek hakkında geçen nükte o sözü yalanlar:
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm görüyordu, bir adam
sol eliyle yemek yer. Ferman etmiş:
"Sağ elinle ye" demiş. O adam demiş:

"Sağ elimle yapamıyorum." Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm demiş:
diye beddua etmiş: "Kaldıramayacaksın." İşte ondan sonra o adam sağ elini hiç kaldıramamış. -3-
19 Mektub. Böyle bir metin Risalede varken hakiki bir talebenin öyle demiş olması mümkün değildir.
Elhasıl,
bu muhterem şeyhin Risaleleri okumadığı bellidir. Hal böyle olunca Risalelere hakikat demesinin de -batıl dememiş olsa da- batıl demesinin de bir değeri olmaz. Bilgisiz fikir caiz değildir. Hal böyle olunca
madem Risaleleri okumamış, talebelerinin Risalelere uygun hareket etmediğini ima dahi edemez. Tekraren;
Ellerinden öper, hürmetlerimizi sunarız.