Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 13 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Latif ERDOĞAN: Risale Eksenli Nefis Terbiyesi
MesajGönderilme zamanı: 12.11.09, 09:42 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 16:59
Mesajlar: 308
Risale eksenli nefis terbiyesi

Latif ERDOĞAN

lerdogan@bugun.com.tr

10 Kasım 2009

"Alt ben" de diyebileceğimiz nefis terbiyesi, dünün olduğu kadar bugünün de en önemli meselesidir; insanlık varlığını sürdürdüğü sürece de en önemli mesele olmaya devam edecektir. Çünkü insan tezadının dengesi onun varlığı ile mümkündür; insan terbiyesinin mükemmelliği onun terbiyesi ile çok yakından alakalıdır.

Modern pedagoji bize "alt ben"in zaaflarından bahsetse de kurtuluş çaresi öneremiyor. Kötülüklerin kötü olduğunu bilmek, kötülüklerden kurtulmak adına bir anlam ifade etseydi, bugün yeryüzünde kötülüklerin ya tamamen ortadan kalkması ya da yok denecek kadar az bir istisna teşkil etmesi gerekirdi. Hâlbuki görünenler ve yaşananlar hiç de böyle olmadığını gösteriyor, anlatıyor. Reel müdahalelere yol açılmadığı, geçit verilmediği sürece de bu olumsuz anlatımlar, bu negatif görüntüler sürüp gideceğe benziyor.

Nefis terbiyesinde uygulamalı tasavvuf en reel müdahaledir. İki yöntem tatbik edilir. Birincisinde nefis öldürülür. Bu yöntem, işin erbabınca çok sağlıklı kabul edilmez. Çünkü nefsin öldürülmesi, terbiye sonrası elde edilecek pek çok güzelliği de ortadan kaldırmak demektir. Hele nefis, zekiyye/safiye mertebelerine çıktığında, kalbe yoldaş ruha arkadaş olması söz konusudur ki, nefsin öldürülmesi bu potansiyeli de baştan yok etmek anlamına gelir.

İkinci yöntem nefsin terbiyesidir. Bu da yine iki usulle olur. Birincisinde nefisle hiç uğraşılmaz. Kalp, ruh ve latifelerin inkişafıyla nefsin manevra alanı daraltılır, onun hakim konuma gelmesine fırsat tanınmamış olur. Adeta nefis, eli-kolu bağlı mahkûm bir düşman muamelesi görür. İkinci yöntem ise nefsi eğitir, zararlı yanlarından arındırır, faydalı güzelliklerle donanımlı hale getirir. Neticede nefis, ikinci bir fıtrat kazanarak, aynen kalp, ruh ve diğer latifeler gibi, Rabbin esma ve sıfatlarının tecellilerine mazhar şeffaf bir ayna olur. Hakkı gösterir, hakikate ulaştırır, doğruyu yansıtır.

Risalei-i Nur, bu son yöntemi birlikte kullanır. Esma-i Hüsna ve Sıfat-ı Ulya açılımı anlatımlarıyla o, bir taraftan okuyucusunun kalbini, ruhunu, latifelerini inkişaf ettirirken nefsi kımıldayamayacağı dar bir dehlize hapseder; nefsani arzu ve taleplerin, aklı ve iradeyi alt ederek öne çıkmasına sebep olan gayr-i meşru geçici lezzetlerin cazibesini, o geçici zevklerin, lezzetlerin sadece sonuçları yönüyle değil, mevcut halleriyle dahi nasıl zehirli bir bal fonksiyonu icra ettiklerini, akılla birlikte insan mahiyetinde eşyayı algılamakla mükellef bütün vicdani fakültelere ispat ile nefsi taleplerinde yalnız bırakarak geçici zevk ve lezzetlerin körleten cazibesini hiçe indirir, bir cihetle nefsi tam mağlup eder.

Ve yine o, Kelime-i Tevhidin bir açılımı olan burhanları sürekli tekrar ile sadık okuyucusuna, uygulamalı tasavvufta nefis terbiyesinin en önemli prensiplerinden biri olan Kelime-i Tevhit zikrindeki sırrı ve hikmeti yaşatır. Halka-ı zikirde, nasıl Kelime-i Tevhidin cehri tekrarı nefsin başına bir balyoz gibi iniyor ve onu şehvetlerinde isteksiz kılıyorsa, hakkı verilerek sesli ve topluca okunan Risalelerdeki tevhit açılımlı sözler de aynı maksadı hâsıl eder ve ediyor.

Uygulamalı tasavvufta nefis terbiyesi adına seyr-u sülukta yaşatılan terkler, Risale eksenli terbiyede nefse acizliğini, fakirliğini ve hiçliğini yerinde ilzam, yerinde ikna ile öğreterek gerçekleştiriliyor. Zaten nefsin hiçliğini kabul ederek rububiyet hevesinden bütün bütün vazgeçmesi, dini ve ahlaki buyrukları kabullenmesi bakımından işi oldukça kolaylaştırıyor. Farzları yaptığı, haramlardan kaçındığı, sünnet-i seniyyeye bağlılığını sürdürdüğü müddetçe de saflığını, duruluğunu hem korumuş hem de artırmış oluyor.

Bugün



http://www.risalehaber.com/author_artic ... hp?id=6740


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Latif ERDOĞAN: Risale Eksenli Nefis Terbiyesi
MesajGönderilme zamanı: 12.11.09, 19:19 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
Nefis ejderhası ancak Rabıta-ı Şerifin gölgesinde erir. (terbiye olur)

Paygamber varisi bir Mürşid-i Kamil'in elinde yani... Gerisi zan ve hülya... Slogan ve pankart.

Değme alimler, değme ilimleriyle, Asr-ı Saadete en yakın takva zamanlarında dahi ilimle, kendi başlarına nefis tezkiyesine muvaffak olamamışlar; en nihayet bir Mürşid-i Kamil'e hem de kimi zaman ümmi bir Allah dostuna bağlanıp müracaat etmekte çare bulmuşlar.

Bakınız: İmam Azam Hz. bakınız İmam Şafi Hz. Bakınız İmam Malik ve İmam Hanbel Hz... Daha nicesi.

Bu mübarek, ilim sahibi, Müçtehid, Mezheb ve kılı kırk yaran takva sahipleri dahi Mürşid-i Kamil meclisinde diz kırmışlardır. Onlar bunu Mürşid-i Kamilsiz başaramayacak... Fakat cemaat kalabalıkları, gece gündüz kitap okuyarak bunu başaracaklar!

Kolay gelsin diyelim, daha ne olsun. :P


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Latif ERDOĞAN: Risale Eksenli Nefis Terbiyesi
MesajGönderilme zamanı: 13.11.09, 17:12 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 904
Miftah'ul-Kulub okuyan liseli bir derviş 30 yıldır Risale-i Nur okuyan Latif Erdoğan'dan daha iyi izah edebilirdi bu konuyu...

Ki o Latif Erdoğan ki; "Şemseddin Nuri" ismi ile yazdığı yazıları ile yıldızı idi bir zamanlar SIZINTI dergisinin...

İşte yazıklanılacak budur: Bir mürşid-i kamil bulamayanın hali (istediği kadar anlayış sahibi olsa bile) budur...

Bu kadar oluyor işte; nasibine irşad nefesi ; mürşid nazarı ulaşamayanın hali...

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Latif ERDOĞAN: Risale Eksenli Nefis Terbiyesi
MesajGönderilme zamanı: 13.11.09, 17:25 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.12.08, 03:44
Mesajlar: 181
miftah'ül kulub bence de çok daha iyi özetler, okumak yeterli. risaleler sanki anlamayı zorlaştırmak için yapılmış gibi. kelimeler araç olmalı kitaplar da. zaten yazar kendisi de kendi içinde çelişmiş bence.yazının başında kötülüğün bilinmesi ile kötülüğe engel olunsaydı demiş.. risale okunarak da kötülük öğreniliyor fazlası değil ki..

_________________
asl'olan AŞK'tır..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Latif ERDOĞAN: Risale Eksenli Nefis Terbiyesi
MesajGönderilme zamanı: 13.11.09, 23:13 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
Hiç olmazsa İmam Gazali Hz.lerinin pek de hacimli olmayan, bir okuyuşta bitirilebilecek "El Munkizu Mined'dalal" eserini okumak gerekir. İşin hakikati en öz biçimde ve nefis bir lisanla orada anlatılmıştır. Tavsiye ederim acizane. Bahsettiğim eseri okumak, Hüccet'ul İslam Gazali Hz.lerinin sözlerine bakmak suretiyle bu arkadaşlarımıza neden karşı çıktığımızı da inşallah pek açık bir biçimde anlamış olacağız.

Bir tek alime saplanıp kalırsanız, başkalarına da ancak "cifr ve ispat" gözlüğüyle bakarsanız olacağı budur: 1400 yıllık muhteşem bir ilim ve irfan hazinesinden mahrum kalırsınız. Allah Teala hayra karşı getirsin.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Latif ERDOĞAN: Risale Eksenli Nefis Terbiyesi
MesajGönderilme zamanı: 13.11.09, 23:20 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
El Munkızu da “Zühd hareketi” “Tasavvuf” ayrımı diye bir husus yoktur.

Tasavvuf ehli, kulluk vazifesini tam yapan, Allah Teala’yı zikre devam eden, nefsin isteklerine muhalefet etmesini bilen, dünyaya düşkün olmayan, Allah Teala’ya kavuşturan yolda ilerleyen kimselerdir. Bütün asırlarda, Allah adamlarından bir cemaat bulunmuştur. Allah Teala dünyayı onlarsız bırakmaz. Onlar, yeryüzünün manevi büyükleri, temel direkleridirler. Onların bereketiyle yeryüzünde yaşayanlara rahmet yağar, rızık ihsan edilir.

Bu sözler İmam Gazali Hz.lerinin El Munkız eserinden… İmam Hazretleri zaman ayırımı yapmadan kıyamete kadar sürecek bir Tasavvuftan bahsetmektedir. “Her asırda” ifadesi bunu göstermektedir.



Bilmeyenler için İmam Gazali Hz.lerinin el Munkız eserini tanıtalım:

İmam Muhammed Gazali Hz., El Munkızü Mine’d Dalal (Delaledden Kurtuluşa) isimli eserinin girişinde şunları söyler:

“Gençliğimin ilk yıllarından beri hep, her fırkanın itikadını inceliyor, mezhebine ait sırları ortaya çıkarmaya uğraşıyordum. Hangisinin hak, hangisinin batıl, hangisinin Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetine uygun ve hangisinin bid’at üzerine kurulmuş olduğunu öğrenmeye çalışıyordum. Şimdi elli yaşımı geçmiş bulunuyorum.

Batıniliğin bütün gizliliklerine varıncaya kadar inceledim. Zahiriyeye mensub olanların tuttuğu yolun neden ibaret olduğunu araştırdım. Her felsefecinin felsefesinin iç yüzünü inceledim. Her kelamcının sözünü ve mücadelesinin neticesini anlamak için gayret ettim. Bir Tasavvuf ehlinin kalb temizliğine nasıl ulaştığının sırrını anlamaya çalıştım. Bir abidin çok ibadet etmesinin ona ne sağladığını araştırdım. Allah Teala’ya inanmayan bir zındığın, bu inkara cüret etmesinin sebebini inceledim."

El Munkızü, İmam Hazretlerinin izah ettiği gibi bir arayışlar macerasının anlatımıdır. İmam Hazretleri, batıl olmayan “kurtulmuş” fırkayı ve ilmin hakikatını aramak üzere yola çıkmış ve başından geçenleri bir bir bu eserinde kaydetmiştir. Bu arayış macerasının ayrıntısını merak eden eseri temin edip okumalıdır.

“İlk önce, kelam ilmini, sonra felsefe yolunu, daha sonra Batınilerin ta’limatını (Şia’nın Talimiye kolunu), en sonunda da Tasavvuf ehlinin yolunu inceledim” diyerek devam eder İmam Hazretleri... Ona göre bu “dört” sınıf Hakkı ve Hakikati aramışlardır. İmam Haretlerinin eserinden bu dört sınıfın özelliklerini şöyle özetleyelim:

1- "Kelam ilimi, beni yeteri derecede tatmin etmedi. Başkalarına olan faydasını inkar etmemekle beraber, şikayetçi olduğum derdime çare olmadı.”

2- “Felsefecilerin eskileri ve sonrakileri, hepsi de küfür, ilhad (dinsizlik) ve bid'at damgasını taşırlar. Anladım ki bu ilim de maksadı layıkıyla hasıl edemez ”

3- “Batınilerin (Şia’nın İsmailiyye ve Talimiyye kollarının) ise mezheblerinin bir aslı ve dayanağı ve sözlerinin de bir kıymeti ve tutar tarafı yoktur. Bu bid’at yolu, bu kadar zayıf olmasına rağmen, cahil dostlarımızın kötü yardımlarıyla bu derece yayılmıştır. Bunlar masum imamı aramak ve onu bularak kurtuluşa ermek düşüncesiyle ömürlerini boşa harcadılar ve ondan hiçbir şey öğrenemediler.”

4- “Yukarıda bahsi geçen ilimleri inceledikten sonra, bütün dikkat ve gayretimle Tasavvuf yolunu incelemeye başladım.

Tasavvuf ehli, kulluk vazifesini tam yapan, Allah Teala’yı zikre devam eden, nefsin isteklerine muhalefet etmesini bilen, dünyaya düşkün olmayan, Allah Teala’ya kavuşturan yolda ilerleyen kimselerdir. Bütün asırlarda, Allah adamlarından bir cemaat bulunmuştur. Allah Teala dünyayı onlarsız bırakmaz. Onlar, yeryüzünün manevi büyükleri, temel direkleridirler. Onların bereketiyle yeryüzünde yaşayanlara rahmet yağar, rızık ihsan edilir.

Anladım ki Tasavvuf ehlinin büyüklerinin kavuşmak istedikleri gaye, öğrenmekle değil, tatmak, yaşamak, sıfatları ve hali değiştirmekle ele geçer.

Tasavvuf ehli güzel hallere sahip ve kuru sözlerden uzaktırlar.

Kesin bir şekilde anladım ki Tasavvuf ehli, Allah Teala’nın yolunda olan kimselerdir. Onların halleri, hallerin en iyisidir. Yolları, yolların en doğrusudur. Ahlakları ahlakların en temizidir. Dinin esasına vakıf olan alimlerin ilimi, hükemanın hikmeti, onların hallerinden ve ahlaklarından bir kısmını değiştirmek, daha iyi bir hale getirmek için bir araya gelse, buna imkan bulamazlar. Daha iyisini ortaya koyamazlar. Onların zahiren ve batınen bütün hal ve hareketleri, Nübüvvet kandilinin ışığından alınmıştır. Yeryüzünde ise, Nübüvvet ışığından başka aydınlanacak bir nur yoktur.

Tasavvuf ehlinin yolunda ilerleyip, bu yola zevk ile vakıf olmayanlar, Nübüvvetin hakikatini anlayamazlar. Sadece ismini bilirler.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Peygamberliği bildirilmeden önce, Hira dağına çekilip, insanlardan uzak kalarak, Allah Teala’ya ibadet ettiği sıradaki hali böyle idi. Rabbine aşık oldu, deniliyordu. Tasavvuf ehli ile birlikte bulunanlar, onlardan bu yakini istifade ederler. Onlar öyle kimselerdir ki sohbetlerinde bulunanlar, dalalette kalmaz.

Birtakım cahil kimseler vardır ki bu halleri inkar ederler.

Nübüvvet hakkında “yakin” (kesin bilgi, kesin idrak ve anlayış) elde etmek ve imanın zevki yani görür gibi Allah’a inanmak, Tasavvuf yolunda çalışmakla olur. Zevkle, tadarak elde edilen iman ise, gözle görmek, elle tutmak gibidir. Bu ise, sadece Tasavvuf yolunda ele geçer.
” Bu ifadelerin tamamı İmam Gazali Hz.lerine aittir.

DERS VERMEYİ TERK ETTİKTEN SONRA, TEKRAR DERS VERMEYE BAŞLAMAMIN SEBEBİ

“On seneye yakın uzlet ve halvet halinde, yani insanlardan uzak, yalnız yaşadım.” Diyerek adı geçen bölüme başlayan İmam Gazali Hz., halktan uzak kaldığında; Peygamberlerin kalb hastalıklarının tabibleri olduğunu ve aklın faydası ve işinin, bize Peygamberleri tasdik ve şehadet ettirmek olduğunu idrak ettiği söyler. Hemen peşinden;

“Diğer taraftan, Nübüvvetin var olup olmadığı ve mahiyeti hususunda, Peygamberlerin bildirdiği hükümlerle amel etmekte, insanların itikadının zayıfladığını gördüm. Bu durumun, halk arasında yaygın halde olduğuna şahid oldum. Halktaki gevşekliğin ve iman zayıflığının sebeblerini araştırdım ve buldum. Bunlar dört sebebdir” der ve sıralar:

Birincisi: Felsefe bilgileri ile meşgul olanlardan kaynaklanan sebebdir.
İkincisi: Tasavvuf yoluna mensub olanlara dayanan sebebdir.
Üçüncüsü: Ta’lim iddiasına (İsmailiyye'ye) mensub olanlara dayanan sebebdir.
Dördüncüsü: Halk arasında alim diye tanınmış kimselere dayanan sebebdir.

“Bu gibi sebeblerle halkın imanının bu derece zayıfladığını görünce, bu şüpheleri ortadan kaldırmak için, kendimi hazırlanmış bir halde buldum. Bu adamları rezil etmek, benim için bir yudum su içmekten daha kolay oldu. Çünkü felsefecilerin, Talimiyyenin, alim geçinenlerin ve tasavvuf ehlinin ilimlerini tam manasıyla öğrenmiştim.” Yeniden tedrise başlamasının niyetini böyle ortaya koyar. Üstelik Tasavvuf ehliyle istişare edip, büyüklerine de danışmıştır: “Halkın arasına dönme hususunda kalb gözü açık ve müşahede erbabından, yani Tasavvuf ehli büyüklerden birçok kimse ile istişarede bulundum. Hepsi artık uzleti terk edip, insanların arasına dönmek icab ettiğini sözbirliği ile söylediler.”

“İkincisi: Tasavvuf yoluna mensub olanlara dayanan sebebdir” Bunu açıklarken de:

“Bazı kimseler, Tasavvuf ilmine ve hallerine vakıf olduğunu söyleyerek, Tasavvuftan dem vuruyor. İbadet etmeye hacet bırakmayan bir makama yükseldiğini söylüyor! Her şeyi mubah ve helal gören bunlar, Tasavvuf yolundan uzak sapık kimselerdir.”


buyurur.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Latif ERDOĞAN: Risale Eksenli Nefis Terbiyesi
MesajGönderilme zamanı: 14.11.09, 00:02 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 409
Tasavvufa ilgi her geçen gün artıyor. Buna paralel olarak, gençleri koruyabilmek adına da bu tip yazılar nurcular arasında da her geçen gün artmakta. Artık günlük gazetelerde yazar oldular. Biraz üstlerine gittiniz mi geri adım atıyorlar ama sonra yine aynen devam.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Latif ERDOĞAN: Risale Eksenli Nefis Terbiyesi
MesajGönderilme zamanı: 14.11.09, 00:30 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
Zaman, gazetelerdeki yazılar aracılığıyla, adam toplama zamanı. :lol:

Geçenlerde Yeni Asya da Nursi merhumu aşikar "Mehdi" ilan etmişti. Hatırlarsanız.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Latif ERDOĞAN: Risale Eksenli Nefis Terbiyesi
MesajGönderilme zamanı: 14.11.09, 17:37 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 409
Mehdi'lik ile kalınsa iyi. ..izm'leri deccaliyet olarak sundunuz mu, şahıs olarak değil de şahsı manevi olarak bir Mesihi hareketten bahsetmek mümkün oluyor. Fethullah Gülen Hoca da bir yerde bunu söylüyordu. Yani onlara göre beklenecek bir şey yoktur.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Latif ERDOĞAN: Risale Eksenli Nefis Terbiyesi
MesajGönderilme zamanı: 14.11.09, 17:55 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
talib yazdı:
Mehdi'lik ile kalınsa iyi. ..izm'leri deccaliyet olarak sundunuz mu, şahıs olarak değil de şahsı manevi olarak bir Mesihi hareketten bahsetmek mümkün oluyor. Fethullah Gülen Hoca da bir yerde bunu söylüyordu. Yani onlara göre beklenecek bir şey yoktur.


Ol vakit, Mehdi As. teşrif edince ki amenna mutlaka teşrif edeceklerdir, bu cemaatin ezici bir çoğunluğu beklemedikleri Mehdi As'a karşı çıkacaklar ve Allah korusun karşı safında olacaklardır.

İnşallah, tez vakit bu batıl davalarından vazgeçerler de kendilerine yazık etmezler.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 13 mesaj ]  Sayfaya git 1, 2  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye