Hoca Ahmed-i Yesevî’nin Hayatı, Eserleri ve Tarîkatı Tetkikine Dair Bazı Meseleler
Dr. Nadirhan HASAN*
* Özbekistan Fenler Akademisi Alişir Nevayi Dil ve Edebiyat Enstitüsü, Taşkent; Fatih Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü misafir öğretim üyesi, İstanbul.
Özet: Manevi hayatımızın mimarlarından büyük mutasavvıf Hoca Ahmed-i Yesevî’nin hayatı, eserleri ve düşüncesini tetkik etmek geçmişte olduğu gibi bugün de çok önemlidir. Bu maka¬le onun târihi hizmetlerini umumî planda göstermeye çalışmıştır. Ahmed-i Yesevî’yi öğren¬me dalı, yani Yesevîşinaslıktaki bazı yapılması zarurî olan meselelere değinilmiştir. Mesela, Ahmed-i Yesevî hakkında ilmî bilgilere sahip olmak için Ahmed-i Yesevi ile ilgili bazı eski eserlere baş vurmak lazım olduğu; bununla birlikte hikmetlerin müelliflik meselesini hallet¬mek için de “Divan-ı Hikmet”in mukayeseli, esaslı bir metnini hazırlamanın gerekli olduğu; hikmetlerin geniş bir izahlı-açıklamalı lügatını hazırlamak gerektiği; Divan-ı Hikmet’teki bazı mühim meselelerin şerh edilmesinin önemli bir ihtiyaç olduğu; Yesevi hikmet ekolü edipleri¬nin “Divan-ı hikmet”e ilave ettikleri şiirleri ayırmak ve tesbit etmek lazım geldiği; Ahmed-i Yesevî’nin varsa diğer eserlerini de bulmak ve araştırmak gerektiği vurgulanmıştır. Anahtar kelımeler: Tasavvuf, Ahmed-i Yesevî, Şiir, Hikmet, Tetkik. Abstract: “Some Problems about the Studies on Life , Works and Sufi Order of Khoja Ahmed Yesevi”. Ahmed Yesevi, who was one of the eminent architects of our spiritual life. Today, it is very important to have accurate knowledge about his life and works as it was in past. This article demonstrates the works and spiritual services of Ahmed Yesevi and indicates the importance of the compiling the old sources to get deep and reliable in-formation about Ahmed Yesevi. In addition, this research expresses the significance of learning and interpretations of his verses by collecting them in a single book. Key Words: Ahmed Yesevi, tasawwuf (sufism), wisdom, poem, research, analysis . 75 Son dönemlerde ecdâdımızın bize bırakmış olduğu zengin mânevi, medenî ve edebî-tasavvufî mirâsa merak oldukça artıyor. Özellikle milletimizin mâneviyatında silinmez iz bırakan büyük mutasavvıf ve ediplerin eserlerini temel kaynaklardan okuyup-öğrenmek, eserlerini hakikî mânâsıyla anlayıp öğretmek gerekmektedir. Do¬layısıyla, asırlardır Türk boylarının mâneviyatında yüksek makam işgal edegelen ulu mutasavvıf Hoca Ahmed-i Yesevî hazretlerinin hayatı, eserleri ve düşüncesini tetkik etmek geçmiş mirâsımızı ihya etmede mühim ehemmiyet göstermektedir. Ahmed-i Yesevî hakkında söz ederken, bize göre, onun târihî hizmetlerini bir kaç cihetten değerlendirmek gerekiyor: Birincisi, Hoca Ahmed-i Yesevî kâmil İslam âlimi, şeriat ahkâmı teşvikçisidir. Zira, o kendi hikmetleriyle Türk boylarını müslümanlığa dâvet etmeyi hedeflemiştir. Dolayısıyla o sadece Orta Asya’da değil, belki tüm Türk halklarının İslam mârifetine sahib olmaları için eşsiz hizmet göstermiştir. İkinci olarak, Ahmed-i Yesevî, Yesevilik adıyla Türkler arasında ilk defa yeni bir tarîkat kuran mürşid-i kâmildir. Onun tarikatı istikâmet yönünden İslamî tasavvuf yoluydu. Üçüncü olarak, Ahmed-i Yesevî Özbek Türkçesi’nde hikmetler (tasavvufî şiirler) söylemeye başlayan ilk mutasavvıftır. Onun hikmetleri halk dilinde, sâde ve ezberlen¬mesi kolay şiirler olup yüzyıllardır Türk halklarının mânevî-ma‘rifî kemâle ermesinde mühim yer tutmuştur. Dolayısıyla Ord. Prof. Dr. M. F. Köprülü de “Divân-ı Hikmet”in halk edebiyatıyla dinî-tasavvufî ruhu birleştiren ilk eser ve Türk tasavvuf edebiyatının en eski ve en mühim âbidesi olduğunu itiraf etmiştir (KÖPRÜLÜ, Fuad (1991), Türk edebiyatında ilk mutasavvıflar, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yay: s. 120). Dördüncü olarak, Ahmed-i Yesevî’den sonra da onun hikmet an’anesi yakın gün¬lere kadar devam edegelmiştir. “Divân-ı Hikmet”in çeşitli senelerde istinsah edilen veya matbu olan nüshalarında hikmetleri yer alan Süleyman Hakîm Ata, Nimetullah, Hâlis, Kul Übeydî, Derviş Ali, Kul Nezirî, Şemsî, Îkânî, Azîm Hâce gibi pek çok sufi edip Yeseviyye hikmet ekolünün öncü vekillerindendir. 76 Beşinci olarak, Ahmed-i Yesevî’den sonra “Nesebnâme”, “Risâle der tercüme-i Ahmed Yesevî” (Risâle-i Sığnâkî), “Mir’âtü’l-kulûb”, “Hadîkatü’l-ârifin”, “Câmiu’l-mürşidîn”, “Menbâu’l-ebhâr”, “Huccetü’l-ebrâr”, “Cevâhiru’l-ebrâr”, “Lemehât min nefehâti’l-kuds”, “Huccetü’z-zâkirîn”, “Silsile-i nisbet-i meşâyıh-ı Türk” ve daha bir çok ilmî, tasavvufî, menkabevî ve tarihî eserlerde onun hayatı, eserleri, tarîkatı, irfânî fikir ve düşüncelerine geniş yer verilmiştir. Ahmed-i Yesevî’nin tarikatı ve hikmetleri Türk halklarının edebiyatı, medeni¬yeti ve mânevî hayatını derinden etkilemiştir. Şu sebeple Hüseyin Vassaf, Ahmed-i Yesevî’yi tarif ederken “Ne büyük azm, ne büyük muhabbet, ne şiddetli himmet ve riyazettir. (Onun erdiği hâl) dünyada hiç bir ferdin yapamadığı, yapamayacağı bir hâldir. Bu esnadaki kerâmâtı lâ yuaddır”, derken çok haklıydı (VASSÂF, Hüseyin (1990), Sefîne-i Evliya, c. I. (Osmanlıca’dan çev. Dr. M.Akkuş, Dr. A.Yılmaz), İs-tanbul: Seha Neşriyat, s. 393). Ahmed-i Yesevî’yi okuma ve tetkik etmenin yasaklandığı Sovyet döneminde de halkımızın ısrarla bu velî zâtın mirâsından ayrılmak istememesinin bir sebebi de bu idi. O dönemlerdeki tâkip ve tazyiklere rağmen, halkımız Pîr-i Türkistan’ın hikmet¬lerini gizli de olsa ihlasla okudular. Edebiyatımızda az-çok olsa da A. Sadi, A. Fitrat, E. Rustamov, N. Mallayev, G. Kerimov, İ. Hakkul, N. Kamilov, A. Osman gibi bilim adamları Ahmed-i Yesevî hikmetlerini öğrendiler ve halka duyurdular. Bağımsızlıktan sonra Hoca Ahmed-i Yesevî hayatı, tarikatı ve hikmetlerine dâir çeşitli araştırmalar yapılmış, kitaplar neşredilmiş olsa da, bu büyük zâtın tasavvufî türk edebiyatının gelişmesindeki hizmetleri ülkemizde henüz geniş anlamda tanıtıldığını söyleyemeyiz. Bu, sadece Özbek bilim adamları tarafından yapılacak bir iş değil, onu Türk dünyası âlimlerinin ortak olarak gerçekleştirmeleri gerekiyor. Bu anlamda 1996 yılında neşredilen Türkiye, Kazakistan, Tataristan, Türkmenistan bilim adamlarının yazılarını içeren «Ahmed-i Yesevi: Hayatı, Eserleri, Tesirleri» isimli makaleler kita-bını dile getirmek uygundur1. Zirâ, Ahmed-i Yesevî’nin bütün Türk dünyası tasavvuf edebiyatının gelişmesine katkısı büyüktür. Malumdur ki, Ahmed-i Yesevî’nin hikmetleri, anlamı derin ve halk dilinde olup, asırlardır Türk boylarının gönlünde ve hayatında çok mühim yer tutmuştur. Ahmed-i Yesevi dediğimiz zaman milletimiz tarihinde önemli bir yer tutan büyük tarîkat kurucusu, mutasavvıf edip, büyük bir mürşid-i kâmil akla gelir. Ahmed-i Yesevi’nin tarihî hizmetlerini değerlendirirken, bilim adamlarımız şöyle yazıyor-lar: “Ahmed-i Yesevi fakat yeni tarikat kurucusu olarak değil, belki Türk tasavvuf şiirinin başlatıcısı olarak tekrarlanmaz ve unutulmaz tarihî vazifeyi gerçekleştir-mişti… Ahmed Yesevi ana dilini ele alıp tasavvuf dili makamına yükseltti. Bu sebeble onun hikmetlerindeki her bir kelime, her bir ibâre islam hakikatlerini tem¬sil eden kudsi manalardır” (HAKKUL, İbrahim (2001), Ahmed Yesevi, Taşkent: Edebiyat ve Sanat Neşriyatı. s. 3). 77 M. F. Köprülü de “Divan-ı Hikmet” adıyla tertib edilen şiirler mecmuasının Türkler arasında milli ve dini an’aneleri ifade eden eser olarak asırlardan beri elden ele geçip, okunduğunu yazıyor (KÖPRÜLÜ, Fuad (1950), “Ahmed Yesevi”. İslam Ansiklopedisi, c. I, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı, s. 213). Fikrimizce, Yesevîşinaslık dalında yakın istikbalde yapılacak esâslı vazifelerden biri, Ahmed-i Yesevi’nin ilmî tercüme-i hâlini yazmaktır. Bu sahada Köprülü ve Fıtrat gibi bilim adamlarının yolunu devam ettirerek, ilmî, tarihî, edebî ve menâkıbî eserlere dayanarak iş yürütmek lazım. Ahmed-i Yesevi kendi tarikatını yayarken, metod olarak hikmet tarzı şiirleri tercih ediş sebebini anlamak için, hikmet hakkında söz eden bilim adamlarının fikirlerine bakmak ve bazı ilâveleri yaparak ‘hikmet’ sözünün mâhiyetine dâir geniş müşâhede yürütmek lazım gelir. Malumdur ki, Ahmed-i Yesevi’nin yaşadığı dönemde Türkistan ve civarında tasavvuf geniş kitlelere fazla yayılmamıştı. Bu ül¬kelerde hayat geçiren Türkleri tasavvufla yakından tanıştırmak için onların fıtratları ve yaşam şekillerine uygun bir yol bulmak gerekiyordu. Ahmed-i Yesevi tarafından söylenen, anlaşılması kolay ve mânidâr hikmetler bu ihtiyaca muvafık geldi. Lü¬gatlerde izah edildiğine göre, hikmet “Fikir melekesinin orta halde olması; tatbikle, tecrübeyle gerçekleşen doğru bilim, Hakka uygun söz, her şeyin en mükemmelidir. Hikmet Allah’ın askeri olup, onun vasıtasında Allah evliyanın kalbine kuvvet verir. Tasavvufi şiirlere de ‘hikmet’ denir. Hikmet, nâzik mânâlı kısa söz, eşyanın zahirî ve bâtınî ahvâlinden bahseden ilim; ahlak, Allah’a itaât, akıl ve hareketteki uygun¬luk…” (ULUDAĞ, Süleyman (1995), Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, İstanbul: Marifet Yay. s. 242; Nevâi Eserleri Lugatı (1973), Taşkent: Edebiyat ve Sanat Neşriyatı, s. 772; Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Büyük Lugat (1995), İstanbul: Türdav. s. 366; Edebi Türler ve Janrlar (1992), c. 2. Taşkent: s. 68-69; HAKKUL, İbrahim (1998). İrfan ve İdra, Taşkent: Maneviyat, s. 148-149). Demek ki, Ahmed-i Yesevi’nin hikmetleri geniş ve derin mânâlı, tecrübeyle gerçekleşen doğru bilim olup, akl u hakikate uygun, ahlak ve edebe dâir faydalı tasav-vufi öğütler mecmuasıdır. Hikmet hakkında Kur’an-ı Kerim’de “Birisine bir hikmet verilmişse, çok büyük hayır verilmiş demektir” (Bakara-269), deniliyor. Demek ki, hikmet söylemek kâbiliyeti herkese verilen bir hususiyet değildir. İmam-ı Gazâlî, “hikmet güzel ahlakın esasını teşkil eden faziletlerden olup, gazab ile şehvete karşı ilahî kuvvetlerden biridir… Marifet ve muhabbet gibi hikmet de kalp gıdasıdır”, demektedir (GAZÂLÎ, İmam (1992). İhyâu ulûmi’d-din, c. III, İstanbul: Bedir Yay. s. 127, 16, 137, 836). F. Köprülü de X. yüzyıldan itibaren dini-tasavvufî şiirlere hikmet denildiğini ifâde etmektedir (KÖPRÜLÜ, Fuad (1991), Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yay: s. 101). Yesevîşinaslığın istikbali hakkında söz ederken Özbek Yesevîşinâsı Prof. Dr. İbrahim Hakkul’un sözleri dikkate şayandır: “İlk yapılacak iş “Divan-ı Hikmet”in aslına yakın bir metnini hazırlamaktır. Böylece Ahmed-i Yesevi’nin eserleri, tarîkatı, 78 hatta tercüme-i hâline dâir tartışmalı konular aydınlığa kavuşur” (HAKKUL, İbrahim (2001), Ahmed Yesevi, Taşkent: Edebiyat ve Sanat Neşriyatı, s. 35). Gerçekten de “Divan-ı Hikmet”in asıl nüshası veya eski yazmaları bize kadar ulaşmamıştır veya henüz ilim âlemi için malum değildir. Ama son yıllardaki yazma, matbu nüshalar ve yeni alfabedeki neşirlere dayanarak “Divan-ı Hikmet”in mukayes¬eli, esaslı metnini hazırlamak mümkün ve zarurîdir. Bu Yesevîşinâslıkta ilmî ehem-miyyete hâiz bir iştir ve gereklidir. Ahmed-i Yesevî’nin kaç yıl yaşadığı da tam olarak tesbit edilememiştir. Bazı bilim adamları onun 100 yıldan fazla hayat geçirmediğini ileri sürseler de, bazıları onun 120-125 yaşlarına kadar yaşadığını söylüyorlar. Halbuki, Mevlana Safiyyuddin Koylakî’nın “Nesebnâme”sinde Yesevi’nın 120 sene ömür sürdüğü yazılmıştır. Bu meseleyi netleştirmek için ilk olarak Ahmed-i Yesevi târifine yer verilen yukarıda zikredilen tarihi, ilmi, edebi ve menkıbevî kaynaklara başvurmak gerekir. “Divan-ı Hikmet”teki “Hikmet”, “Bismillah”, “guher”, “defter-i sânî”, “mârifet”, “aşk pazarı”, “aşk dükkanı” gibi bazı terimler henüz tam manada açıklanmamıştır. “Yesevilik ve Melâmilik” gibi Yeseviyye’nin diğer tarikatlarla ilişkileri konusunda yeni fikir-mülahazalar da ileri sürmek mümkündür. Elbette, küçük bir makalede Yesevişinaslığa ait tüm meseleler hakkında fikir bildirmek zordur. Lakin biz bu yazımızda Yesevişinaslıkta gerçekleştirilmesi zaruri diye bildiğimiz bazı vazifeleri beyan etmek isteriz: Evvela, mukayeseli metin-neşirle beraber, “Divan-ı Hikmet” ın izahl ı-açıklamal ı lügatını hazırlamak lazımdır. İkinci olarak, Yesevi hikmet ekolü ediplerinin “Divan-ı Hikmet”e ilave ettikleri şiirleri ayırmak ve tesbit etmek lazımdır. Ve sonuncusu, âlimler “Divan-ı Hikmet” ve “Fakrnâme”den başka, Yesevi’nin başka bir eseri de olduğunu tahmin ediyorlar (KÖPRÜLÜ, Fuad, “Ahmed Yesevi”. İslam Ansiklopedisi. s. 213; COŞAN, Mahmud Es’ad (1996), “Ahmed-i Yesevi hazretleri”. Ahmed-i Yesevi: hayatı, eserleri, tesirleri, İstanbul: Seha Neşriyat, s. 48; TOSUN, Necdet (1997), “Yeseviliğin ilk dönemine ait bir risâle: Mir’atü’l-kulub”, İLAM Araştırma Dergisi, sayı 2, s. 46; KARA, Mustafa (1993), “Yeseviliğin temel kitapları”. Milletlerarası Hoca Ahmet Yes¬evi sempozyumu bildirileri, Kayseri: s. 189). Ahmed-i Yesevi’nin bu eserini elbette bul¬mak ve araştırmak lazım. Dr. Necdet Tosun bir makalesinde, Uzun Firdevsî denen kişiye isnad edilen “Velayetnâme-i Hünkar Hacı Bektaş-ı Velî” adlı eserde Yesevi ile ilgili bazı menkıbeler söyleniyor ve “onun bu gibi kerametleri çoktur, isteyen “Menakıb”ında okuyabilir”, diye yazıyor. Buna dayanarak, âlimler Yesevi’nin menkıbelerinin yazılı olduğu bir eserin varlığını, ama bügüne kadar bulunmadığını itiraf ediyorlar (N. Tosun. a.g.e.). Prof.Dr. M. Kara ise bu menakıbnâmenin Yesevişinaslık için en mühim kaynak olduğunu tahmin ediyor (Prof.Dr. M. Kara, bildirisi, a.g.e., s. 189). Bununla birlikte Seyh Hudaydâd’ın “İrşâdü’l-mürîdîn”, Sûfî Allahyâr’ın “Sebâtü’l-ācizin”, Tāceddin Yalçıguloğlu’nun “Risâle-i Azîze” gibi eserlerinde Ahmed-i Yesevi’nin Kuran-ı Kerim’e tefsir yazdığı, “Tenbîhü’d-dâllîn”, “Necâtü’z-zâkirîn”, “Tenbîhü’t-tâlibîn” isimli eserl¬eri olduğu yazılıdır. Demek ki, araştırmalara devam etmek gerekiyor. 79 Böylece, Ahmed-i Yesevi’nin tarikatı ve eserlerini tetkik etmek geçmiş zamanlar için milli mefkure, siyaset, edebiyat, sanat ve şahıs kemalatı açısından ne kadar önem taşıdıysa, günümüz için de aynı öneme hâizdir. Yesevişinaslıkta yapılan araştırmaları dikkatle incelemeden Ahmed-i Yesevî’nin hayatı ve eserleri konusunda dikkate şayan ciddî bir şey yapmak imkansızdır. Zirâ, yapılan araştırmalara dayanarak ve Ahmed-i Yesevi tarifine yer verilen mezkur tarihi kaynakları tetkik ederek, Ahmed-i Yesevi’nin yaşadığı dönemi, içtimaî, medenî, edebî mühiti bilmek, “Divan-ı Hikmet”in metnini hazırlamak, kısacası, bu büyük şahsiyeti her yönüyle tetkik etmeyi yeni bir merhaleye yükseltmek, önümüzdeki mühim vazifelerdendir.
1 Ahmed-i Yesevi: Hayatı, Eserleri, Tesirleri (1996). Haz. Dr. M.Şeker, N. Yılmaz. İstanbul: Seha Neşriyat. (Bu kitap bazı Özbek âlimlerinin de makaleleri eklenerek Özbek Türkçesi’yle Taşkent’te yayınlandı (Özbekistan Fenler Akademisi Alişir Nevâi Dil ve Edebiyat Enstitüsü. “Hoca Ahmed Yesevi: Hayatı, İcâdı ve an’aneleri” (2001). Haz. Prof. Dr. İbrahim Hakkul, Dr. Nâdirhan Hasan ve Arş. Gör. Azize Bektaş. Taşkent: Edebiyat Camgarması Neşriyatı).
ARAŞAN Sosyal Bilimler Enstitüsü İlmî Dergisi,2008,Sayı: 5-6, s. 75-80
Bişkek-2008 KIRGIZİSTAN
_________________ "Bismillah dep beyan eyley hikmet aytıp Taliblerge dürr ü gevher saçdım mena..."
Hazret-i Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî [ Qaddesallahu Teala Sırrahul-Azîz ]
|