TEVHİD NEDİR ?http://melamet1.wordpress.com/2010/11/01/tevhid-nedir/Tevhid birlemek demektir.Allah tan başka ilah olmadığına inanmak demektir. Bu da Lâ ilâhe illâllah sözleriyle ispat edilmiş olur.
Bir kişi Lâ ilâhe illâllah vehdehu lâ Şerike leh Lehül mülkü ve lehül hamdu vehuve âlâ külli şeyin kadir(Allah tan başka Mabud yoktur. O bir olan Allah;tır. Ortağı yoktur. Mülk ancak onundur. Hamd ancak ona mahsustur. O her şeye Hakkıyla kadirdir) dese, diliyle Tevhid etmiş olabilir. Fakat bu ifadeyi kullandığı halde kalbi bundan gafilse, lafzı ve taklidi bir Tevhid olur. Allah;ın bu mukayyet olan aleme (hadisata) tecellisi 3 yüzüyle olup efal, sıfat ve Zat yüzlerini idrak ederek; bütün zerreden kürreye kadar her varlıkta fiil ve işlerin failinin Allahın olduğunu, bütün sıfatların mevsufunun (sabit sıfatların) Allahın olduğunu, bütün mevcudun Allahın olduğunu, (Allah vâcibul vücuttur) bilir ve şuhud ederse Tevhid etmiş olur.
Bir salik hiçbir zaman Allah;ı kendi Tevhid edemez. Zira vela havle vela kuvvete illâ billâhilaliyyil azim. Güç ve kudret Allah;ınsa nasıl olur da onu Tevhid edebiliriz. Yalnız kendine nispet ettiği bu efalin, sıfatın ve Zatın yokluğunu, sağlayabilirse işte o zaman Allah;ın varlığı Tevhid olarak ortaya çıkar. Siz yok olursanız, sizin varlığınız aradan çekilirse kalır Yaradan. Şu halde biz, o zanlarımızdaki kendimize nispet ettiğimiz varlıktan geçmeden, onu Tevhid etmemiz mümkün değildir. Bizler Tevhid etmiyoruz.Kendi varlığımız diye bildiğimiz varlığın yok olması ile onun varlığı ortaya çıkmış oluyor. Demek ki Tevhidi kendi yapmış oluyor.
Lâ ilahe demek zanlarımızda hayalimizde öyle bir ilah yok. Bizim kendimize nispet ettiğimiz efal, sıfat ve Zatımız da yok. İllâllah demekle işte illa o görünen ve bilinen bütün varlıklarda, Zatını ilan eden, Zatını sıfatlarından tecellisi ve fiilleriyle açığa çıkan tek Allah vardır. Hâdid Suresi 3. ayetinde:Hüvel evvelü vel ahiru vel zahiru vel bâtın buyurulduğu gibi ben zahirim denmektedir. Zahir olan da açıkta görünen demektir. Zaten Allah tan başka büyük bir varlık yoktur ki onu örtücü olsun. Vahdehu la şerikeleh demek bütün varlıklarda tecelli eden senin tekliğindir. Bu varlıklarda tecellinin senden başkasına nispet ederek şirk eden (ortak koşan) hiçbir kimse de yoktur. Lehul mülkü demek bu mülk de senindir. Yani senin tecelli mazharlarındır (aletlerindir). Lehül hamdu, bütün hamd (övmek) sanadır.Vehuve âla külli şey in kadir demek o her şeye muktedirdir, gücü yeter. Demekle ister kendimizde isterse afakta (bizden gayri varlıklarda) bütün varlıkların Allah;la kaim olduğunu, bütün varlıklarda tecelli edenin Hak olduğu bilinciyle şuhut edersek, Tevhidi idrak etmiş oluruz.kuranı kerimin zariyet suresi ayet 56 ins ve cinleri bana ibadet etmeleri için yarattım buyurulmaktadır.sahabeler Resulullah efendimize sormuşlar.ibadetten kasıt nedir diye.oda ehli arifın ve ehli muvahhidin olmaktır ; buyurmuşlar.yani Allahı tevhid ederek bilmek demektir. Yunus Suresi 105. ayetinde Yüzünü Tevhid dinine döndür ve sakın müşriklerden olma buyurulmuştur. Bu ne demektir? İslam dini Tevhid dinidir. Bu kesret Aleminde zerreden kürreye kadar, her şeyde Zatını ilan eden Allahtır. Bütün varlıklar onunla kaimdir. Yani her şeyin sireti Hak, sureti mahluktur. Şu halde her şey dediklerimiz Hak değil;bunların hakikatı Hak olmuş oluyor.
Cenabı Allahın zatına,hakikatı ilahiye,sıfatına hakikatı Muhammediye,esmasına hakikatı insaniye,Efaline hakikatı Ademiye,bunların kemalatıyla bir mahzardan tecellisinede,camiül esma,veya Alemi kübra olan Muhammedi diyoruz.
İşte biz de kendimize ve bütün varlıklara Allah;ın mukayyet olan bu Alemdeki bu üç tecellisini kendimize nispet etmekten, şirk etmekten kurtulabilirsek, o varlıkların yaratılma yerlerine göre fiillerini şuhut ederek ihtilaflardan kurtulmuş oluruz. Çünkü Allah alimdir, bizler ise malumuz. Allah bütün yarattıklarının malumiyeti nispetinde tecellisini gösterir. Dolayısıyla da bütün fiillerin faili (halk edicisi) Allah olduğu için hem kendimizle,hemde bütün insanlarla ve bütün hayvanatla barışık oluruz. İşte böyle bir Tevhid inanç ve itikadı islam dininde bölünmeleri yok eder. Muamelet bölümündeki, insanlarla olan münasebetleri en üstün düzeyde iyi ve güzel olur. Sahtekarlık, yalancılık, kıskançlık, dedikodu vs. gibi Kur-an ı Kerim de yasak edilen hasletler de olmaz.
Toplumdaki insanlar Tevhid akideleriyle birbirleriyle kucaklaşarak hem dünyalarını hem de ahiretlerini mutluluk refah ve saadet haline dönüştürmüş olurlar.
***** ***** ********** ***** *****
TEVHİD GÖMLEĞİ NEDİR?
Kur-an ı Kerimde muhtelif yerlerde Tevhid gömleğini giyenlerin kurtuluşa erdiğini, bizlerin de Tevhid gömleğini giymemizi emrediyor. İbrahim A.S. Nemrud un ateşine atıldığında, Nemrut dürbünle ateşin içinde güllük gülistanlık olarak beyaz bir gömlek giymiş, bir kişi ile oturduğunu görmüştü. Sorduğunda yanındakinin Cebrail A.S. üzerindekinin de Tevhid gömleği olduğunu Tevhid gömleği sayesinde ateşin yakmadığını söyledi.
Ayrıca Yusuf Suresinde Yusuf A.S.ın kardeşleri Yusuf u kuyuya attılar. Fakat Cebrail A.S. ona beyaz gömleği giydirdiği için kuyunun dibine kadar düşmeyip kuyu kenarında gömleği bir dala takılarak askıda kaldı. Kervancının sucusu kova ile kuyudan su çekerken ona tutunup çıktı. Kuyunun dibine düşse idi kuyunun dibinde yılan ve çıyanlar olduğu için kurtulması mümkün olmayacaktı. İşte Yusuf u da o gömlek kurtarmış oldu. Yusuf Mısır a götürülüp Maliye nazırına köle olarak satılınca onun eşi Züleyha ona sahip olmak istedi. O ise kabul etmedi. İşte o zaman Yusuf un üzerindeki o gömleği arkadan parçalayarak yırttı. Çünkü Yusuf un yönü Ruha dönük arkası da nefse dönüktür. Arkadan gömleği yırtılınca bu işin Yusuf un değil, nefsin bir işi olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla da yine gömlek Yusuf u haklı çıkarmış oldu. Züleyha nın yaptığı anlaşıldı. Ayrıca Yusuf zindandan çıkıp Mısır a sultan olunca kardeşleri de onun Yusuf olduğunu anladıklarında Yusuf kardeşlerine bir gömlek vererek bu gömleği babama götürüp gözlerine sürünüz gözleri açılsın dedi. Babası Yakup ta Yusuf için yanıp tutuşuyordu ve gelene geçene Yusuf u soruyordu. Yakınları ise Yusuf öleli çok seneler oldu. Bu kişiler Yusuf u ne bilsinler, sen bunamışsın dediler. O da ben Yusuf u kime sorduğumu bilirim. Ben peygamberim diyordu. Gömlek geldi gözlerine sürünce görmeye başladı.
İşte bu gömlek nasıl bir gömlek ki gözlere sürülünce gözler görmeye başlıyor. Bu gömlekte iki kol bir beden vardır. Bu gömleğin bir kolu tenzih bir kolu teşbih bedeni de Tevhiddir. Şu halde bir şeyi Kalbimizle tenzih hissimizle teşbih yaparak şuhut edersek Tevhid gömleğini giyenlerden olmuş oluruz. Kalp Yakub u Yusuf olan candan veya Ruhtan ziya gelmeden yani nurlanmadan kalbin şubeleri olan görme, duyma gibi sıfatlardan görmesi duyması olamazdı. Onun için onun gönderdiği manevi gömlek onun böylece gözlerini açmış oldu.
Bizler de bu gömleğimizi giydiğimizde bize iftira etseler, her türlü kötülük yapmaya yeltenseler hatta tabancayla mermi sıksalar hepsinin o gömlekten içeriye geçmediğini patır patır gömleğin üstünden döküldüğünü göreceğiz. Çünkü Onu biz indirdik. Onun muhafazacısı da biziz buyurulmuştur. İşte bu Tevhid gömleğini giymek için gerekli olan anahtarları Allah Mürşid-i Kâmillere ihsan etmiş. Gidip onlardan alarak giyeceğiz yoksa kainatı dolaşsanız hiçbir pazarda bu satılmaz.
***** ***** ********** ***** *****
TEVHİD MERTEBELERİ VE YAŞAM ŞEKLİ
Tevhid Mertebelerini Pirimiz Seyyid Muhammed Nurul Arabi Hz.leri iki bölümde mutala etmişlerdir.
1- Fenafillah Mertebeleri
2- Bekabillah MertebeleriFenafillah Mertebeleri üç makamdır.
1- Tevhidi Ef al
2- Tevhidi Sıfat
3-Tevhidi ZatBekabillah Mertebeleri ise dört makam olarak isimlendirilir.
1- Makamı Cem
2- Hazretül Cem
3- Cemül Cem
4-Ahadiyet (bu makam yalnız Peygamber efendimize ait olduğu için telkin edilmez. Edilse bile anlaşılmaz.)
TEVHİDİ EFAL: Fenafillah mertebelerinin başlangıcı olup fiil ve işlerin birliği demektir. Bir salikin bu mertebeye gelebilmesi için her Nefeste daimi zikirle kalbinin mutmain olması, dolayısıyla da dış temizliği olan zahir Abdesti ve daim zikir olan batın Abdesti alması lazımdır. Dışını Şeriat ahkamıyla, içini de saat gibi daimi zikirle kurması lazımdır. Fecr Suresi 27-28. Ayetlerindeki: Ey mutmain olmuş nefis dön Rabbına hitabına mazhar olarak Tevhidi Efal telkin ve talim edilir. Bu mertebede salike 4 şuhud gösterilir. 1- Tevhidi Ef al 2- Fenayı Efal 3- tecelli Efal 4- Cennetül Efal veya irfan Cennetidir. Rabıtası da Lâ Faile illallahtır. (Allah tan başka Fail (halkedici) yoktur.) Salik, Enfüsde, Afakta, sükûn ve hareket halinde bütün fiilleri birleyerek, bunların hepsini Hakka nispet eder. Fiiller her ne kadar iyi ve kötü fiiller diye isimlendirilse de iyilik ve kötülükler bizler içindir. Yoksa Hakka nisbet edildiğinde hepsi hayırdır. Arifler fillerin cümlesini Hakka nispet ederler. Yine de Allah kötü yaptı denilmez. Zira kötü ismini icat eden nispettir. Eğer işin kula nispeti olmamış olsa, o işin iyiliği ve fenalığı tayin olunamazdı. Şu ayetten anlıyoruz ki fiillerin faili Allah tır. Saffat Suresi 96. Allah sizleri ve sizlerin amellerinizi halk eyledi.
İşte salik Enfüsünde ve Afakında bütün fiilleri hissi ve kalbi olarak Hz. Allah a nispet ederse, Kalbi müşahede ile zevk hâline geçer. Karşılaştığı her olayda fiillerin meydana gelmesine vesile olan mazhar veya kullara nispet etmeyeceği için şirkten kurtulan o salik; Hacivat ile Karagözün kendilerinin hiçbir güç ve kuvvet sahibi olmadıklarını, onları kavga ettirenin, onları oynatan sanatkarın olduğunu bildiği gibi, bilecektir. Her şeyi yerli yerinde görüp; Enfüsünde fark, (Şeriata uyup uymadığını tartması)kendi eksikleri varsa peyder pey onları yok etmesi,Nefsini levm etmesi lazımdır. Afakta ise Cemde (birlikte) mutâla edip, mutlu olacaktır.
Bu salikler yaşamlarında sakin ve şeri hükümlere tabii olarak yaşarlar; bütün tecellilere nazar ederler ve zuhurata tabi olurlar.Cenabı hakka boyun bükmüş,ve tam teslimiyetle,kalbi ile daimi zikir,hissi ilede Rabıtayı kullanırlarsa, Efendisinin himmetiyle Tevhidi Efal zevkine ermiş olurlar.
TEVHİDİ SIFAT: Fenafillah mertebelerinin ikincisidir. Hayat, ilim, irade, kudret, semi, basar ve kelam sıfatları Hakkın olup, bu sıfatlar salike ayna olmakta ve orada Hz. Mevla müşahede edilmektedir. Burada salik zevken bu sıfatlar ile mevsuf olanın Hak Tealâ olduğunu bilecektir. Bunun için de bu mertebede 4 şuhut öğretilir: 1- Tevhidi Sıfat 2- Fenayı Sıfat 3- tecelli Sıfat 4- Cennetül Sıfat. Rabıta olarak ta Lâ mevsufe illallah verilir. Bakara Suresi 255, Şuara 11 ve Kasas 68 gibi ayetlerde bütün subut (sabit) sıfatların halikinin Allah olduğunu anlamaktayız.
Sıfatlar gayba aittir, zuhura gelince şehadete intikal ederek esma adını alır. İlim bir sıfattır, zuhura gelince Alim adını aldığı gibi bu mertebeyi gören saliklerde edep, ahlak ve yüceliklerin görülmesi lazımdır. Zira fiil ve subut sıfatların nisbiyetlerinden kurtulan bir kulun mâğfirete ermesi, temizlik, doğruluk ve Resulullah (S.A.V.) Efendimizin güzel ahlakını sergilemesi lazımdır. Efal ve Sıfat mertebelerini görenlere Tevhid de tarikat ehli de denilir.
TEVHİDİ ZAT: Tevhidi Zat, vücut birliği demektir. Vücut Hakkındır. Efalin vücudu yoktur. Sıfattan tecelli ediyordu. Sıfatın da vücudu yok o da vücuttan tecelli ediyor. Allah Vacibul Vücuttur. İşte salike fenafillah mertebelerinin sonuncusu olan Tevhidi Zat Mürşidi tarafından 4 şuhutla tarif edilir. 1- Tevhidi Zat 2- Fenayı Zat 3- Tecelliyi Zat 4- Cennetül Zat. Rabıtası ise Lâ mevcude illallahdır.
Bu makamda salik hissen, aklen ve hayâlen gerek Efal, gerek Sıfat ve gerekse Zat aynalarından Vücudullaha bağlanıp cümle eşyanın vücudu Hak olduğunu mülahaza eder ve zevk alır. Daimi zevkte kalabilmesi için Rabıtaya sımsıkı sarılır. Halkın fani Hakkın ise baki ve zahir olması halinde zevkidar olur. Bu halle hallenen kişi ihtiyari bir ölümle ölmüştür. Mutu kable ente mutu (H.Ş.) Ölmezden evvel ölme budur. Kasas Suresi 88, Rahman Suresi 26-27, Yunus Suresi 62. ayetlerinde açık olarak bu mertebenin halini görmekteyiz.
Bu Fenafillah mertebelerini gören bir salik Nefsini bildiği için Rabbini de tanımıştır. Nefsini bilen Rabbini bilir (H.Ş.) Her ne kadar ilimle Fenafillah olunmuşsa da yine de zaman zaman Nefsine tabiliğinden geçemediği için hem mahcubiyeti görülür; hemde makam zevkleri tecelli ettiğinde ehli keşiftirler. Yani halkla olduklarında hicapları, Hakla oldukları zaman keşifleri artar. Ehli velayettirler.CEM MAKAMI: Beka makamlarının birincisidir. Fenafillah mertebelerini zevk edip kulun kendisinin zannettiği Fiil, Sıfat, ve Zatın da yok olduğunu anlayınca bu mertebe de telkin edilir.
Salik bu yerde Hakkı zahir Halkı batın müşahede edecektir. Bu makamda halk ayna olup, oradan Hak zahir olmaktadır. Ve Vahdet şuhudu kişiyi istila eder. Cem makamı telkin edilen salik Hakka kuvve olup onun kuvvesinden Hak zahir olurken, kendisi batın olur. Aynı zamanda eşya da butuna girer. Bir cismin gölgesinin, öğle vakti cisimde yok olduğu gibi halk mazharından Hakk ın zahir olmasıdır. Efalin, Sıfatın, Zatın birliği zevkiyle her nereye bakarsa Hakkın Cemal yüzünü görmesi onun zevki olacaktır. (Bakara Suresi 115). Saliki ismi ile çağırsalar ismini bile duyamayışı onun zevki olacaktır. Bu makama Kurbi Feraiz, Uluhiyyet, Ruh makamı gibi isimler de verilmiştir. Bu makamda salik fazla durdurulmaz. Salik kabızlık ve yalnızlık içindedir. Cem Makamı Hz. İsa A.S.ın makamıdır.
HAZRETÜL CEM MAKAMI: Bekabillah mertebelerinin ikincisidir. Bu makamda halk zahir Hak batındır. Hak aynasından halk zahir olarak müşahede edilir. Cem de bilen gören ve işiten abdın kuvvesiyle Hak idi; bu makam da ise, Hak kulun kuvvesi olmaktadır. Hadisi Kudside Kulum bana nevafille yaklaştığı zaman duymasına kulak, görmesine göz, konuşmasına dil olurum… buyurulmuştur. Her nereye nazar edersek edelim zahirde halkı batında ise Hakkın tecellisini zevk ve ifade ederiz. Necm Suresi 8. Sarktı-Fetadalla miraç ayeti Zat olan Allah ın Muhammed olan sıfatlara yani kesret alemine zuhuratı olarak da zevk edilir.
Hazretül Cem e bütün sıfatların, Zatı Hak ile kaim olduğunun müşahede ve zevk olduğu bir makam olması nedeniyle sıfatıyyun da denilir. Bu mertebedeki saliklerin şeriatlarında kemâlat, yücelik ve ahlakı Resulullah (S.A.V.) görülmektedir. Bunlar Mukarribindirler.
CEMÜL CEM MAKAMI: Bekâbilah mertebelerinin üçüncüsüdür. Makamı Cem ile Makamı Hazreti Cem i kendinde toplayan yani vahdet ve kesreti cem eden bir makamdır. Buna Tenzih ve Teşbihi Tevhid yapmak yeri de diyebiliriz. Batın olan mutlak ve zahir olan mukayyedin hepsi Haktır diye zevk ederiz.
Kur-an-ı Kerim Hadid Suresi 3. ayeti O evveldir, o Ahirdir, o zahirdir, o batındır bu zevkimize delildir. Ayrıca Necm suresi 9: da kabe kavseyn Celal ve Cemal yaylarının birleştiği Kalp mertebesi de denilir. Vahdet aynı kesret, kesret de aynı vahdet olarak zevk edilir. Tevhidi Efal mertebesinde fiillerden soyunan salik bu yerde Hakkın fillerini giyer. Peygamber ve Velilerin sırlarına vakıf olmak isteyenler bu makamı gerçek yönüyle zevk etmelidirler. İşte o zaman hafi şirklerin de tamamen yok olduğu bu yerde ibadet eden, ibadet ve ibadet edileni birlemişlerdir. Mürşid-i Kâmillerin saliklere telkin ettikleri son mertebedir.
AHADİYETÜL CEM MAKAMI: Bekabillah mertebelerinin 4. ve sonuncusudur. Bu makam Makamı Muhammed dir. Makamı Mahmud da denilir. Kesret olan varlıklardan kaydın kaldırıldığı yerdir. Bundan sonra başka bir makam da yoktur, en yüce mertebedir. İbrahim (A.S.) Tevhid babası olduğu halde bu makama ancak Muhammed (SAV.) Efendimizin müsadeleri ile girebilir. 1- Ahadiyetül Ayn 2- Ahadiyetül Kesret diye iki kısımda mütala edilir. İhlas Suresi 1: Kul huvella hu ehad (de ki o Allahtır bir tektir) Enfal Suresi 17: Habibim sen attığın zaman sen atmadın ancak Allah attı İsra Suresi 34, Enam Suresi 152 ayetleri bu makamın zevkinin delilleridir.
http://nurusems.wordpress.com/2010/07/2 ... makamlari/