020 - TÂ-HÂ SURESİ
İbn Abbâs ve İbnu'z-Zubeyr'den rivayete göre Sûre Mekkî'dir. Bazıları "Onların söylediklerine sabret ve güneşin doğmasından önce de, batmasından önce de Rabbıni hamd ile tesbih et..." (âyet: 130) âyet-i kerimesini istisna ile Medine-i Münevvere'de nazil olduğunu söylemişlerdir. Celâleddin es-Suyûtî, ilerde yerinde de geleceği üzere Ebu Râfi'den gelen bir rivayete dayanarak "Onlardan bazılarına, denemek için verdiğimiz dünya hayatının süsüne gözlerini dikme..." (âyet: 131) âyet-i kerimesinin de Medine-i Münevvere'de nazil olduğunu söyler.
İbn Abbâs ve Câbir ibn Abdullah'tan rivayete göre sûre, Meryem Sûresinden sonra[1] ve Hz. Ömer'in müslüman olmasından önce inmiştir ki Hz. Ömer, Rasûlullah (sa)'ı öldürmeye giderken kız kardeşinin ve eniştesinin müslüman olduklarını haber alıp onlara gittiğinde okuması için kendisine verilen işte bu Tâhâ Sûresi olmuş ve bunları okuyan Ömer'in kalbine rikkat gelip hidayete ermişti.[2]
Âyetlerinin adedi yüz otuz beştir. [3]
1. "Ta, Ha."
2. "Kur’an'ı …sıkıntıya düşesin diye değil..."
Ayetlerin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
1- Mukatil der ki:
Hz. Peygamber (sa)'in uzun uzun ibadet ettiğini, ibadet etmede adeta kendini zorladığını gören Ebu Cehl, el-Velîd ibnu'l-Muğîra, Mut'im ibn Adiyy ve en-Nadr ibnu'l-Hâris'in, Efendimiz (sa)'e:
"Bak, atalarının ve bizim dinimizi terketmekle nasıl sıkıntıya düşüyorsun, ne kadar mutsuz oluyorsun!" demişler, Hz. Peygamber (sa) de:
"Hayır, aksine ben, âlemlere rahmet olarak gönderildim." buyurmuş. Onların:
"Hayır tam tersine sen elbette mutsuzsun." demeleri üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirmiştir.[4]
Bu, İbn Abbâs'tan de rivayet edilmiştir.[5]
2- Ebû Bekr el-Harisi, Hafız Ebu'ş-Şeyh'ten, o Ebû Yahya'dan, o Askerî’den, o Ebû Malik’ten, o Cüveybir'den, o da Dahhak'tan bize şu rivayette bulundu;
"Kur'an Peygamber (s.a.v.)'e nazil olunca O ve Ashabı kalkıp namaz kıldılar, Bunun üzerine Kureyş kâfirleri:
"Şu Kur'an ancak O'nun yüzünden meşakkat çeksin diye Muhammed (s.a.v.)'e indirildi" dediler. Bunun üzerine Allah Teala "Ta, Ha. (Ey kişi,) biz bu Kur'an'ı sana meşakkat çekesin diye indirmedik." âyetini indirdi.[6]
3- İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan rivayetle tahricine göre Hz. Peygamber hakkında: "Bu adam Rabbına şakî oldu (karşı geldi) demişler de bunun üzerine "Tâhâ. Biz, sana Kur'ân'ı güçlük çekesin diye indirmedik." âyet-i kerimesini indirmiş.[7]
4- İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan rivayetine göre Hz. Peygamber (sa), kendisine ilk vahyin geldiği günlerde namazdaki kıyamda ayaklarının ucuna basarak dururdu. İşte bu, Hz. Peygamber (sa)'e sıkıntı verdiğinden dolayıdır ki Allah Tealâ: "Tâhâ. Biz, sana Kur' ân 'ı güçlük çekesin diye indirmedik." Âyetini indirdi.[8]
5- İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan naklettiği bir habere göre de Hz. Peygamber (sa)'e:
"Ey örtünüp bürünen, birazı hariç geceleri kalk namaz kıl..." (Müzzemmil, 1-2) âyet-i kerimeleri nazil olunca geceleri kalkıp namaz kılmaya başladı. O kadar çok kıyamda duruyordu ki ayaklan şiştiğinden bir sağ ayağı üzerinde durup sol ayağını, bir sol ayağı üzerinde durup sağ ayağını dinlendirmek zorunda kalıyordu. İşte bunun üzerine "Tâhâ. Biz, sana Kur'ân'ı güçlük çekesin diye indirmedik..." âyet-i kerimeleri nazil olmuş.[9]
6- Rebî İbni Enes'ten Tefsir’inde Abdullah İbni Hamid anlattı:
“Dediler ki, Nebî Aleyhisselâm, Taha: 20/2 âyeti indirilinceye kadar, ayağa kalkmak için ayakları arasına muravaha (birinden sonra diğeri ile yapmak) yapardı.”[10]
105. Ve sana dağları sorarlar. De ki: "Rabbım onları unufak edip (ufalayıp) savuracak "
Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
1- İbnu'l-Münzir'in "Sana dağlan sorarlar..." âyet-i kerimesi hakkında İbn Cureyc'den rivayetinde o şöyle diyor:
Kureyş müşrikleri Hz. Peygamber (sa)'le alay etmek üzere:
"Ey Muhammed, Rabbın bu dağlan kıyamet günü nasıl yapacak?" diye sordular da bu âyet-i kerime bunun üzerine nazil oldu.[11]
2- İbn Abbâs'tan rivayetle bu sözü söyleyenlerin Sakîf kabilesinden oldukları söylenir.[12]
3- İbn Abbâs'tan rivayetle bu sözü söyleyenlerin bazı mü'minler olduğu da söylenir.[13]
Ancak mü'minlerin söylemiş olması durumunda elbette onların alay etmek için değil, gerçekten kıyamet günü dağların ne olacağını bilmemeleri ve öğrenmek üzere sormuş olmaları melhuzdur.[14]
114. Gerçek hükümdar olan Allah'ın şânı ne yücedir! Kur'ân sana vahyedilirken vahiy bitmezden önce unutmamak için acele tekrar edip durma ve: "Rabbım, ilmimi artır. " de.
Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
l. İbn Ebî Hatim'in Süddî'den rivayetinde o şöyle diyor:
Hz. Peygamber (sa) Cibrîl kendisine Kur'an'dan bir şey indirdiğinde o geleni ezberlemek için kendini yoruyor; ezberlemeden önce Cibrîl geri dönecek diye korkuyordu. İşte bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi.[15]
2. Dahhâk der ki:
Mekke müşrikleri ve Necran Piskoposu:
"Ey Mnhammed, bize şunları şunları haber ver." dediler ve kendisine cevap için üç gün süre tanıdılar. Bu üç gün içinde Hz. Peygamber (sa)'e vahy gelmedi ve yahudilerin Hz. Peygamber (sa)'e galip geldikleri söylentisi yayıldı. İşte bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu.[16]
3. Bu âyet-i kerimenin nüzul sebebi olarak Hasen'den
"Bir kadının Hz. Peygamber (sa)'e gelerek kocasının kendisini tokatladığından şikâyette bulunduğu, Hz. Peygamber (sa)'in de aralarında kısas yapılması gerektiğini söylediği, ve işte bu "Okumakta acele etme." âyetinin bunun üzerine indiği, âyetin inmesi üzerine Hz. Peygamber (sa)'in kısas yapmadığı ve nihayet
"Erkekler, kadınlar üzerinde hâkimdirler."(Nisâ, 4/34) âyet-i kerimesinin nazil olduğu" nakledilmişse de bu âyet-i kerimelerin böyle bir sebeple inmiş olması uzaktır. [17]
4- Sahih hadiste sabit olup İbni Abbas'm belirttiğine göre, Rasulullah (s.a.) vahyin etkisini bütün ağırlığı ile hissediyordu. Bu bakımdan vahiy esnasında dilini kıpırdatırdı. Bunun üzerine Yüce Allah bu ayet-i kerimeyi indirdi. Yani Cebrail bir ayet okudukça, Hz. Peygamber de Kur'ân'ı ezberlemeye olan aşırı tutkusundan dolayı, onunla birlikte okurdu. Yüce Allah burada kendisine ağırlık ve sıkıntı vermemesi için hakkında daha kolay ve daha hafif olanı göstermektedir. [18]
131. "Kendilerini sınamak için, dünya hayatının süsü olarak bol bol geçimlik verdiğimiz kimselere sakın göz dikme, Rabbinin nzkı daha iyi ve daha devamlıdır."
1- Ahmed b. Muhammed b. İbrahim es-Sa'lebî, Şuayb b. Muhammed el-Beyhaki'den, o Mekkî b. Abdan'dan, o Ebu'I-Ezher'den, o Ravh'tan, o Musa b. Ubeyde er-Rabezî'den, o Yezid'den, o Abdullah b. Kuseyt'ten, o da Rasulullah (s.a.v,)'ın âzâdlısı Ebû Rafı'den bize rivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.v.)'a bir misafir konuk oldu. O da beni çağırıp bir miktar yiyecek satması için, Yahudiler'den bir adama gönderdi. Ben de gidip yahudiye şöyle dedim:
"Allah'ın Rasulü Muhammed sana der ki:
"Bize misafir geldi. Fakat yanımızda onu ağırlayacak birşey bulunmamaktadır. Bana şu kadarcık un sat, yahut da Recep Ayına kadar bana bir miktar ödünç para ver." Bunun üzerine yahudi;
"Bir rehin karşılığında olmaksızın O'na ne un satarım, ne de ödünç veririm" dedi. Ben de dönüp Rasulullah (s.a.v.)'a durumu bildirdim. Buyurdu ki:
"Vallahi ben hem göklerde hem de yerde güvenilir bir kişiyim. Eğer bana ödünç verseydi, yahut satışta bulunsaydı, elbette ona öderdim. Zırhımı ona rehin götür." Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.)'i dünyadan yana sabır tavsiye etmek üzere bu âyet indi.[19]
2- Yine Ebu Râfi'den gelen başka bir rivayetin sonunda onun "Ben daha Rasûli Ekrem'in yanından ayrılmadan
"Onlardan bazılarına, denemek için verdiğimiz dünya hayatın süsüne gözlerini dikme." âyet-i kerimesi nazil oldu fazlalığı vardır.[20]
3- Taberî'nin kendi isnadıyla Ebu Râfi'den rivayetinde de bu âyet-i kerimenin yanında hadisenin, Hıcr, 15/87 âyetinin de nüzulüne sebep olduğu kaydedilerek olay şöyle anlatılıyor:
Allah'ın Rasûlü (sa)'ne bir gün misafir gelmişti. Beni, Medine'de bir yahudiye, parası daha sonra ödenmek üzere birşeyler almaya gönderdi. O yahudiye geldim, yahudi:
"Ancak bir rehin verirse ona parası daha sonra ödenmek üzere istediklerini veririm." dedi. Geri dönüp bunu Rasûlullah (sa)'a haber verdim. O:
"Hiç kuşkusuz ki ben, gökyüzü ehli içinde de kendisine güvenilenim, yeryüzü halkı içinde de kendisine güvenilenim. Al şu zırhımı ona götür (ve rehin bırak)." buyurdular. İşte bunun üzerine "Biz Azîmüşşan muhakkak ki sana tekrarlanan yediyi ve Kur'ân-ı Azîm'i verdik..." (Hıcr, 15/87) ve "Akıbet takvaya erenlerindir."e kadar olmak üzere işte bu "Onlardan bazılarına, denemek için verdiğimiz dünya hayatın süsüne gözlerini dikme..." âyetleri nazil oldu.[21]
4- Yine Ebu Rafi'den gelen başka bir rivayette Hz. Peygamber (sa)'in, misafire ikram edecek bir şeyleri olmaması ile yahudiye muhtaç olması ve neticede onun bu güvensizliğine maruz kalmasına üzülmesi üzerine (onu teselli mahiyetinde olmak üzere) bu âyet-i kerimenin nazil olduğu tasrih olunmuştur.[22]
5- Ancak İbn Atıyye, Sûrenin Mekkî oluşu, hadisenin ise Medine-i Münevvere'de ve hem de Hz. Peygamber (sa)'in ömrünün sonlarında vukubulması sebebiyle âyet-i kerimenin bu hadise üzerine inmiş olmasını zayıf görmüştür.[23]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Alûsî. age. XVI, 147. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/598.
[2] Kurtubî, age. XI,110. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/598.
[3] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/441.
[4] Mürsel hadistir. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 254. Vahidî, age. s. 212; Râzt, age. XXII,3-4. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/598.
[5] Taberî, age. XVI, 102. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/598. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 8/412.
[6] Mürsel hadistir. ed-Dürr: 4/289. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 254. Vahidî, age. s. 212; İbn Kesîr, age. V.267. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/598.
[7] Suyûtî, Lubâbu'n-Nukûl, 11,8. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/598. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/442.
[8] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,8. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/599. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/442. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 8/412.
[9] Alûsî, age. XVI,148. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/598-599.
[10] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/441-442.
[11] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,8. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/599. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/442-443. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 8/506.
[12] İbnu'l-Cevzî, age. V,322. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/599.
[13] Alûsî, age. XVI,261. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/599.
[14] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/599.
[15] Suyûtî, Lübâbu'n-Nükûl, II,8-9. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/599-600.
[16] Râzî, age. XXII,122. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/600.
[17] Râzî, age.XXII, 122. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/600.
[18] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 8/510.
[19] Senedi zayıftır. İbn Cerir: 16/169. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 254. İbnu Ebî Şeybe, İbnu Mürdevîh, Bezzâr, Ebu Yâ'lâ; İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/443-444. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/600.
[20] Suyûtî, Lübâbu'n-Nükûl, 11,9. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/600.
[21] Taberî, age. XVI,169. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/600-601.
[22] Taberî, age XVI, 169. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/601.
[23] Kurtubî, age. XI, 174. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/601.
_________________ " Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."
|