015-HİCR SURESİ
İbn Abbâs, İbnu’z-Zubeyr, Katâde ve Mücâhid'den rivayete göre Sûre Mekke'de nazil olmuştur..
Hasen'den 87, 90 ve 91. âyetlerinin istisna edilerek bunların Medenî olduğu rivayet edilmiştir.
Suyûtî, Tirmizî ve başka hadis mecmualarında âyetin nüzul sebebi ile ilgili bir rivayete dayanarak 24. âyetinin de Medenî olması gerektiğini söyler.[1]
Âyetlerinin adedi, doksan altıdır. [2]
6- (Kâfirler) dediler ki: "Ey kendisine Kur'an indirilen! Sen mutlaka bir mecnunsun.
7- Eğer doğru söyliyen kişilerden olsaydın, bize melekleri getirmeliydin" dediler.
Katade diyor ki: “Bu sözleri söyleyenler Kureyşin ileri gelenlerinden Abdullah b. Ümeyye, Nadr b. Haris, Nevfel b. Huveylid, Velid b. Mugîre idi.”[3]
24. "And olsun ki, sizden önce geçenleri biliriz; and olsun ki, geri kalanları da biliriz."
Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
1- Nasr b. Ebû Nasr el-Vaiz, Ebû Said Abdullah b. Muhammed b. Nusayr er-Razî'den, o Muhammed b. Eyyub er-Razî'den, o Said b. Mansur'dan, o Nuh b. Kays et-Tahî'den, o Amr b. Malik'ten, o Ebû'l-Cevza'dan, o da İbn Abbas'tan bize şunu rivayet etti:
"Kadınların sonunda bulunan güzel bir kadın Peygamberin arkasında namaz kılıyordu. Cemaatin bir kısmı o kadını görmemek için birinci safa geçiyordu. Bir kısmı da son safta bulunuyordu. O kişi rükû ettiğinde tesbihlerini okur ve koltuğunun altından bakardı. İşte bu âyet bu yüzden nazil olmuştur."[4]
2- Bu hadisi Ebu Davud et-Tayâlisî de kendi isnadıyla yine İbn Abbâs'tan rivayet etmiştir.[5]
3- İbn Abbâs'tan gelen başka bir rivayette "Rükûa eğildiği zaman koltuk altından o kadına bakıyorlardı." yerine "Secdeye vardıklarında ellerinin altından o kadına bakıyorlardı." denilmiştir. Yine bu rivayette İbn Abbâs'ın: "Vallahi güzellikte o kadının bir mislini asla görmedim." dediği de kaydedilmiş.[6]
4- Ancak Tirmizî bu hadisin Mürsel olarak Ebu'l-Cevzâ'dan rivayetinin isnadının, İbn Abbâs'tan olan rivayetin isnadından daha sahih olduğunu kaydeder.[7]
5- Rabi' b. Enes'in rivayetine göre, Rasulullah (s.a.v.) namazda ashabını birinci safa teşvik etmişti. Bu yüzden halk birinci safta kalabalıklaşmıştı. Benû Uzre Kabilesi'nin evleri mescidden uzaktı. Bu kişiler: "Evlerimizi satıp mescide yakın başka evler satın alalım" demişlerdi de Allah Teala bu âyeti indirdi.[8]
6- İbnu Merduyeh Davut İbni Salih'ten rivayet ettiğine göre o şöyle dedi:
“Sehl İbni Hanifetü’l-Ensarî:
“Hicr: 15/24 âyetinin kimin hakkında indiğini biliyor musun?” dedi. Ben:
“Allah yolunda indirildi.” dedim. O:
“Hayır, ancak namaz safları hakkında indirildi.” dedi.”[9]
43. Şüphesiz onların hepsine va'dolunan yer cehennemdir.
44. Onun yedi kapısı vardır ve her kapıdan onların girecekleri bir kısım vardır.
45. Müttakîler ise muhakkak ki cennetler ve pınarlar içindedirler.
Sa'lebî'nin Selman el-Fârisî'den rivayetine göre
"Şüphesiz onların hepsine va'dolunan yer cehennemdir." âyet-i kerimesi nazil olunca korkusundan üç gün aklı ermez bir halde kaçmış, sonunda bulmuşlar ve Hz. Peygamber (sa)'in huzuruna getirmişler. Niçin böyle yaptığını sorunca:
"Ey Allah'ın elçisi, görmez misin "Şüphesiz onların hepsine va'dolunan yer cehennemdir" âyeti nazil oldu ve seni hak ile gönderen Allah'a yemin olsun ki bu âyet adeta kalbimi parça parça etti." dedi de bunun üzerine Allah Tealâ:
"Müttakîler ise muhakkak ki cennetler ve pınarlar içindedirler." âyet-i kerimesini indirdi.[10]
47. "Biz onların gönüllerinde olan kini çıkardık, artık onlar sedirler üzerinde karşılıklı oturan kardeşlerdir."
Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
1- Abdurrahman b. Hamdan el-Adl, Ahmed b. Cafer b. Malik'ten, o Abdullah b. Ahmed Hanbel'den, o Muhammed b. Süleyman b. Halid el-Fahham'dan, o Ali b. Haşik'den, o da Kesir-i Nevva'dan bize şu rivayette bulundu:
"Ebû Cafer'e dedim ki:
"Falan kimse bana Ali b. Hüseyn'den, Hicr: 15/47 âyetinin Ebû Bekr, Ömer ve Ali (r.a.) hakkında inmiş olduğunu söylediğini rivayet etti." O da:
"Vallahi o âyet gerçekten onlar hakkında inmiştir, Onlardan başka kimin hakkında iner ki?" dedi Ben de:
"Onların kalbinden Cennet'te sökülüp atılacak olan kin, hangi kindir?" diye sordum. O:
"Cahiliyye kinidir. Zira, Cahiliyye Dönemi'nde Teyme ve Adiy Oğulları'yla, Haşim Oğulları arasında bir kin vardı. Bu topluluklar müslüman olunca birbirlerini sevdiler. Ebû Bekr'i sancı tutmuştu da Ali elini ısıtıp ısıtıp onunla Ebû Bekr'in sancısını tedavi ediyordu" diye cevap verdi."[11]
2- el-Hasenu'1-Basrî'den, Hz. Ali'nin yemin ederek
"Vallahi, "Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık. Artık onlar kardeş olarak sedirler üzerinde karşılıklı otururlar." âyet-i kerimesi biz Bedr ehli hakkında nazil oldu." dediği de rivayet edilmiştir [12] ki yukardaki rivayette adı geçenler Bedr ehlinden oldukları için iki rivayet arasında herhangi bir ihtilâf söz konusu olmaz.[13]
49. Kullarıma bildir ki muhakkak Ben'im Ben Ğafûr Rahîm olan.
50. Ve muhakkak ki azabım da o azâb-ı elimdir.
Ayetlerin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
1- İbn Mübarek Peygamber (s.a.v.)'in Ashabı'ndan bir kişiye isnad ederek rivayet ettiğine göre o sahabi şöyle dedi:
"Rasulullah (s.a.v.), hac mevsiminde adeti üzere her zaman girmekte olduğu kapıdan Benî Şeybe Kapısı'ndan yanımıza çıktı. Biz ise gülüyorduk.
"Şu hale bakın. Sizi gülerken görüyorum" buyurdu ve sonra dönüp gitti. Nihayet Ka'be'nin Hicr Bölmesi'ne varınca koşarak bizim yanımıza döndü ve buyurdu ki:
"Şüphesiz ben tavafa çıkınca Cebrail (a.s.) geldi ve bana dedi ki:
"Ey Muhammed. Güçlü ve Yüce olan Allah Teala şöyle buyuruyor: "Kullarımı niçin ümitsizliğe düşürüyorsun? Kullarıma benim çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver."[14]
2- Aynı hadise Mus'ab ibn Sâbit'ten şöyle naklediliyor:
Allah'ın Rasûlü (sa), ashabından gülmekte olan bir grubun yanına uğradı ve onlara:
"Cenneti anın, cehennemi anın." buyurdular da bunun üzerine "Kullarıma bildir ki muhakkak Ben'im ben O Gafur, Rahîm ve muhakkak ki azabım da o azâb-ı elîm." Âyetleri nazil oldu.[15]
3- Taberânî Abdullah İbni Zübeyr'den rivayete göre o şöyle dedi:
“Rasûlullah, ashabından bir grubun yanından geçti. Onlar gülüyordu. Onlara:
“Cennet ve Cehennemin hatırlatıcısı önünüzde iken gülüyor musunuz?” buyurdu. Bu âyet indirildi. [16]
87. "And olsun ki, sana daima tekrarlanan yedi âyetli Fatiha'yı ve Kur'an-ı Azim'i verdik."
Hüseyn b. Fadl dedi ki:
"Busra'dan, Kurayza ve Nadir Yahudileri'ne komşu köylerden bir günde yedi kafile geldi. Bu kafilelerde çok değişik bezler, misk-i anberler, mücevharât ve deniz eşyaları vardı. Müslümanlar dediler ki:
"Şu mallar bizim olsaydı elbette onlarla kuvvetlenir ve onları Allah yolunda harcardık." İşte bunun üzerine Allah Teala bu âyeti indirdi ve:
"Ben muhakkak ki size yedi âyet verdim ki o âyetler, şu yedi kafileden çok daha hayırlıdır" şeklinde murad etmiştir. Bu âyetin hemen ardından gelen şu "Kafirler içinde bazı kimselere verdiğimiz kat kat servete gözünü dikme; onlara üzülme; inananları kanatların altına al." âyeti de bu izahın sıhhatine delalet ediyor."[17]
88. Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz geçimliğe göz dikme ve üzülme ve mü'mirileri kanatların altına al.
İbn Ebî Hatim der ki:
Rasûlullah (sa)'ın arkadaşı Ebu Râfi’ şöyle anlatıyor:
Hz. Peygamber (sa)'e bir misafir gelmişti. O'nun yanında misafiri gereği gibi ağırlıyabileceği bir şey yoktu. Benimle bir yahudiye haber gönderip:
"Allah'ın elçisi Muhammed sana diyor ki: "Receb hilâline (Receb ayının başına) kadar bana bir miktar un ödünç ver." dedirtti. Yahudi de:
"Rehinsiz olmaz." dedi. Allah'ın Rasûlü (sa)'ne geldim ve yahudinin dediğini kendisine haber verdim.
"Allah'a yemin olsun ki ben, göktekilerin de emîniyim, yerdekilerin de eminiyim. Şayet bana borç vermiş veya satmış olsaydı ona mutlaka (söylediğim zamanda) öderdim." buyurdular, O'nun yanından çıktığımda
"Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz geçimliğe göz dikme..." âyet-i kerimesi nazil oldu.[18]
91. Onlar ki Kur'ân'ı parçalara ayırmışlardı.
92. Rabbına andolsun ki onların topuna birden mutlaka soracağız.
Ayetlerin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
1- Muhammed ibn İshak'ın Muhammed ibn Ebu Muhammed kanalıyla İbn Abbâs'tan rivayetine göre Kureyş müşriklerinden bir grup el-Velîd ibnu'l-Muğîra'nın yanında toplanmışlardı. Velîd, onlar arasında şerefli (hatırı sayılır) birisiydi. Hacc mevsimi de gelmişti. Velîd onlara:
"Ey Kureyş topluluğu, hacc mevsimi geldi. Arap hey'etleri bu mevsimde size gelecekler. Onlar muhakkak şu arkadaşınızın (Muhammed'in) durumunu işitmişlerdir (ve size de soracaklardır). Onun hakkında bir görüşte birleşin de ayrılığa düşüp birbirinizi yalanlamayın: birinizin sözü diğerininkini yalan çıkarmasın." dedi. Onlar:
"Ey Abdi Şems. sen söyle, bizim için bir görüş söyle de biz de onu söyleyelim." dediler. O:
"Hayır, siz söyleyin ki dinleyeyim." dedi. Onlar:
"Kâhindir, deriz." dediler. O:
"Hayır, o bir kâhin değildir." dedi.
"O delidir, deriz." dediler.
"Hayır, o bir deli değildir." dedi.
"O şairdir, deriz." dediler.
"O bir şair değildir." dedi.
"O büyücüdür, deriz." dediler.
"O bir büyücü değildir." dedi.
"O halde ne diyelim?" diye sordular da:
"Allah'a yemin olsun ki onun sözünde bir tatlılık var. Siz, şu söylediklerinizden hangisini söylerseniz söyleyin onun hakkında söylediğinizin bâtıl olduğu hemen bilinir. Herhalde yine de onun hakkında söylenebilecek sözlerin en uygunu "O bir büyücüdür." demenizdir. Onun hakkındaki bu sözü duyunca herhalde yanından hemen uzaklaşıp dağılırlar." dedi. İşte onlar hakkında Allah Tealâ:
"Onlar ki Kur'ân'ı parçalara ayırmışlardı. Rabbına andolsun ki onların topuna birden mutlaka soracağız." âyet-i kerimelerini indirdi.[19]
2- İbnu’s-Sâib’in özellikle kaydettiği üzere bunlar, el-Velîd ibnu'l-Muğîra tarafından, hac mevsiminde Mekke'nin giriş noktalarına gönderilmiş ve gelenlerin bunlar tarafından karşılanarak Muhammed'e ve da'vetine kapılmalarının önüne geçilmek istenmiştir. Bunların sayısı 16 olup şunlardır:
Hanzala ibn Ebî Süfyân, Rabîa'nın oğulları Utbe ve Şeybe. el-Velîd ibnu'l-Muğîra, Ebu Cehl, el-As ibn Hişâm, Ebu Kays ibnu'l-Velîd, Kays ibnu'I-Fâkih, Züheyr ibn Ümeyye, Hilâl Abdu'l-Esved, es-Sâib ibn Sayfî, en-Nadr ibnu'l-Hâris. Ebu'l-Bahterî ibn Hişâm, Zem'a ibnu'l-Haccâc, Ümeyye ibn Halef ve Evs ibnu'l-Muğîra. Allah Tealâ bunların bir kısmını Bedr'den önce bir takım âfetlerle, kalanını da Bedr'de helak buyurmuştur.[20]
94. Sen emrolımduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklerden yüz çevir.
95. O alaycılara karşı muhakkak ki Biz sana yeteriz.
96. Onlar ki Allah ile birlikte başka bir tanrı edinirler. Onlar yakında bilecekler.
Ayetlerin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
1- Urve ibnu'z-Zubeyr, Saîd ibn Cübeyr ve İkrime'den rivayete göre Rasûlullah'a eziyet eden ve onunla alay eden beş kişi hakkında nazil olmuştur ve hepsi de Bedr'den önce helak olunmuşlardır.
Urve ibnu'z-Zubeyr'den, o şöyle anlatıyor:
Rasûlullah (sa) ile alay edenlerin büyükleri ve ileri gelenleri kavimlerinden yaşlı ve şerefli beş kişi idiler. Bunlardan Hz. Peygamber (sa)'e eziyeti ve alay etmesi haddi aşınca Esed ibn Abdü'1-Uzzâ oğullarından Ebu Zem'a el-Esved ibnu'l-Muttalib'e Efendimiz (sa):
"Allahım gözünü kör eyle ve ona evlât acısını tattır." diye beddua etmişti. Diğerleri de Zühre oğullarından el-Esved ibn Abdi Yağûs, Mahzûm oğullarından el-Velîd ibnu'l-Muğîra, Sehm ibn Amr oğullarından el-As ibn Vâil ibn Hişâm ve Huzâa'dan el-Hâris ibnu't-Tulâtıla (veya Aytala veya Kays) ibn Amr'dır. Bunlar, Hz. Peygamber (sa)'e eziyette devam edip alaylarını çoğaltınca Allah Tealâ:
"Sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklerden yüz çevir. O alaycılara karşı muhakkak ki Biz sana yeteriz... Onlar yakında bilecekler." âyetlerini indirdi.[21]
2- Bu beş müşrik elebaşının helak oluş şekilleri ile ilgili olarak Muhammed ibn İshak'ın Urve ibnu'z-Zubeyr'den ve başka âlimlerden rivayetle verdiği bir haber şöyledir: Bu beş kişi Ka'be'yi tavaf ederlerken Cibrîl, Hz. Peygamber (sa)'in yanına gelir ve Rasûl-i Ekrem (sa) yerinden kalkınca Cibrîl de yanında durur. (Veya Hz. Peygamber (sa) Ka'be'de namaz kılarken Cibrîl yanına gelir, dikilir ve) el-Esved ibnu'l-Muttalib yanlarından geçerken Cbrîl ona yeşil bir yaprak atar ve onun gözü kör olur. el-Esved ibn Abdi Yağûs yanlarından geçerken karnına işaret eder, onun da karnında su toplanır ve istiska hastalığından ölür gider. el-Velîd ibnu'l-Muğîra yanlarından geçerken onun da ayak topuğundaki bir yara izine işaret eder, yarası azar ve ondan ölüp gider. el-As ibn Vâil yanlarından geçerken onun da ayak tabanının ortasına işaret eder. Sonra As ibn Vâil merkebine binerek Taif’e doğru yola çıkar. Hayvan bir eyle dikenine hızla basar, ondan fırlayan bir diken ayağının ortasına batar ve o da ondan ölür gider. el-Hâris ibnu't-Tulâtıla'ya gelince o yanlarından geçerken onun da başına işaret eder ve o da burnundan irin boşanarak ölür.[22]
3- Bezzâr ve Taberânî ise Enes ibn Mâlik'ten bu alaycıların helaki ve âyetin inişi ile ilgili olarak farklı bir şekil naklederler. Buna göre Hz. Peygamber (sa) bir gün Mekke'de bir grubun yanından geçiyormuş. Arkasından onunla alay etmeye başlamışlar ve:
"İşte kendini peygamber sanan bu!" demişler. Cibrîl de Efendimiz (sa)'in yanında imiş. Onların bu alayları üzerine Cibrîl, parmağıyla bir işaret yapmış ve bedenlerinin üzerine tırnak gibi bir şeyler düşmüş de bunların düştüğü yerlerde yaralar oluşmuş ve kokmaya başlamış. Öyle pis kokmuş ki kimse yanlarına yaklaşamamış. İşte bunun üzerine Allah Tealâ:
"O alaycılara karşı muhakkak ki Biz sana yeteriz." âyet-i kerimesini indirmiş.[23]
4- İbn Abbâs'tan rivayete göre ise bu âyet-i kerimelerin inişine sebep olan o küfrün elebaşıları sekiz kişidirler ve hepsi de Bedr'den önce helak olup gitmişlerdir.[24]
5- Buhârî şerhinde Kirmânî, bunların, Hz. Peygamber (sa) namaz kılarken üzerine pislik atan yedi kişi olup Amr ibn Hişâm, Rabîa'nın oğulları Utbe ve Şeybe, el-Velîd ibn Utbe, Ümeyye ibn Halef, Ukbe ibn Ebî Muayt ve Umara ibnu'l-Velîd olduklarını söyler.[25]
6- İbn Abbâs'tan gelen başka bir rivayette de bunların başında el-Velîd ibnu'l-Muğîra'nın olduğu ve bunları onun topladığı kaydedilmektedir.[26]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Alûsî. age, .XIV,2. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/533.
[2] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/391.
[3] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 7/244.
[4] Tirmizi; Tefsir: 15/1 (3122), Nesai; Mücteba: 2/118, Tefsir: 293, İbn Mace, İkametu's-Salât: 68 (1046), Hakim; Müstedrek: 2/353. Ahmed ibn Hanbel, Miisned. 1,305; İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 228; Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 3/273-274. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/392. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/533.
[5] Ahmed Abdurıahman el-Bennâ. Minhatu'l-Ma'bûd fi Tertibi Musnedi't-Tayâlisi Ebî Dâvûd. 11,20. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/533.
[6] Taberî, age. XIV,18. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/533.
[7] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/533. Vahidî, age. s. 193. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/533.
[8] Mürsel hadistir. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 228.
[9] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/392.
[10] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 1,219. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/534. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/393. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 7/264.
[11] Senedinde bulunan Kesîr-ü Nevva zayıftır. Suyuti; ed-Dürr; 4: 101. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 228. İbnu Ebî Hatim; İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/394. Vahidî, age. s. 193-194; Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 1,220. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/534. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 7/265.
[12] İbn Kesîr, age. IV,457. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/534.
[13] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/534.
[14] Musannif bu hadisi senedsiz zikretmiştir. İbn Cerir 14/102, ed-Dürr: 4/102; İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 229; Kurtubî, 10/34; Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 3/286. İbnu Merduyeh, İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/394. Vahidî, age. s. 194, Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/535. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 7/268.
[15] İbn Kesîr, age. IV,458. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/535.
[16] İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/394. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 7/268.
[17] Mürsel hadistir. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 229. Vahidî, age. s. 194. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/535.
[18] İbn Kesîr, age. IV.466. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/536.
[19] İbn Kcsîr. age. IV,468. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/536.
[20] Alûsî, age. XIV,81. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/536-537.
[21] Taberî, age. XIV,48-49. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/537.
[22] Taberî, age. XIV,48. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/537-538.
[23] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 1,221. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/538. İmam Celaleddin es-Suyuti, Lubabu’n-Nukul Fi Esbabi’n-Nuzul, Fatih Yayınevi: 1/395-396. Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 7/291.
[24] Taberî, age. XIV,51. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/538.
[25] Alûsî, age. XIV,86. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/538.
[26] İbn Kesir, age. IV,470. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/538.
_________________ " Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."
|