012- YÛSUF SÛRESİ (001-111. Âyetler -İndirilişi-)
Mutemed olan görüşe göre surenin tamamı Mekke'de nazil olmuştur. Gerçi İbn Abbâs'tan ve Katâde'den "Başından üç âyet-i kerimenin Medine'de nazil olduğu"na dair bir kavil rivayet edilmişse de bu görüşe katılan olmamıştır. Bir çok hadis hafızı tarafından verilen bir haberde Rifâ'a ibn Râfi'in, Mekke-i Mükerreme'ye gelip Hz. Peygamber (sa)'i dinlemesi ve müslüman olması anlatılırken bu hadisede Hz. Peygamber (sa)'in kendisine "Yûsuf Sûresi i]e Alak Sûresi'ni öğrettiği" de özellikle zikredilmektedir.[1]
Sa'd ibn Ebî Vakkâs'tan rivayet edildiğine göre Allah Tealâ, Rasûlü (sa)'ne Kur'ân'ı indirmiş ve Hz. Peygamber de bir zaman ashabına, kendisine inen Kur'ân âyetlerini okumuş. Sonra ashabı: "Ey Allah'ın elçisi, bize biraz da kıssalar anlatsan ya!" demişler de bunun üzerine bu Sûre-i celîie nazil olmuş.[2]
Başka bir rivayete göre de yahudiler Mekke müşriklerine akı] vererek "Muhammed'e sorun bakalım bilecek mi: İsrail oğullan Mısır'a ne sebeple gitmiş ve oraya yerleşmişlerdi?" demişler de Mekke müşrikleri gelip Hz. Peygamber (sa)'e bunu sormuşlar ve işte bu soru üzerine Yûsuf Sûresi nazil olmuş.[3]
Müfessirlerin râvisini belirtmeden verdikleri bir haberde ise Hz. Peygamber (sa)'e bir grup yahudinin gelerek kendilerine Yakub ve oğulları ile oğullarından özellikle Yûsuf'un durumu ile düştüğü zor durumun sonunun ne olduğunu anlatmasını istemişler de bu sûre bunun üzerine nazil olmuş.[4]
Nehhâs ise yahudilerin bizzat Hz. Peygamber (sa)'e gelerek değil de Mekke müşriklerine haber göndererek O'na: "Şam'da olup da oğlu Mısır'a çıkarılan, ona ağiıyarak gözleri kör olan bir peygamberden bize haber ver." demelerini öğütlemişler ve işte Yûsuf Sûresi'nin bütünüyle bunun üzerine nazil olduğunu söyler ve Sûrenin bütünüyle Mekke'de nazil olması ve Mekke'de ehl-i kitabdan kimsenin olmaması hasebiyle Hz. Peygamber (sa)'e Ya'kûb (as) hakkında soru soranların bizzat yahudiler olmasını uzak görür.[5]
***
3. Biz, sana bu Kur'ân'ı vahy etmekle kıssaların en güzelini sana anlatıyoruz. Halbuki sen, daha önce bundan habersizdin.
İhn Abbâs'tan rivayete göre Hz. Peygamber (sa)"in ashabının "Ey Allah'ın İçişi, bize kıssa anlatsan ya." demeleri üzerine bu âyet-i kerime nazil olmuştur.
Avn ibn Abdullah'tan rivayette o şöyle anlatıyor: Rasûlullah (sa)'ın ashabı Rasûlullah (sa)'a inen Kur'ân âyetleri dinlemekten) usandılar ve "Ey Allah'ın ;lçisi, bize başka bir şeyler anlatsan," dediler de Allah Tealâ: "Allah, sözlerin en güzelini birbiriyle ahenkli ve katmerli bir kitab halinde indirmiştir..." Zümer, 39/23) âyet-i kerimesini indirdi. Bir süre sonra tekrar usandılar ve: ""Ey Mlah'ın elçisi, bize kendi sözün ve Kur'âıvın dışında bir şeyler anlatsan." iediler. Bununla onun, kendilerine hikâyeler anlatmasını istiyorlardı. Bunun izerine de Allah Tealâ: "Biz, sana bu Kur'ân'ı vahyetmekle kıssaların en güzelini sana anlatıyoruz." âyet-i kerimesini indirdi.
Mus'ab ibn Sa'd"den, onun da babası Sa'd ibn Ebî Vakkâs'tan rivayet ittiği bir haberde de inen âyetlerin sırası yukardakinin tersinedir.[6]
İbn Ebî Hatim'in de Sa'd ibn Ebî Vakkâs'tan rivayetinde yukardaki -ivayette zikredilenlere ek olarak şöyle denilmektedir: Bu âyet-i kerimelerin inmesinden bir süre sonra yine: "Ey Allah'ın elçisi, bize başka şeyler anlatsan ya!" dediler de Allah Tealâ. "İman edenlerin, Allah'ı ve haktan ineni zikir için Kalblerinin saygı ile yumuşaması zamanı halâ gelmedi mi?..." (Hadîd, 57/16) âyet-i kerimesini indirdi.[7]
Bu arada Saîd ibn Cübeyr'den bu âyet-i kerimenin nüzul sebebi sadedinde farklı bir ola\ daha anlatılır ki İbn Cübeyr şöyle demiş: Hz. Peygamber (sa)'in ashabı bir gün Selmanm yanında toplandılar ve: "Bize Tevrat'tan bir şeyler anlatsan. Zira ondakiler güzel şeyler." dediler de bunun üzerine Allah Tealâ: "Biz, sana bu Kur ân" 1 vahyetmekle kıssaların en güzelini sana anlatıyoruz." âyet-i kerimesini indirdi.[8]
103. Sen, ne kadar hırs göstersen yine de insanların çoğu iman etmiyeceklerdir,
106. Onların çoğu, ancak kendileri müşrikler olarak Allah'a iman eder (Alah 'a imanlarını O 'na ortak koşmakla karıştırırlar.
Hz. Peygamber isa», araplar kendisine Ya'kûb (as)'un kıssasını anlatmasını istediklerinde onlara bu kıssayı haber verip anlatınca iman edeceklerini zannetmiş ve fakat onların iman etmemeleri üzerine Onu teselli için[9] ya da "bu kıssayı anlatabilirse müslüman olacakları va'dinde bulunmuşlar ve fakat Hz. Peygamber (sa)"in anlatmasına rağmen va'dlerinden dönerek müslüman olmamışlar da yine O:nu teselli için Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirmiş.[10]
Hasen, Mücahid, Amir eş-Şa'bî ve müfessirlerin çoğu bu âyet-i kerimenin, hem Allah'ı yaratıcıları ve her şeyin yaratıcısı olarak ikrar edip hem de putlara tapınan bir topluluk hakkında nazil olduğunu söylemişlerdir.
İbn Abbâs ise Arap müşriklerinin "Buyur Allahım; senin ortağın yok, ancak senin hem kendisine, hem de sahip olduklarına sahip olduğun ortağın müstesna" şeklinde telbiyede bulunmaları üzerine nazil olduğunu söyler.[11]
Bu âyet-i kerimenin "Dühân kıssası" hakkında nazil olduğu da söylenmiştir. Şöyle ki: Hz. Peygamber (sa)'in Mekke müşrikleri hakkında "Allahım, Mudar'a olan baskınını şiddetlendir, Allahım onlara Yûsuf un kıtlık seneleri gibi kıtlık seneleri ver." şeklindeki bedduası üzerine başlarına gelen kıtlık senelerinde Mekkelileri bir duman kaplamış da Dühân Sûresinde işaret olunduğu üzere: "Rabbımız, bu azabı üzerimizden açıp kaldır; bizler mü'minleriz." demişler (âyet: 12). İşte imanları bu sözleridir. Müşrik olmaları da kıtlık ve sıkıntıları onlardan açılıp kaldırılınca, aynı Sûrenin 15. âyetinde işaret olunduğu üzere tekrar küfre dönmüş olmalarıdır.[12]
109. Senden önce gönderdiğimiz Rasûller de ancak kasabalar halkından kendilerine vahy ettiğimiz bir takım erkeklerdi...
Bazıları bu âyet-i kerimenin, peygamberlik iddiasında bulunan el-Münzir kızı Secâh hakkında nazil olduğunu iddia etmişlerse de doğru değildir. Zira Secâh, Hz. Peygamber (sa)'in vefatından sonra peygamberlik iddiasında bulunmuş; daha sonra da bu davasından vazgeçerek müslüman olmuştu.[13]
***
[1] Alusi, Rûhu'l-Ma'ânî,xnj70. [2] Alûsî, age. XII, 170. [3] Alûsî. age. XIIJ70. [4] Alûsî. age. 3. [5] Kurtubî. age. ix,87.Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 1/508. [6] Taberî. age. xıi,90; Vâhidî, age. s, 189 [7] Suyûti. Lubâbu'n-Nukûl, 1,216. [8] İbn-i Cevzî. age iv.i79.Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 1/509. [9] Kurtubî, age. ix,178. [10] Alusi, age. xm.65ı. [11] Kurtubî, age. IX, 178 [12] Kurtubî, age. ix,i79Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 1/510. [13] Alusi, age. XIII,68.Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 1/510.
_________________ " Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."
|