Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Yeşil Kuşak Projesi
MesajGönderilme zamanı: 12.09.11, 16:42 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.03.09, 17:58
Mesajlar: 123
YENİ DÜNYA DÜZENİ VE YEŞİL KUŞAK PROJESİ

-l Nisan 1985: Bülent Ecevit'in Hamburg Denizleraşırı Kulübü'nde yaptığı konuşma, ABD'nin Yeni Dünya Düzeni adına ortaya koyduğu "Yeşil Kuşak Projesini" ve bunun Türkiye'deki yansımaları demek olan ılımlı İslama kayış, ya da Türk-İslam Sentezi politikalarını önemli ölçüde çözümlüyordu. Önce Ecevit'in bu konuşmasını izleyelim:
"1980 yılında, Türkiye'de demokrasinin askıya alınmasından ve askı süresinin giderek uzamasından sonra Türkiye'nin Batı ile olan ilişkileri ve organik bağı, kaçınılmaz olarak sarsılınca Türkiye dış ilişkileri açısından dört seçenek ile karşı karşıya kaldı.
1- Tarafsız bir tavır takınmak.
2- Batı ile ilişkilerini asgariye çekerek ya da kopararak Sovyetler Birliği'ne yaklaşmak.
3- Ortadoğu'daki İslam ülkeleri ile bütünleşmek.
4- Giderek daha fazla Amerika'nın yörüngesine sürüklenmek. Eğer ikinci dünya savaşından sonra Stalin'in saldırgan politikası olmasaydı, Türkiye tarafsız bir yol seçebilirdi. Fakat o şartlarda Türkiye bağlantısız, tarafsız bir politikayı riskli buldu.
Sovyetler Birliği'ne yaklaşmak seçeneğinin ise birinci seçenekten bile daha az şansı vardı, çünkü bunu sadece tarihten aldığı derslerden dolayı bağımsızlığı ve güvenliğini tehlikeye atmamak için yapamazdı. Zaten bu, Sovyetler Birliği'ni de rahatsız ederdi.
Sovyetler Birliği; elbette, güneyinde Batı'dan soyutlanmış ve Sovyet desteğiyle ayakta duran anlayışlı bir Türkiye görmekten mutluluk duyar. Fakat dünya barışının hassas bir denge ile ayakta durduğu bir bölgede olduğumuz gözönüne alınırsa, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerinde keskin bir rol değişikliğine gitmesinin bölgedeki hassas güçler dengesini değiştireceğini Sovyetler Birliği de bilir.
Doğu Avrupa'daki, küçük sosyalist ülkeler bile böyle bir ihtimal karşısında endişeye kapılırlar. Çünkü eğer Türkiye saf değiştirerek Sovyet etkisine girerse bu Sovyetlerin kendileri üzerindeki baskısını arttırmakla sonuçlanır.
Nitekim gerek başbakanlığım döneminde, gerekse muhalefet lideri olarak Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa'daki sosyalist ülkelerin liderleri ile görüşmelerimde, hiçbir zaman bu ülkelerin, Türkiye'nin NATO'dan ayrılması yolunda bir arzuya sahip oldukları izlenimini edinmedim.
Ancak, Sovyetler Birliği Türkiye'nin NATO ya da ABD ile ikili savunma işbirliği çerçevesinde oynayabileceği bazı rollerden rahatsız olabileceğini hissettirdi. Türkiye'deki bazı askeri ve elektronik tesislerden rahatsız olduklarını hissettirmekten geri kalmadı. Fakat bu rahatsızlık Türkiye'nin NATO dışı kalması yolunda bir istek belirtmelerine hiçbir zaman uzamadı.
Bu yüzden, yukarıdaki dört maddeden geriye son ikisi kalıyor. Ortadoğu'daki İslam ülkeleri ile yakınlaşmak ve giderek daha fazla ABD'nin yörüngesine girmek. Bu iki seçenek birbirine o kadar zıt değil, birarada yaşayabilir ve nitekim bugünkü şartlarda da öyle oluyor." (GÜLDEMİR, Ufuk: Çevik Kuvvet'in Gölgesinde Türkiye. 1980-1984. Sf. 20-21. Eylül 1986)

Ecevit'in çizdiği panorama ve uygulanan siyaseti bir yana koyalım ve Reagan yönetimine yakınlığıyla bilinen bir askeri stratejisi olan Barry Rubin'in yeni stratejiyi doktrine ettiği sözlerine bir göz atalım:
"l- Ortadoğu'da, bloklararası bir çatışma vardır.
2- Amerikan askeri zihniyeti, bölgeye Amerikan askeri sevkedilmesi fikrine kendini alıştırmalıdır.
3- İslamın yükselen sesinin bölgede, komünizme karşı yürütülecek strateji içinde kullanılmasının yolları araştırılmalıdır." (a.g.e: Sf. 20)
Bu fikrin, yani SSCB'nin güneyini çevreleyen Pakistan, Afganistan, İran, Türkiye ve körfezde Suudi Arabistan'da denetlenebilir, "kanun dairesindeki İslam" ile ABD çıkarları arasındaki doğal kesişmenin son tahlilde SSCB'ye karşı bir 'İslam Kartı' olarak kullanılabileceği fikrinin Carter yönetimi içindeki şampiyonu, Başkanın Ulusal Güvenlik İşleri Danışmanı Zbigniev Brezezinski'ydi.

"Brezezinski, 1977 yılından beri, irticanın komünizme karşı bir kalkan olduğu görüşünü savunuyordu. İran devrimi sonrasında New York Times'a verdiği demeçte, Washington'un İran devrimini memnuniyetle karşılaması gerektiğini; çünkü son tahlilde İslam'ın bölgedeki Sovyet yanlısı fikirlerle ideolojik çatışma halinde olduğunu söylemişti." (a.g.e: Sf. 23)

Aralık 1979'da Brezezinski planı, SSCB'nin güneyindeki Müslüman bölgelerine radyo yayınlarını arttırarak yürürlüğe sokuldu. Plan; bölgede Pakistan, Suudi Arabistan, Türkiye arasında anlayış birliği kurulmasını öngörüyordu. Middle East Treaty Organization (METO) planının meyveleri, Türkiye'de hızla olgunlaşıyor artık.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye