Bazı evliyalar öleceğini nasıl biliyor?
27/05/2008
Mehmet PAKSU - BUGÜN Pazar günkü yazınızda hiç kimsenin ne zaman, nerede öleceğini bilemeyeceğini yazdınız. Fakat bazı evliyalar ölmeden önce yakınlarına öleceği zamanı söyleyebiliyor. Burada bir çelişki yok mudur? Ne dersiniz?
Bu konudaki genel kural bellidir. Yüce Allah gayb bilgisini hiçbir insana vermemiş, gizli ve saklı tutmuştur. Fakat her meselede olduğu gibi, bu meselenin de istisnası vardır.
Kur'ân diyor ki: "Gaybı bilen O'dur. Hiçbir kimseye gayb bilgisini açık bir şekilde bildirmez. Ancak bildirmek istediği peygamberler müstesna. Onun da önüne, arkasına bekçiler koyar."1
Ayette açıkça ifade edildiği gibi, Cenab-ı Hak peygamberlerine bazı gaybî meseleleri bildirir. Bu bilgilerin bazılarını da o peygamber ümmetinden bazı veli kullara keramet halinde ikram edilir. Bir başka ifadeyle ne bir insan ne bir cin ne de bir melek mutlak gaybı bilemez. Ancak nisbî gayb olarak bilinen bazı bilgilere ulaşabilirler.
Nisbî gayb da rüya, ilham, keramet veya gizli bazı sebeplerle mutlak gayba dair bazı şeylerin sezdirilmesidir. Peygamberler ve evliya bazı gayb bilgilerine ulaşsalar bile bu bilgiler bütünüyle Cenab-ı Hakk'ın bildirmesiyle olmuştur.
Bütün ilimlere vakıf olan Peygamberimiz bile kendi kendine gaybı bilmezdi. Cenab-ı Hak bildirirse, bilirdi. Çünkü Cenabı Hakk'ın bir ismi Hakîm, bir diğer ismi de Rahîm'dir. Bu isimlerin bir gereği olarak, Yüce Allah hikmeti ve rahmetiyle gaybi işlerlerin çoğunu gizliyor; kapalı kalmasını, belirsiz olmasını istiyor.
Çünkü bu dünyada insanın hoşuna gitmeyen şeyler çok fazladır. Meydana gelmeden önce onların bilinmesi, insana acı ve ıstırap verir. Bu meseleye bir örnek olarak, Yüce Allah ölümü ve eceli insana bildirmemiş, başa gelecek musibetleri ve belaların vaktini, zamanını gizlemiştir.
Düşünebiliyor musunuz, insan sadece bir yıl boyunca başına gelecek olumsuzlukları şimdiden bilecek olsaydı, hayat ne kadar azap ve işkence haline gelecekti; yaşamak ne kadar ağır ve çekilmez olacaktı.
Peygamberlerin gaybî meseleleri Allah'ın bildirmesiyle bilmelerine şöyle bir örnek verilir: "Hazret-i Yakub'a sorulmuş: "Niçin Mısır'dan gelen gömleğinin kokusunu işittin de, yakınında bulunan Kenan kuyusundaki Yusuf'u görmedin?' Hz. Yakup şu cevabı vermiş: "Bizim halimiz şimşekler gibidir, bazen görünür, bazen saklanır. Bazı vakit olur ki, en yüksek mevkide oturup her tarafı görüyor gibi oluyoruz, bazı vakitte de ayağımızın üstünü göremiyoruz."2
Zaten, evliyanın gösterdiği keramet de, mucize gibi Allah'ın fiilidir, Allah'a aittir. İhtiyaç haline keramet gösteren veli kul da, zaten kerametinin Allah'tan olduğunu bilir Kendisini görüp gözetenin, yardım edenin, destek olanın Allah olduğunun farkındadır. Sonuç itibariyle Allah'a olan tevekkülü, itimadı ve imanı artar.
Öyle ki veliler bazen keramet gösterdiğinin farkına varır, bazen de varmaz. Kendisinde görünen olağanüstü halleri sadece başkaları anlar. Zaten en doğru ve selametli olan da budur.
Bir başka deyimle, tam anlamıyla Allah'ta fani olanlar, yani kendi nefislerini bütünüyle unutup her şeyin Allah'tan geldiğini bilen veli zatlara, Allah'ın izniyle gabya ait bilgiler gösterilir.
Onlar da o şeyleri bu özellikleri ve duygularıyla görürler, vakıf olurlar. Böylece herhangi bir gurura kapılmazlar, kendilerini bütünüyle kenara çekerler, kerametleri Allah'ın özel bir ikramı olarak bilirler.
1. Cin Suresi, 72:26-27.
2. Mektubat, s. 49.
http://www.moralhaber.net/yazidetay.php ... &yazar=145