“Okuyan çok, hikmet bilen az…”
Bismillahirrahmanirrahim,
“İnnaatayna kelkevser, fesalliliRabbikevenhar, inna şanieke hüvel ebter...”
Bu bir satırlık, en kısa sure, Kevser suresidir.
Ey habibim söyle bunu, en kısa kevser suresine benzer bir şey getirsinler, ellerinden geliyorsa söyle kendilerine…
Peygamber s.a.v. de saadetle buyurmuştur,
İslam, alemşümul bütün dünyaya ve yaşayanlara Efendimiz s.a.v.’in dünyaya teşriflerinden sonra ila yevmil kıyamete kadar, ta ilelebet devam edecek. Hakk’ın Efendimiz s.a.v. ile göndermiş olduğu İslam, insanlara yetişir; eskimez, bozulmaz, değiştirilemez. Çünkü İslam, ilahi bir nizamdır.
Elbette ki, Cenab-ı Hakk’ın nizamının üstüne kafasında bir parça akıl bulunan insan, hiçbir insan nizam koyamaz. Cenab-ı Hak efendimizi ebedi risaletle gönderdiğinde eline kendi kelamını, gökten inen kitapların sonuncusu Kuran-ı Âzimuşşanı burhan olarak vermişti: “Bu senin elindeki Kuran-ı Âzimuşşan, benim ilahi fermanımdır; bunu göster ve peygamberliğini ilan et.”
“Ne var bunun içerisinde?” dedi Mekke’deki müşrikler, puta tapanlar. “Bu şiire benzer bir şeydir, biz şiirde ustayız; bununla peygamberliğini iddia ediyorsa bunun gibi biz de söyleyelim.”
Onlar işi alaya aldılar, kolaya aldılar; sonra işi ciddiye bindirmek mecburiyetinde kaldılar. Sonra Cenab-ı Mevla onlara Peygamberi ile meydan okudu. “Hanginiz varsa bu kitap gibi bir kitap getirebilir? Bunun içindeki sureler gibi bir sure getirirse, toplansın bir kişi değil hepiniz madem ki siz şairlersiniz !.. 6666 kuran ayetlerinden kolaysa bir tanesini getirsinler. Dediğiniz gibi insan kelamıysa buna benzer getirin.”
“Yapamadılar, ebediyen de yapamayacaklar” diyor Cenab-ı Allah…. Hatta bir tek ayet-i kerimesine nazire yapamayacaklardır. Bu Kuran-ı azimuşşan’ın belâgatı ve fesâhatı hakkındadır.
Sonra Kur’an-ı Kerim nedir? Ne var içinde? Bir sürü insan boş lakırdı söylüyor. “-Kur’an-ı Kerim okumayı bilir misin?” “-Yok bilmem.” “-Sen gazeteyi okuyup ta mana veremezsin; Kur’an-ı Kerimi okuyamayan adam O’nun hakkında ne söyleyecek?
Kur’an-ı Kerim niçindir? Acaba dağa taşa mı indi? Yoksa içerinde emir-nehy var mı? Emrolunan-yasaklanan var mı? Kuran insanları mükellef tutuyor
Ey insan!... Sen surette insansın; lakin seni manada insan yapacak Benim gönderdiğim emirlere nizam ve intizama kendini sen tabi kıldığın takdirde, o zaman sen hem sureten hem de manası itibariyle insan olursun; insanı kamil olursun. Huzuruma davet edeceğim seni…”
En düşük akıl sahibinin de bunu kabul etmesi lazımdır.
vemenahseniminallahuhükmen likavmiyekulu
“Allah’tan daha güzel hükmedecek yani hüküm indirecek kanun koyacak nizamı koyacak kim olabilir?” Soruyor Allah: “Ey insanlar!... Benden daha uygununu, uyanını senin için münasip olan kanun ve nizamı, daha güzelini getirecek var mıdır?”
Bu suali kime soruyor? “Likavmi yekulun” aklı eren kimseler için… Aklı kesen adam diyecek ki: “Elbette ki ya Rabbi senin gönderdiğin üstüne biz nasıl uyduralım bizim kafamız ne bizim bildiğimiz ne?” Biz bu taraftan okuruz bir taraftan unuturuz. Mektep sıralarından üniversitelerde okur-okur, imtihanı verdiği günün ertesi gün boşalır. “Senin kafanda ne vardır? Bilgini söyle otur?” Şimdi kafada bilgi de bırakmıyorlar, bilgisayar makinesine bırakıyor… Düşünmeye gerek yok; aklımızı zorlamaya gerek yok. Düğmeye bastık mı oradan istediğimiz malumatı alırız. O makine değil, sensin mükellef olan! Sen bileceksin. İlim sana şeref verir, makineye değil. Makine istediği kadar söylesin, ona şeref yok ki. Seni sorar herkes sende ne var?
Kıyamette Allah soracak: “50-60 sene yaşadın; ne öğrendin? Beni bildin mi; seni yaratanı öğrendin mi?” diye soracak Allah…
Aklını kullanmayan adam mükellef sıfatına da girmez gayrimükellef kalır. Senin aklını kullanaraktan vereceğin cevap… Elbette Cenab-ı Hakk’ın bize gönderdiği emir ve yasaklar bize yarar, bizim içindir; yoksa Cenab-ı Hakk’a bizim veya ins ü cinnin ibadetlerinden; yerler gökler dolusu meleklerin ibadetlerinden birşey kalmaz. İns ü cin hepsi kafir de olsa Allah’ın şanından birşey eksilmez. Lakin bu iman şerefi sanadır. İbadet edersen Allah’ı sayarsan, O’na tazim edersen o şeref sanadır; iman etmediğinde şerefsizlik de senin olur.
Bütün dünyanın insanları bu günde büyük kargaşalık içerisindedir. Burayı tecrübe ettik, orayı tecrübe ettik; bir şey çıkmadı. Yahu tek istikamet var: “Sıratel-mustakim” diyor Cenab-ı Allah. Doğru yolu niye tutmazsın? Doğru yoldan kaçtıkca ayağın daha ziyade batağa batar, çıkamazsın.
Onun için ey gençler, İslam’ı takdir edeceksiniz; kıymetini bilip sahiplik yapacaksınız.
Bir süvari bir yolda gidiyormuş, borayla güneş birbirleriyle bahse düşmüşler. Bora “-Ben bu yolcunun üzerindeki kaftanını soyar cascavlak bırakırım…” Güneş demiş ki: “-Yapamazsın elinden gelmez!” “-Ooo nasıl yapamam ben borayım; başlamış ağırdan ağıra üfürmeye… Rüzgar soğuk rüzgarıyla estirmeye başlayınca süvari gocuğuna daha sarılmış, kasırgaya döndü, o soyunacağına daha ziyade gocuğuna sarındı. Bora “Ben yoruldum; birşey yapamadım.” demiş. Güneş: “-Hah, şimdi sen geri dur” deyip yükselmeye, hararetini vermeye başlamış. Güneşin şuaları yolcuyu güzel güzel okşamaya başlamış. “Offf, pofff..” demiş, üzerindekileri çıkarmaya başlamış. “-Nasıl oldu bora? Sen mi haklısın ben mi haklıyım?” “-Sen haklısın çünkü zorla iş yürümez.”
. Zorla bir kimsenin elinden bir şey alınmaz. İşi zora bindirdin mi o da zora bindiriyor. Küçükken mekteplerde okutulan kıraatlardaki hikayedir bu Lamartin’den. O da bizden yani şark edebiyatlarından almadır. Lakin Avrupa’dan geldiği için kıymetlidir ve kitaplara yazılmıştır Demek ki iman çok kıymetli bir şeymiş ki iyi tutalım..
Bu neyi ifade eder? Zor kullandığın vakitte, elinden almak istediğin şey ona daha ziyade kıymetli gelir.
Hikmet lazım; okuyan çok, hikmet bilen az. İslam bir hazinedir. Ona dikkat edin. İslam’ı gözet, dünya saadeti de ahiret saadeti de ondadır. Başka isim verme, İslam de. Yol gösteriyor Allah, doğru yolu tut; doğru ol, dürüst ol, gücünü kuvvetini zayıfların üzerinde kullanma. İnsaflı ol, adaletli ol, herkesin hak ve hududu vardır onları gözeteceksin. İslam’da her şey var; dışardan birşey almaya gerek yok. Burada bakkal dükkanları var değil mi? Sonra süpermarket yaptılar; daha da büyüdü, hipermarket olmuş. Hipermarkete girip te aradığını bulamayan adam yokmuş.
İslam’da aradığın şeyi bulmamak olur mu? İşte onun için başta okuduk, bu manası geldi. İslam’da insanlara karşılaşacakları herhangi bir hadise hususunda yol gösterecek, işaret verecek; selamet istikametini gösterecek nişanlar vardır. İslam’da herşey var. Başkaları kaldırımların üzerine üç beş şey koyup ta satan satıcılara benzer. Türkler işporta derler; övmekle bitiremedikleri malları işporta; o da defolu mal zaten, yani ayıbı olanlar işportaya düşer. Ayıbı olmayanlar dükkanlardadır. İslam öyle bir İslam’dır.
Oku araştır. Avrupa araştırmadı; kafir kaldı. Onun arkasından ne gidersin sen? Onlar battı gitti; işte bataklıkta pisliğin içerisinde yüzen, çağdaş dedikleri Avrupa lağımların zahir ve batın pisliğin içerisinde yüzen insanlardır bunlar. Neyine imreniyorsun sen? Kim nasıl çağdaş olacak. Peygamberin çağıyla çağdaş ol sen; asr-ı saadet derler ki, o asırda yaşayanlar saadet sahipleridir.
Allah bizi camilerden uzak bırakmasın; ibadetinden bize soğukluk vermesin. İbadet neşesini duymak insanın manevi hayatta olduğuna işarettir. İbadet neşesi olmayan adamda manevi neşe yok demektir.
[ Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ ]
27 Mart 1998 28 Zilkade 1418
|