Velî ve mütevellî
Ali ÜNALali.unal@zaman.com.tr18 Nisan 2011
Velî (veliyy), Kur'an-ı Kerim'de zamanla manâ kaybına uğrayan önemli kavramlardan biridir.
Kavramın tarikat berzahında seyr u sülûk ederek Cenab-ı Allah'ın hususî dostluğunu kazanan kişi manâsı ile sınırlı hale gelmesi, hem Allah dostluğuna uzanan yolun Tasavvuf'a has olduğu yanlışına, hem de bazı zahir ehlinin Tasavvuf mesleğine has velîliği inkârına yol açmıştır.Velî kelimesinin kökü olan Ve-Lâ fiili, "emre tevellâ", yani yönetme, koruma, öğrenci velîsinin öğrencinin sorumluluğunu yüklenmesi gibi sorumluluğunu üzerine alma, ayrıca, birine çok yakın olma manâlarına gelir. Her halükârda kelime, koruma, gözetme, işlerini ve sorumluluğunu üzerine alma manâsında bir dostluk ifade eder ve bu manâsıyla İslâm'da, yine Ve-Lâ fiilinden türeyen valiliğin, her kademede veliyyü'l-emr, yani idareci olmanın, hadis-i şerifte buyurulduğu üzere, "Bir milletin efendisi, ona hizmet edendir." manâsına geldiğini bizzat ortaya koyar.
Evliyâ, velînin çoğuludur. Velî, çoğulu evliyâ ve aynı kelimeyle alâkalı mevlâ, tevliye, tevellâ gibi kelimeler, Kur'an'da genellikle ne kavramın Tasavvuf'taki dar manâsıyla, ne de basitçe dost manâsında kullanılır. Tevhid inancıyla çok yakından alâkalı olan velî mefhumunu Kur'an'daki manâsıyla kavramak için anahtar âyet, Bakara Sûresi 257'nci âyetidir:
"Allah, iman etmiş olanların velîsidir; onları karanlıktan nura çıkarır. Küfretmiş olanlara gelince, onların velîleri Tağut'tur (Allah'a isyanla başka dinler, sistemler icat edip, insanları onlara, dolayısıyla kendilerine itaate zorlayan zorba veya zorbalardır); onları nurdan karanlıklara çıkarırlar..."Kur'an-ı Kerim'de nur ve zulümât (karanlıklar) karşılaştırması sıkça geçer. Nur, kaynağı Allah ve esasları tarih boyu hep aynı olduğu için Kur'an'da daima tekil, karanlıklar ise, hem çok çeşitli, hem de kaynakları fazla ve çelişkili olduğu için çoğul kullanılır. İsimlerinden biri de Velî (Velîyy) olan Allah (cc), mü'minlerin velîsi, kâfirlerin velîleri tağuttur. Allah'ın mü'minlerin velîsi olması, onları her türlü karanlıktan nura çıkarma, tağutun kâfirlerin velîleri olmaları ise, onları nurdan karanlıklara çıkarmadır. Mü'minlerin temelde velîsi Allah'tır ve Allah'ı velî edinip, başka hiçbir şeyi veya kimseyi velî edinmemek, Tevhid'in gereğidir. Allah, mü'minler üzerindeki velâyetinin bir cephesini sebepler dairesinde yine mü'minler eliyle icra eder. Dolayısıyla mü'minler, mü'minlerin velîleridir ve velîleri olmalıdır. Mü'minlerin birbirlerinin velîleri olmalarının manâsı ise şudur: "Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, birbirlerinin velîleridirler; ma'rufu emrederler, münkerden nehyederler; namazı kılarlar, zekâtı verirler ve Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederler." (Tevbe Sûresi/9: 71)
Kısaca, velîliğin manâsı, insanlara "Allah'ın gökleri ve yeri aydınlatan nuru"nu taşımak, bu çerçevede bilhassa ma'rufu yayıp münkerden nehyetmek, namazı kılmak, zekâtı vermek, Allah'a ve Rasûlü'ne itaat etmektir. Yani velî olmak, Allah'ın Dini'ne sahip çıkmak demektir. Hz. Hasan Şazelî, bir münacatında "Evliyâullah, Allah'ın (Dini'nin) yardımcılarıdır." der. Nitekim Kur'an-ı Kerim de, Allah'a, yani O'nun Dini'ne yardım etmekten söz eder (Muhammed Sûresi/47: 7). Allah'ın Dini'ne yardım etmek, "ensâr" olmaktır ve ensâr, havarî demektir. Hz. İsa, "Allah'a giden yolda ensârım (yardımcılarım) kimdir?" dediği zaman havarîler, Hz. İsa'ya yardımın Allah'a, Dini'ne sahip çıkmak demek olduğunun şuuru içinde, "Biziz Allah'ın (Dini'nin) yardımcıları!" demişlerdir. (Saff Sûresi/61: 14) Bilhassa Âhiret'te korku ve hüzünden emin olacak evliyâullah (Yunus Sûresi/10: 62), öncelikle ensârdır, havarîlerdir, Allah'ın Dini'nin yardımcılarıdır.
Evet, velî olmak, Allah'ın Dini'nin yardımcısı, ensâr veya havârî olmak, Allah'ın nurunu insanlara taşımak demektir. Bu, Tasavvufî manâsıyla vilâyeti de kapsar; yani büyük cihadın, nefsle cihadın gerektirdiği donanıma sahip olmayı da gerektirir. Ve Allah'ın Dini'ne omuz veren mütevellî ise, velî olma yolundaki ve cehdindeki kişidir.
Zaman