Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevî'ye Göre İSTİĞFAR-TEVBE-İNÂBE
CAMİ'UL USÛL
İSTİĞFAR-TEVBE-İNÂBE
"Bilesin ki, Nasûh tevbesi, ulaştırıcının kendisidir." Dendi ki: "O öyle bir tevbedir ki, tevbe etti¬ğinden ebedi olarak geri dönmemektir."
Allah-ü Teâlâ şu mealde buyurdu: "Allah'a nasûh tevbesi ile tevbe edin..."
Efendimiz (SAV) şu mealde buyurdu: "Kim ki, her namazın sonunda 3 kere şöyle derse; “Estağfîrullah ellezî lâ ilâhe illa Hû” “Estağfîrullahelazîm ellezî lâ ilâhe illa Hûvel Hayyul Kayyûm ve etûbü ileyh” çöplük dolusu da olsa günahı mağfiret olunur." Ve yine me¬alen buyurdu: "Mü'min erkekler ve kadınlar için istiğfar edene, her mü’min erkek ve kadın için Allah iyilik yazar." Taberâni hadisidir ve Efendimiz (SAV) mealen buyurdu: "Bir kimse erkek ve kadınlar için her gün 27 defa istiğfar ederse, o kimse duâsı kabul olunanlardan ve yeryüzü ahalisini hürmetine rızıklandırıldığı kimselerden olur." Taberâni hadisidir ve yine meâlen buyurdu: "İstiğfar günahları mahvedendir." Deylemî hadisidir.
İstiğfar için 3 şart vardır.
1. Ömürden Allah'ın tâatı dışında geçenlere üzgün olmak, Allah-ü Teâlâ'ya yaklaşmayı engelleyen şehvetlerde ısrardan üzüntü duymak. 2. Günah ve gafletleri o anda terk etmek. 3. Ömrünü gelecekte benzeri şeylerde zayi etmemek için azmetmek ve bu niyetle sabit almak. İşte bu tevbe, her hayrın anahtarı, her makamın esasıdır ki onunla bütün hallerin kapısı açılır. Sırların yüzü keşfolur ve bütün makam ve kerâmetler meydana gelir. Bilesin ki; tevbe farz-ı ayndır. Tevbe farz değildir diyen elbette kâfir oldu. İnsanlar üzerinde tevbeden daha vâcip bir şey olmadı. Ve insan¬ların tevbeyi unutmasından büyük ceza da olmadı. Bu sebepten tevbe ve inâbe gereklidir. Dediler ki; gayretin 3 şey olsun. 1. Tevbe, 2. Takvâ, 3. Hazer. Bu 3 şeyi de 3 şeyle kuvvetlendir: 1. Zikir, 2. İstiğfar, 3. Allah kulluğu için suskunluk. Bu 6 şeyi de 4 şeyle muhafaza et. 1. Sevgi, 2. Rızâ, 3. Zühd, 4. Tevek¬kül. Dediler ki; istikamette takvâyı kaybedersen, tevbe ve inâbeyi kaybetme.
Şâzelî dedi ki: "Nefsini rızâ kapısına at ve kendi irade ve azminden boşal, tâ ki Allah-ü Teâlâ’nın dediği tevbe sana verile. (Âyet meali): “Sonra Allah onların tevbe etmeleri için onlara lütfetti.” Ve dedi ki: "Bir gün dedim ki; "Ey Allah'ım sana tevbe ettim. Bana yardım et, sınırla, kuvvetlendir, nusret ver, sebat ver ve beni günaha düşmekten koru ve insanlar arasında benim kusurumu ört ve beni Resû¬lünün yanında rezil etme." Bunun üzerine bana dendi ki: “Sen müşriksin.” Dedim: "Bu nasıl olur?” Dendi ki: "Sen insanların yanında rezil olmaktan korktun. Kalbin Allah ile alakalı olup, insanlarla alakalı olma¬ması gerekirken; sen insanlar arasında Allah'ın seni rezil etmesinden korktum. Halbuki sen biliyorsun ki, onların hiç biri sana ne fâide verebi¬lir ne de zarar. Senin kalbin, kudretine, gayretine, cehdine, ilmine bağlı olursa senden umut yok demektir. Tâ ki, Allah'a ümit bağlayıp her şeyden ümidini her nefeste kesdikçe, Allah'tan ruh ve yardım bulursun. Ve¬lev ki sen ihtiyacına kavuşmamış ol ve Allah'tan gayrısiyle de ilgilenmemiş ol.”
Dediler ki “İstiğfar, en kuvvetli kalelerden daha (kuvvetli) koruyucudur. Hakîkatı ise Allahtan başkası ile karar bulmamandır. Allah-ü Teâlâ şu meâlde buyurdu: “ Onlar istiğfar ettiği sürece onlara Allah azap edici olmadı…” Şâzelî buyurdu: “Melâikelerden bir melekle karşılaşmak istedim, günâhım buna karşı çıktı. Ne kadar istiğfar ve tevbe ettimse güç yetiremedim. Bana dendi ki: “Şöyle de: 'Ey Allah'ım, Sen'den dinde sağlamlık ile amelî yakınlık isterim. Günâhımla karşılaşmaktan sana sığınırım. Zira bu benim kalbimi zayıflatandır. Senin göstermenle yalnız Sana şahit olayım. Zira bu aklım ve sırrım için en iyi olandır. Ey Allahım, bağışlamanla beni ört, rahmetinle muamele et, kudretinle bana kudret ver, meşiyetinle beni destekle. İlmine uyan ilimle bilgilendir. Hikmetinle çakışan hikmetle hikmetlendir. Kulların arasında doğru lisanlı kıl. Benim kulağım, gözüm, dilim, kalbim, aklım, elim ol, beni teyid et. Beni hatâdan, günâhtan, taşkınlıktan, sözlerde, hallerde, fiillerde, akitlerde, ahidlerde, yalandan, vehimlerden, görüşlerden, tetkiklerden, hatıralardan, fikirlerden, gizli içten geçenlerden, kuşkulardan vesveselerden, üzüntülerden, fikirden, kudretten, bir şey murat etmeden, harekât ve sükûnetten ve bildiğim şeylerden beni koru. Ey gizlileri bilen!.. Sen benim Rabbımsın, ilmin bana kâfidir. Toplu veya tafsilatlı anlatamam. Benim Rabbım ganî ve Kerîmdir.
İşte bunlar, kulluğun kendisidir, haller, akidler, fiiller ve sözlerde ge¬rek tafsilatlı, gerek tümüyle olarak istekler ve dualardaki, istenmeden, çalışma olunmadan verilen ve elde edilen şeylerdir. “Benim Rabbım her şeyi bilendir.” Netice olarak; gayb ilmine vakıf olmak ve Allah'ın rıza ve muhabbeti¬ni isteyen kimseye tevbe ve inâbe lazımdır. Ve ayrca bütün günâhları da terk etmek gerekir. Zirâ, Allah-ü Teâlâ, “Tevbe edenleri ve temizlenenleri sever.” Rivayet olunur ki: Mûsa (AS) Hıdır (AS)’a sordu: "Hangi şey ile Allah seni gayb ilmine vâkıf kıldı?” O da şöyle cevapladı: "İsyanı terk etmekle…”
11.3. TEVBE Tevbenin şartları, ehli sünnet vel cemâat indinde 3’tür. Daha önceki durumuna pişman olmak, 1. O anda (kötü olanı) terk, 2. İlerde aynı duruma düşmemek için azmetmek. 3. Efendimiz (SAV)'in "Pişmanlık tevbedir" mealindeki sözünün mânâsı, pişmanlığın en büyük şart ve erkân olduğuna işarettir Nasıl ki "Hac arefedir" hadisi gibi. Bazıları dediler ki, hadisin zahirine hükme¬derek pişmanlık tümüyle tevbedir. Diğer 2 rükun ona tabidirler. Mühim olan tevbenin sâdık olmasıdır. Bazıları dediler ki tövbenin şartı 8'dir. 3’ü zikredildi. (Diğer 5'i ise) 4. İnsanlara yapılan zulmün ve haksızlıkların yerine (karşılığının) ge¬tirilmesi, 5. Vâciplerden kaybedileni kaza etmek, 6. Haram gıdadan biten bütün etlerin riyâzet ve mücâhede ile eritilmesi, 7. Yemek, içmek ve giyeceğin helâl yoldan elde edilerek düzeltilmesi, 8. Kalbin kötülük, düşmanlık, hased, uzun emel ve benzerleri kötü huylardan temizlenmesi.
Tevbe, lügatte günâhtan dönmektir. Dendi ki, tevbenin çoğulu “Tevb”dir. "Allah-ü Teâlâ tevbeleri mağfiret edici ve tevbeleri kabul edicidir." Tevbe, şeriatta kötü söz ve fiillerden iyilerine dönüştür ki, ulemâ¬nın tümü "hemen yerine getirilmesi vâciptir." demişler. Vâcip olmasının delili; şu (Âyet mealidir): "Ey mü'minler toptan hepiniz Allah'a tevbe edin..." Hemen tevbe edilmelidir, gecikmemesi haramda ısrardan se¬lâmet içindir.
İNÂBE (Hak yoluna dönme, bir mürşide intisab) Lügat ve şerîatça, tevbeye yakındır. Hakikat ehlinin yanında tevbe; geçen şeye pişmanlık ve safa verene devamdır. Dendi ki; kaybedilene pişmanlık geleceği de ıslah etmektir.
CAMİ'UL USÛL Müellif: Ahmed Ziyaüddin (K.S.) Gümüşhanevi Mütercimi: Hüsameddin Fadıloğlu
s.238-241
İstanbul-2007
_________________ " Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."
|