Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Mehmed Şevket Eygi: "Eski Ramazanlar sönük geçerdi."
MesajGönderilme zamanı: 30.08.10, 15:06 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 253
Mehmed Şevket Eygi

"Hem dindarlık hem dinsizlik artıyor."

30-08-2010

Milli Gazete yazarı Mehmed Şevket Eygi, son dönemde hem dine dönüş hem de dini terk ediş olduğunu söyledi. İslami yaşam tarzında israfa, aşırı tüketime yer olmadığını söyleyen Eygi, `Altın kaplı banyoya sahip bir kimse Muhammed` ahlakla ahlaklı değil, Nemrud” ahlaklı kimsedir` dedi.
Nagehan Alçı`nın röportajı

Alıntı:
Arka Plan:

İslami kesimin değişen yaşam tarzının yorumlanması deyince akla gelen ilk isimlerden biri Mehmet Şevket Eygi. Muhafazakar kesimin tüketim alışkanlıklarını eleştirmekten kaçınmayan, Milli Gazete`deki yazılarında hem siyasi hem sosyolojik gözlemlere yer veren Eygi, uzun süredir rahatsızlığı nedeniyle ortalarda görünmüyor. Biz onun bu sessizliğini bozmak ve Ramazan bitmeden son yıllarda yaygınlaşan iftar davetleri ve değişen Ramazanlar üzerine konuşmak için kapısını çaldık. Ortaya bu röportaj çıktı.


- Türkiye`de dindarlık nasıl bir değişim gösteriyor? Dindarlık artıyor mu yoksa giderek sekülerleşiyor muyuz?
Dindarlık da dinsizlikte de ilerliyor. Hem bir dine dönüş hareketi var, hem de dini terk ediş. Bu bir çelişki gibi görülmesin. İstanbul Boğazı`nın üstünde Karadeniz`den Marmara`ya akıntı vardır, dibinde ise Marmara`dan Karadeniz`e... Büyük miktarda Müslüman sekülerleşti ama dinden büsbütün kopmadılar.

- Son yıllarda Ramazan= yemek ile özdeş bir hale geldi. Bunu nasıl yorumluyorsunuz? Haz kültürü ile İslam bağdaşabilir mi?
Sevgili Türkiye`miz maalesef şifahi bir toplum haline gelmiştir. Az mı desem, çok mu desem bedev”leşmiştir; taşra, kırsal kesim ve varoş kültürü hakim olmuştur. Bunun neticesinde hedonizmin de yaygın hale gelmesi kaçınılmaz. Hangi hedonizm? Onun da türleri var. Hedonizmin pek düşük, pek kalitesiz, pek avam hali... İslam dininin, medeniyetinin, hayat tarzının de kendine mahsus neş`eleri vardır. Bu neş`elerden haz alınır ama materyalist Batı kültürü ile İslam bağdaşmaz ve uyuşmaz.

- Tüketim kültürünün yaygınlaşması İslam`a ters midir?
İslami yaşam tarzında israfa, aşırı tüketime, aşırı konfora yer yoktur. Kur`an, `Yiyiniz içiniz, lakin israf etmeyiniz` buyuruyor. Olgun, şuurlu, gerçek Müslüman zenginler mütevazı yaşarlar. Servetleriyle ticaret, sanayi, üretim yaparak, çeşitli hizmetler vererek ülkeye, topluma destek olurlar. İslam lüksü, israfı, saçıp savurmayı, harcama çılgınlığını, servetiyle gururlanmayı ve kibirlenmeyi hoş görmez. İyi Müslümanlarda yardımlaşma, paylaşma (infak) ahlakı vardır. Zekatlar, sadakalar, hayır hasenat mal” (yani parayla, malla yapılan) ibadetlerdir. Maden” kısımları altın kaplı banyoya sahip bir kimse Muhammed” ahlakla ahlaklı değil, Nemrud” ahlaklı bir kimsedir.

İFTAR ALLAH İÇİN VERİLİYOR

- Belediyelerin verdiği iftarların böylesine yaygınlaşması doğru mu? Bu biraz fakirin teşhiri değil mi?
İslam`da ameller (işler, eylemler) niyetlere göredir. Mübarek ayda fakirlerin karnını doyurmak için (usulüne göre) yapılırsa sevaplı bir iştir. Gösteriş, oy kazanmak, halka `Bunlar ne dindar, ne hayırsever` dedirtmek için yapılırsa manevi kıymeti yoktur. İftar çadırlarının kapılarında `Bu akşamki iftarı Altın Holding sahibi Hacı filan bey vermektedir` gibi yazılardan hiç hoşlanmıyorum. İftar Allah için veriliyorsa, kullara niçin reklam yapılıyor?

- Siz Galatasaray`da okurken daha mı güzeldi Ramazanlar, sizin çocukluğunuzun İstanbul`unda Ramazan nasıl yaşanırdı?
Bendeniz Galatasaray`da 1940 ila 1952 yılları arasında okudum. 1950`ye kadar CHP ve İsmet İnönü iktidarda idi. Arapça ezan okumak bile yasaktı. Din hürriyeti yoktu. Radyolar devletindi ve onlarda ne Ramazan ve oruç hakkında yayın yapılır, ne de iftar ve sahur saatleri bildirilirdi. Hatta bayram gelince Ramazan Bayramı denilmez, şeker bayramı denilirdi. Eski Ramazanlar sönük geçerdi. Lakin o zamanlar, Osmanlı`dan kalma büyük din alimleri, fakihler, gerçek şeyhler ve mürşitler, Müslüman beyefendiler, Müslüman hanımefendiler vardı. Bu değerli kişilerin varlığı ayrı bir kıymetti.

- Fehmi Koru, dindar camianın zenginleşmiş kesiminin de yüksek sanata ilgisi olmadığından yakınıyor. Diyor ki mesela hat ve tezhip gibi İslam sanatlarına dindar zenginlerden çok ilgi yok. Osmanlı döneminden kalma nadir hat ve tezhip eserlerini alanlar yine laik camianın zenginleri diyor Koru. Bu haklı bir tespit mi sizce?
Çok haklıdır, hatta az tenkit etmiştir. Bendeniz bu konuyu yirmi yıla yakın bir zamandır işliyorum ve mensubu bulunduğum dindar çoğunluğu tenkit ediyorum. İstisnaları tenzih ederek söylüyorum: Müslüman kesim zengin olunca lüks evlere, lüks yazlıklara, lüks fakat sanatsız dekorasyona, lüks binitlere, lüks giysilere, israfa, pek ad” hedonizme yöneldi. Kitaba, kültüre, sanata, yüksek medeniyete (medeniyetin alçağı da var), mill” sanatlara yönelmedi. Kaç Müslüman zenginin salonunda ve bürosunda orijinal hatlı ve tezhipli yazılar vardır? Kaç Müslüman tabi” boyalarla el dokuması antika halıları vardır. İslam sanatlarına ilgi, dinden uzaklaşmış sosyetede daha fazla.

- Öyleyse bu durumu nasıl yorumlamak lazım? Zenginleşen bir dindar neden on binlerce euroyu İsviçre saatine çok rahat veriyor, bir 17. yüzyıldan kalma Osmanlı sanat eserine ilgi göstermiyor?
Zenginler de sınıflara, kategorilere ayrılır. Hayırlı zenginler, hayırsız zengin... Kültürlü zengin, kültürsüz zengin... Meden” zengin, bedev” zengin. Türkiyeli bir zengin mill” ve din” sanatlarımızla, kültürümüzle ilgilenmiyorsa, meskenlerini ve çalışma mekanlarını bunlarla süslemiyorsa, evinde bir dolaplık değil, kocaman bir odalık şahs” kütüphanesi yoksa, faydalı kitaplar okumuyorsa o meden” ve kültürlü bir zengin değil bedev” ve cahil bir zengindir. İnsan sırf parayla ve servetle meden” zengin olamaz. Eğitim lazımdır bu iş için...

- Size monşer dindar diyorlar. Katılır mısınız? Fransız kültürüyle İslam kültürünün bir sentezi misiniz?
Kimisi de bendeniz için `Galatasaray`ın imalat hatası...` der. Monşerlikle uzaktan yakından hiçbir alakam yoktur. Galatasaray`da okuyup öğrendiğim Fransızca benim için dünyaya bakan pencere oldu. Bugünün ölçülerine göre hayli muhafazakar, tavizsiz bir Müslümanım. Çağdaş kültürden, moderniteden de kopuk değilim. Beni yetiştiren Galatasaray`a minnet ve teşekkür borçluyum. Şunu da unutmayalım: Galatasaray`da Sultan Abdülhamid zamanında tüm Müslüman öğrencilerin okul camiinde, okul imamının ardında, namaz kılmaları mecbur” idi.

- Dindarlık kültürü en süzülmüş, en damıtılmış seçkin haliyle hangi ülkede yaşanıyor sizce?
Gitmedim ama Malezya`da oldukça kaliteli, vasıflı, meden” bir Müslümanlık varmış.

Muhalefetim siyasi değil

- Son dönemde Türkiye`de önemli, bir değişim yaşandığı söyleniyor. Askeri vesayetin yerini sivilleşmeye bıraktığı bunun demokratikleşmenin önünü açacağı iddia ediliyor. Sizce de demokratikleşiyor muyuz?
Demokratikleşme dıştan olmaz, içten olur. Bir toplum, bir millet veya halk ne halde ise, demokrasisi de öyle olur. Finlandiya anayasasını tercüme etsek sanki Finlandiya gibi demokrat mı olacağız? Lakin her şeye rağmen vesayet sisteminin, arkaik resm” ideoloji rejiminin terk edilmesinden yanayım. Hukukun üstünlüğünü istiyorum ama hukuk mutlaka adil bir hukuk olmalı. Resm” ideoloji yerine evrensel insan haklarını ve mill” kimliği koymalıyız. Türkiye`nin asıl problemi tarih” arızanın, kazanın, kopukluğun giderilip tarih” devamlılığa (Japonya`da, İsviçre`de, Norveç`te olduğu gibi) geçmektir.

- Hükümet ve asker-yargı arasındaki gerginliği nasıl yorumluyorsunuz? Değişimin zorunlu karşılaşmaları mı bu yaşananlar?
Gerçekten çok önemli bir değişim yaşanıyor. Bizde sadece asker” vesayet yok, onun yanında yargı, resm” ideoloji, üniversite, egemen azınlıklar, Derin Devlet (veya Devletler) vesayeti de var. Şimdi bu vesayetler kaldırılıyor. Sancılı bir şekilde... Franco`dan sonra İspanya, otoriter rejimden demokrasiye tereyağından kıl çeker gibi kolaylıkla geçmişti. Bizde maalesef böyle kolay olmayacak. Vesayetçiler, güçlü ve hükümran azınlıklar, statükocular, laikçiler (laikler demedim) direniyor. Bu gidişle zor da olsa, sancılı da olsa vesayetsiz demokrasiye geçeceğiz. Bu demokrasi örnek ve tam bir demokrasi olmayacak, `bizim` kendi demokrasimiz olacak. Bir toplum ne halde ise onun demokrasisi de, hukuku da, idaresi de öyle olur...

- Ak Parti hükümetini nasıl buluyorsunuz? 2002`den beri Türkiye`de olumlu ve olumsuz neler değişti sizce?
Bendeniz muhalif bir vatandaşım. Muhalefetim siyas” değildir. Mesela kırsal kesim ve bedev” kültürü hegemonyasına muhalifim. AK Parti iktidarı çok olumlu, faydalı, gerekli, hayırlı işler ve hizmetler yapmıştır ama eksik ve yanlış tarafları da çoktur.

- Nedir bu eksik taraflar?
Yeterince şeffaf olmamıştır ve eğitime gereken önemi vermemiştir. Anayasa değişikliğinden sonra eğitimi düzeltmek için ülke çapında medenileşme seferberliği başlatmalı.



Akşam


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye