Fütûhât-ı Ramazan: "Kur'ân" Olarak Ramazan
Yusuf Kaplanykaplan@yenisafak.com.tr01 Ağustos 2011
Ramazan ayını da, orucu da benzersiz kılan en önemli fenomen, Kur'ân'ın "bu ayda vahyedilmiş" ve bu ayın "Kur'ân ayı" olmasıdır.
Parantez içine aldığım yancümlelerin "tamcümle"ye dönüştürülemeye ihtiyacı var: Ramazan'ın önemli olması, Kur'ân'ın Ramazan ayında nazil edilmesinden çok, Kur'ân'ın bu ayda hayata geçiriliyor olmasıdır. Hatta Ramazan'ın önemi, "Kur'ân" olmasıdır.
Peki ne demek Ramazan'ın Kur'ân olması?
* * *
Ülkemizde de, diğer Müslüman coğrafyalarda da, Ramazan ayının Kur'ân ayı olduğu özellikle vurgulanır. Ama Kur'ân ayı'nın da, Kur'ân'ın da ne demek olduğu, en önemlisi de Kur'ân'ın neden münhasıran bu ayda nâzil olduğu pek konuşulmaz.
Önümüzde çok esaslı ve hayatî bir mesele var: Ramazan ayına da, oruca da, Kur'ân'a da, bizzat Kur'ân'ın kendi diliyle yani tefekkür ederek, tefakkuh ederek, taakkul ederek, tedebbür ederek ve tezekkür ederek yaklaşmayı bütünüyle terketmiş, bu meseleleri avama ya da özellikle televizyonlardaki reyting canavarına dönüştürülen tele-teologların avamî, sığ dillerinin insafına bırakmış durumdayız.
O yüzden olsa gerek, Ramazan ayının önemi, Kur'ân'ın indirildiği bir ay olmasında gizlidir, deniyor.
Önüne gelen böyle kuruyor cümleyi ama acaba öyle mi? Meseleye böyle baktığımız içindir ki, Ramazan'ın hakîkî mahiyetini ve değerini de, Kur'ân'ın anlamını, hayatımızdaki olması ve alması gereken merkezî yeri de hakkıyla idrak edemiyoruz.
Ramazan ayının önemi, Kur'ân'ın sadece ve sadece Ramazan'da indirilebileceği, Ramazan'da indirildiği zaman, anlamlı olabileceği gerçeğidir. Yani Ramazan, önemini, Kur'ân'ın Ramazan'da nazil olmasından ziyade, Kur'ân'ın nasıl hayata geçirileceğini bizzat ortaya koyan bir vasat ve vasıta olmasından ve sunmasından alıyor.
O yüzden, Ramazan anlaşılmadan Kur'ân anlaşılamaz, diyorum. Çünkü Ramazan usuldür; Kur'ân ise asıl. Usûl olmadan, asıl anlaşılamaz. Ramazan'ın önemi, asıl'ın nasıl hayata geçirileceğinin usûl'ünü bizzat gözler önüne seriyor olmasında gizlidir. İyi de görebiliyor muyuz bunu? Maalesef hayır.
Eğer Kur'ân'ı anlamakta zorlanıyorsak, bunun nedeni, Ramazan'ı anlayamayışımız, Ramazan üzerinde bihakkın kafa yormayışımızdır.Çok esaslı bir noktaya dikkat çekiyorum: Meselemiz elbette Kur'ân'ın anlaşılması, hayatımıza aktarılması ve Sünnet'e gidebilmektir. İyi de nasıl?
Cevabını veremediğimiz soru bu, birkaç yüzyıldır. Benim cevabım: "Ümmileşerek"... Çağın en dibinden en dışına, ötesine, çağlar ötesine uzanarak: Yani Ramazan ayıyla buluşarak ve Ramazan orucuyla kuşanarak.
Kur'ân'ın Ramazan ayında vahyedilmiş olması elbette ki, Ramazan'a bambaşka bir önem kazandırıyor. Ama bundan daha önemli olan şey, Ramazan'ın Kur'ân'ın anlaşılması ve uygulanmasına kattığı benzersiz imkân, derinlik, oluş, varoluş ve varkılış hâli.
Ramazan'da insan, oruç vasıtasıyla dünyadan, dünyevî olan'dan kendine, kendi benine, bedenine ve ruhuna açılıyor; orada ilâhî güçle buluşuyor; diriliyor; kendine geliyor: İnsan oluyor; nefsine teslim olmak yerine nefsini teslim almayı başarıyor.
Kur'ân, toplanan / toplayan, bir aya gelen / getiren, demek. Kur'ân, aynı zamanda "okumak"la da irtibatlı bir kelime. "Okumak", anlamanın, idrak etmenin, yani parçaları, birbiriyle ilgisiz olguları, durumları bir araya getirmenin bir başka adı.
Burada Kur'ân'ın iki anlamına ulaşıyoruz: (Okuyarak) Anlamak ve Topla/n/mak.
İşte Ramazan ayı, hakikatin (eşyanın hakikatinin, Tanrı'nın hakikatinin, tabiatın renklerinin, kokularının hakikatinin, açlığın, yoksulluğun, zenginliğin hakikatinin) anlaşılması için, bizzat bu hakikatlerin tabiatlarıyla buluşulduğu, kendileriyle hemhal olunduğu, kendilerinin tecrübe edildiği, kısacası, ilâhî olan'la beşerî olan'ın buluştuğu, Yaratıcı'nın bu varoluş, varediş, varkılış diliyle bize kendimizin ve eşyanın tabiatını öğrettiği, sonuçta, insanın ilâhî olan'a ulaştığı, ilâhî olan'ın kendi sözünün / Kur'ân'ın da bizzat insana lutfedildiği, ihsan edildiği; o vahyedilen kitapta anlatılanın bizzat tecrübe edilerek fark ve idrak edilip hayat hâline getirildiği benzersiz bir "okuma" ve idrak, "toplanma" ve toparlanma zamanı ve mekânı sunuyor hepimize.
Not: Geçen yıl bu sütunda yayımladığım "Fütûhât-ı Ramazan" yazılarını yeniden yayımlıyorum. Konuşulacak şeyler var. Umarım bu kez konuşulur. Tabiî yeni Fütûhât-ı Ramazan yazıları da geliyor bu yazıların ardından. YK