Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 98 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4, 5 ... 10  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -II- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 20.03.09, 13:17 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1100
Misafire İkram Etmek

“İbrahim’in meleklerden ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi? O elçiler, İbrahim’e gelip O’na selam verdiklerinde, size de selam olsun demişti ve kendi kendine, bunlar tanınmayan kimseler diye düşünmüştü. Hemen ailesinin yanına giderek, ikram etmek için kızartılmış bir semiz buzağı eti ile gelmişti ve önüne yaklaştırıp “yemez misiniz?” dedi.” (Zariyat: 51/24-27)

“Ve Lut’un kavmi çirkin arzularla koşarak, soluk soluğa Lut’a geldiler. Bunlar daha önce de zaten bu tür kötülükleri işlemeye alışmış kimselerdi. Lut: “Ey kavmim, işte kızlarım, dedi. Onlar erkeklerden daha uygun olur sizler için. Allah’tan korkun da, konuklarıma saldırarak beni rezil rüsvay etmeyin, aranızda hiç mi aklı başında adam yok?” (Hud: 11/78)

707. Ebû Hüreyre radıyallahu anh den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse akrabasına iyilik etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!”[1]
* Gerçekten müslüman olduğunu iddia eden kimse mutlaka bu iki şıktan birincisini tercih ederek sevap kazanmalı insanlara yardımcı olmalıdır veya susmak suretiyle kimseye zarar vermemelidir. [2]

708. Ebû Şüreyh Huveylid İbni Amr el–Huzâ`î radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söyledi:
– “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine câizesini versin”.
Ashâb–ı kirâm:
– Yâ Resûlallah! Misafirin câizesi nedir? diye sordular.
Peygamber aleyhisselâm da:
– “Onu bir gün ve bir gece ağırlamaktır. Misafirlik üç gündür. Misafiri üç günden fazla ağırlamak ise sadakadır.”[3]
Müslim’in bir başka rivayetine göre şöyle buyurdu:
– “Bir müslümanın din kardeşinin yanında onu günaha sokacak kadar kalması helâl değildir.”
Ashâb–ı kirâm:
– Yâ Resûlallah! İnsan din kardeşini nasıl günaha sokar? diye sorunca:
– “Misafirini ağırlayacak bir şeyi bulunmayan kimsenin yanında oturup kalmakla” buyurdu.[4]
* Misafiri bir gün bir gece ağırlamak ona yapılacak ikram ve ağırlamanın esası ve temelidir. Üç gün ağırlamak misafirliğin gereği olan ağırlama ve sadaka yapma sevabı kazandırır. Durumu imkanı müsait olmayan kimsenin yanında üç günden fazla kalmakla da ev sahibi günaha sokulmuş olur. Misafirlik yapacak kimseler bu hususlara riayet etmelidirler. [5]

[1] Buhârî, Nikâh 80, Edeb 31, 85, Rikâk 23; Müslim, Îmân 74, 75, 77. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 123; Tirmizî, Kıyâmet 50; İbni Mâce, Edeb 4.
[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 233.
[3] Buhârî, Edeb 31, 85, Rikâk 23; Müslim, Lukata 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 5; Tirmizî, Birr 43; İbni Mâce, Edeb 5.
[4] Müslim, Lukata 15, 16.
[5] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 233.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -II- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 20.03.09, 13:18 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1100
Hayırlı İşler Dolayısıyla Müjdelemek Ve Tebrik Etmek

“... Sözü dinleyip en güzeline uyan o kullarımı müjdele.” (Zümer: 39/17-18)

“Rableri onları, kendi katından bir rahmet ve ebedi hoşnutluğuyla sonsuz ve devamlı nimet bulunan cennetlerle müjdeler.” (Tevbe: 9/21)

“...Korkmayın, üzülmeyin işte alın size vadedilmiş olan cennet müjdesini...” (Fussılet: 41/30)

“ Biz de ona uslu ve uysal bir oğul müjdesini verdik.” (Saffat: 37/101)

“Andolsun ki melek elçilerimiz İbrahim’e müjdeyle geldiler ve selam olsun dediler...” (Hud: 11/69)

“O esnada ayakta bekleyen İbrahim’in hanımına biz de İshak’ı ve onun ardından da torunu Yakub’un doğacağını müjdeledik.” (Hud: 11/71)

“Melekler demişti ki: Ey Meryem! Allah kendisinden bir söz ile sana Meryem oğlu İsa Mesih adıyla bilinecek bu dünyada öteki dünyada da itibarlı Allah’a yakınlardan olacak bir oğul müjdeliyor.” (Al-i İmran: 3/45)

709. Ebû İbrâhim veya Ebû Muhammed yahut Ebû Muâviye Abdullah İbni Ebû Evfâ radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hatice radıyallahu anhâ’yı cennette, içinde hiçbir gürültünün duyulmayıp hiçbir yorgunluğun hissedilmeyeceği, inciden yapılmış bir köşkle müjdeledi.[1]
* Bu gün de insanlar cenneti kazanacak iyi işler yaptıklarında onlara Kur’an’dan ve hadisten öğrendiklerimizle cennet müjdeleri vermek ve tebrik etmek islamın kaidelerindendir. [2]

710. Ebû Mûsâ el–Eş`arî radıyallahu anh’ın anlattığına göre bir gün evinde abdest alıp dışarı çıkarken kendi kendine: “Bugün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den hiç ayrılmayacağım; hep onun yanında bulunacağım”, dedi. Sonra Mescid’e gidip oradaki sahâbîlere Peygamber aleyhisselâm’ın nerede olduğunu sordu. Onlar da:
– Şu tarafa doğru gitti, dediler.
Ebû Mûsâ olanları şöyle anlattı:
Resûl–i Ekrem’in gittiği yeri sora sora nihayet Eris Kuyusu’nun bulunduğu bahçede olduğunu öğrendim. Ben de bahçe kapısının yanına oturdum. Peygamber aleyhisselâm tuvalet ihtiyacını giderip abdest aldı. Ben de kalkıp yanına vardım. Baktım ki Eris Kuyusu’nun kenarındaki taşların üzerine, kuyu ağzındaki bileziğin tam ortasına oturmuş, baldırlarını açarak ayaklarını kuyuya sarkıtmış. Kendisine selâm verdikten sonra geri dönüp kapının yanına oturdum. Kendi kendime: “Bugün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kapıcısı olacağım”, dedim. O sırada Ebû Bekir radıyallahu anh gelerek kapıyı çaldı.
– Kim o? diye sordum.
– Ebû Bekir, dedi.
– Biraz bekle, dedikten sonra Peygamber aleyhisselâm’ın yanına vardım ve: Yâ Resûlallah! Ebû Bekir geldi, huzura girmek için izin istiyor, dedim.
– “İzin ver ve onu cennetle müjdele”, buyurdu.
Geri dönüp Ebû Bekir’e:
– İçeri gir, Resûlullah seni cennetle müjdeliyor, dedim.
Ebû Bekir içeri girdi. Peygamber aleyhisselâm’ın sağ tarafına geçip onun yanına, kuyunun ağzındaki taşın üzerine oturdu ve tıpkı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gibi baldırlarını açarak ayaklarını kuyuya sarkıttı.
Ben de geri dönüp yerime oturdum. Ben evden çıkarken abdest almakta olan kardeşim arkamdan yetişecekti. Onu düşünerek kendi kendime: “Eğer Allah Teâlâ falanın hayrını dilerse onu buraya getirir”, dedim. O sırada birinin kapıyı ittiğini gördüm.
– Kim o? diye sordum.
– Ömer İbnü’l–Hattâb, dedi.
– Biraz bekle, dedikten sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına giderek selâm verdim ve: Ömer geldi, huzura girmek için izin istiyor, dedim.
– “İzin ver ve onu cennetle müjdele”, buyurdu.
Ömer’in yanına dönerek:
– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem içeri girmene izin verdi ve seni cennetle müjdeledi, dedim.
Ömer içeri girdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sol tarafına geçerek kuyunun ağzındaki taşın üzerine oturdu ve ayaklarını kuyuya sarkıttı.
Ben de dönüp kapının yanına oturdum. Kardeşimi düşünerek kendi kendime: “Eğer Allah Teâlâ falanın hayrını dilerse onu buraya getirir”, dedim. Bu sırada biri gelip kapıyı itti.
– Kim o? diye sordum.
– Osman İbni Affân, dedi.
– Biraz bekle, diyerek Peygamber aleyhisselâm’ın yanına gittim ve onun geldiğini haber verdim.
– “İzin ver ve başına gelecek belâ ile birlikte onu cennetle müjdele”, buyurdu.
Geri döndüm ve:
– İçeri gir, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem başına gelecek belâ ile birlikte seni cennetle müjdeliyor, dedim.
Osman içeri girdi. Kuyu bileziğinde oturacak yer kalmadığını görünce, onların karşılarında bir başka yere oturdu.
Saîd İbnü’l–Müseyyeb dedi ki: Ben bu oturuş şeklini onların kabirlerine yordum.[3]
Buhârî’nin bir rivayetinde şu fazlalık vardır:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana kapıyı korumamı emretti.
O rivayette şu ilave de vardır:
Osman müjdeyi duyunca Allah’a hamd etti, sonra da: Allah yardımcım olsun, dedi.[4]

711. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in etrafında, Ebû Bekir ve Ömer radıyallâhu anhümâ’nın da bulunduğu bir grup insanla oturuyorduk. Bir ara Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem aramızdan kalkıp gitti. Uzunca bir süre dönmeyince, başına kötü bir iş gelmesinden korktuk ve telaşla yerimizden kalktık. Bu endişeyi ilk duyan bendim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i araya araya ensardan Neccâr oğullarına ait bir bahçeye geldim. Giriş kapısını arayarak bahçenin etrafını dolandım; fakat bir kapı bulamadım. Bahçenin dışındaki bir kuyudan içeriye su veren küçük bir ark gördüm ve oradan büzülerek Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına girdim.
– “Ebû Hüreyre! Sen misin?” diye sordu.
– Evet, yâ Resûlallah! dedim.
– “Ne haber?” dedi.
– Aramızda otururken kalkıp gittin; geri dönmediğini görünce, sana bir kötülük yapılmasından korkup telaşlandık. İlk endişe duyan da ben oldum. Kalkıp bu bahçeye geldim ve tilki gibi iki büklüm içeri girdim. Diğerleri de arkadan geliyor, dedim.
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Ebû Hüreyre!” diye seslendikten sonra ayakkabılarını çıkarıp verdi ve şunları söyledi: “Şu ayakkabılarımı alıp geri dön. Bu duvarın arkasında, gönülden inanarak “Lâ ilâhe illallah” diyen kime rastlarsan, onu cennetle müjdele!”[5]

712. İbni Şümâse şöyle dedi:
Amr İbni Âs ölüm döşeğindeyken yanına gittik. Yüzünü duvara döndü, uzun uzun ağladı. Bunun üzerine oğlu:
– Babacığım! Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sana şu müjdeyi vermedi mi? Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem seni şöyle müjdelemedi mi? demeye başladı.
O zaman Amr İbni Âs yüzünü bize dönerek dedi ki:
– Âhiret için hazırladığımız en değerli azık “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah” sözüdür. Hayatımda üç devir vardır. Bir zamanlar Resûlullah’a benden fazla kin besleyen yoktu. Bir yolunu bulup da onu öldürmek benim en çok arzu ettiğim şeydi. Şayet bu haldeyken ölseydim, mutlaka cehennemlik olurdum. Allah Teâlâ gönlüme İslâm sevgisini koyunca, Peygamber aleyhisselâm’a gelerek: Elini uzat, sana biat edeceğim, dedim. O elini uzatınca, ben elimi geri çektim.
Bunun üzerine Resûl–i Ekrem:
– “Ne oldu, Amr?” diye sordu.
– Şart koşmak istiyorum, dedim.
– “Neyi şart koşacaksın?” buyurdu.
– Bağışlanmamı, dedim.
– “Müslüman olmanın daha önceki günahları silip süpürdüğünü, hicret etmenin daha önce işlenen günahları yok ettiğini, haccetmenin daha önce yapılan günahları ortadan kaldırdığını bilmiyor musun?” buyurdu.
Artık Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den daha çok sevdiğim biri yoktu. Gözümde ondan daha büyük biri mevcut değildi. Ona duyduğum saygıdan dolayı gözlerimi kandıra kandıra yüzüne bakamazdım. Biri bana onu anlatmamı isteseydi, yüzüne doya doya bakamadığım için bunu yapamazdım. Şayet bu haldeyken ölseydim, cennetlik olmayı umabilirdim. Sonra öyle işlere karıştık ki, o işler karşısında halimin nasıl olduğunu bilemiyorum.
Öldüğüm zaman arkamdan ne ağıt, ne de ateş yakılsın. Beni gömdüğünüz zaman üzerime toprağı yavaş yavaş atınız. Sonra bir deveyi boğazlayıp etini taksim edecek kadar bir zaman kabrimin yanından ayrılmayın ki, siz yanımdayken yerime alışayım ve Rabbimin elçilerine nasıl cevap vereceğimi düşüneyim.[6]

[1] Buhârî, Umre 11, Menâkıbü’l–ensâr 20, Nikâh 108, Edeb 23, Tevhîd 32, 35; Müslim, Fezâilü’s–sahâbe, 71–74. Ayrıca bk. Tirmizî, Menâkıb 61; İbni Mâce, Nikâh 56.
1882 ve 1898 arasına bkz.
[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 234.
[3] Buhârî, Fezâilü’s–sahâbe 5, Edeb 119, Fiten 17, Ahbâru’l–âhâd 3; Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 29. Ayrıca bk. Tirmizî, Menâkıb 18.
[4] Buhârî, Fezâilü’s–sahâbe 6.
[5] Müslim, Îmân 52.
[6] Müslim, Îmân 192.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -II- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 20.03.09, 13:19 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1100
Vedâlaşma

(Yolculuk Ve Benzeri Sebeplerle Ayrılıp Gidecek Kimsenin Arkadaşıyla Vedâlaşması, Ona Vasiyet Ve Dua Etmesi, Onun Duasını İstemesi)


“Yakup da İbrahim de çocuklarına şu vasiyette bulundu: Evlatlarım! Bakın Allah size en saf ve en temiz inancı bahşetti. Öyleyse ona teslim olmadan ölümün sizi altetmesine izin vermeyin. Yoksa siz Yakup’a ölüm anı geldiğinde orada mı idiniz? O zaman Yakup oğullarına: “Benden sonra neye kulluk edeceksiniz?” demişti. Onlar da: “Senin ilâhın ve ataların İbrahim, İsmail, İshak’ın gerçek ilahı olan, tek ilaha kulluk edeceğiz, biz ona teslim olanlarız”, dediler.” (Bakara: 2/132-133)


713. Zeyd İbni Erkam radıyallahu anh, şöyle dedi:
Bir gün Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ayağa kalkarak bize bir konuşma yaptı. Allah’a hamd ü senâdan sonra bize öğüt verdi. Sonra da şöyle buyurdu:
– “Ey insanlar! Ben de bir insanım. Yakında Rabbimin elçisi bana da gelecek ve ben onun davetine uyup gideceğim. Size iki önemli şey bırakıyorum. Biri, insanı doğruya götüren bir rehber ve nur olan Allah’ın Kitabı Kur’an’dır. Allah’ın kitabına yapışın ve sımsıkı sarılın!”
Peygamber aleyhisselâm Kur’an’a sarılma ve ona bağlanma konusunda tavsiyelerde bulundu. Sonra sözüne şöyle devam etti:
“Size bir de Ehl–i beyt’imi bırakıyorum. Allah’tan korkun da Ehl–i beyt’ime saygılı davranın!”.[1]

714. Ebû Süleyman Mâlik İbni Huveyris radıyallahu anh şöyle dedi:
Biz aynı yaşlarda bir grup genç Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelmiş ve yirmi gün boyunca yanında kalmıştık. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çok merhametli ve şefkat dolu bir kimseydi. Bizim yakınlarımızı özlediğimizi anlayınca, geride ailemizden kimleri bıraktığımızı sordu. Biz de kendisine söyledik. O zaman şöyle buyurdu:
“Haydi ailenizin yanına dönün ve onların yanında kalarak kendilerini bilgilendirin. Onlara şu namazı şu vakitte, bu namazı bu vakitte kılmalarını söyleyin. Namaz vakti geldiğinde içinizden biri ezan okusun, en yaşlınız da size imam olsun.”[2]
Buhârî bir rivayetinde şunu ilâve etmiştir:
“Benim nasıl namaz kıldığımı gördüyseniz, siz de öyle namaz kılın.”[3]
* Ashab ve önceki dönem müslümanları dinlerini öğrenmek için uzun yolculukları göze almışlardır. Peygamberimiz birileriyle vedalaşırken onların ihtiyaçları olabilecek konularda onlara tavsiyede bulunurlardı. [4]

715. Ömer İbnü’l–Hattâb radıyallahu anh şöyle dedi:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den umre yapmak için izin istedim. İzin verdi ve:
“Bizi duadan unutma, sevgili kardeşim!” buyurdu. Onun bu sözüne karşılık bana dünyayı verseler, bu kadar sevinmezdim. [5]
Bir başka rivayete göre şöyle buyurdu:
“Sevgili kardeşim! Bizi de duana ortak et!”[6]

716. Sâlim İbni Abdullah İbni Ömer’in söylediğine göre, (babası) Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhümâ bir yolculuğa çıkacak kimseye şöyle derdi:
Yanıma gel de, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bizimle vedalaştığı gibi seninle vedalaşalım. Resûl–i Ekrem şöyle vedalaşırdı:
“Dinini koruyup emanetlerini ifa etmen ve amellerini hayırla sonuçlandırman hususunda seni Allah’a emanet ediyorum.”[7]
* Yolculuk ve diğer vedalaşmalarda sünnette bize ulaştırılan bu duayı yapmamız uygun olur, hem sevap kazanırız hem de en iyi dilekte bulunmuş oluruz. [8]

717. Sahâbî Abdullah İbni Yezîd el–Hatmî radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem orduyla vedâlaşmak istediği zaman:
“Dininizi koruyup emanetlerinizi ifa etmeniz ve amellerinizi hayırla sonuçlandırmanız hususunda sizi Allah’a emanet ediyorum.” derdi.[9]

718. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir adam Peygamber aleyhisselâm’a gelerek:
– Yâ Resûlallah! Yolculuğa çıkıyorum; bana dua et, dedi. Resûl–i Ekrem de:
– “Allah sana takvâ nasib etsin” buyurdu. Adam tekrar:
– Bana dua et, deyince:
– “Allah günahını bağışlasın” buyurdu. O yine:
– Bana dua et, deyince de:
– “Bulunduğun her yerde, kolayca hayır yapmanı sağlasın” buyurdu.[10]
* Müslümanlar yolculuk ve benzeri vedalaşmalarda bu hadislerde yapılan duaları birbirine yapmalı ve hem hayırlı işler yapmış olmaları hem de sünneti işlemeleri yönünden iki tür kazancı elde etmelidirler. [11]


[1] Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 36.
Geniş olarak 347’de geçmişti
[2] Buhârî, Ezân 17, 18, 49, 140, Cihâd 42, Edeb 27, Âhâd 1; Müslim, Mesâcid 292. Ayrıca bk. Nesâî, Ezân 8.
[3] Buhârî, Âhâd 1.
[4] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 237.
[5] Ebû Dâvûd, Vitir 23.
374’de geçmiş gerekli açıklama orada verilmişti.
[6] Tirmizî, Daavât 110. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 23; İbni Mâce, Menâsik 5.
[7] Tirmizî, Daavât 44. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 73; İbni Mâce, Cihâd 24.
[8] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 237.
[9] Ebû Dâvûd, Cihâd 73.
[10] Tirmizî, Daavât 45.
[11] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 237.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -II- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 23.03.09, 09:19 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1100
İstihare Ve İstişare

“...Ey peygamber! Toplumu ilgilendiren her konuda ümmetine danış görüşlerini al;...” (Al-i İmran: 3/159)

“...O mü’minler ki işlerini aralarında danışarak yaparlar.” (Şûra: 42/38)


719. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tıpkı bir Kur’an sûresini öğretir gibi, bize her iş için istihâre yapmayı öğretirdi. Şöyle buyururdu:
“Herhangi biriniz bir iş yapmak istediğinde, farz namazlardan ayrı olarak iki rekât namaz kılsın, sonra da şöyle desin:
Allahım! Sen her şeyi bildiğin için, hakkımda hayırlı olanı bana da bildirmeni, senin gücün her şeye yettiği için, beni başarılı kılmanı ve hayırlı olanı nasip etmeni, senin o büyük kereminden niyaz ederim. Çünkü senin gücün her şeye yeter, benimki yetmez; sen her şeyi bilirsin, ben bilemem. Şüphesiz sen görülüp bilinmeyenleri de bilirsin.
Allahım! Eğer bu işin benim dinim, dünyam ve âhiretim için hayırlı olduğunu biliyorsan (râvi, sözün burasında Hz. Peygamber’in hangi ifadeyi kullandığında tereddüt etti. Onun şöyle demiş olabileceğini söyledi: “şimdi veya daha sonrası için hayırlı olduğunu biliyorsan”) onu yapmayı nasip et, kolaylık ver ve onu bana mübarek kıl. Şayet bu işin benim dinim, dünyam ve âhiretim için kötü olduğunu biliyorsan (yine râvi, sözün burasında Hz. Peygamber’in hangi ifadeyi kullandığında tereddüt etti. Onun şöyle demiş olabileceğini söyledi: “şimdi veya daha sonrası için kötü olduğunu biliyorsan”) onu benden, beni ondan uzaklaştır. Hayır nerede ise onu bana nasip et, sonra da gönlümü bu sonuca râzı kıl!” der ve isteyeceği şeyi söylerdi.[1]

* İyi kötü helal veya haram olduğu bilinen konularda istihare yapılmaz, hakkında kesin kanaat uyanmayan meselelerde yapılır ve o işte Allah’ın bize hayırlısını göstermesini ve hayırla sonuçlandırılmasını istemeli ve sonucuna da razı olmalıyız.[2]

[1] Buhârî, Teheccüd 28, Daavât 48, Tevhîd 10. Ayrıca bk. Tirmizî, Vitr 18; İbni Mâce, İkâme 188.
[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 238.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -II- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 23.03.09, 09:20 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1100
Bazı İbadetleri Yapmak İçin Farklı Yolları Kullanarak Gidip Gelmek

(Bayram Namazına, Hasta Ziyaretine, Hac, Cihad, Cenaze Namazı Ve Benzerlerine, Fazla Sevap Kazanmak Maksadıyla Bir Yoldan Gidip Başka Bir Yoldan Dönmek)

720. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Bayram günlerinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem farklı yollardan gidip dönerdi.[1]

721. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (Medine’den çıkarken) Şecere yolundan çıkar, Mu`arres yolundan dönerdi. Mekke’ye de Seniyyetü’l–`ulyâ’dan (yukarı Seniyye yolundan) girer, Seniyyetü’s–süflâ’dan (aşağı Seniyye yolundan) çıkardı.[2]

* Değişik yollardan ibadetler için gidip gelmek sevap kazanmamıza vesiledir. Atılan her adımda ayak basılan yerler o kimse için şahidlikte bulunacaktır. (Zilzal: 99/3) [3]

[1] Buhârî, Îdeyn 24.
[2] Buhârî, Hac 15; Müslim, Hac 223. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Menâsik 44.
[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 238.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -II- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 23.03.09, 09:22 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1100
Bazı İşlerde Sağdan Başlamak

Bu bölümdeki iki ayet ve yedi hadis-i şeriften; Ahirette hesabın kimilerine sağdan kimilerine de soldan verileceğini, Rasulullah’ın temizlik, taranma, ayakkabı giyme gibi işlere sağdan başladığını yemek için sağ elini, tuvalet temizliği için sol elini kullandığını, cenaze yıkanırken bile sağ taraftan başlanacağını, elbise giymek ve abdest almak gibi işlerde sağdan başlanacağını, traş olmakta bile sağdan başlanacağını öğreneceğiz. [1]

Kimin kitabı sağ tarafından verilirse, haykırarak der ki: “Gelin, hepiniz gelin şu kitabımı okuyun” (Hakka: 69/19)

“Hesabı sağ tarafından görülen insanlar; kimdir o uğurlu ve mutlu kimseler?” (Vakıa: 56/8)


722. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem temizlenmeye, taranmaya, ayakkabısını giymeye varıncaya kadar her işe sağdan başlamayı pek severdi.[2]

723. Yine Âişe radıyallâhu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sağ elini temizlik ve yemek için, sol elini de tuvalette temizlenmek ve benzeri işler için kullanırdı.[3]

724. Ümmü Atıyye radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kızı Zeyneb radıyallahu anhâ’yı yıkayan kadınlara şöyle buyurdu:
“Sağ tarafından ve abdest organlarından başlayın.”[4]

725. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biriniz ayakkabısını giyeceği zaman önce sağ ayağından, ayakkabısını çıkaracağı zaman da önce sol ayağından başlasın. Böylece sağ ayak ilk önce giyilen, en sonra çıkarılan ayak olsun.”[5]

726. Hafsa radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yerken, içerken ve giyinirken sağ elini, diğer işleri yaparken de sol elini kullanırdı.[6]

727. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Elbise giydiğiniz ve abdest aldığınız zaman sağ tarafınızdan başlayınız.”[7]

728. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Mina’ya gelince hemen cemreye gitti ve taşları attı. Sonra Mina’daki dinlenme yerine gitti ve kurbanını kesti. Bu işler bitince berberi çağırdı ve ona önce başının sağ tarafını, sonra sol tarafını göstererek:
“Buralardan kes!” buyurdu. Daha sonra kesilen saçlarını halka dağıttı.[8]
Diğer bir rivayet ise şöyledir:
Resûl–i Ekrem cemrede taşları atıp, kurbanını kestikten sonra tıraş olmak istedi. Başının sağ yanını berbere uzattı; o da tıraş etti. Peygamber aleyhisselâm Ebû Talha el–Ensârî’yi çağırarak kesilen saçlarını ona verdi. Sonra başının sol tarafını berbere uzatarak:
“Tıraş et!” buyurdu. Berber de tıraş etti. Resûl–i Ekrem kesilen saçları yine Ebû Talha’ya vererek:
“Bunları halka taksim et!” buyurdu.[9]

[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 239.
[2] Buhârî, Vudû’ 31, Salât 47, Et`ime 5, Libâs 38, 77; Müslim, Tahâret 66, 67. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 41; Tirmizî, Cum’a 75; Nesâî, Tahâret 90, Gusül 17, Zînet 8, 63; İbni Mâce, Tahâret 42.
[3] Ebû Dâvûd, Tahâret 18.
[4] Buhârî, Vudû’ 31, Cenâiz 10–11, Müslim, Cenâiz, 42–43. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 29; Nesâî, Cenâiz 31; İbni Mâce, Cenâiz 8.
[5] Buhârî, Libâs 39; Müslim, Libâs 67. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 41; Tirmizî, Libâs 37; İbni Mâce, Libâs 28.
[6] Ebû Dâvûd, Tahâret 18.
[7] Ebû Dâvûd, Libâs 41; Tirmizî, Libâs 37 (mânen). Ayrıca bk. İbni Mâce, Tahâret 42.
[8] Buhârî, Vudû’ 33 ; Müslim, Hac 323–325. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Menâsik 78.
[9] Müslim, Hac 326. Ayrıca bk. Tirmizî, Hac 73.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -II- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 23.03.09, 09:23 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1100
Yemek Yeme Usûl Ve Âdâbı

729. Ömer İbni Ebû Seleme radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu:
“Besmele çek! Sağ elinle ye! Hep önünden ye!”[1]

730. Âişe radıyallahu anhâ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söyledi:
“Biriniz yemek yerken besmele çeksin. Şayet yemeğe başlarken besmele çekmeyi unutursa, hatırladığı anda ‘baştan sona bismillah’ desin.”[2]

731. Câbir radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim dedi:
“Kişi evine girerken ve yemek yerken besmele çekerse, şeytan adamlarına, “Burada ne geceleyebilir ne de yemek yiyebilirsiniz” der. Eğer o kimse eve girerken besmele çekmezse, şeytan adamlarına, “Geceyi geçirecek bir yer buldunuz” der. O şahıs yemek yerken besmele çekmezse, şeytan kendi adamlarına, “Hem barınacak yer hem de yiyecek yemek buldunuz” der.”[3]

732. Huzeyfe radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte yemek yiyeceğimiz zaman, o, yemeğe dokunmadan elimizi yemeğe sürmezdik. Yine bir gün onunla birlikte yemek yiyecektik. Derken küçük bir kız çocuğu geldi. Sanki biri onu arkasından itiyormuş gibiydi. Hemen elini yemeğe uzattı; fakat Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem elini tuttu. Daha sonra bir bedevî geldi; o da arkasından itiliyormuş gibiydi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onun da elini tuttu ve sonra şöyle buyurdu:
“Şeytan besmele çekilmeden başlanan bir yemeğe katılmayı pek arzu eder. O, şu yemeğe katılmak için bu câriyeyi getirdi. Fakat ben elini tuttum. Bu bedevî sayesinde yemeğe katılmak için onu alıp getirdi; onun da elini tuttum. Nefsimi kudretiyle elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, şeytanın eli, onların eliyle birlikte avucumdaydı.”
Sonra Peygamber aleyhisselâm besmele çekip yemeğe başladı.[4]

* Şeytanlar peygamberlerin bulunduğu sofradan bile faydalanma yoluna giderler hiçbir sefer hiçbir şeytan tatile çıkmaz, izin kullanmaz. Herkesi nasıl Allah yolundan ayırabilecek, onun yollarını araştırır ve oradan faaliyete devam eder. En’am: 6/112’de beyan edildiğine göre herkes ve her peygamber için düşman olarak bir şeytan tayin edilmiştir. [5]

733. Sahâbî Ümeyye İbni Mahşî radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında birisi yemek yiyordu. Adam son lokmaya kadar besmele çekmedi. Son lokmayı ağzına götürürken “bismillâhi evvelehû ve âhirehû” (baştan sona bismillâh) dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem güldü ve şöyle buyurdu:
“Şeytan onunla birlikte yemek yiyordu. Adam besmele çekince, şeytan yediklerini kustu.”[6]

734. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashâbından altı kişiyle birlikte yemek yiyordu. Bu sırada bir bedevî geldi ve yemeği iki lokmada bitiriverdi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şayet o besmele çekseydi, yemek hepinize yeterdi.”[7]

735. Ebû Ümâme radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm sofrasını kaldırdığı zaman şöyle derdi:
“Ey Rabbimiz! Sana tertemiz duygularla, eksilmeyip artan, huzurundan geri çevrilmeyip kabul edilen sayısız hamd ile hamd ederiz.”[8]

736. Muâz İbni Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse yemek yedikten sonra: Bana bu yemeği yediren, sonucu etkileyecek bir güç ve kudretim olmaksızın onu bana nasip eden Allah’a hamd olsun, derse, geçmiş günahları bağışlanır.”[9]

* Besmele müslümanın her yerde ve her zaman silahıdır. Besmelesiz yenen yemeğe şeytan ortak olur. Besmele şeytandan gelecek zararları yok eder ve yemeğin bereketini korur. [10]

[1] Buhârî, Et`ime 2, 3; Müslim, Eşribe 108. Ayrıca bk. Tirmizî, Et`ime 47; İbni Mâce, Et`ime 8.
[2] Ebû Dâvûd, Et`ime 15; Tirmizî, Et`ime 47.
[3] Müslim, Eşribe 103. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 15; İbni Mâce, Duâ 19.
[4] Müslim, Eşribe 102. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 15.
[5] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 240.
[6] Ebû Dâvûd, Et`ime 15; Nesâî, es–Sünenü’l–kübrâ, Âdâbü’l–ekl, 15.
[7] Tirmizî, Et`ime 47. Ayrıca bk. İbni Mâce, Et`ime 7.
[8] Buhârî, Et`ime 54. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 52; Tirmizî, Daavât 55; İbni Mâce, Et`ime 16.
[9] Ebû Dâvûd, Libâs 1; Tirmizî, Daavât 56. Ayrıca bk. İbni Mâce, Et`ime 16.
[10] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 241.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -II- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 23.03.09, 09:23 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1100
Yemekte Kusur Aramayıp Onu Beğendiğini Söylemek

737. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yemekte hiçbir zaman kusur aramazdı. İştahı varsa yer, canı çekmiyorsa yemezdi.[1]

738. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir gün Peygamber aleyhisselâm ev halkından ekmekle birlikte yiyeceği bir katık istedi. Onlar da:
– Evde sirkeden başka bir şey yok, dediler.
Resûl–i Ekrem onu getirmelerini söyledi. Sonra da:
– “Sirke ne güzel katık; sirke ne güzel katık!” diyerek yemeğini yemeye başladı.[2]

* En basit bir katık bile olsa onu küçümsememeli ve kötülememelidir. Kişi hoşlanırsa yemeli değilse kusur aramamalıdır. Sofraya konan herhangi bir yemek ne kadar az ve sade olursa olsun Allah’ın bir lütfu olduğunu bilmeli, şükrederek o yemek hakkında iyi şeyler söylemelidir. [3]

[1] Buhârî, Menâkıb 23; Et`ime 21; Müslim, Eşribe 187, 188. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 13; Tirmizî, Birr 84.
[2] Müslim, Eşribe 167–169. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 39; Tirmizî, Et`ime 35; İbni Mâce, Et`ime 33.
[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 241.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -II- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 23.03.09, 09:25 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1100
Yemek Sofrasında Bulunan Oruçlunun Yemek Yemediği Takdirde Ne Diyeceği

739. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biriniz yemeğe davet edildiği zaman gitsin; şayet oruçluysa yemek sahibine dua etsin; oruçlu değilse yesin.”[1]

[1] Müslim, Nikâh 106. Ayrıca bk. Müslim, Sıyâm 159; Ebû Dâvûd, Et`ime 1, Savm 75.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Riyâzü's-Salihîn'den -II- "İşaretince Amel Edile"...
MesajGönderilme zamanı: 23.03.09, 09:25 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1100
Davete Giden Kimsenin Yanına Biri Takılırsa Ne Diyeceği

740. Ebû Mes`ûd el–Bedrî radıyallahu anh şöyle dedi:
Sahâbeden biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem için yemek hazırladı ve onu dört kişiyle birlikte davet etti. Fakat bir adam peşlerine takılıp geldi. Kapıya gelince Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ev sahibine:
– “Bu bizim peşimize takılıp geldi. İstersen girmesine izin verirsin. İstemezsen geri dönüp gitsin” dedi.
Ev sahibi:
– Hayır, ona izin veriyorum, yâ Resûlallah! dedi.[1]

* Herkese açık olmayan bir davete çağrılmadan gelen bir kimseyi davet sahibi kabul etmeyebilir. İmkanı varsa ve kabul ederse nezaketli davranmış olur. Davet mutlaka kabul edilmeli, mazereti yoksa mutlaka gidilmelidir. Çünkü bu müslümanın müslüman üzerindeki haklarındandır. [2]

[1] Buhârî, Büyû` 21, Mezâlim 14, Et`ime 34, 57; Müslim, Eşribe 138.
[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 242.

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 98 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4, 5 ... 10  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye