Doğuşun Evveli… (I)
Hayallerim beşikte olgunlaşıyor Bahar çırpınıyor doğadan semaya Her renk maymun iştahlı, açıyor kapısını ruhuma Sanki ezelden kalma an gibi tanıdık Anne sesi müzik tonlarına esaret Açıyor kapısını uyku sarhoşluğunda Sallandıkça akıyor bengisu Yaşlandıkça hislerimde bitiyor kâbusu Ağaçlar benim gibi minicik Bir yanda yağıyor muson yağmurları Diğer yanımda güneş Bir elim ıslak diğer elimde kuruyor Dokunduğum toprak değil Beni ne kavrıyor bilmiyorum, uçuyorum… Şamansı inanışlar semboller Baktıkça üzerinde yangınlar Siliniyor sonsuzda Her öbekte Kâbeler Dönüyor Samanyolu etrafında Arada safi çöller Cesedim aynalarda ölmüş Elbisem soyulmuş bakir doğallığım Sesler yabancı Açlığım sadece merak Her bulut perde nurdan nur Geriye bakacak ne halim var Nede dönerim diye izleri ezberliyorum Sadece önümde yaşadıklarım koşuyor Her boyut hücre gibi nohut Ne duyuyorum bir öğüt Aradığım ne sümbül nede söğüt Ağlarsam gökyüzünde Nuh tufanı Gülersem hıra mağarasından süzülür güneş Yüzersem sığ deniz ve kumsalında çamur Üzülürsem dekor çiçeklerle süsleniyor Bağırırsam sesim besteleniyor Dans ediyor her parça eller açılır gibi duada Dönersem kapılar ve zebaniler Arkasında akıyor iflah etmez seller Tırmansam önümde teleferik Atlarsam uçurumlar paraşüt yerleşik İnsan desem sonsuz yeşillik Her baş buğday başağı Rüzgâr alize… Resim desem sarıyor yangınlar İçinde eriyor yakut elmas altınlar Sıçrasa ateşi ruhumda hissettiğim tebessüm Desenler saban döven kağnı Ellerim açılıyor sanki kanat gibi Her şeyden habersiz bebeksi baharımla Beşik yine sallanıyor Annemin sesi ballanıyor Gözlerim Kalu Belada Dudaklarımda Kelime-i Tevhid…
Saffet Kuramaz
|