Gezginin Seyri…
Hançer belde sağlar emniyet bedene girince saçar dehşet Birisini öldürürken diğerinde yükselir hâkimiyet Yıllar izleri silerken tarih diye çıkan medeniyet Gezene ibret yiyene diyet yaşayana olur afiyet
Ey taşa şekil verdikçe rüzgâr içinde gizlenen diyar Ey lavı söndürürken kışın ısıtan yazın soğutan ayar Ey toprağın humusunda aklın süsünde saklanırken nazar Aldıkça şükürsüz sanar ki kusursuz yer haram bereket…
Petra’yı gördün mü? Efes, Ankalar ve şimdi çok harabeler Cengiz han, İskender dedikleri ve taptıkları hurafeler Yerle bir olan Lut, Salih ve kavimler çürürken abiyeler Gök mavi yer yeşilken acıya güler mi sararken sekerat…
Kayadan gelen uğultu saklanır vururken azgın dalgalar Güneş öylesine cömertken gölgelere gizlenir kavgalar Akmaya gör neysen o suyun yansırken Fırat gibi övgüler Sende değil keramet aldığın nefeste ararsan alamet…
Endülüs’te Osmanlı’da altın yıl emanet haçlı kullara Her eserine bakınca öğütler çok lakin benzemiş dullara Saraylar yıkılmış edepler satılmış dönmüş üst baş çullara İçinde varken devlet özgürlük hazin hasret bitmiş basiret…
Atalarına yağdırır övgüler dinleyeni yapar sağır Dinler gibi görünür hali sanki çölde yeşillenir bayır Ne eserin var söyle hangi diyara yaptın cömertçe hayır Tarihinden kopmuş millete müstahaktır her türlüsü illet…
Açık hava sinemaları kapandı dört duvarda perdeler Sokak ıssız trafik terörist komşuluk notu kırık karneler Günah diyen yok kusur bulan çok nerede babalar anneler Gideceğim Asr-ı Saadet’e geçmişe alabilsem bilet…
Saffet KURAMAZ
|