Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 83 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ... 9  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: Mektubat-ı Mevlâna Halid-i Bağdadî (k.s.)
MesajGönderilme zamanı: 25.10.10, 16:52 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 07.01.09, 17:30
Mesajlar: 99
31. MEKTUP

Bu mektup Dımaşk’tan yüce halifeliğin merkezi olan İslambol’a müridi ve halis dostu, devlet-i aliyyenin dostu ve yüce ricalinden olan Muhammed Necip Bey’e cevap olarak gönderilmiştir.

Allah onun kudsi feyizlerini üzerimize yağdırsın.

Alıntı:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

Miskin, tasalı, garip Halid’den (ks) muhlisi ve akıllı dostu Necip Bey’e; Allah’ın rahmetine ve velilerin bereketine nail olmuş Necip Bey’e selam olsun.

Edepleri ve ihlasın çeşitlerini içeren ve sağlam temel üzerine kurulmuş muhabbetinizi belirten mektubunuz geldi. Sizlere karşı güzel iltifat ve şefkatli nazarımızı celbetti. İhlas ve istikametinizi devam ettirin. Zira kıyamet günü için onlar en güzel sermayedir. Yalvararak ve pişmanlıkla günahlardan istiğfar etmeyi unutmayın. Hilekar ve alçak dünyaya iltifat etmeyin. Dünya mel’un şeytan ile nefsin tuzağıdır. Din ehlinin nazarında dünyanın hiçbir değeri yoktur. Çünkü onlar dünyanın hakikatini ayne’l yakin olarak görürler.

Buhari, İbn-i Ömer (ra)’den rivayet ettiği sahih bir hadiste O şöyle der:

“Peygamber Efendimiz benim omzumu tuttu ve şöyle dedi:

Dünyada garip ve yolcu gibi ol.” [1]

Allah bize kafidir. O ne güzel vekildir.

[1] Buhari,Rikak,3; Tirmizi, Zühd,25; İbnu Mace, Fiten,14



http://www.maneviyat.com/forum/yazilar/ ... 17.30.html

Mektubat-ı Mevlâna Halid s.127,128,129 - Sey-Tac Yayınları 2000 - Müellif Es'ad Sahib - Yayına Haz. Dr Dilaver SELVİ, Kemal YILDIZ


En son halidi tarafından 01.11.10, 14:49 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mektubat-ı Mevlâna Halid-i Bağdadî (k.s.)
MesajGönderilme zamanı: 01.11.10, 14:49 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 07.01.09, 17:30
Mesajlar: 99
32. MEKTUP

Allah kabrini münevver ve kokulu kılsın.
Mevlana Haild (ks) bu mektubu, müridler için zikrin adabı hakkında yazmıştır.
Sadat-ı Kiram nezdinde itimat edilen de bu adablardır.

Alıntı:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

Yardımı yalnız O’ndan talep ederiz. Hamd Allah’a mahsustur. O bize kafidir. (Selam Allah’ın seçtiği kullar üzerine olsun.)

Bu mektup faydası olacağı umularak önderlerimiz yüce Nakşibendi Sadat-ı Kiramı (ks)’nın nezdinde zikrin ve diğer bazı edeplerin neler olduğu hakkında yazıldı.

Bilesin ki, birinci zikrin yani kalp ile yapılan ism-i zat zikrinin edepleri şunlardır:

Zikri yapan kişi namazdaki teverruk oturuşunun tersine oturacaktır. Abdestli ve önü kıbleye gelecek şekilde sağ ayağını sol bacağının altından çıkarıp sağ kalçasının üzerine dayanarak oturacaktır. Dil ile beş, on beş ve ya yirmi beş sefer “estağfirullah” diyecektir. Gözlerini kapatacak, üst dişleri alt dişlerinin üstüne gelecek, dudaklarını bitiştirecek, dilini ağzın üst tavanına, damağına yerleştirecektir.

Bütün duyguları ile kalbe yönelerek hayali ile zikrin kalbe geçmesine dikkat edecektir. Nefesi kendi halinde gidip gelecektir. Kalbiyle günahkar ve kusurlu olduğunu, hiçbir şeye kabiliyeti olmadığını, bütün salih amellerinin boş olduğunu düşünecektir. Yaptığı amelden ümidini kesip, Allah’a iltimat edecek, onun faziletine güvenecektir.

Sonra, ölümü, ölümün hallerini, kabri, kabir korkularını ve ölümün şu anda kendisine geldiğini ve bu nefesinin dünyada aldığı son nefes olduğunu tefekkür edecektir.

Daha sonra bir fatiha ve üç ihlas-ı şerifeyi okuyarak sevabını tarikatın imamı, yaratılanların gavsı, akan feyiz ve yayılan nur sahibi Hz. Hace Bahauddin Nakşibend eş Şeyh Muhammedü’l-Üveysiyy’ül Buhari (ks)’ye hediye edecektir. Kalbiyle istimdat isteyecektir.

Bundan sonra, Şeyh (ks)’inin suretini iki kaşları arasında sabit kılacaktır. Onu alnında tasavvur edecektir. Kendi alnıyla Şeyhinin alnına dikkatlice bakarak kalben ondan istimdat isteyecektir. Şeyhinin suretini alnında tutarak, istimdat istemeye RABITA denir.

O sureti hayaliyle kalbinin ortasına atar, öylece orada bırakır. Bütün duygularını kalbiyle birleştirir. Kalbini her şeyden boşaltarak lafza-i celali ve manasını, eşi benzeri olmayan zatı kalbinde tasavvur eder. Zaten ism-i akdetsen anlaşılan da odur. Lafza-i celalin dalalet ettiği mana ile kalbini dolduracaktır. Kalbini bu düşünceyle doldurmasına vukuf-u kalbi denir.

Vukuf-u kalbiye gerek vird çekerken gerekse virdin haricinde mümkün olduğu kadar riayet etmek gerekir. Zikrin en kamil şartı ve faydalı olanı budur. Sonra vukuf-u kalbiyle birlikte kalp diliyle, “Allahümme ente maksudi ve rıdake matlubi” denilmelidir.

Sonra kalbiyle zikre başlamalıdır. Fakat mümkün olduğu kadar vukuf-u kalbiye ve kalbin Allah’tan başkasından boş olmasına dikkat edilmelidir.

Her yüz çekildiğinde ve ya daha az miktarda: “Allahümme ente maksudi ve rıdake matlubi” cümlesi tekrarlanmalıdır.

Vird esnasında zikir yapan kişide kendinden geçme ve bütün dünyadan gafil olma gibi bir hal peyda olup, nefsinde ve şuurunda az bir şey kaldığında hemen zikri terk edip vukuf-u kalbiye dalmalı, onun keyfiyetine tabi olmalıdır.

Virdden dolayı gelecek varidatı bekler. Kalbini feyzin inişine hazır tutar. Zira kendisi idrak edemese bile az bir müddet içinde birçok feyizler üzerine yağabilir. Sonra isterse bu varidatla gözlerini açabilir. İkindiden sonra kendisi için bir saat veya daha az bir müddet ayarlar ki o saatte zikir yapmadan rabıta ve vukuf-u kalbiyle meşgul olur.

Müridin kalbi, istese de başka şeyleri düşünemeyecek ve Allah’ın zikrinden gayrısının giremediği bir duruma geldiğinde RUH latifesine geçilir. Ruh latif bir cisim olup sağ memenin altındadır. Sonra da SIR’ra geçilir.

Sır, sol memenin üstünde, kalbin yukarısındadır. Sonra HAFA’ya geçilir. Hafa, sağ memenin üstünde Ruh’un yukarısındadır. Sonra AHFA’ya geçilir. Ahfa, göğsün ortasındadır.

Bu beş letaif emr alemindendir. Hiçbir madde yaratılmadan önce Cenab-ı Allah bunları ol (kün) emriyle yaratmıştır. Cenab-ı Mevla bunları yarattıktan sonra Alem-i Halktaki letaiflerle birleştirmiştir. Alem-i halk letaifleri Cenab- ı Allah’ın maddeden yarattığı nefs-i natıka ve anasır-ı erbaadır. (toprak, su, hava, ateş)

Daha sonra zikir nefs-i natıkaya geçirilir. Bu nefsin yeri, dimağdır. Diğer dört unsur nefse dahildir.

Yukarıda saydığımız yerler sırasıyla zikir yerleridir. Kalbten sonra letaiflerdeki zikrin sağlamlaşması ve sabitleşmesi yine ifade edilen tertipledir. Nefis letaifinde zikir sağlamlaşıp yerleştiğinde zikr-i sultani hasıl olur. Zikr-i sultani demek; zikrin insanın bütün vücuduna yayılması, hatta her şeyde zikrin görülmesi demektir. İkinci zikir nefy-ü isbat zikridir. La ilahe illallah kelimesi ile yapılan zikirdir. Letaiften sonra bu zikir telkin edilir. Adabı ve keyfiyeti şöyledir:

Birinci zikirde olduğu gibi dilini üst damağına yapıştırır. Nefesini göbeğinin altında tutar. Sonra göbekte La’yı düşünür. Göbekten dimağa kadar bir çizgi şeklinde çeker. Oradan İLAHE lafzını sağ omuza çeker. Sağ omuzdan İLLALLAH lafzını çam şeklinde kalbe indirir. Kalb bir et parçası olup sol yandadır. Kaburga kemiklerinin en küçüğünün altındadır. Lafza-i Celali kalbe kuvvetlice vurdurarak en derin köşesine indirmelidir.

O kadar kuvvetli vurmalıdır ki hararetiyle bütün vücud etkilensin. Nefy tarafı olan LA İLAHE lafzıyla tüm sonradan yaratılan şeylerin varlığını nefy edecektir. Onlara yok gözüyle bakacaktır. İspat tarafı olan İLLALLAH lafzıyla da Hak Teala’yı ispat edecektir. Ona beka gözüyle bakacaktır. Kelime-i Tevhid bütün letaiflerin yerlerini kuşatacaktır. İntikallerde hasıl olan çizgileri ve kelime-i tevhidin manasını mülahaza etmelidir. Kelime-i tayyibenin manası bütün ibadet edilen şeyleri nefyetmektir. Zira mabud olan şey maksud olur. Bu kelimenin sonunda Muhammedurrasullullah demelidir. Bunu söylemekle Peygamber Efendimize (aleyhi ekmeluttehaya) ittiba etmeye bağlı kalacağına irade eder.

Zikr-i Sultani: Zikr-i sultani bir insana galip olursa artık o her şeyden zikir işitir. Allah’ı tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Zikr-i sultani sahibi bu ilahi sırra mahzar olur.

Kelime-i tevhidi nefesinin kuvvetine göre tekrarlamalıdır. Nefesinin ancak kelime-i tevhidin tek olduğu vakit bırakmalıdır. Buna vukuf-i adedi denir. Her nefesini bırakmadan evvel kalbiyle: “İlahi ente maksudi ve rıdake matlubi” demelidir. Nefesini bıraktıktan sonra biraz istirahat etmelidir. Sonra tekrar aynı minval üzere ikinci nefese başlanır. Yalnız her iki nefes arasında gafil olmamaya dikkat edilmelidir.

Bir nefesle yirmi bir sefer “la ilahe illallah” söyleyebilecek seviyeye gelindiğinde kendisinden gafil olma ve zikirde kayp olma hali hasıl olur. Buna zikrin neticesi de denir. Eğer sayı yirmi bire ulaştığı halde zikrin neticesi hasıl olmazsa muhakkak edeplerde eksiklik ve kusur bulunmasından dolayıdır. Bu durumda salikin baştan başlaması gerekir. Salikin fiili ve kavli, ameli ve itikadının zikirin manasına uygun olması gerekir. Zira, bu nefy-ü isbat virdini çeken kimse, zikrin dışında Allah’tan başkasını kendisine maksad olarak görmeye devam ediyorsa o kimse yalancıdır. Zikrinde doğru değildir.

Nefy-ü isbat zikrinde nefeslerin adedini herhangi bir şarta bağlamak yoktur. Önce cezbeye kabiliyeti olanlara birinci zikir, önce sülukun hasıl olması kabiliyeti olanlara ikinci zikir iyidir. Her ikisi de kalbi zikirdir.

Salik zikirde çok çalışıp hakkıyla gayret gösterirse, menfi olanları yok edip müsbet olanda sabit durursa ve netice de hasıl olursa kendisi için murakabe gerekir.

Zikrin haricinde adap şunlardır: Devamlı abdestli bulunmak, abdest sünnetlerini, işrak sünnetlerini, istihare sünnetlerini, kuşluk sünnetlerini, evvabin sünnetlerini kılmak. Teheccüd namazına, cemaate ve namazın gerektirdiklerine devam etmek. Bunu yanında yapabilirse ikindiden sonra rabıta ve zikirle meşgul olursa daha kamil ve efdal olur. Bütün bu vakitlerdeki amel çok mühimdir.

Müride lazım olan, kitaba ve sünnete tabii olmak ve bidatleri terk etmektir. Herhangi bir iş ve çalışmayla meşgul olan müridin virdi gece ve gündüz beş binden aşağı olmamalıdır. Daha fazla çekerse güzel ve kamil bir iş yapmış olur. Çalışmayan kimse beş binden fazla çekmeli, mümkün olduğu kadar vaktini zikirle geçirmelidir.

Mürid tarikatı kabul etmeyen kimselerden ne kadar uzak durursa o kadar iyi olur. Zira münkirle karışıp görüştüğü, ilişkide bulunduğu ölçüde, batın ehlinde kalb kasveti ve gaflet meydana gelir.

Yemek hakkında riayet edilmesi gereken edepler şunlardır: Yemeklerin en güzellerini aramamalıdır. Yemek; namaz kılmayan, tarikatın münkiri veya cünüb olan kimsenin eliyle hazırlanmış olmamalı. Temiz, abdestli ve namaz kılan kimselerin eliyle hazırlanmış olmalı. Yemek hususundaki bu edepler yapılması güzel olan edeplerdir. Vacip değildir.

Mürid ibadetlerinde, adetlerinde şeriate riayet etmelidir. Herkes kendi güç ve takatine göre dört fıkhi mezhepten birine uymalıdır. Sünnet-i seniyyeye ittiba etmelidir. Nefsini devamlı zillet içinde düşünmeli, Allah’a yalvarıp O’na dönmelidir.

Nerde olursa olsun kalbini şeyhinin kalbine bağlamalı, şeyhinin huzurunda ve uzağında karşısındaymış gibi edep ve terbiyesini korumalıdır.

Tevfik veren Allah’tır. Tevfikin sahibi O’dur.

Allah’ın bol salat ve selamı Efendimiz Muhammed (aleyhi ekmeluttehaya)’in alinin ashabının üzerine olsun.

Sübhane Rabbike Rabbil izzeti amma yesifun ve selamun alel mürselin vel Hamdülillahi Rabbil alemin.


http://www.maneviyat.com/forum/yazilar/ ... 17.30.html

Mektubat-ı Mevlâna Halid s.127,128,129 - Sey-Tac Yayınları 2000 - Müellif Es'ad Sahib - Yayına Haz. Dr Dilaver SELVİ, Kemal YILDIZ


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mektubat-ı Mevlâna Halid-i Bağdadî (k.s.)
MesajGönderilme zamanı: 02.11.10, 16:58 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 07.01.09, 17:30
Mesajlar: 99
33. MEKTUP

Allah (c.c) bizleri kendi edebiyle ahlaklanan ve doğru yolu üzerinde sabit olanlardan kılsın. Bu mektup müceddidiye meşrebine göre murakabe ve murakabeden doğan kudsi hakikatları beyan eder.

Alıntı:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

Hamd Allah’a mahsustur. Salat ü selam Allah’ın Resulünün (aleyhi ekmeluttehaya) üzerine olsun.

Bilmiş ol ki maiyyet murakabesinden sonra, akrabiyyet murakabesi gelir.

Cenab-ı Hak Sübhanehu:

“Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf,16) ayet-i celilesiyle bu murakabeye işaret eder.

Akrabiyyet murakabesi velayet-i Kübra dairelerinin birinci dairesidir. Velayet-i kübranın üç tam bir de yarım dairesi vardır. Bu yarı daireye KAVS denir. İkinci ve üçüncü ve KAVS dairelerinde muhabbet murakabesine geçilir. Bu murakabeyi tasdik eden ayet-i celile “Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever.” (Maide,54) ayet-i kerimesidir.

Velayet-i kübrada doğru bir idrake sahip olanlar için ilk gördüğü hallerden başka haller görünür. Bu velayet Peygamberler (aleyhisselam)’in velayetidir. Daha sonra toprak unsurunun dışındaki üç unsurdan BATIN isminin musemmasının rabıtası yapılır. Buna velayet-i ulya denilir. Sonra toprak unsurundan, nübüvvet kemallerinin murakabesi vardır. Sonra risalet kemalinin murakabesi vardır. Sonra da Ulul-Azm’in kemalinin murakabesi vardır. Bundan sonra da heyet-i vahdaniyyenin murakabesi gelir. Heyet-i vahdaniyye letaif-i aşere birleşmesinden meydana gelir. Beşialem-i emirden kalb, ruh, sır, hafa, ehfa’dır. Beş tanesi de halk alemindendir. Nefs ve ansır-ı Erbaa denilen toprak, hava, su ve ateştir. Hepsi kemale erince bir latife gibi olur. O vakit kalp Allah’ın (c.c) feyizlerinin indiği ter olur. Sonra Hz. İbrahim’in (aleyhisselam) dostluk makamının murakabesi gelir. İbrahim (aleyhisselam)’ın dostluk makamı ve hakikatinin kaynağı zat-ı Akdes (c.c)’in bizzat murakabesidir. Sonra muhabbet-i zatiyenin dairesi gelir. Bu daireye, muhabbeti zatiye ve hakikat-i Museviyye’ye kaynak olması itibariyle Makam-ı Musevi ve Murakabe-i Zat da denir.

Sonra hakikati Muhammediyye’ye kaynak olması itibarıyla murakabe-i zat ve muhbubiyyeti zatiye ile iç içe bulunan muhibbiyeti zatiyenin dairesi gelir. Sonra hakikat-i Ahmediyye’ye menşe olma kaynak olması itibarıyla zat murakabesi ve halis hubb-i zat dairesi gelir.

Sonra la tayn (tayinsiz), mutlak Hazret-i Zat mertebesi vardır. Sonra güzel Kabe’nin hakikati gelir. Bu hakikat Allah (c.c)’ın azamet ve kibriyasının zuhurundan ibarettir. Burada bütün mümkinatın, Allah’a secde ettiği itibarıyla Zat’ın murakabesi vardır.

Bunların akabinde Hakikat-i Kuraniyye mevcuddur. Bu, Zat-ı Aliyye’nin misli olmamak ve hakikat-i Kuraniyye’ye meşe olduğu mülahazasıyla vüs’at’in mebdei (genişlik başlangıcı)nden ibarettir.

Bunu takiben oruç ve namaz hakikatı gelir. Bunlar oruç ve namaz hakikatine kaynak olduğu itibarıyla Zat-ı Teala ve Tekaddes Hazretlerinin misli olmamasının kemal vusatından ibarettir. İki yerde vusat kelimesini kullanmamız, bu manaları izah etmekte, ifade sahalarının dar olmasından ileri gelmektedir. Bu hakikatlerin, yaşanması esnasında Kur’an-ı Mecid’in okunması ilerlemeye ve yükselmeye vesile olacağından faidelidir.

Sonra sırf mabudiyyet bakımından halis mabudiyyet ve seyr nazarinin hasıl olma dairesi gelir. (Nazar ve görüş seyr-i süluk manasında kullanılmıştır). Bu seyr, kademi değildir. Çünkü kademi seyr abdiyyet makamlarındadır.

Bütün bunlar tarikat-ı aliye-i Nakşibendiyye’deki murakabe ve makamların isimleridir. Bu hususta Müceddidiye Mektubatında (İmam Rabbani’nin (k.s) mektubatı) geniş açıklamalar mevcuttur.

Bu gibi makamlarda murakabe ile meşgul olanlar anlatılanlardan payını alacaktır. Mürşid olan şeyhin teveccühü ile de ilerleme ve yükselmeler hasıl olacaktır.

Muvaffak kılan Allah-u Tealadır.


http://www.maneviyat.com/forum/yazilar/ ... 17.30.html

Mektubat-ı Mevlâna Halid s.127,128,129 - Sey-Tac Yayınları 2000 - Müellif Es'ad Sahib - Yayına Haz. Dr Dilaver SELVİ, Kemal YILDIZ


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mektubat-ı Mevlâna Halid-i Bağdadî (k.s.)
MesajGönderilme zamanı: 25.11.10, 12:29 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 07.01.09, 17:30
Mesajlar: 99
34. MEKTUP

Allah (c.c) ondan razı olsun, Mevlana Halid (ks) bu mektubu; talebesi, muhakkik allame, Seyyid İbni Abidin (r.a)’e icazet olarak göndermiştir.

Alıntı:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

Hamd, her beldede ve asırda ilimin ışığını yükselten, ilim ehlini hak yol üzere sabit kılan, onları fetih ve yardımı ile destekleyen Allah-u Telaya mahsustur. Salat ü selam, Fetih ve Nasr sureleri kendisine nazil olan Efendimiz Muhammed’e (aleyhi ekmeluttehaya), ‘o’nun aline ve ashabına olsun. Bu selam hiçbir zaman kesilmesin.

Çeşitli ilim dalları vardır. Onlar çok derindir. Said; ilimlerin en tatlı kaynağını talep edendir. Önceki ve sonraki alimlerin icma ettikleri gibi ilimlerin en şereflisi şeriat ilimlerinden, fıkıh ve hadistir. Dünya ve ahirette kurtuluşumuz ancak bu ilimlerledir. Bu ilimler, kalplerimizin ışığı ve kıymetli dayanağımızdır.

Tefsir ve fıkıh ancak Nebevi hadisin rivayetiyle tamamlanır. Çünkü hadis ilmi onların hepsini özetler. Zor meselelerini açıklar. Mutlak olanları kayda bağlar. Bu sebeple manevi değeri ve kıymeti inci gibi olan hadis ilmi ile tefsir ve fıkıhta derinleşme tamamlanır.

Büyük alimler, eskiden beri diyar diyar dolaşarak dağınık olan hadis-i şerifleri, yalan ve uydurma olanlardan ayırmışlar, dalgalı denize girmeye benzeyen bu iş için bir çok alim ruhlarını verircesine yollara düşmüşlerdir. Bu çalışmaların sonucunda Hz. Muhammed’in (aleyhi ekmeluttehaya) sünneti seniyyesi parladı ve temize çıktı. Güzelliği ve kokusuyla isteyenlerin istifadesine sunuldu.

Önceki ve sonraki devirlerde hayır ehli alimler, kendisiyle iftihar ettiğimiz Hz. Peygamber Efendimiz’in (aleyhi ekmeluttehaya) hadis-i şeriflerinin rivayet silsilesinde bereketlenmeye devam ediyorlar. Bunun için de kafileler halinde ehlinin yanına gitmek için yarışıyorlar.

Durum böyle olunca Haşimiyye sülalesinin ışığı, Fatimi silsilesinin aydınlatıcısı, yüksek kabiliyet sahibi, ilim ordusunun başkanı, meclislerin ziyneti, asil, şeref sahibi, yüksek ahlaklı, himmet sahibi büyük alim, faydalı tasniflerin ve benzeri bulunmayan telif eserlerin sahibi, öyle ki İslam beldelerinde fayda bakımından bütün fıkıh kitapları içinde en faydalısı ve meseleleri en fazla zabteden “Redd’ü’l-Muhtar” ile “Minhatü’l-Halik” ve “Nesematü’l Eshar” kitaplarından başka hiçbir kitap yayınlamamış olsa sadece bu kitapları görenler bunları yazanın faziletinin ve himmetinin yüceliğini idrak edeceklerdir. Kimsenin inkar edemediği apaçık izzet ve şeref sahibi, beldesinin azizi, zamanın eşsizi, akla ve nakile dayanan ilimlerin allamesi, bir çok alim kişilerin aciz kaldığı meseleleri derin fikriyle çözen, zamanın parlayanı, irfanın süsü, aydınlatan ışık, meşhur yıldız, latif ve parlak bahçeye benzeyen efendi ve dayanak Seyyid Muhammed Emin bin el-Merhum Seyyid Ömer Abidin (Allah kadrini yüceltsin, makamına leke düşüren bütün ayıplardan korusun) ismindeki bu zat, rivayeti bizim açımızdan sahih olan veya ilmi bize nisbet edilen şeylerin bütün icazetini, özellikle bu yaprakların içinde bulunan ve bir hüküm isbat edildiğinde onlara güvenilen meşhur hadis kitaplarının icazetini bizden talep etti. Rivayet ettiğim her şeyde, hadislerle ve silsileleriyle bereketlenmesi için kendisine icazet verdim.

Böylece en tatlı kaynaktan istifade etsin. Bana icazet verenin helal kıldığı şekilde ve her salikin nezdinde muteber olana riayet etmek şartıyla, benden rivayet yapmasını kendisine mübah kıldım. Gerçi ben icazet vermeye ve icazet almaya ehil olmadığımı itiraf ederim. Allah Sübhanehu ve Teala gökler ve yer devam ettiği müddetçe onun şeref ve değerini yüceltsin, rütbesini düşürmekten korusun.

Kendisinden, hak yolunda muvaffakiyet ve hüsnü hatime için bize dua etmesini rica ederim.



Not: İbni Abidin'in (ks) hayatı için:

http://www.maneviyat.com/forum/yazilar/ ... 368.0.html

***
http://www.maneviyat.com/forum/yazilar/ ... 17.30.html

Mektubat-ı Mevlâna Halid s.127,128,129 - Sey-Tac Yayınları 2000 - Müellif Es'ad Sahib - Yayına Haz. Dr Dilaver SELVİ, Kemal YILDIZ


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mektubat-ı Mevlâna Halid-i Bağdadî (k.s.)
MesajGönderilme zamanı: 25.11.10, 12:29 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 07.01.09, 17:30
Mesajlar: 99
35. MEKTUP

Mevlana Halid (ks) bu mektubu; icazet olarak fazıl, meşhur hattat Kozan’lı Şeyh Harun (ks) Efendi’ye göndermiştir.

Alıntı:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

Allah’a (c.c) kendi zatı için razı olduğunuz bir hamd ile hamd olsun. Salt ü selam, Allah’ın mahluklarından halifelik, vahiy indirmek ve hitap etmek için seçtiklerinin en büyüğü Efendimiz Muhammed’e (aleyhi ekmeluttehaya) ve O’nun aline ve ashabına olsun.

Allah yolunda kardeşim ve Allah rızası için sevenim olan Şeyh Hasan Efendi’ye –Allah (c.c) şimdiki halini ve akıbetini güzel eylesin feyz ve bereketini müminlerin üzerine bolca yağdırsın- talip olan kimselere nazarının tesirli olduğunu, onların kalplerine nurları yerleştirmeye ve kalplerindeki zulmetleri kaldırmaya güzel bir kudretle sahip olduğunu tecrübe ettikten sonra taliplere zikir ve teveccühü telkin etmesine ve Nakşibendi tarikatında irşad yapmasına icazet ve izin verdim.

Ben ancak, yüce silsiledeki Sadatlardan (ks) izin aldıktan, nebevi ve şer’i istihareleri yaptıktan sonra icazet veririm. Bu duruma göre velilerin yoluna sıkıca yapışmak isteyen herkes onun sohbetini ganimet ve fırsat bilsin.

Emrinden ve hizmetinden ayrılmayanlara, akıllı olanların akıllarının kuşatmadığı ve alimlerin ilimlerinin yetişmediği rütbelere nail olacağına kefil olurum. Kendisini Kur’an-ı Kerim’e ve Sünnet-i Seniyyeye sıkı bağlanmaya, kendisine tabi olanların akaidini ehl-i sünnetin görüşlerine göre düzeltmesini emir ve tavsiye ederim.ehli sünnet, zevk ve keşif ehli insanların ittifaklarına göre fırka-i naciyedir. Kur’an hafızlarına, fıkıh alimlerine ve fakirlere hürmet etmeni ve saygı göstermeni tavsiye ederim. Kalbinin selim olması nı, nefsinin başkalarını affedici, elinin mert, yüzünün güler olmasını, bağış yaparak eziyetleri def etmeni, tarikat kardeşlerinin hatalarını affetmeni, küçüklere ve büyüklere nasihat etmeni, dava ve husumeti terk etmeni, kimsenin elindekine tamah etmemeni ve ihtiyaçların temininde yalnız Allah’a itimat etmeni tavsiye ederim. Gerçekte kim Allah’a güvenip itimat ederse Allah onu boş çevirmez.

Kendiniz için kurtuluşu ancak doğrulukta ümid etmenizi, Allah’a vasıl olmayı bütün kainatın efendisi Hz. Muhammed (aleyhi ekmeluttehaya) Efendimize uymada görmenizi, kendinizi hiç kimseden daha efdal zannetmemenizi, hatta nefsinizi dahi görmemenizi tavsiye ederim.

Size haset ve koğuculuk yoluyla saldıranları Allah’a havale edin. Himmet ile onların şerlerini defetmeye kalkmayın. Zira bu Tarikat-ı Aliyye’nin Meşayih-i İzamından öyle erler vardır ki onların himmetleri karşısında dağlar parçalanır. Eğer onlar isteseler Allah-u Teala’nın kudretiyle fesadın kökünü kısa bir zamanda keserler.

Allah-u Teala, Efendimiz Nebi ve ümmi Muhammed’e (aleyhi ekmeluttehaya) aline ve ashabına, mahlukların adedince, kendisinin razı olacağı ölçüde, arşının ağırlığı ve kelimelerin miktarınca salat ve selam etsin.

Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.


http://www.maneviyat.com/forum/yazilar/ ... 17.30.html

Mektubat-ı Mevlâna Halid s.127,128,129 - Sey-Tac Yayınları 2000 - Müellif Es'ad Sahib - Yayına Haz. Dr Dilaver SELVİ, Kemal YILDIZ


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mektubat-ı Mevlâna Halid-i Bağdadî (k.s.)
MesajGönderilme zamanı: 27.11.10, 18:52 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 07.01.09, 17:30
Mesajlar: 99
36. MEKTUP

Allah sırrını yüceltsin, Mevlana Halid (ks) bu mektubu; halifesi alim, fazıl, eğribozlu Ahmet Efendi’ye göndermiştir.

Alıntı:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

Belağat ve fesahatta meşhur kişilerin dillerinin saymaktan aciz kaldığı, Nebilerin ve velilerin akıllarının şaşırdığı hatta onların en kamillerinin hakkıyla yerine getiremeyeceklerini ikrar ettikleri gibi, Allah’a hamd etmekten aciz olduğumu itiraf ederim.

Salat-u selam Resullerin sonuncusu ve nebilerin sultanı (aleyhi ekmeluttehaya) üzerine ve hidayet yıldızları takva imamları olan aline ve ashabına olsun. Cenab-ı Hakk’ın abd-i acizi Halid der ki:

“Yüce kardeşim, şerefli ve şefkatli mevlamız el-Hac Ahmet Efendi’ye teveccüh yapmak, zikir telkin etmek ve Nakşibendi Tarikatını –(Allah bu tarikatın efendilerinin sırlarını yüceltsin. Bu tarikatın ehlini sünnet-i seniyyeye uymaya muvaffak kılsın.)- talep edenler isteklerini yerine getirmek için icazet verdim.”

Her şeyi tamamen şeriat olan, kıyamet gününde kurtuluş ve Mevla’nın rızasını kazanmaya en yüce vesile olan, tarikat-ı aliyyenin aslına muhalefet etmediği müddetçe yukarıda adı geçen (Ahmed Efendi (ks)) söylediğim şeyler hususunda izinlidir. Şeriatın azimetlerine yapışmaktan ibaret olan tarikatın kurallarına bütün işlerinde bağlı kaldığı, devamlı olarak Allah’ın (c.c) kendisini kontrol ettiğini unutmadığı, kendi nefsinin kusurlarını gördüğü, şehvetlere dalmaktan yüz çevirdiği, taat ve ibadetlerdeki gevşeklikten uzak kaldığı ve aldanış yeri olan dünyadan yüz çevirdiği sürece izinlidir.

Dolayısıyla onun reddi benim reddimdir. Onu kabul beni kabuldür. Onun eli benim elimdir. Onun yardımı benim yardımımdır. Sizleri ve onu varlığınızı yok etmeye, taat ve ibadete takat ve kuvvet harcamaya, gerek Allah (c.c) ile gerek başkaları ile olsun sözünüzü yerine getirmeye, yanınızda olanlara kanaat etmeye, bütün mühim işlerinizde Mahbub ve Müheymin olan Allah’a tam tevekkül etmeye, naciye olarak vazedilen parlak ehl-i hak fırkasının görüşlerine uygun olarak itikat konularını tashih etmeye, Ashab-ı Kiram’ın hidayet yollarına sıkıca tutunmaya ve bağlanmaya, onların aralarındaki münakaşaya dalmamaya ve hüsnü zan etmeye davet ediyorum.

Ashab-ı Kiram (r.a) ümmete hidayet vesilesi olmuştur. Kitap ve sünneti rivayet edip, bize yetiştirmişlerdir. Onları zedeleyen kimse dinini zedelemiş olur. Bundan başka söyleyeceğim bir şey yoktur. Allah (c.c)’dan dünya ve ahirette afiyet talep ederim.

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.



http://www.maneviyat.com/forum/yazilar/ ... 17.30.html

Mektubat-ı Mevlâna Halid s.127,128,129 - Sey-Tac Yayınları 2000 - Müellif Es'ad Sahib - Yayına Haz. Dr Dilaver SELVİ, Kemal YILDIZ


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mektubat-ı Mevlâna Halid-i Bağdadî (k.s.)
MesajGönderilme zamanı: 03.12.10, 17:14 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 07.01.09, 17:30
Mesajlar: 99
37. MEKTUP

Mevlana Halid (ks) bu mektubu; kardeşi, halifesi Şeyh Mahmud Sahib el-Osmani (ks)’ye Nakşibendi ve Kadiri tarikatlarında icazet olarak göndermiştir.

Alıntı:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

Hamd, sevdiklerinin letaiflerine ef’al, esma selbi ve subuti sıfatlarıyla, keyfiyet ve kemiyetten münezzeh ve mukaddes olan zat-ı ehadiyyeti ile tecelli eden Allah’a mahsustur.

Mevla (c.c) sevdiklerinin letaiflerini; alem-i halktan olan kötü sıfatlardan, beşeri bulanıklıklardan tezkiye ve tasfiye etmiştir. Seçtiği kulların ruhaniyyetini, aşkın ateşi ve tecelliyatının nurlarıyla, mutlak vahdetin şuhudundaki cemalin müşahadesine çıkarmıştır.

Onlara kesretteki vahdeti, vahdetteki kesreti basiret gözüyle göstermiştir. Kadim ve ezeli kelamında onlar hakkında şöyle buyurmuştur;

“Allah’ın veli kullarına korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar. Onlar o kimselerdir ki dünyada iken iman ederek Allah’ın (azabından) korkarlardı. Dünya ve ahire hayatında onlar müjdeler vardır.” (Yunus,62)

Ayrıca; “Kim ki Allah için kırk gün ibadetinde ihlaslı davranırsa hikmetli sözler kalbinden çıkıp diline gelir.” (Münavi, Feyzu’l Kadir, VI,43,Had. No:2542) hadis-i şerifini buyuranEfendimiz Mevlamız Hz. Muhammed’e (aleyhi ekmeluttehaya) ve mahlukların en hayırlıları, halkı Allah’a çağıran,Ehadiyet güneşinin ve Allah’a yakınlığın tanınmasına hidayet vesilesi olan al ve ashabına salat ve selam olsun. İlimlerin en büyüğü ve Allah nezdinde en şereflisinin batın ilmi olduğu bir hakikattir. İnsan bu ilimle çirkin ve kötü sıfatlardan temizlenir. Kişinin kabiliyetine göre kurtarıcı ve güzel ahlakla ölmeden evvel ölmesi bu ilim sayesindedir.

Şeriat ilminin, şeriat ağacından peyda olan tarikat dallarının yeşillenmesi, marifet yapraklarıyla bezenmesi, hakikat-i Mahmudiyyenin mahbubiyetinin meyvesinin hasıl olması batın ilmiyledir. “Her ilmin şerefi o ilmin sayesinde bilinenlerin şerefinden kaynaklanır.” Sözü gerçekleşmiş bir hakikattır.

Bu hak ve gerçek icazete bakanlar şunları bilsin: Öz kardeşim, güvenilir kuvvetim, şerefli alim, fazıl, abid, mücahid, kamil, devamlı Allah’ı murakabe eden, efendi, kalbimin sevinci, gözümün ferahı, Şeyh Mahmud Sahib –(Allah (c.c) elini tutsun ve medediyle ona yardım eylesin)- benim yanımda Tarikat-ı Aliye-i Nakşibendiye-i Müceddidiyede ve güvenilir kulb olan Kadiriye Tarikatında-(Allah (c.c) her iki tarikatın yüce sırlarını mukaddes eylesin)- seyr ü süluk yaptı. Neticede emir aleminden olan letaifleri Allah zikriyle temizlendi. Allah’ın (c.c) efal, esma, selbive subuti sıfatlarının tecelliyatının nurlarıyla ve keyfiyet ve kemiyetten münezzeh olan mukaddes zatının tecelliyatıyla bu hal hasıl oldu. Kendisine ledün ilmiyle birlikte batını ilim verildi.

Alem-i halktan olan dört unsurun letaifleri ve nefis latifesi, manevi hastalıklardan ve beşeri bulanıklıklardan temizlendi. Tarikattaki makamların mertebelerini tanıdı. Kendisine müridlere zikir telkin etmesine, irşad talep edenlere süluk yaptırmaya, tarikattaki hatmelerin bütün çeşitlerini okumaya, Kuran-ı Kerim’i, delail-i hayratı ve evradı okumaya icazet ve izin verdim. Özellikle “Aliyyet’ül-Ektar ve Seyf’ül-Bettar fi’s-Salati’n Nebiyi ve’l Muhtar” ismindeki virdimde de izin verdim.

Her şeyi ve edebiyle şeriat olan, kıyamet günündeki kurtuluşa, Mevlanın rızasına nail olmaya ve yücelmeye vesile olan, şeriattaki azimetleri yerine getirmekten ibaret olarak kabul edilen tarikatın usul ve kurallarına muhalefet etmediği müddetçe yukarıda adı geçen hususlarda izinlidir. Kendisine, devamlı Allah-u Teala’ya dalmaktan ve taattaki tembellikten yüz çevirmek, aldatma yeri olan dünyadan uzak kalmak şartıyla izin verdim. Onun reddi benim reddim, onun kabulü benim kabulümdür. Onun eli benim elimdir, mededi benim mededimdir.

Kendisine vücudunu nefyederek ibadet ve taatlarda bütün gücünü harcamayı, verdiği sözleri yerine getirmeyi, elinde olanla kanaat etmeyi, bütün mühim işlerinde mahbub ve müheymin olan Allah (c.c)‘a tam tevekkülle parlak, yüce fırka-i naciye olduğuna ittifak edilen,ehl-i hakkın görüşlerine göre akaidini düzeltmeyi, sıkıca sahabe-i kiramın hidayetine tutunmayı, onların aralarında meydana gelen kavga ve ihtilaflara dalmaktan sakınmayı ve sahabe-i kiramın ümmetin hidayet rehberleri olmalarından ve Kitab ile sünneti bize nakletmelerinden dolayı haklarında hüs-ü zan etmeyi tavsiye ederim. İrşad ehli gördüğü kişileri seyr-ü süluka tabi tutarak, rütbe ve makamları tanıttıktan sonra istediği ve dilediği yerde icazet vermek için kendisine izin ve icazet verdim.

Hakikatte şeyhlerin icazetleri ebedi bir nimet ve saltanatı kalıcı olan bir devlettir. Kim onların emrine imtisal ederse hidayet bulur, kim onlara muhalefet ederse dalalete gider, helak olur.

Cenab-ı Allah kendisine Tevfik ihsan eylesin, onu Şeyhlere (ks) ihtilaf etmekten muhafaza eylesin.muttaki kimselere imam, taliplere faydalı nur kılsın. Kendisinden ricam;bu fakir abd-i acize hidayet yolunda tam muvaffak olmak ve hüsnü hatime ile ruhumu teslim etmem için duadan unutmamasıdır.



http://www.maneviyat.com/forum/yazilar/ ... 17.30.html

Mektubat-ı Mevlâna Halid s.127,128,129 - Sey-Tac Yayınları 2000 - Müellif Es'ad Sahib - Yayına Haz. Dr Dilaver SELVİ, Kemal YILDIZ



***

38. MEKTUP

Kitabın aslında bu mektup mevcut değildir.


39. MEKTUP

Mevlana Halid (ks) bu mektubu; öz kardeşi Şeyh Mahmud Sahib’e (ks) teveccühte okunması için göndermiştir. Tarikat-ı Nakşibendiyye silsilesindeki ehlullahın isimlerini zikretmektedir.


40. MEKTUP

Mevlana Halid (ks) bu mektubu; 39 mektupta adı geçen öz kardeşine göndermiştir. Yüce Kadiriye Tarikatının erleri hakkındadır.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mektubat-ı Mevlâna Halid-i Bağdadî (k.s.)
MesajGönderilme zamanı: 13.12.10, 17:36 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 07.01.09, 17:30
Mesajlar: 99
41. MEKTUP

Mevlana Halid (ks) bu mektubu; muhlisi, Şeyh İbrahim Efendi’ye Hatme-i Hacegan yapmasına izin vermek için göndermiştir.

Alıntı:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

Hamd Allah’a mahsustur. O bize kafidir. Selam Allah’ın marifet için seçtiği kullar üzerine olsun.

Zelil, hakir gayet miskin ve fakir kul Halid en-Nakşibendi el-Müceddidi der ki; Tarikatın muhlisi ve hakikat ehlinin muhibbi İbrahim Efendi’ye Hatme-i Hacegan için izin verdim. Ehlinin yanında ve bilinen şartlara riayet ederek haram yemekten ve batıl sözlerden sakınman, insanlar uykuda iken Rabb-i Teala’ya münacat için kalkman, büyük günahlara cesaret eden kimseleri özellikle –Allah bizleri ve sizleri korusun- içkiye devam edenleri doğru bir tevbe ile tevbe etmeden hatme halkasına oturmalarına müsaade etmemen, benim, Sadat-ı Kiramın ve Melaike-i Kiramın ruhaniyetlerinin hatme halkasında hazır bulunduklarını tasavvur etmen şartıyla izinlisin.

Aşağıda yazıldığı gibi İslam sultanının nusretine, şeref, hizmet ve devletin kıyamete kadar devam etmesine hatmeden sonra dua et. Bu değersiz fakire de taat ve ibadette muvaffak olması, amelini ihlasla yapması, dini ilimleri yayması, nefsin, insin ve cinin şerrinden korunması ve hüsn-ü hatimem için dua etmelisin.

Sultan için yapılacak dua:

Allahım büyük himmet sahibi olan sultanımızı muhafaza eyle. Onu gaybın askerleriyle teyid eyle. İslam dinini muhafaza etmeye yardım eyle. Günler devam ettiği müddetçe ehlinden ona halef olabilecek kimseleri payidar eyle.

Karada denizde askerlerimizi galip eyle. Vezirlerini, yardımcılarını ve elçilerini ıslah eyle. Sultanımızı ve yardımcılarını, beldelerin imarına ve kulların rahatına sebep kıl, onlarla sünnet-i seniyyeyi ihya ettir. Parlak ve açık nebevi şeriatın alametlerini onlarla yücelt. Sultanın düşmanı dinin düşmanı olduğundan düşmanlardan yardımını kes ve onları rezil rüsvay et.

Dinden çıkan ve emrinden uzaklaşanları helak eyle; köklerini kurut. Hayatta olanları helak olanlara ilhak eyle. Selamet ve afiyeti üzerimize, hacılara, savaşanlar, düşmana karşı hazır kıta gibi bekleyenlere, misafir olanlara, karada ve denizde Hz. Muhammed’in (aleyhi ekmeluttehaya) ümmetine takdir eyle.

Allah’ın salat ve selamı Peygamberimize al ve ashabına olsun.

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.


http://www.maneviyat.com/forum/yazilar/ ... 17.30.html

Mektubat-ı Mevlâna Halid s.127,128,129 - Sey-Tac Yayınları 2000 - Müellif Es'ad Sahib - Yayına Haz. Dr Dilaver SELVİ, Kemal YILDIZ


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mektubat-ı Mevlâna Halid-i Bağdadî (k.s.)
MesajGönderilme zamanı: 15.12.10, 14:29 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 07.01.09, 17:30
Mesajlar: 99
42. MEKTUP

Mevlana Halid’in (ks) bu mektubu Behçetüs-Seniyye adındaki kitapta bulunmaktadır. Kitabın yazarı Şeyh Muhammed bin Abdullah Hani’ye (ks) icazet göndermiştir.

Alıntı:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

Hamd ve kerem sahibi ve bol hibe eden Allah’a mahsustur. Salat ü selam kendisine hikmet ve açık konuşma verilen efendimiz, senedimiz, sığınağımız Muhammed (aleyhi ekmeluttehaya)’nın üzerine , aline, ashabına ve kıyamet gününe kadar kendisine tabi olanlara olsun.

Allah (c.c) yolunda kardeşim olan Muhammed bin Abdullah Hani’ye (ks) teveccüh yapması, Nakşibendi tarikat-ı aliyesine –Allah bu parlak tarikatın ehlinin sırlarını mukaddes eylesin.- göre irşad ve zikir telkin etmesine icazet ve izin verdim.

Şer’i istihareyi yapmadan ve temiz silsiledeki Sadat-ı Kiram’ın (ks) ruhlarından izin almadan icazet vermedim. Kendisine gizli ve aşikar takva üzere olmayı, nerede olursa olsun imkan dahilinde emr-i bil maruf nehy-i anil münkeri yerine getirmeyi, kurtuluşun ancak doğrulukta ve seyidimiz ve bütün mahlukların seyidi Muhammed Mustafa’nın (aleyhi ekmeluttehaya) ittibaında görmeyi tavsiye ederim.

Allah’ın salat ve selamı her vakit Efendimizin üzerine, aline, ashabına ve güzelce onlara tabi olanlara olsun.

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.


http://www.maneviyat.com/forum/yazilar/ ... 17.30.html

Mektubat-ı Mevlâna Halid s.127,128,129 - Sey-Tac Yayınları 2000 - Müellif Es'ad Sahib - Yayına Haz. Dr Dilaver SELVİ, Kemal YILDIZ


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mektubat-ı Mevlâna Halid-i Bağdadî (k.s.)
MesajGönderilme zamanı: 15.12.10, 14:35 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 07.01.09, 17:30
Mesajlar: 99
43. MEKTUP

Allah (c.c) onun nurlu ve bereketli feyizlerinden üzerimize yağdırsın. Mevlana Halid (ks) bu mektubu; allame fazıl, Basra kadısı Seyyid Abdulkadir Haydari Efendi’ye göndermiştir.

Alıntı:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla..

Allah için kardeşim mübarek Haydariye şeceresinin bir dalı Seyyid Abdulkadir’e sonsuz selamlarımı iletirim. Fakirler hakkındaki ihlas dolu muhabbeti ve velilerin manevi kucağındaki terbiyesi daimi olsun.

Selim olan zatınızın sıhhatini bildiren, vehhabiye fırkasının zayıfladığını ve bizim haberlerimizin yüce eşiğinize ulaştığını müjdeleyen mektubunuz bize geldi. Mektubunuzda ehliyetinizi ve ihlasınızı haber veren alametler var. Allah (c.c) sizleri dünya ve ahirette en hayırlı mükafatlarla mükafatlandırsın. Hatemü’l Enbiya (aleyhi ekmeluttehaya)’nın parlak alinin ve ashabının
(radıyallahu anh) yüzü suyu hürmetine sizleri seçtiği halis kulların zümresiyle haşr eylesin.

Haberlerimizin uzun zamandır kesildiğini ve hacla ilgili dilekçenizle birlikte gönderdiğiniz mektuplarınızın cevabını veremediğimizden şikayet ediyorsunuz evvela o mektup bize gelmedi.

Saniyen; tarikat sadatı (ks)’nın keşif ve hakikat ehlinin ileri gelenlerinin işaretleriyle, şerefli annemizin ziyareti için Bağdat’tan Süleymaniye tarafına gittim. Beraberimizde birçok sevenimiz de geldi onlardan biri senin kardeşin muhlis müridimiz Molla Ubeydullah Efendi’dir.

Köyümüze ulaştıktan bir müddet sonra; Süleymaniye valisi, kendisinden ve babasından fakirler hakkında önceden sadır olan bazı uygunsuz davranışlarından daolayı özür dilemek için Süleymaniye kadısı ve bir takım muteber kimseleri bize göndermek suretiyle bizi isteyeceğini haber aldım. Derhal Sine’ye bağlı orman arazisine gittik.

Burada kardeşin Molla Ubeydullah’a sıla-i rahim akraba ve ihvanın ziyareti için Mavran’a gitmesini emrettik. Sıcaklar geçtikten sonra Allah (cc)’ın izniyle Medinetü’s-Selam’a döneceğiz.

Bu yazdıklarımın içerisinde, kardeşiniz Molla Ubeydullah’ın az mektup göndermesindeki kusurundan dolayı özür dilemesi de dahildir. Özür kerem sahibi kişilerin yanında makbuldür.

Bir diğer sebep; bazı zaman peyda olan batıni hallerin bu fakiri bütün zahiri edeplerden uzaklaştırıp dünya işlerinden alıkoymasıdır. Nadiren de olsa bir mektubunuz cevapsız kalsa veya cevabı gecikse zatınıza iltifat etmediğimizden veya güzel hitabınıza az değer vermemizden dolayı değildir.

Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh.



http://www.maneviyat.com/forum/yazilar/ ... 17.45.html

Mektubat-ı Mevlâna Halid s.127,128,129 - Sey-Tac Yayınları 2000 - Müellif Es'ad Sahib - Yayına Haz. Dr Dilaver SELVİ, Kemal YILDIZ

***


En son halidi tarafından 30.12.10, 09:36 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 83 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ... 9  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye