Yabancı sanmayın beni, ben de bu köydenim Sizin köyünüzde, kendi evimi arıyorum Düşman değilim, her ne kadar düşman gibi görseniz de Aslım Türktür, gerçi Hindçe söylüyorum
*** Ben Türküm, aklım iyi, Türkçe silah kuşanmışım Şehire indim ve söyledim: “Ey büyükler !.. Selamun aleykum…
***
Ben kendimden geçmişim, sen de geçtin kendinden, eve kim götürecek bizi? Sana o kadar çok söyledim ki, az iç diye, iki-üç kadeh içesin diye Şehirde hiç kimseyi ayık bulamıyorum Herkes birbirinden beter, deliler gibi aklı karışmış
Ey can meyhaneye meşk sohbetine gel ki, ta cânın lezzetini göresin Canân’ın sohbeti olmayan bir yerde, Cân ne kadar hoş olabilir ki…
***
Sordum: “Neredensin, nereli oluyorsun?” diye; gururlu bir şekilde: “Yarımız Türkistan’dan yarımız Fergana’dan” diye cevapladı . Yarımız su ve çamurdan, yarımız can ve yürekten Yarımız suyun kenarından, yarımız ise hep inci tanesidir…
Ey Tebrizli Şemseddin halktan neden kaçarsın? Artık kapıları sonuna kadar açmış, baygın bakışlarla bir fitne olmuşsun.
Mevlâna Celâleddin-i Belhî Rûmî
(Divân-ı Kebir'den...)
|