sufiforum.com
http://www.sufiforum.com/

Nakşibendi Hakkani Hakkında
http://www.sufiforum.com/viewtopic.php?f=48&t=5677
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Yazar:  HAQQanî [ 18.04.11, 20:23 ]
Mesaj Başlığı:  Re: Nakşibendi Hakkani Hakkında

Bahsedilen sembol "mühr-i Süleyman" (Süleyman Mührü) diye bilinir.

"Davud Yıldızı" da denir.

İsrail bayrağından önce İslam sanatında çokça kullanılırdı.

Artık İsrail bayrağı ile özdeşlediğinden kullanmaktan sakınmak -tenzihen- gerekir.

Ayrıntılı bilgi için google araştırması tavsiye edilir.

***
MÜHR-İ SÜLEYMAN

” Terim aslen Mühr-i Süleyman’dır. Ancak Türkçe’deki ses uyumuna göre dile geçerken değişmiştir. Diğer bir deyişi de Hatem-i Süleyman’dır. İngilizce ‘Seal of David’, ‘Star of David’, ‘Davis’s Sheald’ ‘Magen David’ isimleriyle anılır. Çünkü Batı dünyasında bildiğimiz çift üçgenin kesişimi olan Mühr-ü Süleyman aslında 5 kollu bir yıldızdır. 6 kollu yıldız babası olan Davud peygamberin kullandığı semboldür.”
Prof. Dr. Nusret Çam / Ankara İlahiyat Fakültesi


Mühr-i Süleyman’ın üzerindeki altı kollu yıldız motifinin daha tunç devrinden itibaren Ortadoğu coğrafyasında sıklıkla kullanıldığı arkeolojik kalıntılardan bilinmektedir. Keza Roma, İbrani, Asur, Bizans gibi eski medeniyetlerden kalan eserler üzerinde de göze çarpmaktadır. Eski Türklerin kullandığı on iki hayvanlı takvimde de bu yıldızı görürüz. Mitolojik zamanlardan itibaren bereket ve güç sembolü sayıldığı, pagan toplumlarda da kutsal kabul edildiği bilinmektedir. Ona her devirde atfedilen anlam da bu yüzden değişip durmuştur. Altı yön, matematikte ilk mükemmel sayı, dünyanın altı günde yaratılışı, bereket ve bolluğun özü vs. bunlardan. Şer güçlerden korunmak için tılsım oluşu ise pek yaygın.

Hıristiyan ve Yahudiler arasında mühr-i Süleyman’a “Davud Yıldızı” denilmektedir. Onlar altıgen mührün üzerindeki yıldızın her bir köşesinde sıra ile İbrahim, İshak, Yakup, Musa, Harun ve Davud isimlerinin yazılı olduğuna inanırlar. Bugünkü İsrail devletinin bayrağı üzerinde de hexagram bulunmasının sebebi budur.

Mühr-i Süleyman’ın önemi Yahudilerce bir amblem olarak kullanılmaya başladıktan sonra artmıştır. Mührün, İlahî himayeyi sembolize ettiğine inanan Yahudiler sonraki dönemlerde bu şekli sancak ve flamalara, muskalara nakşetmişler, büyücülük tılsımı olarak sıklıkla kullanmaya başlamışlar, zamanla ona kudsiyet atfedilmiş ve özellikle dinî ikbal uğrunda kullanmışlardır.

Resim

Mühr-i Süleyman, İslam tezyini sanatlarının metal, ahşap, mimari, dokuma gibi pek çok dalında da nakış amaçlı kullanılmıştır. Birinin tepesi diğerinin tabanına geçirilmiş iki eşkenar üçgenin figüratif birleşimindeki kontrast, özellikle yapı süslemelerinin göbek motifi olarak çok cazip görülmüştür. Mühr-i Süleyman’ın bulunduğu yere şeytanın giremediğine dair halk inancından dolayı da taş, ağaç, cam, kağıt vb. satıhlarda merkezî motif niyetine kullanılmıştır. Yine bu inanıştan dolayı cami, tekke vb. mekanların kubbe veya tavan nakışlarında yahut mühr-i Süleyman desenleri bulunur. Anadolu Selçukluları, Artukoğulları ve İlhanlıların eserlerinde bilhassa kubbelerin kilit taşlarında sık rastlanır. Osmanlılarda ise başta hamam kubbe delikleri olmak üzere mezar taşları, cami tezyinatları, anıtlar ve kemer kilit taşlarıyla çini, seramik gibi mimariyi ilgilendiren hususlarda şeytanı uzaklaştırma amacıyla; mutfak eşyalarında, çeşmelerde, sebillerde zehirlenmeye karşı tılsım niyetine; serpuş, tolga vb. başlıklarda güç sembolü olarak; giyim eşyaları ve takılarda hırz ve vefk olsun diye kullanılmıştır. Nitekim Barbaros Hayreddin Paşa’nın, rüzgara hükmedebilmek maksadıyla sancağına mühr-i Süleyman motifi nakşettirmesi bu geleneğin bir neticesidir. Aynı motif Ön Türk devletlerinin sancaklarında da kullanılmıştır.

Ön Türk Tarihinde iç içe geçmiş iki üçgenden oluşan bu altıgen yıldızın ‘‘Yaratan ve yaratılan’’ı ifade ettiği belirtilmektedir. Ön Türk boylarında bu yıldız ‘‘Temur Kazık’’ yani Kuzey yıldızını simgelemektedir. Daha sonra bu yıldızın adı, bazı Türk boylarınca ‘‘Çolpan Yıldızı’’ olarak adlandırılmıştır. Çolpan Yıldızı, tüm Türk boylarınca, Yaradan Tanrı’nın bir lütfu ve kendilerinin yıl göstericisi olarak kabul edilmiş ve ‘‘Temuk Kazık’’ yani kırmızı renkli sabit yıldız olarak isimlendirmişlerdir.

Resim

Barbaros Hayrettin Paşa’nın Sancağı

Hazineleri dillere destan olan 3 semavi dinde de ismi haşmetle birlikte anılan biridir Hz. Süleyman. Hem Tevratta hem Kuran-ı Kerim de hikayeleri ve hayatıyla saltanatı anlatılır.

Tanrı tarafından Hz. Süleyman’a rüzgar, cinler, akarsu gibi akan metaller, kuşlar ve insanlardan oluşan ordular tahsis edilir. Rüzgara binip günler sürecek yollara hızla varır. Kuşları görevlendirerek düşman sahasına keşfe gönderir. Cinlerin esrarengiz görünmez ve anlaşılmaz yetileriyle devasa saraylar, kaldırılması imkansız dev sanat eserleri, binalar ve dalgıçların çıkardığı malzemelerden takılar akla gelecek bin bir güzel şey yaptırır. Dünyayı imar ederken güzelliği ve adaleti kurar.

Süleyman efsanesini doruğa çıkaran yüzüktür. Her ne kadar dini kaynaklar bunu bu şekilde aktarmasa da gizem perdesi altında Tanrı’nın kendisine bir yüzük hediye ettiği söylenir.

Bu öyle bir yüzüktür ki sayılı kişi ve meleklerin bildiği Tanrı’nın gizli ismini (İsmi Azam duası) saklar. Tanrının bilinmeyen adı yaratma ve hükmetme özellikleri içerir. Elbette bu tür bir efsane güç düşkünü insanların başını döndürmeye yeter de artar bile. Kimi bilgilere göre Adem’in taşıdığı bir yüzüktür ve cennetten çıkarılırken onu Arşta bırakmıştır. Cebrail daha sonra bu yüzüğü Tanrı’nın isteğiyle Hz. Süleyman’a getirmiştir.

Kelime manasıyla Süleyman’ın mührü anlamına gelen mührün şekli aslında kesin değildir. Belli bir tarihten sonra kabul edilmiş olan ve şimdi İsrail bayrağında yer alan sembol İslam dünyasında da yüzlerce yıl kutsal olarak kabul edilmiş cami medrese ve geçitlerde mezarlıklarda yüzüklerde padişahların gömleklerinde tılsım olarak yerini almıştır. Daha sonraları ise farklılık yaratmak için sembol bazen doksan derece çevrilerek kullanılmıştır.

Batı dünyası bazen büyü kitaplarında bazen noterlik işareti olarak, basımevi markası sonraları bir çok akımın sembolü olmuştur.

Süleyman Peygamber’in yüzükle olan ilgisi onun bir imtihandan geçişi şeklinde ele alınır. Yokluğunda bir cariyesine emanet ettiği yüzük mührü bir cin onun görünümünü alarak ele geçirir. Yokluğunda pek çok fitne fesat hazırlar örneğin tahtına büyü kitapları koyar ve iftira atar. Oysa Hz. Süleyman yüzüğün yokluğunda kendine dönecek ve gücünün kaynağı olan asıl çekirdeğini özünü bulacaktır. Kuran bu konuya atfen şöyle der.

“Süleyman’ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular. Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı.” Bakara Suresi / 102

Ayrıca Neml suresi’nde Süleyman Peygamberin gelişini duyan karınca beyinin kendi halkına seslenişi efsanevi Seba Melikesi’nin tahtının göz açıp kapayana dek ışınlanışı ve olağanüstü pek çok şey anlatılır.

Karınca vadisine geldiklerinde bir karınca şöyle seslendi: “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süleyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler.”Neml / 18

“Kendinde Kitap’tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: “Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar getiririm.” Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: “Rabbimin lütfundandır bu. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor. Esasında, şükreden, kendisi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim Ganî’dir, cömerttir.” Neml / 40

“Onlar Süleyman için, mihraplardan/kalelerden, heykellerden, havuzlar gibi çanaklardan, yerinden kaldırılamaz kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davûd ailesi, şükür olarak iş yapın! Kullarım içinden şükredenler o kadar az ki! “Sebe / 13

“Sonunda, Süleyman için ölüm hükmünü verdiğimizde, onun ölümünü, değneğini yiyen dâbbetül arzdan/ağaç kurtçuğundan başkası onlara göstermedi. Süleyman yere yığılınca, açıkça anlaşıldı ki, eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı, o alçaltıcı azap içinde bekleyip durmazlardı.”Sebe / 14

Günümüzde kabul gören sembol göğün ve yerin birleşimini gösterir. İki üçgenin biri göğe biri yere dönüktür. Sembol bir yönüyle insan varlığının maddi bedenini ve ruhunu, bundan oluşan bütünü, bir yandansa dişil ve eril prensipleri, maddi ve manevi değerlerin bütünlüğünü gösterir. Doğunun Yin ve Yang’ına benzer bir semboldür. Dünyaya giriş ve çıkış noktalarını temsil eder.

Özellikle Selçuklu dönemi paralarında ve eserlerinde sıkça kullanılan altı köşeli yıldız, artık günümüzün gerilimli siyasi ve kültürel gelişmesinde, İslam Dünyasınca terk edilmiş Yahudiliğin ve Masonluğun sembolü haline gelmiştir.

“Ne derisem buyruğum yürür, elümde ferman dutaram
Ne idersem hükmüm revan, çün hükm-i sultan dutarım.

İns ile bu cinn ü peri, divler benüm hükmümdedür
Tahtum benim yil götürür, mühr-i Süleyman dutarım.

İblis ü Âdem kim olur, ya aza yahut azdura
Cümle benem eyü yavuz, kamusun benden dutaram.”

Yunus Emre


KAYNAK: http://sanattarihi.net/forum/index.php?topic=452.0

1. sayfa (Toplam 1 sayfa) Tüm zamanlar UTC + 2 saat
Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group
http://www.phpbb.com/