Adalet
Bakana göre değişir adalet… Sonsuz seçenekler içinde değil, ata eyer takar gibi tek yöne bakarak adalet yorumlamamalı.
Fakir birisi zengine bakar, “ Bu ne ya! Villalar, lüks evler, yatlar… Ne isterse alabiliyor. Ben ise soğan ekmek, o da bulursam!” Eğer meseleye para yönünden bakarsak, bu doğru. Adaletsizlik diz boyu. Ama yaşam bir tek para değil ki… insanlar, sağlıklı mı, çocuk sahibi mi, huzurlu mu, geceleri rahat uyuyor mu…? Belki fakir parasızdır ama bu sayılanlara sahiptir. Eğer sağlıksızsan ne kadar paran olsa harcayıp yiyebilir misin? Paranı korumak için harcayamayan kimileri fakirden daha fakir yaşamaz mı?
Makam sahibi olmamış memur, üstünde hızla ilerleyen, üstelik genç birine bakarak, “ Adamın ne torpilleri var, nerelere geldi, ne şaşaalı yaşıyor. Yurt dışında gitmedik yer bırakmadı, bana baksana, bir yurt dışı bile göremedim, benim kimliğim bile olmadı, her özenerek geçti gitti ömrüm… “ diyebilir. Kim bilir zaman içinde bu hızla yükselen kişiye yolsuzluk davaları açılabilir, müşavir konumuna getirilip, hızla düşüşün acısını yaşayabilir, rüşvet aldı diye hapislerde çürüyebilir ve fazlası başına gelebilir. Bilmez ki, makam yükseldikçe bedel korkunçlaşır, hesap azar ve o küçük memurdan daha kötü bir yaşamı gelecekte tadabilir…
Mankene, futbolcuya, şarkıcıya özenen genç, “ Herkes peşinde adamın, nerede görünse tanınıyor, aşkları günlük, keyfine diyecek yok, beni kaç kişi biliyor ki, hele aşk, nerede… Neler bilirim ama dinleyen mi var ...” diyebilir! O şöhretler, kötü alışkanlıklar ve vizyonsuz geleceğe giderken bir bataklığa saplanmamışlar mı? Hızlı yükselişin ardında unutulmuşluğun bu ezikliği sonsuz mutsuz etmemiş mi? Hatta yaşamayı bile çok görmüşler de intihar edenler var! Ne sırlarını dökebilecekleri nede güvenecekleri kim olmuş ki yanlarında… Çokluğun içinde, yok olmamışlar mı? Bir iki arkadaş ya da sevenleri olsaydı neler feda edeceklerdi oysa!
Rahmetli Sakıp Sabancı çok zengindi. Ama evine geldiğinde özürlü çocuğunu gördükçe yaşam heyecanı sönerdi. O çocuğuna sağlık veremezdi paraları. Keza, şöhret yolunda çok azı ayakta kalabilmiş, hızlıca unutulmuş, çöplükte yemek arayana kadar seviyeyi düşürmüşler ya da kısa yoldan ölümü seçmişler. Ne makamlara gelmiş ve ardından kötü konuşulmayan bir kişi var mı? Şaibeler ve ahlaksız o kadar şeyler onlara yakıştırılmamış mı?
Adalet bence, insanın kendisine sunduğu bir nimettir. Başkası vermez. Oyuncaklarıyla mutlu olabilmektir. Kendi ruhunu ve bedenini yanlış yollara değil, bütünleştirici ve barışa sevk etmektir. Ruhsal isteklerin, bedensel isteklere uygun hale getirilmesidir. Buda ancak kişinin kendisini tanımasıyla mümkündür. Elbette dışarıyı seyretmekten kendimizi tanımaya fırsatımız kalırsa.
Bir hadiste bu ne güzel ifade edilmiş “ Başkalarının hata ve kusurlarıyla uğraşmayınız. Kendi hata ve kusurlarınıza bakınız. Göreceksiniz ki, onları düzeltmekten başkalarına bakmaya zaman bulamayacaksınız!”
Her canlı fıtratına uygun kaldırabileceği yüklerle yaşamaya mecbur sınavları vardır, tıpkı mühendislikte çıkanın girene oranı olan “Verim” gibi. Aldıklarımızı eksi verimlere götürecek bir yaşam modeli bizi çabucak yıpratır. Mümkün mertebe bu oranın “1” olmasına gayret etmeliyiz. Herkes kendi seçimleri ile bir hayatı yaşar ve sonuçları da kendini bağlar. Eğer adalet istiyorsak, kendimizi tanımalıyız ve tercihleri sabırla düşünecek geniş bir zaman bulmalıyız. Herkesin bizim gibi ama bize benzemeyen yükleri olduğunu düşünerek, çevremiz insanına yük olmamalıyız. Çünkü huzur tek başına yaşanmaz!
Saffet Kuramaz
|