Kostantiniyye ülkesinde bilgin bir rahip vardı. Mevlâna"nın ilmini, yumuşaklığını ve alçak gönüllüğünü işitmiş, ona âşık olmuştu. Mevlâna"yı görmek üzere Konya"ya geldi. Şehrin rahipleri onu karşılayıp ağırlamada bulundular. Bu doğru rahip, o hazretin ziyaretini rica etti. Tesadüfen yolda karşılaştılar.
Rahip üç defa Hudâvendigâr"a secde etti. Secdeden başını kaldırınca Mevlâna"nın da secdede oldu...ğunu görüyordu. Derler ki, Mevlâna hazretleri rahibin önünde otuz üç defa baş koydu, rahip feryat edip elbiselerini yırttı ve: "Ey dinin sultanı! Benim gibi zavallı ve kirli birine karşı gösterdiğin bu ne alçak gönüllülük ve kendini hor görmekliktir?" dedi. Mevlâna: " “Ne mutlu o kimseye ki Tanrı onu malla, güzellikle, şerefle ve saltanatla rızıklandırdı. O da bu malı ile cömertlik yaptı, güzelliği ile iffet sahibi, şerefi ile alçak gönüllü ve saltanatı ile adalet sahibi oldu.” hadisini buyuran sultanımızdır. Tanrı kullarına nasıl alçak gönüllülük göstermeyeyim ve niçin kendi küçüklüğümü belirtmeyeyim. Eğer bunu yapmazsam, neye ve kime yararım?" dedi.
"Tanrı yolunun güneşi olan ve nefsini zelil eden kimseye ne mutlu, dedi.
Onun kulluğu sultanlıktan iyidir, çünkü ben daha hayırlıyım sözü şeytanın ağzından çıkmış bir sözdür.” (Mesnevî, C. IV, s. 476/3344, 3342)
Bunun üzerine zavallı rahip derhâl arkadaşlarıyla birlikte iman getirerek mürit oldu ve fereci giydi. Mevlâna hazretleri mübarek medresesine geldiği vakit Sultan Veled ve arkadaşlara: "Bahâeddin, bugün zavallı bir rahip bizim alçak gönüllülüğümüzü elimizden kapmaya niyet etti, fakat Tanrı"nın uygulaması ve Peygamber efendimizin yardımı ile biz bu alçak gönüllülükle ona galip geldik. Çünkü o tevazu, küçüklük ve miskinlik Müslümanlara Hazret-i Musta-fa"dan kalmıştır."”
6 Eflâkî, age. C. I, s. 573-575.
Yazının tamamı:
http://akademik.semazen.net/author_arti ... hp?id=1175