Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 34 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: Mevlana ve Mevlevilik rant oldu!
MesajGönderilme zamanı: 10.04.10, 13:33 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 417
İslâm, insan tabiatında mevcud olan özellikleri reddetmeyip, onları mükemmel bir sûrette nizamlayan yüce dîndir. Pek çok bediî sanat gibi, mûsikî de insanoğlundaki fıtrî husûsiyetlerin tezâhür şekillerinden biridir.

Dolayısıyla onun da diğer husûsiyetler gibi ne tamâmen reddi ve ne de olduğu gibi kabulü mümkündür. Ancak insanda meydana getirdiği tesirler ve icrâ ediliş şekilleri düşünülerek hayır veya şerde kullanılmasına göre hüküm beyan edilebilir.

Bu konuyla ilgili olarak Bahâeddîn Nakşibend -kuddise sirruh-’un müridlerinden Hoca Misâfir şöyle der:

“–Hoca Bahâeddîn Hazretleri’nin hizmetindeydim ve mûsikîye düşkündüm. Birgün müridlerden birkaçıyla bir araya gelerek birtakım mûsikî âletleri bulup Hoca Hazretleri’nin meclislerinde mûsikî icrâ etmeyi ve böylelikle onun bu mevzûdaki fikirlerini öğrenmeyi düşündük ve öyle de yaptık. Hoca Hazretleri ise bize engel olmadılar ve şöyle buyurdular:

«Biz bu işi yapmayız; ama inkâr da etmeyiz!»”

Şâh-ı Nakşibend -kuddise sirruh-’un bu sözü, nefsâniyete dönüşmesi mümkün ve muhtemel olan bu sahada ihtiyatlı olmanın zarûretine işâret etmektedir.

Nitekim günümüzde, bu dengeyi koruyamayan kimi çevrelerin, tasavvufun özünden uzaklaşarak işi sadece mûsikîden ibâret gördükleri müşâhede edilmesi münâsebetiyle, bu konudaki hassâsiyetin ne kadar önemli olduğu, daha iyi anlaşılmaktadır.

Hazret-i Mevlânâ’nın hayatının “piştim ve yandım” devresinde daha çok müşâhede edilen vecd ve istiğrak hâli esnasında, sokaktan geçerken duyduğu kuyumcunun altını dövmesi gibi muhtelif seslerin âhengi bile ona Allah’ı hatırlatıyor ve cezbeye gelmesine sebep oluyordu. Bu hâl, onun yüksek ruhuna mahsus, engin derinlik, duyuş ve sırlardan neş’et eden bir keyfiyet olduğu için, Mevlânâ’nın ahenkli seslerle (mûsikî ile) ilgili bu meczûbiyeti, umûma misal teşkil etmez.

3.Dipnot, Dipnotlar Bölümü, Ab-ı Hayat Katreleri (Osman Nuri Topbaş Efendi)

---

Bu işin fetva kısmı olsa gerek. Özel sorulduğu zaman "dinlemeyin" buyurmuşlar.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mevlana ve Mevlevilik rant oldu!
MesajGönderilme zamanı: 10.04.10, 13:51 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
yukarda linkini verdiğim bayram hocanın oğluyla yapılan röportaj kaydında Bayram hocanın vaaza çıkmadan önce mehter marşı dinlediğini söylüyordu oğlu.
Ayrıca musikinin nakşi yolunda yasaklanması haramlığından değil belki sarhoşluğu artırdığından,olsa gerek.Altın silsilenin üstadlarından bir anekdot;
Anlatıldığına göre, Şeyh Seyfeddin(Muhammed Seyfeddin Serhindi (k.s.) bir gün evinde otururken komşuda çalınan bir ney sesi duyar. Ve nağmenin tesiriyle bayılıp düşer. Kolu feci bir şekilde incinir. Kendine geldiğinde der ki:

- Ney ve ilahi dinlemeyi terketmemden dolayı bazıları benim aşktan yana nasipsiz olduğumu sanıyorlar. Halbuki asıl nasipsiz, beni öyle sananlar. Çünkü aşık olan böyle yanık ve sûzişli ney sesini dinlemeye nasıl dayanabilir.

Yine bir gün coşkulu dervişlerinden biri, bir ney ve sema meclisine tesadüf eder. Ney ve semanın tesiriyle vecd ve cezbe içinde uçar gibi okunan ilahileri dinler. Kendisini iç dünyasının coşkusuna kaptırır. Fakat edebinden nara atıp ses çıkaramayınca oracıkta can verir. Bu dervişin durumu Şeyh Seyfeddin'e haber verildiğinde şunları söyler:

"Ney ve sema, duygulu gönüller ve hassas ruhlar için tehlikelidir. Ulemanın bu konuya cevaz vermedeki tereddüdünde şüphesiz bir hikmet vardır."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mevlana ve Mevlevilik rant oldu!
MesajGönderilme zamanı: 10.04.10, 14:40 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 09:14
Mesajlar: 764
Alıntı:
Valahi hayret bir itiraz ya.. ebu Hamza dostum, sen tarikat münkiri değilsin kardeşim: bu işin ortasını bulacağına illa reddine gidiyorsun olmaz böyle kardeşim.. biz seninle anlaşamayacaz..


hocam malesef anlaşamayacağız.

fakir bir başka konuda olsa gerek eğer ki ney caiz ise diye başlayan kısa bir yazım var idi.

ben ney denilen şu alete karşıyım zira şu zamanda tarikat adına çıkanların ekserisinin zahirdeki halleri şeriata uygun olmadığından nasıl ki asırlar öncesinden ekseri meşayıh raksa semaya dahi karşı duruş sergilemiş ise bazı sebeblerden ötürü o sebeblere kıyas ile fakirde kalben karşıyım.

** öylelerini görüyorum nakşiyim diye iddia sahibi olanların dahi cehri zikir yaptıklarını hatda ayakta raks etdiklerini hatda ve hatda rap tarzı ilahiler icra etdiklerini gördüm.ayrıca daha yeni okudum bazılarının da ney çaldıklarını öğrenmiş oluverdim.

ben bunları bu tarikat-ı aliyeden göremiyorum.red ediyorum.zira imam rabbani r.a tarikatına bunları sokanları zemmediyor.tehdit ediyor.!!!

aşk adlı eserinde ismail çetin efendi hazretleri ney i caiz gören meşayıhı kiramın bazı şartları ileri sürdüğünü kalame alıvermiş.bakıyorum da acaba hangi ney çalan sözde mevlevi cemaatler bunlara riayet ediyorlar.? Allah'u Alem.!! sülemi r.a gibi tasavvuf yolunun pirlerinden bir zatın kendi eserinde bazı cehri zikir erbabının delil aldığı bir hadis hakkında uydurmadır demesini kaale dahi almadan görmezden gelerek delil almışlar.sebeb neden.? aşırı bir şekilde husni zandan.!! bunun içinde rusuhi baba hazretleri de var.hem ben neden rusuhi babayı takmayayım kaale almamayım.ruhul furkan tefsirinde kendisinden nakiller var.

değerli hocam.ben seni Allah için çok seviyorum.her yazında diyorum ki yazan heyeman değil bayram hocam.öyle görüyorum.

değerli hocam : ben mesneviyi dahi efendi hazretleri gibi zatlardan okunmasını tercih ederim.öylede olması lazım.bu hususta bir başka meşayıhın sözü ile misal abidin paşa ve ya rusuhi efendinin sözleri ile efendi hazretlerinin sözü karşı karşıya gelse efendi hazretlerinin sözünü alır diğerlerini almam.eğer ki efendi ney insan-ı kamildir diyorsa efendi hazretleri gibi şeriatı kırk yaran bir zatın sözü efdaldir evladır diyorum.itikadım budur.bu sebeble ney in zahirini red ediyorum.ordaki ney kaval vesaire değil insanı kamildir diyorum.

hocam ben tarikatımda yolumda taassub içindeyim.zira imam rabbani büyüklerimiz bu halde idiler diyor ki besmele-i şerifi dahi cehren çekilmesine musade etmedirler diyorlar.yemek halinde iken hemde..!!!

gözüm gönlüm kalbim şeriatda ihtilaflı meselelerde dahi evla olanı tercih ediyor.ben burda şu forumda her şeyi yazamam çizemem.olurda telefonda ve ya reelde bazı şeyleri daha rahat izah edebilirim ve ya anlatabilirim.

vesselam..

_________________
Ehl-i Bidat-ı Red ve Tahkir Ediyoruz |


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mevlana ve Mevlevilik rant oldu!
MesajGönderilme zamanı: 12.04.10, 08:25 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.03.09, 09:49
Mesajlar: 311
Mevlevîlik de istismar edilmesin

Faruk Çakır


Yeni Asya

2010-04-12



Bir Mevlânâ dostunun; Hz. Mevlânâ ve Mevlevîlik üzerine yaptığı açıklamaları—üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen tazeliğini koruduğu için—dikkatinize sunmak istedik. Çünkü bu tesbitler, Hz. Mevlânâ’yı yanlış anlayan ve yanlış anlatmaya çalışanları ikaz mahiyetindeki tesbitlerdir. Hz. Mevlânâ hakkında herkesin doğruları bilmesinde fayda var.

Bahsettiğimiz Hz. Mevlânâ dostu hanımın ilk adı, Charmaine Angele Moo. Şimdiki ismiyle Şermin Barihudâ Tanrıkorur. Udî bestekâr, yazar, merhum Cinuçen Tanrıkorur’un hanımı. 1946 yılında Jamaika’da doğmuş. 1972-75 yılları arasında bir Amerika üniversitesinde doçent olarak görev yapmış. Daha sonra Türkiye’ye gelmiş ve 8 yıl Konya’da yaşamış. 1984-2000 yılları arasında Türkiye’deki bazı üniversitelerde öğretim üyeliği de yapan Barihudâ Tanrıkorur, Hz. Mevlânâ üzerine yaptığı çalışmalarla tanınıyor.

Tanrıkorur, Hz. Mevlânâ’yı tanıma safhasını anlatırken şöyle diyor: “(Amerika’da) 70’lerde bütün dinlerin iç anlamlarını arama eğilimi vardı. Ben de Mevleviliği inceliyordum. Ancak sonradan fark ettim ki, Mevlevî olduğunu söyleyenler Mevlânâ’yı İslâmdan koparıyorlar. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmiyeti birleştirerek ele alıyorlardı. (Mevleviliğin içinde) İslâmiyetin hiçbir ibadeti yoktu. Tanıştığım Mevlevî şeyhi bana doğruları anlattı. (...) Beni Türkiye’ye dâvet etti. Ve ben de 1976’da Türkiye’ye geldim.”

Barihudâ Tanrıkorur, eksik bilinmesine rağmen Mevleviliğin dünyada büyük ilgi görmesini ise şöyle izah ediyor: “Modernleşme süreci insanları hep maddiyatla meşgul eder hale getirdi. Doğu esasen manevî hayata daha çok önem verir. Fakat buralarda bile sanayileşme ve maddiyat ön plana çıkmıştır. Aile ve sosyal yardım zayıflamış, sevgi ortadan kalkmış. Ruha hitap eden şeylerle meşgul olmuyorlar. Bu boşluğu da Mesnevî ve Mevlevîlik iyi dolduruyor.” (Somuncu Baba Dergisi, sayı: 86 Aralık 2007)

Barihuda Tanrıkorur, unuttuğumuz bir bilgiden de bizi haberdar ediyor: “1926 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra Konya’daki merkez olan Mevlevî Dergâhı Konya’dan Halep’e taşınmış. Çelebilik makamı oraya geçtiği için böyle olmuş. Türkiye’de ancak 1960’dan itibaren Mevlevîlik bir parça ön plana çıkartılmış. Seksenlerde bile ben Vakıflar Genel Müdürlüğünden izin almakta çok güçlük çekiyordum.”

Tabiî ki Mevlevîliği derinlemesine araştırmış olan Barihuda Hanımın dertleri bitmiyor. “Sema”nın turizme malzeme edilmesine de itiraz ediyor: “Atletik vücutlu olan insanları üç ay eğittiler Semazen yaptılar. İmanı var mı, harama bulaşmış mı, Hazret-i Mevlânâ’yı tanıyor mu? Bunlara bakılmadı. (...) Sadece intisap eden kişilerin yapabileceği sema herkese açıldı ve istismara açık hale geldi. (...) Sema bitiyor akşam bir bakıyorlar ki, meyhanede barda içki içiliyor. Böyle hikâyeler var bir sürü.”

“Mevlevîliğin aslı nedir?” sorusunun cevabı da şöyle olmuş: “Mevlevîlik, İslâmiyete uygun olmayan hiçbir şeyi tasvip etmez. Kur’ân’ın ışığında ilerler. (...) Mevlânâ diyor ki, ‘Ben Peygamberimizin (asm) ayağının tozuyum. Kim bunun zıddı bir şey söylerse ben ondan dâvâcıyım.’”

Aslında bu anlatılanlar, hadiselere Risâle-i Nur gözlüğüyle bakanlar için yeni de sayılmaz. Çünkü Hz. Mevlânâ çağının müceddidiydi. Onu İslâmdan, Kur’ân’dan ve Hz. Muhammed’den (asm) ayrı düşünmek kabul edilebilir bir izah değil. Ama bu gerçeklerin bir ‘mühtedi’ tarafından dile getirilmiş olması ayrıca dikkat çekicidir. Barihudâ Hanıma bu yönüyle teşekkür borçluyuz.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 34 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye