Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 34 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: Mevlana ve Mevlevilik rant oldu!
MesajGönderilme zamanı: 10.04.10, 13:22 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 342
Valahi hayret bir itiraz ya.. ebu Hamza dostum, sen tarikat münkiri değilsin kardeşim: bu işin ortasını bulacağına illa reddine gidiyorsun olmaz böyle kardeşim.. biz seninle anlaşamayacaz.. bak şu anda elimde Feteva-i Ömeriyye (tasavvuf ve tarikatlarla alakalı fetvalar) namında bir kitap var meşayıh-ı Nakşiyyeden ömer Ziyauddin-i Dağıstanı hz.ne (ks) aid.. burada NEY (dinlemek üflemek meclisinde vecde gelip semaa kalkmak) caizdir diyor.. ben de diyorum ki o caiz demişse sana bana ne oluyor?.. tabii ki konuyla alakalı fetva veren savunma yapan yalnızca o değildir başka zatlar da var.. mesela nayın belli şartlarla cevazı fetvası feteva-i Hayriyye namında Fıkıh kitabında da geçiyormuş.. imam-ı gazzali hz. (Ra.) malum o zaten İhyau ulum'unda bu işin cevazına hükmetmiştir hatta ortam şartlarını bile sıralar.. ama bir Rusuhi ismail Ankaravi hz.nin (ks.) risalelerini hiç saymıyorum yani.. besbelli ki onu hiç taktığın yok..(nazar-ı itibara almıyorsun).. ne garib şey ki sema ile nayı ayırmaktasın halbuki sema' olan yerde bir takım çalgı alâtı kullanıla gelmiştir bu gelenek "cehriyye" ekolünde meşhurdur ve maksad azmak eğlenmek değildir.. ben şu fetvaya bizzat şahidim: Cübbeli Ahmet hocamıza çalgı aletleri ile ilgili bir soru gelmesi üzerine vaaz kürsisinden yedi sekiz tane çalgı aleti sıraladığını; bunların "cehri tarikat meşayıhı" tarafından kullanıldığını (darb ediliğini üflendiğini).. ama bizim Nakşî tarikımızda caiz olmadığını -belki- 15 dakika anlattı durdu.. haa mevlana imam-ı Rabbani hz.ne (ks.) göre nedir? hiç bir çalgı aletinin darbına üflenmesine (hiç bir surette) cevaz sened salahiyet yoktur onu bilmeyecek kadar cahil değilim.. ama hazretin (sema raks musıki vs..ile alakalı mektublarının her yerini iyi incele).. hz.İmam-ı Rabbani (ks.) sema ve raks ehli (cehri) meşayıha tabi' bulunan saliklerin o tebeıyyetle mazur addedileceğini beyan eder bu dahi onlar için zımni bir fetvadır.. bu fakir der ki sema olan mahalde sessizlik olmaz harb olur gümbürtü olur sen dersin ki bari nay'la etmeyin(!).. :D senin bu gibi konulardaki hırsın nedir ebu hamza kardeşim? dersin ki kayıtsız şartsız haram(!).. demezsin ki tarikat meşayıhından bunu yapanlar var.. bari de ki: onlar muaftır gayrısı şüpheli.. :? tarikat ehli adam böyle olmaz dostum senin bu gibi hususlarda sahib olacağın fikirlere (hükümlere) hakikat reisi ve tarikat meşayıhı yön vermelidir.. pezdevi ile hidaye'yi tasavvuf ve tarikat ile her yüzden muvafakat ettirecem dersen imkanı yok ettiremezsin.. daha ne yazayım Allah bize ilimde idrak ve vüs'at hükümde ihsan ve rüsuh versin..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mevlana ve Mevlevilik rant oldu!
MesajGönderilme zamanı: 10.04.10, 13:33 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 409
İslâm, insan tabiatında mevcud olan özellikleri reddetmeyip, onları mükemmel bir sûrette nizamlayan yüce dîndir. Pek çok bediî sanat gibi, mûsikî de insanoğlundaki fıtrî husûsiyetlerin tezâhür şekillerinden biridir.

Dolayısıyla onun da diğer husûsiyetler gibi ne tamâmen reddi ve ne de olduğu gibi kabulü mümkündür. Ancak insanda meydana getirdiği tesirler ve icrâ ediliş şekilleri düşünülerek hayır veya şerde kullanılmasına göre hüküm beyan edilebilir.

Bu konuyla ilgili olarak Bahâeddîn Nakşibend -kuddise sirruh-’un müridlerinden Hoca Misâfir şöyle der:

“–Hoca Bahâeddîn Hazretleri’nin hizmetindeydim ve mûsikîye düşkündüm. Birgün müridlerden birkaçıyla bir araya gelerek birtakım mûsikî âletleri bulup Hoca Hazretleri’nin meclislerinde mûsikî icrâ etmeyi ve böylelikle onun bu mevzûdaki fikirlerini öğrenmeyi düşündük ve öyle de yaptık. Hoca Hazretleri ise bize engel olmadılar ve şöyle buyurdular:

«Biz bu işi yapmayız; ama inkâr da etmeyiz!»”

Şâh-ı Nakşibend -kuddise sirruh-’un bu sözü, nefsâniyete dönüşmesi mümkün ve muhtemel olan bu sahada ihtiyatlı olmanın zarûretine işâret etmektedir.

Nitekim günümüzde, bu dengeyi koruyamayan kimi çevrelerin, tasavvufun özünden uzaklaşarak işi sadece mûsikîden ibâret gördükleri müşâhede edilmesi münâsebetiyle, bu konudaki hassâsiyetin ne kadar önemli olduğu, daha iyi anlaşılmaktadır.

Hazret-i Mevlânâ’nın hayatının “piştim ve yandım” devresinde daha çok müşâhede edilen vecd ve istiğrak hâli esnasında, sokaktan geçerken duyduğu kuyumcunun altını dövmesi gibi muhtelif seslerin âhengi bile ona Allah’ı hatırlatıyor ve cezbeye gelmesine sebep oluyordu. Bu hâl, onun yüksek ruhuna mahsus, engin derinlik, duyuş ve sırlardan neş’et eden bir keyfiyet olduğu için, Mevlânâ’nın ahenkli seslerle (mûsikî ile) ilgili bu meczûbiyeti, umûma misal teşkil etmez.

3.Dipnot, Dipnotlar Bölümü, Ab-ı Hayat Katreleri (Osman Nuri Topbaş Efendi)

---

Bu işin fetva kısmı olsa gerek. Özel sorulduğu zaman "dinlemeyin" buyurmuşlar.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mevlana ve Mevlevilik rant oldu!
MesajGönderilme zamanı: 10.04.10, 13:51 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 567
yukarda linkini verdiğim bayram hocanın oğluyla yapılan röportaj kaydında Bayram hocanın vaaza çıkmadan önce mehter marşı dinlediğini söylüyordu oğlu.
Ayrıca musikinin nakşi yolunda yasaklanması haramlığından değil belki sarhoşluğu artırdığından,olsa gerek.Altın silsilenin üstadlarından bir anekdot;
Anlatıldığına göre, Şeyh Seyfeddin(Muhammed Seyfeddin Serhindi (k.s.) bir gün evinde otururken komşuda çalınan bir ney sesi duyar. Ve nağmenin tesiriyle bayılıp düşer. Kolu feci bir şekilde incinir. Kendine geldiğinde der ki:

- Ney ve ilahi dinlemeyi terketmemden dolayı bazıları benim aşktan yana nasipsiz olduğumu sanıyorlar. Halbuki asıl nasipsiz, beni öyle sananlar. Çünkü aşık olan böyle yanık ve sûzişli ney sesini dinlemeye nasıl dayanabilir.

Yine bir gün coşkulu dervişlerinden biri, bir ney ve sema meclisine tesadüf eder. Ney ve semanın tesiriyle vecd ve cezbe içinde uçar gibi okunan ilahileri dinler. Kendisini iç dünyasının coşkusuna kaptırır. Fakat edebinden nara atıp ses çıkaramayınca oracıkta can verir. Bu dervişin durumu Şeyh Seyfeddin'e haber verildiğinde şunları söyler:

"Ney ve sema, duygulu gönüller ve hassas ruhlar için tehlikelidir. Ulemanın bu konuya cevaz vermedeki tereddüdünde şüphesiz bir hikmet vardır."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Mevlana ve Mevlevilik rant oldu!
MesajGönderilme zamanı: 12.04.10, 08:25 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.03.09, 09:49
Mesajlar: 299
Mevlevîlik de istismar edilmesin

Faruk Çakır


Yeni Asya

2010-04-12



Bir Mevlânâ dostunun; Hz. Mevlânâ ve Mevlevîlik üzerine yaptığı açıklamaları—üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen tazeliğini koruduğu için—dikkatinize sunmak istedik. Çünkü bu tesbitler, Hz. Mevlânâ’yı yanlış anlayan ve yanlış anlatmaya çalışanları ikaz mahiyetindeki tesbitlerdir. Hz. Mevlânâ hakkında herkesin doğruları bilmesinde fayda var.

Bahsettiğimiz Hz. Mevlânâ dostu hanımın ilk adı, Charmaine Angele Moo. Şimdiki ismiyle Şermin Barihudâ Tanrıkorur. Udî bestekâr, yazar, merhum Cinuçen Tanrıkorur’un hanımı. 1946 yılında Jamaika’da doğmuş. 1972-75 yılları arasında bir Amerika üniversitesinde doçent olarak görev yapmış. Daha sonra Türkiye’ye gelmiş ve 8 yıl Konya’da yaşamış. 1984-2000 yılları arasında Türkiye’deki bazı üniversitelerde öğretim üyeliği de yapan Barihudâ Tanrıkorur, Hz. Mevlânâ üzerine yaptığı çalışmalarla tanınıyor.

Tanrıkorur, Hz. Mevlânâ’yı tanıma safhasını anlatırken şöyle diyor: “(Amerika’da) 70’lerde bütün dinlerin iç anlamlarını arama eğilimi vardı. Ben de Mevleviliği inceliyordum. Ancak sonradan fark ettim ki, Mevlevî olduğunu söyleyenler Mevlânâ’yı İslâmdan koparıyorlar. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmiyeti birleştirerek ele alıyorlardı. (Mevleviliğin içinde) İslâmiyetin hiçbir ibadeti yoktu. Tanıştığım Mevlevî şeyhi bana doğruları anlattı. (...) Beni Türkiye’ye dâvet etti. Ve ben de 1976’da Türkiye’ye geldim.”

Barihudâ Tanrıkorur, eksik bilinmesine rağmen Mevleviliğin dünyada büyük ilgi görmesini ise şöyle izah ediyor: “Modernleşme süreci insanları hep maddiyatla meşgul eder hale getirdi. Doğu esasen manevî hayata daha çok önem verir. Fakat buralarda bile sanayileşme ve maddiyat ön plana çıkmıştır. Aile ve sosyal yardım zayıflamış, sevgi ortadan kalkmış. Ruha hitap eden şeylerle meşgul olmuyorlar. Bu boşluğu da Mesnevî ve Mevlevîlik iyi dolduruyor.” (Somuncu Baba Dergisi, sayı: 86 Aralık 2007)

Barihuda Tanrıkorur, unuttuğumuz bir bilgiden de bizi haberdar ediyor: “1926 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra Konya’daki merkez olan Mevlevî Dergâhı Konya’dan Halep’e taşınmış. Çelebilik makamı oraya geçtiği için böyle olmuş. Türkiye’de ancak 1960’dan itibaren Mevlevîlik bir parça ön plana çıkartılmış. Seksenlerde bile ben Vakıflar Genel Müdürlüğünden izin almakta çok güçlük çekiyordum.”

Tabiî ki Mevlevîliği derinlemesine araştırmış olan Barihuda Hanımın dertleri bitmiyor. “Sema”nın turizme malzeme edilmesine de itiraz ediyor: “Atletik vücutlu olan insanları üç ay eğittiler Semazen yaptılar. İmanı var mı, harama bulaşmış mı, Hazret-i Mevlânâ’yı tanıyor mu? Bunlara bakılmadı. (...) Sadece intisap eden kişilerin yapabileceği sema herkese açıldı ve istismara açık hale geldi. (...) Sema bitiyor akşam bir bakıyorlar ki, meyhanede barda içki içiliyor. Böyle hikâyeler var bir sürü.”

“Mevlevîliğin aslı nedir?” sorusunun cevabı da şöyle olmuş: “Mevlevîlik, İslâmiyete uygun olmayan hiçbir şeyi tasvip etmez. Kur’ân’ın ışığında ilerler. (...) Mevlânâ diyor ki, ‘Ben Peygamberimizin (asm) ayağının tozuyum. Kim bunun zıddı bir şey söylerse ben ondan dâvâcıyım.’”

Aslında bu anlatılanlar, hadiselere Risâle-i Nur gözlüğüyle bakanlar için yeni de sayılmaz. Çünkü Hz. Mevlânâ çağının müceddidiydi. Onu İslâmdan, Kur’ân’dan ve Hz. Muhammed’den (asm) ayrı düşünmek kabul edilebilir bir izah değil. Ama bu gerçeklerin bir ‘mühtedi’ tarafından dile getirilmiş olması ayrıca dikkat çekicidir. Barihudâ Hanıma bu yönüyle teşekkür borçluyuz.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 34 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye