Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 3 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Hz. Şeyh Mahmud USTAOSMANOĞLU
MesajGönderilme zamanı: 04.12.09, 17:59 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
Hz. Şeyh Mahmud USTAOSMANOĞLU -Q-

1931 yılında Trabzon'un Of ilçesinin Tavşanlı köyünde dünyaya geldi.

Uzun süre hamile kalamayan annesi Fatıma Hanım, bir çocuğu olması için Allah' a yalvarıyordu. Bir gece rüyasında, ayın koynuna indiğini ve bütün dünyayı aydınlattığını gördü. Bu rüyanın üzerinden çok uzun bir süre geçmeden oğlu Mahmud Ustaosmanoğlu doğdu.

İlk eğitimini köyünün imamlığını yapan babası Ali Efendi'den yaptı. 10 yaşında iken, memleketinde babası Ali Efendi ve annesi Fatıma Hanım'dan hafızlığını tamamladı. Mehmet Rüştü Âşık Kutlu Hoca'dan talim dersleri aldı. Balaban köyünde Hoca Abdülvehhab Efendi'den Arapça okudu. Devrin tanınmış hocalarından ve dersiamlarından Süleymaniye Medresesi mezunu Hacı Dursun Feyzi Güven Hocaefendi'den fıkıh, tefsir, hadis gibi dini ilimleri okuyarak 16 yaşında icazet aldı.

İcazetini aldıktan sonra teyzesinin kızı Zehra Hanım'la evlendi. Ahmet, Abdullah ve Fatıma isminde üç çocuğu oldu.

1951'de Ramazan ayında geçcii görevli olarak Sivas'ın Divriği ilçesine vaiz olarak gönderildi.

1952 yılının sonlarında Nakşbendiyye yolundaki mürşidi Ahıskalı Ali Haydar Efendi ile tanışması hayatının dönüm noktası olmuştur. Askerliğinin acemilik döneminde Bandırma'ya gider. Birliğine teslim olmadan önce gittiği bir camide Kur'ân okurken, Ali Haydar Efendinin müridlerinden Hacı Emrullah Efendi'nin dikkatini çeker.

***

Sonrasını ve İntisabını Emrullah Efendi anlatıyor:


“Ramazan yaklaşıyordu. Mahallede mukabele okuyacak bir kimse bulmamız mümkün değildi. Bu düşünce içerisinde camiye gitmiştim. Bir de ne göreyim! Camide genç bir delikanlı Kur’an okuyor. Hem de çok güzel okuyordu. İçimden ‘Ramazan’da Kur’an’ı bu gençten dinleriz.’ diye geçirdim. Namazı beraber kıldıktan sonra kendisiyle tanıştım. Bize Ramazan’da mukabele okuması için teklifte bulundum.
"Bandırma’ya askerlik vazifemi yerine getirmek için geldim" dedi. Son derece üzülmüştüm.
"Seni evimde misafir etmek isterim." deyince de çok saygılı bir şekilde reddetti ve otelde yer ayırttığını söyledi. Bunun üzerine para yardımında bulunmak için teklif ettim.
"Hayır, istemem. İleride lazım olursa sizden isterim" dedi. Kendisine dükkanınımın yerini tarif ettim. Müsaid zaman olduğunda veya herhangi bir sıkıntısı olduğunda, dükkanıma gelmesini tembih ettim. Ve ayrıldık.
Aradan uzun zaman geçtiği halde bizim askerden hiçbir haber alamadım. Bir cuma günü cuma namazını kılmak için camiye erken gitmiştim. Bir de ne göreyim! Aradığım asker kürsüde vaaz ediyor. Son derece mutlu olmuştum. Hele vaazın manevi havası bütün camiyi kaplamıştı. Birden aklıma ilçemizin müftüsü geldi. Müftü tanımadığı, bilmediği kişilere vaaz ettirmezdi. Bu askerin vaazına da bir terslik çıkarmasından korkmuştum. Bu düşünceler içerisindeyken kürsünün dibinde gözlerim müftüyü buldu. Büyük bir dikkatle vaazı dinliyordu. Bu manzara karşısında rahatladım. Namazdan sonra askerin yanına vardım, niçin gelmediğini, kendisini merak ettiğimi söyledim.
"Birliğimden izim alamadım" dedi ve yine ayrıldık.
Bu arada ben hacc hazırlıklarına başladım. Allâh nasib etti de o mübarek beldelere gittim. Ben haccda bulunurken arkamdan şöyle bir hadise cereyan etmiş.
Ali Haydar Efendi (K.S.)’un, Bandırma’daki medfun şeyhi Ali Rıza el-Bezzaz (K.S.) Hazretleri, manevi yolla İstanbul’daki dergahta bulunan, Ali Haydar Efendi (K.S.)’a: “Bandırma’ya hemen gel ve buradaki emaneti al" diyor.

Ali Haydar Efendi (K.S.) etrafındakilere: "Hazırlık yapın, Bandırma’ ya gidiyoruz" der. Etrafındakiler:
"Aman Efendi Hazretleri, bu hasta halinizle nasıl yola çıkarız" demelerine rağmen yola çıkılır. Yolculuk biter ve Bandırma’daki Tekke Camii’ne varılır. Ali Haydar Efendi (K.S.) yanında bulunan müridlerine:
"Burada bir asker var. Onu bulun ve bana getirin" der. Fakat, askerin, adı, soyadı, adresi, hülasa hakkında hiç bir bilgi yok. Sadece bir asker aranıyor. Benim de haccda bulunmam işleri daha da zorlaştırmıştı.
Birgün Tekke Camii’nin önünde medfun Ali Rıza el-Bezzaz (K.S.) Hazretlerinin kabri başında bir asker Kur’ an okuyordu. Asker aramak için dolaşan müridlerden biri, bir askerin, üstadın kabri başında Kur’an okuduğunu görüyor. Hemen içeriye koşuyor ve Ali Haydar Efendi (K.S.)’a:
"Efendim, üstadımızın kabri başında Kur’an okuyan bir asker var" diyor. Ali Haydar Efendi (K.S.):
"Onu hemen çağırın" diyor. Mürid askerin yanına gelir:
"Kardeşim, içeride meşayıhtan biri var. Sizi görmek istiyor. İçeri kadar gelir misiniz?" der. Asker hemen kalkıyor ve camiye giriyor.
Kapıdan içeri girerken Ali Haydar Efendi (K.S.) ayağa kalkıyor ve etrafındakilere:
"İşte emanetleri teslim edeceğim kimse geldi" diyor.

Böylece ilk görüşme oluyor. İstihare neticesinde ders veriliyor ve Ali Haydar Efendi (K.S.) Hazretleri vasıtası ile tarikat-ı aliyye'ye intisab ediyor.

***
Mahmud Efendi kendileri anlatıyor:

"Bandırma'da Halil Efendi isimli takva sahibi bir kişi vardı. 'Buralarda irşad ehli bir şeyh yok mu?' diye sordum. Bana Ali Rıza el-Bezzaz Efendi (K.S.) Hazretlerinin kabrini gösterdi ve bu Zat'ın halifesinin İstanbul'da olduğunu söyledi. Ben de bu Zat'ın kabrini ziyaret ettim. Bir fırsatını bulup İstanbul'a nasıl gideceğimi düşünüyordum.

Bir gün deniz kenarındaki Haydar Çavuş Camii'nde Cuma namazında camiin bir köşesinde beyaz sarıklı, beyaz cübbeli nuranî bir zat gördüm. Cuma namazını kıldım, camiden çıkarken sağ tarafta Ali Haydar Efendi' yi gördüm. Bana 'padişah gibi heybetli' göründü. Cemaate bu Zat'ın kim olduğunu sordum, tanımadıklarını söylediler. Camiden çıkınca, babası takva sahibi bir zat olan Fahri Hoca'ya da camide gördüğüm Zat'ı sordum. Fahri Hoca bana: "İşte o senin görmek istediğin Ali Rıza el-Bezzaz Efendi (K.S.) Hazretlerinin halefi Ali Haydar Efendi (K.S.) Hazretleridir" dedi. Yanına gittim ve görüşmek istedim. O bana: "Gece gel, görüşelim; zaman çok kötü, takipteyim" dedi. Akşam olunca Halil Efendi'nin evine gittim. Ali Haydar Efendi Hazretleri rahatsızlanmıştı; görüşemedim. Sabah olunca gittim, yine görüşemedim. Ancak ikindi vakti Eskici Abdullah Efendi'nin evinde görüşebildim. Elini öptüm ve yanımdakilere "okumuş olduğumu söylemeyin" dedim. İçeri girerken Ali Haydar Efendi ayağa kalktı " İşte 'emaneti teslim alacak' kişi..." buyurdu. Sofralar kurulmuştu ve çok güzel yemekler vardı. Sofraya oturduğumuzda bana soru sormaya başladı. Sorduğu ilk soruları cevapladım, ancak daha sonra zor sorular sormaya başladı. Sorduğu sorular karşısında zorlanıyordum ve yemek de yiyemiyordum. Yanındakilere dönüp "Siz yemeğinizi yiyin" demişti. Ali Haydar Efendi (K.S.) Hazretleri oradan İnegöl'e kayınpederini ziyarete gitti.

Mahmud Efendi'nin, acemi eğitimi bitince usta birliğinde askerliğini tamamlamak için İstanbul’a gelir. Ali Haydar Efendi'nin sohbetlerine devam etme fırsatına kavuşur.

Mahmud Efendi kendileri anlatıyor:

"Askerliğim devam ediyordu. Efendi Babam: " İstanbul'a nasıl sevk olursun oğlum?" demişti. Nihayet sevk zamanım geldi ve benim ismim de okundu: "Mahmud Ustaosmanoğlu: İstanbul" dediler; çok sevinmiştim. İstanbul'da Selimiye Kışlası'na, oradan da Gebze' ye yolladılar. Efendi Babama çok uzak olmuştum. Efendi Baba, ziyaretlerime geliyordu. Sevkimi istedim. Komutanım olan yüzbaşıdan beni İstanbul'a yollamasını rica ettim. O da : " Bana lâzımsın" dedi. Bunun üzerine "Size oradan da dua ederim" dedim. Bunun üzerine beni İstanbul'un merkezindeki Sirkeci'ye yolladılar. Artık Efendi Babama çok sık gidebiliyordum. Askerliğim bittikten sonra bir kilo üzüm alıp kendisini ziyarete gittim. Bana: " Oğlum seninle ilk görüşmemden üç gün sonra, ikinci görüşmemizde vefat eden şeyhim ( Ali Rıza el-Bezzaz Efendi K.S.) zuhur etmişti ve senin elini tutup benim elime verip: "Bunu al, bizimdir " demiştir..."

***

Mahmud Efendi, terhisten sonra memleketine gidiyor. Bir müddet İstanbul’a gelemiyor. Ali Haydar Efendi’ye Trabzon’ dan yazdığı mektuplara Ali Haydar Efendi (K.S.) de cevap veriyor. Bir mektubuna verdiği cevabın sonu şu satırlarla bitmektedir. “...Evladım, Yusuf’um, biliyorsunuz ki, ellerim ra’şesi günden güne artmaktadır. Cevabı kendi yazınızla arzu ediyorum. Yazınız beni gayrete getirdi. Bunu iki günde devre devre yazabildim. Okuyabilirsen oku da göreyim. Hele çabuk gel de lisanen anlaşalım. “
Kısa bir müddet sonra Efendi Hazretleri İstanbul’a geliyor. Ali Haydar Efendi (K.S.) ona: "İsmailağa Camii’ne imam olacaksın" diyor.

Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hazretleri anlatıyor:

" İstanbul' da iken Ali Haydar Efendi ile birlikte yanımızda ancak dört - beş kişi olduğu halde hatm-i hace okurduk. O' nu sürekli takip ederlerdi. O devirde Arabça okuyup-okutmak müşkildi. Bu ilimleri okuyabilmek için çok zorluklar çektim.

Derdi ki: " Oğlum Mahmud! Ben seni, bir şey emretsem ve sen de hemen onu yapsan arzusunda olduğunu görüyorum. Ateşin içinde yandıkça ateşin rengini alan demir gibi..." Mahmud Efendi Yanyalı İsmet Efendi Tekkesi'ndeki mürşidinin sözlerini emir kabul ederek hiç yüksünmeden yapıyordu. Ali Rıza Bezzaz Hazretleri, Ali Haydar Efendi'yi bağlılarına emanet ederken şöyle demişti: " Söz veriyorum size, kim O'nun elinden tutarsa hiçbir kitaptan okuyamayacağı, hiçbir kimseden duyamayacağı şeyleri O'ndan duyacak ve öğrenecektir." Ali Haydar Efendi de , halefini velayet makamlarına iletti, hamil olduğu manevi bilgiyi O'na -en ince ayrıntısına kadar- öğretti.

Ali Haydar Efendi Hazretleri, "Oğlum Mahmud! İsmailağa Camii'ne imam olacaksın" der. İstanbul'da Fatih ilçesi Çarşamba semtindeki İsmailağa Camii, deprem nedeniyle harabe haline gelerek metruk hale gelmişken kısa sürede tamir edilip temizlenir ve Mahmud Efendi Hazretleri 1954'te İsmailağa Camii'nde imamet ve irşad vazifesini sürdürmeye başlar. 1996'da 65 yaşını doldurduğu için aynı camiden emekli oldu.

Ali Haydar Efendi, İsmet Efendi Dergahı'ndaki özel odasında, sabah namazından kuşluk vaktine kadar "Yusuf'um" dediği müridi Mahmud Efendi'nin tasavvufi eğitimi ile hassasiyetle ilgilenmiştir. Ali Haydar Efendi, bu eğitimde ledünni sohbeti yanısıra Mesnevi, Mektubât, Reşâhat, Risâle-i Kudsiyye gibi tasavvuf kitablarının mütalalasına da önem vermiştir. O'nu, gece geç saatlere kadar kitap okurken gördüklerinde "Oğlum Mahmud, şimdi çok çalış, ileride kitap okumaya vakit bulamayacaksın" diyerek okumağa teşvik ederdi.

Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi'nin, son yıllarda yayınını başlattığı Ruhu'l-Furkan isimli tefsirin birçok cildi yayınlanmış olup yayınına halen (2007) devam edilmektedir. Sohbetleri dört cilt halinde, Yanyalı Mustafa İsmet Garibullah'ın Risale-i Kudsiyye isimli kitabının tercüme ve izahı da iki cilt olarak yayınlandı.

***

Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hazretleri naklediyor:

"Ali Haydar Efendi buyurdu ki; "Mahmud' un elinden tutan benim elimden tutmuş olur. Hakikat şu ki; bu fakirin elinden tutan Ali Rıza Bezzaz Hazretleri'nin elinden tutmuş olur. Böylece halka halka silsile ta Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.)'e dayanır."

Risale-i Kudsiye'nin sahibi Şeyh Mustafa İsmet Garîbullah silsile hakkında şöyle yazmıştı:

Sahih yed yok ise nisbet olur sed
Sahih yed ile Aziz Hakk'a gidelim
Cemali ba kemale seyredelim.

***

Ali Haydar Efendinin oğlu anlatıyor:

"Babam, Muhterem Mahmud Efendi ile genellikle sabah namazından sonra kuşluk vaktine kadar başbaşa kalırdı. Derdi ki: "Oğlum! Görüyorsun ki bende olan herşeyi O'na aktarıyorum. Fakat bunu tedricen yapıyorum ki O'nu sürekli müşahede altında tutayım. Manevi aleme ait malumatın birden kazanılmasına hiçbir akıl tahammül edemez." Zira Babama sekr halinde şeyhler gelirdi. Onlara yedi gün "Evrâd-ı Behaiyye" okur ve Allah'ın izniyle iyileşirlerdi."

***
"O kutublardandır"

Dünyanın birçok yerinde, ehl-i tasavvuf nezdinde itibarlı bir yeri vardır. Batılı ünlü muhtedilerden Abdulkadir es-Sufi'den, Seyyid Mâlikî el-Alawî (Rh.A.)'ye kadar birçok tanınmış sima kendilerini ziyaret etmiştir.

Mekke-i Mükerreme ulemasından alim ve arif-i billah Seyyid Şerif Mâlikî el-Alawî (Rh.A.) zâhirî ilimlerde üstad olduğu gibi, bâtınî ilimlerde de söz sahibiydi, pek çok mürîdânı vardı. Dünyanın en sahih şecereleri ile Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e uzanan soyu, ilmî kariyeri, dinî hizmetleri ve İslam dünyasındaki geniş nüfûzu hasebiyle pek çok makam ve mevki sahibi, hatta kral ve veliahdlar duasını almak için ziyaretinde bulunurlardı. Seyyid Şerif Mâlikî el-Alawî (Rh.A.) Mahmud Efendi Hazretleri'ni sever ve sayardı. Türkiye'ye ziyaretleri sırasında, Mahmud Efendi ile de görüşen Seyyid Şerif Mâlikî el-Alawî (Rh.A.) bu ziyaretlerden birinde "Mahmud Efendi kutuplardandır." demişti. Dünya çapındaki bir allâmenin bu sözü ve ifadesi, bir anlık hislerle söylenen gönül alıcı bir söz değil, defalarca yapılan ziyaretlerin sonucunda, Mahmud Efendi Hazretleri'nin etvarına; ahâllerine bakıp, bunları kendi ilim süzgecinden geçirerek yaptığı tahlilden sonraki tesbiti idi. "O kutublardandır" buyurduktan sonra "çünkü" diyerek şunları ilâve etmişti: "Bir kimsenin bu kadar seveni, bu kadar etbâı olacak, etrafında bu kadar âlim bulunacak, ama o kimse buna rağmen nefsini âdeta paspas edip, tevazu ile hareket edecek ve kendisinde nokta kadar dahi enaniyet kokusu olmayacak. Ancak "Kutub olan bir Zat" böyle olabilir."

_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh Mahmud USTAOSMANOĞLU -Q-
MesajGönderilme zamanı: 28.06.10, 15:54 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 488
Alıntı:
Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hazretleri naklediyor:

"Ali Haydar Efendi buyurdu ki; "Mahmud' un elinden tutan benim elimden tutmuş olur. Hakikat şu ki; bu fakirin elinden tutan Ali Rıza Bezzaz Hazretleri'nin elinden tutmuş olur. Böylece halka halka silsile ta Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.)'e dayanır."

Risale-i Kudsiye'nin sahibi Şeyh Mustafa İsmet Garîbullah silsile hakkında şöyle yazmıştı:

Sahih yed yok ise nisbet olur sed
Sahih yed ile Aziz Hakk'a gidelim
Cemali ba kemale seyredelim.

***


Sahih bir silsileye sahip bir mürşid-i kamile taan edenler -bilsinler veya bilmesinler müteselsil olarak- bütün silsile halkalarını bizar etmiş olurlar...

Nasıl ki rabbanî feyz irsali silsile yoluyla taa Rasulullah'tan olmaktadır.

Fefhem cidden!


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Hz. Şeyh Mahmud USTAOSMANOĞLU
MesajGönderilme zamanı: 24.06.22, 11:32 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.03.09, 09:49
Mesajlar: 311
Mahmut Efendi Hazretleri K.S. / Sözleri

NAKLEDEN: Mustafa ÖZŞİMŞEKLER

SAYFA 1

1) (Ey iman edenler yapmadığınız şeyleri niçin diyorsunuz.) Gelirsiniz ver bana tarikat, sonra bırakırsınız, namaza başlar, bırakırsınız, çarşafı giyer, çıkarırsınız, bunlar hep buraya girer (yani saff suresinin 2. ayetine girer)

2) Şalvar giymekten utanırsınız, sakal, cübbe,çarşaf, uzun entari, bakın İslam kıyafetidir bu. Sen bunları giymekle “ ben Müslüman’ım, benim sağlığımda islamiyete kimse yan bakamaz” demek istiyorsun.

4) Şimdi kadınları okutuyorlar, düştü tavuk çakalın eline, tavuk çakalın eline düşerse ne olur? Çakal onu yer.

5) Akıllıya bir işaret yeter, şimdi diyebilir misiniz çarşafımızı muhafaza ediyoruz , namazımızı kılıyoruz, teheccüdümüzü kılıyoruz , namahreme çıkmıyoruz, tesbih de çekiyoruz ancak evlenirken bir gelinlik giyiyoruz, azıcık kafire benziyoruz, o azıcık var ya o azıcık, o ağaç böceği gibidir, yer seni o.

9) Çarşaflarınızı muhafaza ediyorsunuz Elhamdülillah, ama bilmiyorum entarileriniz nasıldır?

10) Kimi söz verir ama yapmaz, tamam, söz giyeceğim çarşafı ama yakında diyor. Onu bekle, on sene yirmi sene .

11) Para için kızlarını mektebe yolluyorlar, benim bir tane kızım var, biliyorsunuz, ufak zayıf hastalıklı bir şey. Deseler ki sana bütün dünyanın reisliğini vereceğiz, kimse karışmayacak, kızın şu dairede bir dakikacık çalışsın, Vallahi Billahi Tallahi yapmam bunu, peki sen neden nur gibi kızını eşkıyaların eline bırakıyorsun? Birde bununla iftihar ediyorsun.

12) Kadınların şerefi gizli kalmalarında ve erkeklerle görüşmemelerindedir. Kadın çalışacak diye tutturmuş, sonra aç kalırlarmış. Sen karışmasana, o Allahu Teala yarattığının rızkını verir. Sen yeter ki adam ol, Müslüman ol, uslu ol, akıllı ol.

13) Sizin çarşafınız bizim sarığımız, şalvarımız, sizi gören alacağını alıyor, bir de tatlı sözlen konuşursan onunla, tamam.

14) Dana kadar kızları veriyorsunuz liseye, aklınız mı gitti, yoksa ruhunuz mu gitti. Diplomayı al gel de namusun ne olursa olsun. Bana darılmayın.

15) Firavun ziyneti (süsü) gibi oldu bu diploma, herkesi kandırıyor, hacısını hocasını kandırıyor.

16) Şimdi hoca vardır ama diploma yedi onları.

17) Dilenci at üstünde gelse vereceksin, şüpheleniyorsan az ver, şüphelenmiyorsan çok ver.

20) Allah c.c. sana İslam kıyafeti verdi, sen İngiliz kıyafeti giyiyorsun. Daha bu şerefinle ne kadar oynayacaksın, dönmeyecek misin hala İslam şekline.

21) Aklı başında olan adamın evinde televizyon olmaz.

22) En büyük günah sorulursa, nedir? Kafirlere meyletmektir.

24) Karınca bacağı kadar olsa bile ekmek atmayın, bu bizi helak eder.

25) Gezdiğimiz yerlerde talebe var, medrese yapacak para yok. Milyarlar gidiyor başka yerlere ama medreseye para yok. Bunların hepsi ahirette acısını çekecek.

26) (Namahrem hakkında) Birbirinin sesini duymamalı.

27) Romanlarla, gazetelerle, dergilerle, teyplerle, televizyonla meşgul bu millet. Ne olacak bu milletin hali, bilmiyorum.

28) Televizyon hiç Mevla’yı hatırlatır mı? Zehir zakkum akıtıyor.

29) Televizyon, Romalar, çalgılar, şarkılar, türküler, ilahiler lehvel hadisin (batıl ve boş) lafın ta kendisidir. Peki bunları niçin alıyor, neye yarıyor? Allah (c.c) yolunda gidenleri şaşırtmaya yarıyor.

30) Okumayın (ilahi) “ama cemaat kaçıyor”, kaçsın o cemaat, ilahi için cemaat kaçsın.

31) İngilizce, Almanca, Fransızca bilirsiniz, Arapça bilmezsiniz, eyvah , eyvah hem de ne eyvah.

32) Şunu al demeyin, eski hanımlar gibi olun, kocan işe giderken Allah’u Teala razı olsun. Sakın çoluk çocuğun rızkı için harama karışayım deme. Diyeceksin şimdi bir fener al, nerde öyle karı, hatta kocanıza kuvvet-i maneviye vereceksiniz. “Üzülme biz mısır ekmeği yeriz” diyeceksiniz.

33) Ruh ile beden bir olmazsa bir milyon kere Allah (c.c) desen boş.

34) Ufalanan ekmekleri parmağınızla toplayın, vallahi ben öyle yapıyorum. Yemin etmek kolay değil. Ekmek kurudu, ne yapacağız? Onu da mı Mahmud’a (k.s ) soruyorsunuz? Sıcak su kaynatın, buharında yumuşatın veyahut içine peynir yağ koyun, pişirin. Oldu bezirgan aşı veya köfte yaparsın.

SAYFA 2

1) Hanım ihvanlarımızın elbiselerinin biraz dar olduğunu haber alıyorum. Nedir bu böyle? Elbise diken terzilere ne diyeyim? Hele bizim ihvanımıza bu hiç olur mu? Ahir zamandayız, düşünün taşının, tehlikeli yere ayak basmayın. Büyük bir iştesiniz, sizinle yaşıyor bu İslamiyet. “şeriatı muhafaza etmemem sebebi ile Müslümanların darlığına sebep olmayayım” deyiniz. Elbiseniz geniş olsun, dar elbiseden vazgeçin, yaptı iseniz tövbe kapısı kapanmadan işi düzeltin, sonra düzelmez.

2) Erkeklerin takke sarık sarmayıp başları açık gezmeleri mürüvvetlerini, heybetlerini gideriyor. İhtiyar adam başı açık geziyor, niçin? Avrupa’ya uyacak. Sen İslam’ın şeklini bırak, beğenme, Müslümanlığı da kimseye bırakma. Bir kimse lisanı ile Müslüman kabul edilseydi, alırdı eline tesbihi; “Ben Müslüman’ım, ben Müslüman’ım” der, Müslüman olurdu.
Müslüman demek: Rabbinin emirlerine, farz, vacip, sünnet, ne varsa hepsine tam manasıyla boyun eğen demektir. Mevla Teala’nın düşmanlarından kaçıp dostlarının halleri ile hallenen demektir. Çok dikkatli itinalı Müslüman olalım, dikkatli Müslüman olursak İslamiyet gelir.

3) Avrupa’nın modalarına uymak, onlara uymak demektir. Onların şekli üzere entari giymek, onların sözünü tutmaktır. Bu ise haramdır. İnsan düşmanına itaat etmez, muhalefet eder.

4) Ah bu gözler, neler yapar neler, ne çanaklar kırar, ne küpler döker. İhtiyar da olsanız muhafaza ediniz kendinizi. Bir dede vardı, ne dedi biliyor musunuz ? “Genç bir hanım gelse karşıma, kedimi on beş yaşında hissediyorum.” Kalbin doğru olsa da bakma, kendini ateşte yakma. Onun için tesettürsüz hanımlar, milletin başına bela oluyorlar. Açıyorlar kendilerini, millette bir şey zannediyor.

5) İlahi bidat’tir. İlahi, Cenab-ı hak ve din ile alakalı olarak yazılmış makamlı olarak okunan şiirlerdir.

6) Bir alim ki Hz Rasulullah’ın vekilidir. Allah’u Teala Kur’anı Kerim de şöyle buyuruyor; “Biz ona şiir öğretmedik, şiir ona yakışmaz da.” (Yasin süresi ayet 69) Resulullah’a layık olmayan hiç alime layık olur mu, Kur’anı okumak anlamak varken ilahi, şiir okunur mu, şiir okuduğunuzda Kur'an darılıyor, niçin? “o mecliste ben okunsaydım, ben tanınmış, benim şerefim, kıymetim bilinmiş olacaktı, insanlar beni okumaya ve benimle amel etmeye rağbet edeceklerdi” demiş oluyor. Kur’anı Kerim’i böyle gücendirmeye razı mısınız? Alimlere marş okumak da yakışmaz. Her kim okursa marş, ona layık olmaz arş.

7) Birisi diyor “sabah namazına kalkamıyorum”, ben diyorum “teheccüd namazı için erken kalkın” o, “sabah kalkamıyorum” diyor.

8) Ezanı dinlemeye gayret edelim, dedim. Az önce caminin kapısına geldik “Ankara’dan telefon geldi” denildi. Telefonu elime aldım, ezan okunmaya başladı, karşı tarafa “ezan okunuyor, bekleyin.” Dedim. Durdular ezan bitti. Dua yaptık, ondan sora konuştuk.

9)Namazı tadil-i erkan üzere kılalım, rükudan, secdeden doğrulduğumuzda azalarımız tam yerleşsin, iki secde arasında “Allahümmeğfirli” diyelim. Rüku ve secdedeki tesbihler 3, 5, 7 kere olabilir. Bu tespihlere üç kere ile iktifa etmekten utanıyorum Rabbimden “ne firar adammışsın yahu” denilmesinden çekiniyorum. 5 ve 7 kere söylemek müstehab.

10)Erkekler namazlarını camide kılarken, hanımlar aynı vakitte evlerinde kılarlarsa namazlarını cemaatle kılıyor demektir.

11) Kimileri hafızlık çalışır, kimileri Arapça okur, fakat namaz kılmazlar, bu olur mu? Namaz kılacağız, hem de ezan okunur okunmaz. Akşam namazını üç dakika, öğleyi, ikindiyi beş dakika, yatsıyı on dakika sonra kılalım.

12) Hanım kardeşlerimiz baba, ağabey amca (vs) mahremlerinden biri olmaksızın sakın seferi mesafeye yolculuk etmesinler. Mahremsiz hacca bile yollamıyor İslamiyet.

13)Kızmamayı adet edininiz, insan kızınca şeytan yaptırmadığını bırakmaz.

14) Bir çantanız olsun, içerisinde Kur’anı Kerim, Mektubat, Risale-i kudsiyye, İslam ilmihali, defter, kalem, koyun ve bu çantanız devamlı her gittiğiniz yerde sizin yanınızda olsun.

15) Arkadaşım, eşim, dostum, beni beğenmez diye çarşaf giymeyenler var. Halbuki dinimizin emrini beğenmeyen o kimselerin hakikatlerini görse, onlardan kırk metre öteye kaçar.

16) Millet lise, üniversite bilmem ne bilme ne. Ta Amerika’ya kadar okutmak için çocuk gönderiyorlar. Kapının önünde medrese varken sen oğlunu kızını ta Amerika’ya gönderiyorsun, hiç utanmıyor musun, nedir zorun? Şeytanlık var sende.

SAYFA 3

1) Çarşaf giymekle büyük yiğitlik yapıyorsunuz, milletin tesettüre heves etmesine sebep oluyorsunuz. Kimse bu işi yapamaz ancak Cenabı Hak size nasip etti. Ölünceye kadar devam edelim, bunlar yüzümüzü ak edecek. Pantolonlar, bilmem neler giyenlere öldüklerinde “sen kimin ümmetinden idin, bu halin nedir?” der, sitem ederler, iyice cehalet doldu ortalık.

2) Çarşafınızı muhafaza edin, çarşaf giyenlere bütün meşayıh çok çok dua ediyor. Hanımlar birer pırlantadır, eşek pırlantadan anlamaz, o samandan anlar. Hanımın kıyafetini Müslümanlar bilir ama bir hanım kendi kıyafetini bilmeyip de eşek gibi olan erkeklerin arasına salarsa kendini, saman gibi onu yerler. Manto giyecekmiş, tepeden tırnağa uzunmuş, genişmiş miş miş miş miş. “Miş” leri bırakalım, nefse uymayalım, çarşaf giymek lazımdır. Allahu Teala'nın Habibine ve O’nun hanımlarına benzemek lazımdır. Onun düşmanlarına zerre kadar dahi olsa benzememek lazımdır.

3) Çarşafınızı iyi muhafaza edin. Bir de baktın çarşafını iki parça etmiş, bir de baktın çıkarmış, böyle böyle yoldan çıkılır. İşte çarşaf kesiyorlar ya (iki parça yapıyorlar) böyle yapmakla çarşafı öldürüyorlar, özelliğini yıpratıyorlar. Şunu yakinen bilin ki; bir çarşafı, bir sarığı bozmakla Çeçenistan’a gelen belayı bize de verebilir Cenab-ı Hak. “Bizde bulursak bir koca, döneriz be hoca” diyorlar, yani çarşafı kabul eden zevce bulursa giyecek, yoksa giymeyecek. Böyle bir şey olur mu ?

4) Kadınları açmakla onlara hürriyet veriyorlarmış. Yalan, alâ vezni çürük plan. Can vermeli çarşaftan vazgeçmemeli, ne güzel şeydir o.

5) Bu çarşafı giyen hanımlar, bilseler onların sayesinde neler oluyor, yatarken de giyerler. Siz ki Allah için tesettürünüzü muhafaza ettiniz O da sizi muhafaza eder.

6) Evinizde televizyon var ise sizde hayır bırakmaz, siler süpürür hayırlarınızı çünkü orada eşkıyalar konuşuyor. Kur’an-ı kerimi sevmezler onlar, Allah’ın hasmıdır. Televizyon seyretmeyelim. Vaaz dahi olsa. Ben size doğrusunu söylüyorum, sözümü tutarsanız kazınırsınız.

7) Bütün dünyayı dolaşsanız, insanları hep İngiliz ve Amerikalıların kıyafetinde görürsünüz , hocalar dahi o kıyafettedir. Bana “Dünyayı sana vereceğiz bir pantolon ceket giyip Yavuz Selim’den İsmail ağa Camii’ne kadar git” deseler, vallahi billahi onları giymem. Bunları kendimi büyük tutarak demiyorum. İslam kıyafetinin kıymetini çok iyi bilelim. Hz Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki; “Kim bir kavme benzerse o da onlardandır.” Parmak kadar küçük de olsa onların şekillerinden üzerimizde bulunuyorsa (onları) sevdiğimiz anlaşılır.

8) Muhterem üstadım Rumların, Ermenilerin şort giyen çocuklarını gördüğünde bu işe kızardı. Şimdi Müslüman’ın çocuklarına şort giydiriyorlar, yabancı dil yazılı kıyafetler giydiriyorlar. “Daha bu çocuktur zarar etmez” diyorlar. Çocuksa gavura mı benzemesi lazım? Asıl çocuk sizsiniz. Akıllanmadan birde çocuk sahibi oldunuz. Akılsız ananın babanın çocuğu da akılsız olur. Gavurun çocuğu gavur gibi, Müslüman’ın çocuğu Müslüman gibi olur.

9) Biz kör müyüz, sağır mıyız, nasıl Müslüman, nasıl hocayız? Giyiniş tarzımız, ayakkabılarımız, çoraplarımız hep onlara benziyor. Niçin benzesin? Ne kâr gördük onlardan? İplik kadar dahi olmasın kafirin modasından. Çarık giy demiyoruz, ayakkabı giy ama Müslümanca olsun. Bir ayakkabı ile, bir elbise ile aldanan insanın hiç değeri kalır mı?

SAYFA 4

1. Senin bir sünneti ihya etmen ile ALLAH'U TEALA ( c.c.) Rusya'nın Afganistan'ın atmış olduğu bombayı etkisiz hale getirir.

2. Bir Hoca yüzbin televizyondan daha tesirlidir.

3. Rabıta muhabbetle olur, muhabbet de ittiba ile olur. İttiba edersen seversin ve sevilirsin.

4. Mektubattan uzak kalındığı an feyz kesilir.

5. İnsanlar et gibi, ulema tuz gibidir. Tuzsuz et koktuğu gibi ulema ve sohbetinden mahrum kalanda çürür ve kokar.

6. Cenab-ı Hakk sana amel defterinin oku dediği zaman yanına da Kur'an-ı Kerim'i koyacak. Soracak :" Bu günahı yaptın. Benim kitabımın neresinde buldun da yaptın, " buyuracak.

7. Kuşluk namazını terk etmek bana ölümden daha ağır geliyor, kılmamaktansa ölmek daha hayırlıdır.

8. Sarığı kabul etmeyenin Peygamberimiz ( s.a.v. ), Cebrail ( a.s. ), ALLAH-u Teala ( c.c. )'de kabul etmiyor.

9. Bir kimse bir defa Kelime-i Tevhid getirse ve ikinci defa getirmek istediğinde soluk alsa, bu aradaki boşlukta imanı tozlanır ya seyrek olarak veya hiç demezse.

10. Mevla Teala (c.c.)' dan başka neyi düşünüyorsan ona iman ediyorsun.

11. İmam-ı Rabbani ( k.s.) şöyle buyuruyor: " Bir şahıs şayet günahlarına devam ederse ve ondan hoşlanırsa, hoşlanan kimse münafıktır."

12. Dünya içinde herşey melundur, fakat zikrullah ile meşgul olan emri bil maruf nehy-i anil münker yapan okuyan ve okutan değildir.

13. Senin mektubu annen, baban, hanımın aldığı anda birkaç gün okumasınlar kenara koysalar, gücenirsin. Rabbin seni gördüğü halde ondan gelen mektubu hiç eline aldığın yok, utanman lazım.

14. Ottan, samandan süt yapan ALLAH (c.c.)'ya hayran kalmıyorsun da, kafirin elektriğine mi hayran kalıyorsun ?

15. Allah'ın selamından önce iyi günler, iyi geceler, iyi akşamlar alo vs. gibi kelimeleri kullanmak büyük günahtır.

16. Yedi yaşında ki bir çocuk kalbimizdekileri bilse dağların arkasına kaçarız. Mevla (c.c.) her şeyi biliyor, hiç utanmıyoruz.

17. Avrupa modasına uymak, namazı terk etmekten daha ağır geliyor.

18. Annenizin karnındaki çocukları okutun. Kendini, hanımını, çocuğunu seviyorsan arapça oku ve okut.

19. Televizyon seyreden dinini sevmiyor demektir.

20. Bu üç şey kimde olursa imanın tadını alır.

a) Allahu Teala (cc.)'yı sevecek.

b) Peygamberimiz ( s.a.v.)'i sevecek.

c) Sevdiği kardeşini yalnız ALLAH-u Teala (c.c.) rızası için sevecek.

21. Bir kimse asılacağından korktuğu gibi imandan küfre döneceğinden de öyle korkacak.

22. Siz ilme ne kadar önem verirseniz ben de size o kadar önem veririm.

23. Bir insan altından camii yaptırsa, fakat Mektubat'ı dinlemese bir şey yapmış sayılmaz.

24. 4000 sünnet-i seniyyeden fazla sünnet vardır. Bunlardan üç tanesini terk ediyorsam bana tabi olmayın.

25. Öleceğim zaman son nefesim kalsa, yine size okuyun derim.

26. Zikirsiz yapılan tefekkür, yazın yağan kara benzer.

27. Yaptığımız amel adet haline gelmiş, halbuki bir insan düşünse, ben Allah ( c.c.) murakabesi altındayım. Melekler her saniyemizi yazıyor. Ancak o zaman ameller ibadet olur.

28. Sen nefsini hak ile meşgul etmezsen, nefis seni batıl ile meşgul eder.

29. Bir kimse emri bil-maruf yapacağım diye yola çıksa sonra siyasetten bahsetse, onun azabını kimse ölçemez.

30. Her kim kadına bakarsa, gözlerine eritilmiş kalay dökülür.

31. "Bir kimse kadınlar açık gezse ne olur?" demiş olsa o adam mürted olur.

32. Dünya sevgisi insanı şaraptan daha sarhoş eder ve ateşe girmeye cesaret verir.

33. Sarıl bir hak dostuna, kurumuş yaprak gibi ezse de ses çıkarma sakin ol toprak gibi.

SAYFA 5

Bulunduğunuz yerde bir Sahabe-i kiram gibi görünün ( 1993 kendi evi)

Arif’in riyası, mürid’in ihlasından iyidir ( 1993 kendi evi)

Namazı vaktinde kılacaksınız cemaatle. Ondan sonra tesbihinizi çekeceksiniz ( 1993 kendi evi)

Sülük, manevi bir yürüyüşle Mevla’ya yürümek demektir ( 1993 Bandırma)

Dikkat edin ! Tarikatle şeriat ayrıdır. Demeyin. Tarikat şeriat’ı dikkatle istemek demektir ( 1993 bandırma)

İngilizce okursun, Fransızca okursun, Almanca okursun, Arapça okumazsın ! ( 1993 bandırma)

Bu dünya Allah cc medresesidir. İnsanlar Allah cc talebeleridir. Allah cc Talebelerine ne okutur? Allah cc kitabını okutur ( 1993 bandırma)

Zikir eksildikçe biz yeniliyoruz cemaati müslimin, onun için tekkeler, medreseler yasaklandı ( 1993 bandırma)

Bandırmada 100 tane ilk mekteb varsa. 200 tane medrese lazım ! Yarısı Erkekler yarısı kızlar için kızları bir okutmayız karman çorman ( 1993 bandırma)

Tarikatte isen dersini mükemmel yapacaksın. Tarikatte degilsen yine zikir edeceksin . Tarikat bunun ( yani zikrin ) Medresesidir.( 1993 bandırma)

Dünya dolusu altın, bir la ilahe illallah almıyor! Dünyada bedava ( 1993 bandırma )

Kıyafetleriniz tam Müslüman kıyafeti İngiliz kıyafetini bırakın.

Eğer kazanamazsan yani Cenneti Amerika'nın devlet başkanı ol ne fayda eder Avrupa’nın başı ol ne fayda eder, Rus kralı ol ne fayda eder!..

Filmlerde ne gördülerse o var kalplerinde, gazetelerde ne okudularsa o var kalplerinde, göze yakın olan gönle yakındır! Bizim kalbimiz temiz!” Bir defa kuran dinledi mi acaba ? ne hayır var onların baktıkları şeylerde ? ( 10.12.1990)

Bu Millet kimin elinde kaldı ? eyvah ! eyvah ! Acımak lazım , merhamet edin bu millete.( 14.3.1988)

Seyri sülükte az ilerlemek neden oluyor? (cemeatten sordular) : Az çalışmaktan edepsizlikten (14.3.1988)

Dünya tehlikeli yerdir keyif yok, eğer adam olmak istemiyorsan rahat otur, ye çalgı dinle, televizyon seyret! ( 14.3.1988)

Ben dedim ki “ Ya Rabbi 2 sıga’yı bir öğrenseler yeter” şimdi 24 sığa, 24 kitab! ya rabbi ekmek verdiğin gibi katığını da ver ! Bize ilim verdin ihlasını da ver amin (14.3.1988)

“Ya eyyühellezine amenu lime tekulune ma la tefalun “ Gelirsiniz ve bana tarikat sonra bırakırsınız. Namaza başlar bırakırsın , çarşafı giyer çıkarırsın, bunlar hep buraya girer ( Yani Saff süresinin 2. Ayetine girer) (14.3.1988)

Ya Rabbi hocalarımızı çoğalt Sabır ve kanaat ver Ya Rabbi çok hoca ver bize bunlarıda yazın yağan kar gibi eritme ( 14.3.1988)

Günümüzde: Sivri uçlar, yeşil bilmem neler aşırı Müslümanlar diyorlar, ağızlarıyla Allah’ın cc nurunu söndürmeye çalışıyorlar. Allah cc ise Nurunu tamamlayıcıdır, kafirler kerih görse de çatlasa da …(14.3.1988)

Cihad’ın en faziletlisi emri bil maruf ve nehy-i anilmünkerdir.(14.3.1988)

Bazı saman kafalılar var ne zikir ne bir şey ! ula yağmur gibi merminin altında “ zikran kesiran” diyor (14.3.1988)

Bütün şeriatı yerine getireceksin. Farz vacip sünnet hepsini ifa edeceksin ki Allah cc seni şakir ( şükredici ) kabul etsin (31.1.1994)

Caminin yanından geçerken yüz çevirirler, susuz kalınca alır kovayı gelir camiye. Ulan senin yanında bir kova su kadar değeri yok mu Allahın cc ? (31.1.1994)

İman ikan ( şüphesiz inanç ) derecesine çıkarsa sen o zaman her şeyi yaparsın insan bu şekilde inansa hiç çarşaf çıkartabilir mi? İkan derecesine çıkan o zaman ne eder?( daha varmı ?) Allah cc cümlemizin imanını ikan derecesine çıkarsın amin ( 31.1.1994)

Derslerini bile tamamladıklarına inanmıyorum bu milletin ( 31.1.1994)

Abdülhalik-i Gücduvani hz.leri (ks) buyurdu. Herkesin listeleri bizim elimizde kim bitiriyor ( yani dersini) bitirmiyor biliyoruz ( 31.1.1994)

Buhara meşayihi her gece gelip dolaşıyorlar. Kalkmışsan feyiz verirler ( 31.1.1994)

Yatsıdan sonra uykun gelmiyorsa zikirle meşgul ol. dersimi yaptım diyip başka şeyle meşgul olmayın, zarardır bu. ( 31.1.1994)

Bu ayetlere (yani müteşabih ayetlere) Hanbeli mana vermedi, hanifi mana vermedi, Rasulullah s.a.v vermedi sen niye veriyorsun ? ( 18.4.1988)

Kalın kafalı nefse uyarsan her yerde rezilsin.(18.4.1988)

Şalvar giymekten utanırsınız, sakal, cübbe, çarşaf, uzun entari, sen bunları giymekle “ bakın İslam kıyafeti budur ben müslümanım benim sağlığımda islamiyette kimse yan bakamaz “ demek istiyorsun.(18.4.1988)

Hanımlar sohbeti dinlerken ne saate bakar, ne güneşe bakar ! nazar değmesin ( 18.4.1988)

Bir salik 20 sene oyalansa , yarım saat işi ciddiye alsa o boşluğu doldurur ( 18.4.1988)

İnsan bir nefes sağ olsa çok ilerler (18.4.1988)

Bir de çok süslü giyinmeyi seversiniz. Böyle şeyleri sevmeyin. Ütüler , mütüler! Oooo konforlu mısır tavuğu gibi ! ( 18.4.1988)

Kur’an parayla okunmaz, hediyede olmaz. Zekat versinler ama kur’an okuduğun için değil.( 18.4.1988)

Çok dua edelim fakat önce talebelere! Ben onlara Medine’de dahi ediyorum ( 18.4.1988)

Ya rabbi bunları ( yani talebeleri ) yazın yağan kar gibi eritme ilmin kıymetini bilmek nasip et ( 18.4.1988)

Şeyhül İslam İsmail Efendiye Fatiha okumayı buradan geçerken ihmal etmeyin . diyanet reisi idi Mekke’de hakimlik yapmıştır. Bu camii’nin yapımında, ayrı bir vaziyeti vardır.( 18.4.1988)

Bizim tarikatımız sohbettir, sohbetsiz olmaz. “ tarikatü ma sohbedest “çetin işler sohbetler hallonulur. (19.10.1987)

Bu kudsiyye kitabını okudun mu zevk alır gidersin. derslerimiz yarı yuru gidiyor! Neden ? bir sayfa açıp okuyor musun kudsiyye’yi ?yarım sayfa okursun kalbinin pası gider zevk alırsın. (19.10.1987)

Bu Risale-i kudsiye’nin her bir kelimesini Mevla onun ( Mustafa ismet garibullah ks ) gönlüne attı ( 19.10.1987)

Şimdi kadınları okutuyorlar. Düştü tavuk çakalların eline ! tavuk çakalların eline düşerse ne olur? Çakal onu yer. ( 19.10.1987)

Bizim ayşe hocanın bir dayısı vardı. Çok keşfi açık bir insandı . bir gün hatm-i hace ye geç kaldı , yarısına yetişti, şu zuhurat’ı görmüştü. Bak dediler zuhuratta her bir mürid’in bir defteri vardır. Yarısına mı geldin , başına mı geldin, dersini yaptın mı yoksa uyudun mu yarısında mı bıraktın hep yazılıyor ( 19.10.1987)

Ey Hanım kardeşlerim ! aklımızı başımıza toplayalım adam olmadan gidersek bir daha ilaç yok bitti!(19.10.1987)

Kuran-ı kerimi okuyup onunla amel edenler öyle bir devlete kavuşurlar ki dünyada onun gibi devlet olmaz. O dünyaya ferman okur. Otur ! dedimi oturur. Defol dedi mi karşısındaki defolup gider. Şimdide bize öyle diyorlar. Kafirler’in elinde oyuncak olduk niçin ? bakmıyoruz kuran-ı kerime okuyoruz, bu yirminci asra uymaz diyoruz ( 19.10.1987)

Ağlamamız lazım halimize karga bir kavmin delili olursa onu nereye götürür ? leşe. Avrupa bizim liderimiz olursa bizi nereye götürür ? fare yemeye götürür. Fare yerler köpek yerler. Fenleri örtüyor onları! Eğer onlara uyuyorsak bizlere yazıklar olsun ( 19.10.1987)

Hz. Ömer ( r.a ) Radiyallahu anh . diyeceksiniz anıldıklarında Ehli sünnetin ahlakı budur. ( 19.10.1987)

Akıllıya bir işaret yeter! Şimdi diyebilirsiniz; hoca efendi çarşafımızı muhafaza ediyoruz.namazımızı kılıyoruz, teheccütümüzü kılıyoruz,namahreme çıkmıyoruz, tesbihte çekiyoruz.ancak evlenirken bir gelinlik giyiyoruz.azıcık kafirlere benziyoruz ! o azıcık var ya o azıcık ağaç böcegi gibidir. İşte, yer seni o ( 19.10.1987)

Çok cemaat ‘e lüzum yok! Az olsun pak olsun, buğday unu olsun derdi efendi babam ( 19.10.1987

Değerli Arkadaşlarımız . Sultanımızın durumunu merak eden kardeşlerimiz. Sultan Mahmud ustaosmanoğlu'nun Sağlık durumu gayet iyi yanlız şu sıralar Bu Cuma İsmailaga Camii Hutbesinde Konuşan)
Az olsun pak olsun buğday unu olsun ! hoca sen benim cemaat’imi bir görsen !diyor. Nasıl cemaat? Ağaçtan mı ? odundan mı ? kütükten mi? Az cemaatin olsun ama adamdan olsun (19.10.1987)

Sen, Mevla senden ne istiyor ona bak. ( 19.10.1987)

SAYFA 6

Şunu unutmayalım arkadaşlar , yatmadan evvel 27 İhlas’ı okusun herkes ve yatarken ne okuması gerekiyorsa onu okusun ( 29.05.1988 Pazar )

Bu millete emri bil maruf yapalım , sert konuşmayalım , gezelim bu nefsin kafasını ezelim, ümit verelim ( 29.05.1988 Pazar )

Bildiriniz, Buldurunuz, tattırınız, doyurunuz (Efendi babadan ks.)

Kim ki islamda’dır bilsin ki cennettedir. Kim ki isyandadır bilsin ki cehennemdedir (1989)

Bütün haramlar nefse dostluk, Mevla’ya cc düşmanlıktır ( 1987 Pazar )

Çalgı pisliği heladaki pislikten daha pisliktir. Çünkü hela pisliği yıkanır ama bunu yıkamak zordur (1987 Pazar )

İnsanlık kadar zor bir meslek bulamazsınız gerçekten. (1987 Pazar )

Kadın Bakkala gitmez (1987)

Ayakkabılarınız sessiz olsun ( 13.2.1989 )

Karınca bacağı kadar ekmek atmayın bu bizi helak eder ( 13.2.1989 )

Düzensiz salik haliktir.

Dinden taviz veren can lazım değil bize o can değil düşmandır.

Biz bu ilme kıymet vermezsek Allah da bize kıymet vermez ( 22.12.1988 Perşembe )

Uyumayın Arkadaşlar Burada uyumak da makbuldür ama uyumayalım ( 19.6.1987 Pazar sohbette uyuyanlar için buyurdu )

Birde Ayakta takı takıyorlar. Bak Bak bidate bak! Bizimkiler yapıyor bunu , Bir Bidatçı ile konuşmak Bir kafirle konuşmak kadar kötüdür. O düğünde ben olacağım alacağım şimşir sopasını elime, Hakim teyze tutacak ben vuracağım oda bağıracak. Birde bu takı şu takı diye bağırıyorlar’mış Riya için ! Allah için hiçbir şey yok (19.10.1987)

Bakın okuyorsunuz, Okuyorsunuz sonra böyle düğünler yapıyorsunuz ( 19.10.1987 )

Gelin kızlar çiban başı sizsiniz ! ( yani gayri islami düğün hususunda ) ben ailemi yenemiyorum yok ! Damat karşı çıkarsa git, defol sokaklar karı dolu ! diyeceksiniz.

Ben Allah'ımı diliyorum dersin. Allah cc Bu Medresedekileri de böyle yapsın diğerlerine de hidayet versin Amin ( 19.10.1987 )

Kadınların şerefi gizli kalmakta erkeklerle görüşmemelerindedir. Kadın çalışacak diye tutturmuş sonra aç kalırlarmış ! sen karışmasana O cc yarattığının rızkını verir Sen yeter ki adam ol Müslüman ol Uslu Ol Akıllı Ol ( 19.10.1987 )


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 3 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye