Bismillahirrahmanirrahim,
Ey müminler, Ey Allah’ın kulları !..
Hüküm, mutlak hüküm Allah’ındır; ne senindir, ne benimdir, ne onundur. Yerlerde de hükmü yürüyen; göklerde de hükmü geçen; mülkün mutlak sahibi Allah’tır. Sen de iddia edersin ama, senin iddianın bir kıymeti yoktur.
Bizim hal ve şanımızı Cenab-ı Allah “Fehulikal insanu zaifa..” kavl-i şerifinde bildirmiştir ki “insanoğlu zayıf yaratılmıştır”; kuvvetli değildir, zayıftır amma fiziki bünyesi itibariyle zayıf… Lakin Cenab-ı Hakk’ın ilahi lütfu olan aklıyla insanoğlu inse ve cinne ; yeryüzündeki mahlukata hükmediyor; zayıfız lakin aklımız dolayısıyla mahlukata hükmediyoruz.
İstanbul’da bazı defa bulunuyorum da o Boğaziçi’ndeki köprülere bakıyorum; bir de kendime, insanlara bakıyorum. Bazı defa Cenab-ı Hakk beni dünyada dolaştırıyor; Avrupasında, Amerikasında gökdelen denilen muazzam binalar vardır. Gökdelenin en yüksek katına da bilet kesip çıkarttılar beni; ki o binayı yapan insanlar o binanın altında parmak kadar kaldı. O koca köprü -Avrupa’da daha büyükleri var ama- bizdeki de epey büyük; her iki köprü de... Eğer bir başka dünyadan başka bir mahlukat gelmiş olsa ve onlara demiş olsalar ki “Bu köprüyü bu insanlar yaptı…” Şaşıracak: “Ya bunlar karınca gibi iken nasıl bu köprüyü yaptılar?”
Fiziki kuvvetle değil; işte insanın böyle bir kuvveti var. İnsan hayvandan ne ile ayrılır? Aklıyla… Bu alemi yaratan, ayı-güneşi yaratan, yeryüzünü yaratan, yeryüzünü insan ile ziynetleyen kudret sahibi insana yeryüzünde hükmedebilmek için bir nokta, bir cevher verdi.
Yukarıdan bakıyordum; 80 katlı bir bina kaldığımız yerde, aşağıda arabayla bir kimse geldi; kapıyı hemen açtılar, elinde çantasıyla bir insan çıktı. Dediler ki bu binanın sahibi budur. Nasıl zaptediyor bu kadar büyük binayı? Sahiplik yapabileceği, hadi giydiklerine, yüzüğüne sahiplik yapıyor. Ötekilere sahipliği uydurmadır. Bağı varmış evler, konaklar... Eğreti hepsi; ancak üzerine taşındığın. Bakıyorum zenginlere; acaba diyorum, onlar arabaya binerlerken bir ayağını “rolls royce” otomobile, bir ayağını "mercedes" arabaya mı koyup biniyor? Veyahut çok zengindir, "yahu iki palto giyiyor, iki muşamba giyiyor, iki pardesü giyiyor, iki şapka birbiri üzerine koyup giyiyor; iki baston…"
Eeee yahu mest ile beraber lastik giyerim... Görmedim zengin adamları ki, iki şey giysin; ona da kibarlıkları müsaade etmez. Nasıl şey yahu sen zenginsin; iki tane-üç tane giy, zenginliğin belli olsun. “Şeyh efendi onun giydiği ayakkabı bilmem nerden alınıyor; kaç liradır?” Öyleyse ayakkabının ucuna yazsın bir tabela; giydiği gömlek te bilmem hangi memleketten gelirmiş… “50 bin dolar” dedi bir tanesi; aklım duruyordu; “bu giydiği esvap” diyor. Kim biliyor bunu? Kendileri bilmiyor. Yok buraya yazsın: “Bu giydiğim pardesü 50 bin dolarlıktır; bu giydiğim gömlek 10 bindir.”
Yani senin sahiplik yapacağın şey bu dünyadan en hafifinden giyeceksin, vücudunun taşıyabildiğine belki benimdir diyeceksin. Onu da öldüğün vakitte zorla elini kolunu büküp çıkaracaklar; parmağında ne varsa, boynunda-kulağında ne varsa… Şimdi erkekler boyunlarına zincir takıyor; ben de diyorum “Tasma da tak be, markalı olasın” erkeğe ne gerek? “Moda…”
Erkek kadın ayrılacaktır; hiçbir kadın erkek olmak istemez, hiçbir erkek kadın olmak istemez; aksilerinden başka, suyunu kaynatmış olanlardan başka… Ziynet kadınlar içindir; erkekler için değildir. Erkeğin sıfatı başka, tabiatı başkadır.
Hatta dinimiz kılı kırka yarıp herkesin hayat nizamını göstermiştir. Eski zamanda erkek çamaşır yıkarken kadınlar oynaya oynaya...
Bekarlık başa beladır, bekar dolaşma. Aldığının bereketini bulamazsın; onun için bekar gezme; evlen… Kıyamet gününde herhangi bir kızın ırzı ve namusu haleldar olduysa bekar erkeklerin ensesine yükleyecektir günahları… Çünkü erkek talip olur; Adem atamız bile cennette yaratıldığı vakitinde Adem a.s. sonra Havva anamızı yarattığında Adem peygamber cennetin içerisindeydi. Hayrette kalmış; “Gel” işareti yapmış. “Ben gelmem oraya; sen bana gel…” Onun için erkek kadına taliptir; kadınların erkeklerin arkasına düşmesi ayıptır; şereflerine uygun değildir. Erkek erkekliğini icra edecektir ve namusu dahilinde evlenecektir; bu da dinin emridir.
Dinin emrinin yürümediği yer yok mu? Deme ki, biz dinden dışarı çıkarız. Çıkamazsın. Doğduğun vakitten itibaren kulağına ezan-ı Muhammedi okunacak; Allah’ın emri burada ikamet edilecek ki hangi namaz içindir öldüğün vakit namazını kıldıklarında ezanın ikameti verilmiştir. Kuzu gibi gelirsin; kuzu gibi getirirler, seni tabutunu korlar. İmam ileri gelir, senin namazını kıldırır.
Ne olursan ol İslam’ın dışına çıkamazsın. İslam’a saygını göster; melekuttan saygı bulursun; yeryüzündeki mahlukat ta seni sayar.
Yeryüzü de senden acizlenmez; yeryüzü sallanıyor ne için üstünde cenabet gezenlerden… Allah’a secde etmeyenlerden; Allah’ın hududunu gözetmeyenlerden yeryüzü tedirgin oldu sallıyor. “Yahu sallayan olmadan sallanır mı bee?” Salıncak bile sallanmaz. Çocuk otursa salıncağın üzerine itesin ki sallansın. Koca yeryüzü niçin İstanbul, niçin Marmara ne için İzmit; niçin Erzincan… Kıbrıs’ı saymadım. Allah başımıza hayır getirsin, biz de burada çook ağır değiliz ama ağırlık verenler var. Dolaşıyor; diyor yok. Her yerde damarı var, şebeke mükemmeldir.. Haaa, dikkat et… Yaratan sallayacağı yeri biliyor; vaktini de, gününü de biliyor. Kimleri batıracak, kimleri çıkaracak biliyor. Yukarda bozulmayan kompüter vardır; hiç korkma hepinizin sicili vardır. Dünyaya gelirkenden son ana…
Dikkat et bu Cemaziyelahir’in son Cuma hutbesidir; gelen hafta Regaib kandili… Üç aylar şerefle girecektir, şerefini gözet. İlahi gazab üzerine inmesin…
İstersen “aman ya Rabbi” , “tövbe ya Rabbi” de. “Tövbe ya Rabbi” de… Kaç bin kimseleri alıp götürdü… Seni de süpürür, götürür; seni kayıracak yoktur. Dikkat et gelen Cuma, Regaib kandilidir. Cenab-ı Hakk kendi Zatına nisbet edip “Benim ayımdır bu” dedi. “Her kim Beni sayarsa Benim olan bu aya saygı göstersin…”
Tövbe ediniz. Zannetme ki gökyüzünün yeryüzünden haberi yoktur. Pek mükemmel vardır. Deme ki gökyüzünün yeryüzüyle alakası yok. Alakası olmasa rahmet yağmuru nasıl yağacak? Alakası boyuna vardır ki rahmeti iniyor yeryüzüne. Dağlar taşlar kurudu; yağdırsana yeryüzünden çıkan kuyucuklardan; sen suvarsana… Gökyüzü yeryüzünü bırakmadı; isterse rahmet yüklü isterse gazab yüklü gelir bulutlar…
Onun için dikkat et… Boyumuz 1,5 metrodur, 2 metre olsa ne? Boyun 2,5 metre olsa seni cemiyetin içinden atarlar; “bu dev azması” derler; “bunu araya sokmayın, bu bizden değildir.” Derler. 1,5-2 metre arasında iyidir. Yahu 1,5 - 2 metrelik adam gökyüzüyle nasıl kavga edersin? Bütün tankları havaya döndür, at; bütün füzeleri gökyüzüne döndür, savur. Gökyüzüne değmez; başına döner.
Onun için Allah ile arayı düzeltmeyen ferd olsun; cemaat, millet, devlet, hükümet olsun işleri yürümez. Allah ile barışacaksın “tövbe ettim ya Rabbi, kusurumu bağışla; bize hidayet yollarını aç. Ya Rabbi kötü nefsin eline düştük; şeytanı çok dinledik, senin emrini kırdık aman ya Rabbi…” de.
Gelen Cuma geliyor; demezsen sen bilirsin. Çünkü bu 1999’un son Receb ayıdır 2000 yılın ayı tek başına geliyor, o zaman ne gibi bir hal olacak dünyada; belli değil. Kimse kestiremez.
Ey müminler, Ey iman edenler !..
Maşallah hepsi de genç insanlar; çok şükür bir hikmet vardır ki, insan nerden men olunursa oraya koşturur. Aksi yok; tutmuşlar dinin arkasına düşmüşler, İslam’ın arkasına düşmüşler. “İslam’dan vazgeçirtelim bu insanları, modern olsun bu insanlar…” Yahu modernlikten karnımız da doymadı, sırtımız da; bu kadar da kırbaç yedik… “Kabul etmez misin; seni boğarlar” deme… Fay hattı sen nereye gidersen çeker o hattı arkandan çadırı; yattığın çadırın ortasını yarıverir, içine yutar, götürür… Allah’tan kork… İnsan men olunduğu şeye hücum eder. Subhanallahilaliyyulazim… Şimdi bu gençlerin hiçbirisi din ve İslam hakkında kendilerine onlara birşey söylenmiş değildir… 75 senedir din aleyhinde konuşuldu; lehinde konuşulmadı. Bütün icraat öyleyken bu icraat nerden geldi? Eskiden mekteplerde din eğitimi başlardı, şimdi mekteplerde besmele yok!... Peki besmeleyi nereden öğrendi bu çocuklar? Bu gençlere göre dışarda çok hayat var; şeytan acizlendi dedi ki: “Ben aciz kaldım bu gençlerden…” “-Ne için?” “Ben uğraşıyorum bir hafta, bir Cuma geliyor secde ediyorlar; benim yaptırdıklarım bitiyor.”
Eee, bu Allah’tan vergidir. İman… Onu örtemezsin; ortadan kaldıramazsın.
Allah’ı say; rahat, huzurlu yaşa. Dünyan da mamur ahiretin de mamur olsun.
Değilse sen bilirsin. Her koyun kendi bacağından asılır; herkes kendi kabrini dolduracak, herkes bir kabre yatacak. Lakin subhanallah gördüğümüz binlerce insan tek kabir de bulamadı; birbiri üstüne yıkanmadan-kefenlenmeden; o plastik torbaların içerisinde, en sevdiklerini hendeklere gömdüler binlerce. Demek ki tek başına kabre gömülmek te bir saadetmiş insana. Ona da yetişemedi o kimse.
Allah bizi affeylesin… Ya Rabbi!.. Biz hata işledik; cürmümüz-günahımız çok; lakin Senin rahmetini geçemez, Senin bağışlamanı geçemez bizim günahımız.
Habib-i Ekremin hürmetine ya Rabbi, Senin arslanlarını gönder… Yolumuzu beyan ettir ya Rabbi… Senin yoluna döndür ya Rabbi…
Amin.
[ Hz. Şeyh M. Nazım el-HAQQANÎ ]
Miladi 08 Ekim 1999 Hicri 27 Cemazeyilahir 1420 Cuma. Girne – KKTC.
|