MHP lideri Bahçeli, ‘Siyaset Meydanı Seçim Özel’de soruları yanıtladı “Türkiye’nin rahatsızlıklarının kaynağı, Erdoğan-Gülen-Öcalan eşkenar üçgenidir. Polise saldılar, ‘terör şehre iniyor’ mesajı” dedi
Devlet BAHÇELİ’nin Siyaset Meydanı Seçim Özel programındaki canlı yayınındaki soru ve cevapları;ALİ KIRCA: Mutlu akşamlar efendim. Siyaset Meydanı Seçim Özel programına hoş geldiniz. Bu Pazar akşamı Milliyetçi Hareket Partisi genel başkanı genel başkanı Devlet Bahçeli MHP genel merkezinde konuğumuz olacak ve Show Haber Genel Yayın Yönetmeni Tuba Atav ile birlikte sorularımızı yanıtlayacak. Sayın Bahçeli hoş geldiniz efendim.
TUBA ATAV: Hoş geldiniz efendim.
DEVLET BAHÇELİ: Hoş bulduk efendim.
ALİ KIRCA: Çok önemli konular var. Uzunca bir zamandır kamuoyu sizin bütün bunlarla ilgili olarak söyleyeceklerinizi gerçekten merak ediyor. MHP seçmeni veya başka partilerin seçmeni herkes gerçekten de bu akşam Devlet Bahçeli'nin ağzından çıkacak sözcükleri bekliyor. Onun için Sayın Bahçeli bu akşam söyleyecekleriniz son derece önemli. Biz sorularla bu meseleyi açmaya çalışacağız son zamanlarda konuşulan konuları ve elbette Milliyetçi Hareket Partisi'nin seçimlere yönelik projelerini ve vaatlerini konuşacağız. Bu sorulara geçmeden önce bu seçim döneminde belki de sizi de şaşırtacak biçimde en çok konuşulan konulardan biri şu püskevit meselesi oldu. İnternette özellikle gençler arasında sayısız derecede tıklandığını biliyoruz. Çeşitli versiyonları ortaya çıktı. Şimdi biz hazırladık burada masanın sehpanın üzerinde, Adana usulü bir püskevit var. Yani lokum ve bizim deyimimizle bisküviden oluşan ama sonra püskevite dönüşecek. Bunu ilerleyen dakikalarda sizinle konuşacağız. Gerçekten bunu da çok merak ediyor kamuoyu. Ama ondan önce gündemin gerçekten de çok önemli çok tartışılan konuları var. Ben her zaman olduğu gibi, diğer liderlerle de olduğu gibi Tuba Atav ile başlamak istiyorum.
ŞANTAJTUBA ATAV: Tekrar hoş geldiniz efendim. Gerçekten de son dönemde partinize yönelik bir takım girişimler var. Siz bunları komplo olarak değerlendiriyorsunuz ve sizin ifadenizle bu komplolar öyle bir hal aldı ki son dönemde şahsınıza yönelik adeta tehdit hatta şantaj denilebilir noktaya geldi. 18 Mayıs tarihi ifade ediliyor. Ben daha fazla bir şey söylemeyeyim, sizden dinleyelim ama sorum şu olsun. 18 Mayıs'ta istifa edecek misiniz?
DEVLET BAHÇELİ: Öncelikle Siyaset Meydanı'nda liderler programında yine Milliyetçi Hareket Partisi'ne böyle güzel bir fırsatı vermiş olmanızdan dolayı sizlere teşekkür etmek istiyorum ve Milliyetçi Hareket Partisi'ne de hoş geldiniz diyorum.
ALİ KIRCA: Sağ olun efendim, katıldığınız için programımıza biz de çok teşekkür ediyoruz gerçekten.
DEVLET BAHÇELİ: Tabi son günlerde Milliyetçi Hareket Partisi üzerinde yoğun bir faaliyet yürütülmektedir. Bunlardan bir tanesi de zatıalinizin biraz evvel ifade ettiği gibi 18 Mayıs saat 10'a kadar Milliyetçi Hareket Partisi genel başkanlığından istifa etmem istenmektedir. Böyle bir istifayı bizim ciddiye almamız, bu kişileri veyahut bu internet arkasındaki kişileri dikkate almamız söz konusu değildir. Bunlar kimdir? Bunlar mektubun altına "Başbuğun Ülkücüleri" diye ifade kullanıyorlar. Ne kadar ülkücü oldukları veyahut ne zamana kadar ülkücülüklerini devam ettirdikleri meçhul olan insanlardır.
"Başbuğun Ülkücüleri" adını kullanacakları yerde eğer bunlar haysiyetli şerefli, davasına sahip, davasının iyi yönetilmediğini veyahut büyük bir uçuruma doğru sürüklenmekte olduğuna inanıyorlarsa Başbuğun Ülkücüleri yerine açık imzalarını korlar ve Milliyetçi Hareket Partisi'ne gelirler, düşüncelerini burada paylaşırlar ve mümkün olduğu kadar da yapıcı davranmaya niyet ederler. Ama bunların hiçbirisi söz konusu değil. Tamamen Milliyetçi Hareket Partisi üzerinde oynanan bir büyük oyundur bu. Bu oyunlar bize yabancı değildir. Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye'nin çok ciddi hayati konuları gündeme geldiği vakit ve bunların uzun süre tartışıldığı bir ortamda mutlaka Milliyetçi Hareket Partisi'ni karalama, devreden çıkartma, siyasetten yok etme gibi eylemler her zaman görülmüştür. Ben geçmiş dönemlerde de hatırlıyorum 2001 yılının sonlarına doğru MHP'siz bir parlamento düşüncesi bir anda yaygınlaşmıştı. Halbuki Milliyetçi Hareket Partisi o zaman koalisyonun ağırlıklı bir ortağı olarak ülke yönetiminde söz sahibi ve hizmet etmektedir. Ama durup dururken MHP'siz bir parlamento, MHP'siz bir hükümet görüşü hakim olmuştur. Şimdi yine Türkiye çok ciddi iç ve dış tehlikelerle karşı karşıya olduğu bir ortamda Milliyetçi Hareket Partisi'nin duruşundan, takip ettiği politikalardan aşırı derecede rahatsızlık hissedenler şimdi tekrar Milliyetçi Hareket Partisi'nin milletin gözünden düşürmeye, bir çok iftira ve karalamalarla lüzumsuz değerlendirmelerle siyasi hayattan silmeye gayret gösteriyorlar. Bunları Milliyetçi Hareket Partisi'nin aldırış etmesi mümkün değil. Bizim de bu gibi konularda istifamız mümkün değil. Biz mücadele adamıyız. 40 yıldan beri de bir mücadele çizgimiz vardır. Böyle ufak tefek karanlıktan gelen seslere hiç kulak asmayız.
ALİ KIRCA: Şimdi daha önce de Milliyetçi Hareket Partisi'ne karşı bu tür girişimler oldu demiştiniz. Ama şimdi tam da seçimlerin arefesinde yaşanıyor bu. Deniliyor ki bütün bu olup bitenlerin sebebi MHP'yi barajın altına itmek bu seçimlerde. Neden MHP bu seçimlerin öncesinde hedef de sizin deyiminizle eğer öyle değerlendiriyorsanız MHP'ye karşı bir komplo olarak görüyorsanız niçin MHP safdışı edilmek isteniyor bu dönemde, geçmişi söylediniz bu dönemde. İki, Başbuğun Ülkücüleri değilse demin söylediğiniz gruplar ya da kişiler, kim bunlar ya da arkasında kim olabilir.
DEVLET BAHÇELİ: Şimdi tabi Türkiye'nin gelmiş olduğu noktayı iyi analiz etmemiz lazım. 9 yıla yaklaşan bir süre içerisinde Adalet ve Kalkınma Partisi'nin ülkeyi nereye sürüklediğini iyi görmek, iyi anlamak ve iyi yorumlamak lazım. Biz olayları çok yakından takip ediyoruz. Bugünkü siyasi iktidar ortaya atmış oldukları görüşler ve sanal gündemlerle Türkiye'de bazı konuların halk tarafından anlaşılmasını engellemeye veyahut da gündemin üstünü örtmeye çalışıyorlar. Bunu fark eden Milliyetçi Hareket Partisi var ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin bu konudaki hassasiyetleri var. Eğer bunlar hedeflerine ulaşmak istiyorlar ise yapacakları bir tek şey var, o da Milliyetçi Hareket Partisi kesin inançlı ve kararlı ise ve bunu devre bırakmak lazım. Devre dışı bırakabilmek için iki tane yol var. Bunlardan bir tanesi tamamen parlamento dışı bırakabilecek çabalar içerisinde olmak, bunun demokrasi içerisindeki yolu barajın altında bırakarak TBMM'de temsil edilme kabiliyetini sıfırlamak, diğer taraftan da bu kararlı duruştan halkın güveni ve inancını sarsmak için Milliyetçi Hareket Partisi'ni lekelemek, gölgelemek, karalamak yoludur. Bugün Adalet ve Kalkınma Partisi bunu yapmaktadır. Önündeki projeleri de Milliyetçi Hareket Partisi de fark etmektedir.
Özellikle 1 Ağustos 2009 demokratik açılım zırvası olarak geçmişte nitelendirdiğimiz PKK'nın siyasallaşma süreci Milliyetçi Hareket Partisi'nin karşı duruşuyla millete anlatılma yolu çok açık görüldüğü için bu kara günü devam ettirmeleri mümkün gözükmüyor. Öyleyse bunun da Milliyetçi Hareket Partisi'ni ortadan kaldırmak, yok etmek lazımdır. O sebepten dolayı bu önemli bir tarihtir, bir kara gündür ve Türk siyasi hayatında tarihe kayıt düşmüş bir olaydır. Bu Türkiye'yi bölünme sürecine götüren bir başlangıçtır. Bu aynı zamanda PKK'nın yıllardır yürütmekte olduğu politikaların artık Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten unsurlar tarafından da kabullenir, benimsenir ve ortak bir çözüm aranır haline gelişidir. İkinci olarak da sayın başbakan sık sık anayasa değişikliğinden bahsediyor, yeni bir anayasa yazımından bahsediyor ve bunu da 2011 yılında yapılacak olan milletvekilliği genel seçimlerinde, sonuçlar alındıktan sonra Türkiye'nin gündemine getireceğini ifade ediyor. Tabi böyle bir durumda burada başarılı olabilmesi için geçmişte 12 Eylül referandumu öncesindeki anayasa değişikliği küçük paketinde Milliyetçi Hareket Partisi'nin ortaya koymuş olduğu milli duruşu böyle bir gizli gündemli anayasa değişikliği ile de tekrar aynı tavrı koyacağı endişesiyle TBMM'nde böyle bir sıkıntıyı hissetmemek istiyor ve mümkün olduğu kadar da Milliyetçi Hareket Partisi'ni Türk siyasi hayatında etkisiz hale getirmenin gayreti içerisinde oluyor. Bütün niyetler buraya dayalıdır.
OKYANUS ÖTESİTUBA ATAV: Efendim şimdi siz bütün bu sözlerle hükümeti ve Ak Parti'yi aslında eleştirdiniz ve tüm bu yaşananlardan onları sorumlu tuttunuz. Ancak sözlerinizin arasında daha önceki yaptığınız konuşmalarda "Okyanus Ötesi"ni işaret ettiniz ve daha da bir başka konuşmanızda da Fethullah Gülen'e "Türkiye'ye dön burada neler oluyor bitiyor bunu yerinde gör" çağrısında bulundunuz. Bunu biraz açar mısınız?
DEVLET BAHÇELİ: Tabi "Okyanus Ötesi" sözünü 9 yıldan bu yana sayın başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın anlayamadığı anlaşılıyor. Bilmesine rağmen bilmemezlikten geliyor. Milliyetçi Hareket Partisi bazı uluslararası değerlendirmelerde Türkiye'nin beka sorununun gündeme geldiği günlerde "okyanus ötesi" tabirini çok sık kullanır.
Burada iki tane amaç vardır:
Birincisi Amerika Birleşik Devletlerinin Türkiye üzerindeki teslimiyetçi politikalarını sürdürme ısrarıdır. İkincisi ise şu an Amerika'da bulunan ama Türkiye'deki olaylarıyla yakından ilgili olduğu görülen sayın Fethullah Gülen'dir. Okyanus ötesinden kastımız budur ve bunu ben Türkiye'deki gelişen olaylarla da dikkate aldığımız vakit Erdoğan, Gülen ve Öcalan eşkenar üçgeni olarak görüyorum.
Ve Türkiye üzerindeki ileri hedefler içerisinde bu üç noktanın eşkenar bir üçgen oluşturarak Türkiye'yi aralarına aldığı ve hedefe varmak isteyenlere karşı bir zemin hazırladıkları inancındayım. Onun için de bu konulardaki tespitimizi kamuoyuyla da paylaşmak istiyoruz ve bunun için de değerlendirmeler yapıyoruz.
Kimseyi incitmek, üzmek, karalamak gibi bir niyetimiz yok. Ama Türkiye'nin hissetmiş olduğu rahatsızlıkların kaynağına indiğimiz vakit böyle bir eşkenar üçgenle karşı karşıyayız. Bunun ikisi okyanus ötesi olarak gözüküyor.ALİ KIRCA: Şimdi komplo olarak nitelediğiniz bu olayları bir takım adresler göstererek suçlamalarda bulunduğunuz zaman karşı taraftan da elbette karşı suçlamalar geliyor ve deniyor ki "elinde bu konuda, bu bir komploysa bu komployu hazırlayanların onlar olduğuna dair delil var mı? Bu delil olmadan nasıl böyle konuşabilir" diye "veya varsa yargıya gitsin" diye çeşitli eleştiriler de var.
DEVLET BAHÇELİ: Tabi, yargıya gidilecek gün de var. Bu işin peşini Milliyetçi Hareket Partisi bırakmayacak. Yani Türkiye'yi bölünme sürecine sürükleyen unsurlarla akımlarla, şahıslarla Milliyetçi Hareket Partisi'nin mücadele kararlılığı vardır. Dolayısıyla olan bitenleri yakından takip ediyoruz ama zamanlaması bize kalmak kaydıyla da gerekli tedbirleri alarak ilerlemeye çalışıyoruz. Tabi bunun karşılığında bize aşırı derecede saldırılar oluyor. Bazı konuları da tespit ediyoruz. Şimdi bunun için de çok saf olmaya gerek yok.
Fethullah Gülen hareketi Türkiye'de özellikle de bağımsız Türk Cumhuriyetlerinin oluşumundan sonra bu ülkelerde açılan okullarda Türkçe ve İstiklal Marşını okutarak bir eğitim sürecini başlatması, bu konularda aşırı duyarlılığı olan Milliyetçi Hareket Partisi'ne gönül vermiş insanlarda bir sempati uyandırmıştır. Yani bu okullar Türkiye ile oradaki soydaşlarımız arasında bir kültür bağının güçlenmesi ve güzel Türkçemizi oralardaki şive farklılıklarını da ortadan kaldırarak bir kültürel bütünleşmeye doğru götürmesi açısından çok iyi niyetle yaklaşılmış ve bu konuda da taktirle karşılanmış, zaman zaman da tebrik edilmiştir.
Fakat ne olduysa belli bir dönem sonra bu ülkücü camianın milliyetçi ülkücü hareketin mensuplarının bu sempatisi devşirme noktasına doğru götürülmeye çalışılmıştır. İçimizden bazı insanlarımızı, aydınlarımızı devşirme gayreti içerisine girmişlerdir. Fethullah Gülen hareketinin kontrolunda olan basın, gazete, dergilerde yer verilmiştir. Orada onların yazıları değerlendirilmiştir, yorumlar alınmıştır, fakat belli bir süre sonra ülkücü hareketten devşirilmiş olan bu şahsiyetler ülkücü hareket üzerinde amansız bir eleştiri sürecini başlatmışlardır. Bu yeni değildir. Yıllardan beri devam eden bir konudur. Şimdi bu olaylar yine devam ediyor.
Şimdi ben müsaade ederseniz bir konuyu burada göstermek istiyorum ve bunun açıklamasını tabi yapmaya çalışıyoruz. Bakın ne kadar ince, ne kadar kurnazca hareket edildiğini işaret etmek istiyorum. Biz cemaat olarak faaliyetlerine karşı değiliz, saygılıyız. İnandıkları doğrultuda hareket edebilirler fakat şu Zaman gazetesinin 26.09.2010 tarihli bir yayınıdır.
"Ne mutlu bağımsız aydınım diyene". Bunun bir hatırlatması var. Ne mutlu Türküm diyene sözü ne mutlu bağımsız aydınım diyene olarak manşet edilmiş ve burada bağımsız Kürt aydınlar milliyetçi ve
bağımsız ülkücüler platformu olarak iki unsur oluşturulmaya çalışılmıştır. Bunlar da onlardır. Bunlar da bağımsız Kürt aydınlar ve milliyetçi ve bağımsız ülkücüler platformu. Burada hareketin içerisinde uzun yıllar hem yönetim hem de fikir olarak yüksek katkı sağlayan ülküdaşlarımız bulunmaktadır. Şimdi ne ihtiyaç vardır bağımsız ülkücülere? Veya bu Zaman Pazar ekinde bu şekilde niye takdim ediliyor?
Bir siyasi hareketin genel başkanı ve lideri konumunda olan bir kişi olarak bunu düşünmek, araştırmak ve bir sonuca varmak isterim her zaman. Şimdi nedir bu? Sonra buradaki insanların Milliyetçi Hareket Partisi üzerindeki tavırları hep Show TV'de görülmedi, Kanal D'de görülmedi, bir başka televizyonlarda görülmedi. Ama Samanyolu Televizyonunda çok sık çıkarak Milliyetçi Hareket Partisi'ne Türkiye'nin bazı gündemlerinde duruşu hakkında eleştiriler yöneltildi.
Şimdi burada geçmişte bunu bütün vatandaşlarımızın ve davamıza gönül vermiş arkadaşlarımızın iyi analiz etmelerinde yarar var. İncelemelerinde yarar var. Tabi ortaya koyacakları tercih ve karara da biz saygılıyız. Ama 12 Eylül sonrası yeniden siyasi yapılanma sürecinde bazı arkadaşlarımız değişik siyasi partilerden aktif siyaset sürdürmek istemişlerdir. Ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin 12 Eylül sonrasındaki özel şartları duruldukça, aklandıkça ve normalleştikçe kendi siyasi hareketini geliştirmeye gayret gösterdiğinde camiamız içerisinde bir kavram yeşermiştir. O da şudur; diğer siyasi partilerde bulunan insanlarımız kendisini "ben de eskiden ülkücüydüm" kavramıyla açıklamaya çalışmışlardır. Ve bir eski ülkücü kavramı türemiştir. Ama bu eski ülkücü olmakla beraber ülkücü hareketle birlikte olmayı hiçbir zaman da dışlamamışlardır. Fakat burada bağımsız bir ülkücü platform oluşturuluyor. Yani ülkücü hareketin yapısının içerisinde bir kendi iradeleriyle hareket edebilme imkanına kavuşturulan bir yapı oluşturuluyor. Bu yapı aynı zamanda bağımsız Kürt aydınlar platformuyla da oluştu. O zaman burada bir amaç güdülüyor. Bu amacı iyi analiz etmek lazım. İşte bizim hassasiyetlerimiz bunlarla alakalıdır.
ALİ KIRCA: Bu arada siz bir üçgenden bahsettiniz. Sayın başbakan da mitingde Rize mitinginde bir başka üçgenden bahsederek "CHP çetelerle kol kola giriyor, BDP PKK terör örgütü MHP'yi savunuyor, dün çok şaşırtıcı bir şey oldu. MHP de PKK terör örgütüne adeta teşekkür etti" gibi bir konuşması oldu. Sanıyorum genel başkan yardımcınız Mehmet Ekici'nin bir açıklamasına, sorulan bir soru üzerine yaptığı açıklama üzerine.
DEVLET BAHÇELİ: Sayın başbakanın bir gelenek haline getirdiği bir tavır var. Ne söylendiğini anlamak yerine, kendisinin aklındakini söyleyerek bir karalama politikası takip ediyor. Gerçekleri görmek istemiyor. Gerçekleri saptırmayı bir sanat haline getirmiş. Ona devam ediyor. Bu sözü hiç ciddiye alınacak bir tarafı görünmüyor.
TUBA ATAV: Sayın Ekici bu skandal kasetlerin ortaya çıkmasından sonra PKK'dan yapılan açıklamaları hatırlattı ve şöyle bir ifade kullandı. "Şimdi burada bir çelişki yok" diyor, "kendilerine özgü bir fikir ahlakları var, fikir namusları var. Öyle ki PKK'nın bile namusu var" deyip bu kaset skandalının arkasına saklananları eleştiriyor. Bu sözler üzerine de başbakan az önce aktardığımız sözleri söyledi.
DEVLET BAHÇELİ: Bu sözlerle sayın başbakanın Milliyetçi Hareket Partisi'ni PKK ile ilişkilendirmesi tamamen bir art niyete dayalıdır. O zaman 1 Ağustos, onun öncesini kastetmiyorum, ama bize göre kara bir gün olan 1 Ağustos 2009'dan sonraki ilişkilere baktığımız vakit ne ile kendisini izah edecek sayın başbakan? Bu bir tavrı, ortaya konan bir tavrı, aynı tavrı sayın başbakan da koymuş olsaydı zannediyorum sayın Mehmet Ekici bey onun için de aynı sözleri söylerdi.
ALİ KIRCA: Peki bütün bunlardan sonra, bu yaşananlardan sonra bunun bir komplo ve Milliyetçi Hareket Partisi'ni barajın altına itmek yolunda, amacıyla yapılmış bir komplo olduğunu söylüyorsunuz son yaşananları, böyle bir risk görüyor musunuz siz ve kamuoyu araştırmaları, mutlaka siz de yaptırıyorsunuz ve kamuoyunun nabzını tutuyorsunuzdur, böyle bir tehlike var mı Milliyetçi Hareket Partisi'nin?
DEVLET BAHÇELİ: Milliyetçi Hareket Partisi'nin baraj gibi bir sorunu yok. TBMM'de de bir sessiz çoğunluğun yüksek bir eğiliminin Milliyetçi Hareket Partisi'ne doğru kayacağı inancıyla önemli bir başarı elde edeceğimizi de düşünüyoruz. O bakımdan herhangi bir baraj altında kalma gibi bir konuyu Milliyetçi Hareket Partisi'nin hiçbir kademesi tartışmaz, görüşmez, konuşmaz.
ALİ KIRCA: Size veya görüşlerinize karşı olanların bile MHP'siz bir meclis ya da MHP'siz bir Türkiye'nin özellikle Kürt sorununun, güneydoğu sorununun önümüzdeki dönemde alacağı şekil ya da çözüm aşamalarında büyük sorun yaratacağını söylüyorlar. MHP'siz bir Türkiye siz öngörmüyorsunuz ama partinizden önce Türkiye için mi bir risktir MHP'nin Türk siyasetinde ya da parlamentoda olmaması?
DEVLET BAHÇELİ: Tabi Türkiye için düşünüyoruz. Bizim temel ilkelerimizden bir tanesi önce ülkem ve milletim, sonra partimdir.
Olayları yakından takip ettiğimiz taktirde Milliyetçi Hareket Partisi'nin siyaseten sıfırlanması, parlamento dışında bırakılması, Türkiye'yi bölme projelerini kolaylaştıran ve sonuç aldıran bir sürece sokar. Bunu başarabilmeleri için Milliyetçi Hareket Partisi'ni devre dışı bırakmak istiyorlar. Çok basit.
Şimdi de yeni yorumlar var. Yani bir paket var. Bu paketin ne olduğu belli değil. Yani sayın başbakan bir anayasa değişikliği veyahut anayasanın yeniden yazılımını istiyor. Yine birçok siyasi ve anayasayla ilgilenen bazı platformlar veyahut araştırma kuruluşları bazı değerlendirmeler yapıyorlar. İşte yeni yeni anayasanın neleri içermesi gerektiği konusunda düşüncelerini aktarıyorlar. Bunların hepsi Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kendi anayasa değişikliğiyle ilgili içeriğini yansıtmadan, onun alt zeminiyle kamuoyunu oluşturmaya çalışan bir faaliyet olarak biz algılıyoruz. İşte yeni anayasa platformu, TESEV, TÜSİAD veyahut SDE dedikleri kuruluşlar şimdi bol miktarda anayasa değişikliğinin içerisinde nelerin olması gerektiğini kamuoyuna paylaşmaya çalışıyorlar ama bir taraftan da televizyonlardaki oturumlarda bazı sözde aydınlar devreye giriyor, bunun başarılabilmesi için 330 veya 367 arasında ama daha sağlıklı bir yol 367'den yukarıda bir milletvekilinin çıkartılması halinde çok daha kolay olacağını.
ALİ KIRCA: Yani sizin parlamento dışında kalmanız Ak Parti'nin milletvekili sayısını mı arttırır? Bunu mu diyorsunuz?
DEVLET BAHÇELİ: Öyle düşünüyorlar. Diyorlar ki Milliyetçi Hareket Partisi'nin baraj altında kalması hali onun çıkarabileceği milletvekili alanlarındaki sayı özellikle de AKP'ye kayabilir ve Adalet ve Kalkınma Partisi beklenenin üzerinde bir milletvekilliği çıkartmak suretiyle tek başına bir anayasa değişikliğini gerçekleştirebilir. Bunun için de karşısında bir direnç unsuru kalmaz. Bu konuda parlamentoda bulunacak olan siyasi partilerle de, kimler olacaksa, onlarla da bir işbirliği içerisine girilebilinir diyerek şimdiden bir kamuoyu oluşturma gayreti içerisindeler. Ama güçlü bir yapıyla Milliyetçi Hareket Partisi geldiğinde parlamentoda bulunduğunda o zaman anayasada kırmızı çizgilerimiz olarak nitelendirdiğimiz özellikle üçüncü madde üzerindeki herhangi bir değişikliği kabul etmemiz mümkün değil. Bunu bildikleri için Milliyetçi Hareket Partisi dışarıda kalsın, o insanlar baraj altında kalacağı endişesiyle oyunu Cumhuriyet Halk Partisi'ne vermezler bize verirler veya barajın altında kalırsa bunların muhtemelen çıkartacakları milletvekili bizim üzerimize yayılır, bir kısmı da Cumhuriyet Halk Partisi'ne gidebilir belki diyerek bir denklem kurmaya çalışıyorlar. Bu halkın iradesine baştan sona kadar saygısızlık içeren bir denklem. Yani bu bir iradeye gasp eylemedir. O sebepten dolayı netice almaları da mümkün gözüküyor.
TUBA ATAV: Siz nasıl bir parlamento öngörüyorsunuz yani kaç parti girer, nasıl şekillenir?
DEVLET BAHÇELİ: Tabi şu an için Türkiye Büyük Millet Meclisinde 24.dönem milletvekilliği seçimleri için kurulmuş olan bütün partiler seçime katılamıyor. Sayılar başlangıçtan bugün de biraz azalmış durumda. Dolayısıyla Türkiye'de değişik görüşleri savunan siyasi partilerden mecliste temsil edilme şansı bana göre yüksek gözüküyor. Ama ağırlıklı olarak Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet Kalkınma Partisi olarak...
ALİ KIRCA: Ve bağımsızlar.
DEVLET BAHÇELİ: Bağımsızlardan ne ölçüde gelecek o henüz daha belli değil. Onlar seçim yapıp yapmayacakları konusunda da tartışmalılar.
ALİ KIRCA: Belki seçime katılıp katılmama konusunda.
DEVLET BAHÇELİ: Seçime katılıp katılmama konusunda.
ALİ KIRCA: Peki tam da o konuda İmralı'yla bir takım görüşmeler olduğu artık söyleniyor. Devletin istihbarat güçleri ya da bir takım organları görüşüyor. Sayın başbakan da bizimle Siyaset Meydanı'nda yaptığı konuşmada son zamanlarda olayların durmuş olmasını, "hani siz hissetmiyor musunuz?" diyerek bize de sormuştu ve oradaki görüşmelerin yapılan görüşmelerin sonucu olarak bu iyileşmenin olup olmadığı yolundaki sorumuza da "eskisinden daha iyi durumdayız" yanıtını vermişti. Şimdi bir, İmralı'daki görüşmeler gerçekten böyle bir sonucu sağlıyor mu? Bu görüşmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? İki, yine İmralı'dan gelen bir takım açıklamalar var avukatları aracılığıyla, Öcalan'ın 15 Haziran'dan sonra "ya büyük bir barış ya büyük bir savaş olur" diye adeta tehditvari bir söylem kullandığı ya da işte öyle bir mesaj ilettiği söyleniyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz bunu?
DEVLET BAHÇELİ: Bu tamamen Türkiye'de bazı demokratik talepler adı altında PKK'nın Avrupa Birliği dayatmalarının, Amerika Birleşik Devletleri yönlendirmelerinin genel kabul görmesi için yapılmış olan bir rol paylaşımı bize göre. Zaman zaman iyi adam birisi oluyor, zaman zaman kötü adam birisi oluyor. Fakat hep beraber bir hedefe doğru gitmede güzel bir anlaşma zemini olduğu kanaatindeyiz. Zaten bugün de o gözüküyor. Yani sayın başbakana ben bir kez de Siyaset Meydanı programında ifade etmek istiyorum. Şu an 29 gün var sayın başbakan. Anayasa değişikliğiyle ilgili bugün için gazetelere vermiş olduğunuz seçim beyannamenizdeki unsurlar gibi nasıl bir anayasa değişikliği yapmak istediğinizi gazeteler yoluyla halka sözümdür diyerek belirtin. Halkımız 2011 seçimlerini, yani 12 Haziran seçimlerini beklemeden Adalet ve Kalkınma Partisi'nin nasıl bir anayasa değişikliği istediğini bilsin ve oyunu verirken bu bilgilerle tercihini netleştirsin. Aynı zamanda anayasa değişikliğiyle ilgili Adalet ve Kalkınma Partisi'nin ortaya koyacağı proje bugüne kadar hangi çevrelerin anayasa değişikliği taleplerine karşılık buluyor, onu da vatandaşımız görsün. Yani PKK'nın talepleri nedir veyahut Demokratik Toplum Kongresinin talepleri nedir veya İmralı'da bulunan caninin talepleri nedir? Bütün bunlarla bir mukayeseli bir oy kullanma imkanı bulsun. Bunu bekliyorum. Ama vatandaşı değişik konularla yeniden aldatarak bir oy çokluğuna sahip olmak suretiyle yarın milletin huzuruna hangi anayasa değişikliğinin geleceğini bugün için saklıyor sayın başbakan.
ALİ KIRCA: Siz yapılacak bu anayasa değişikliğinin tamamen Kürt meselesiyle ilgili olduğunu bu projeyle ilgili olduğunu mu düşünüyorsunuz?
DEVLET BAHÇELİ: Bir bölümü bununla ilgilidir. Diğerleri zaten anayasada zaman zaman yapılan değişikliklerle gideriliyor. Ama şimdiki taleplerin odaklaştığı nokta burası.
ALİ KIRCA: Hangi talepler?
DEVLET BAHÇELİ: Mesela iki dilli hayat. Anadilde eğitim. Demokratik özerklik ve son günlerde yeni bir Türkiye bir hükümetle, bir başbakanla yönetilemez. Bunun açılımı nedir, federasyondur. Bütün bunlara zemin hazırlayabilecek bir değişiklik yapılmak isteniyorsa bu konularda netleşmelerinde ve kamuoyuyla paylaşmalarında yarar var. Yok böyle bir niyeti yoksa Adalet ve Kalkınma Partisi'nin vatandaşların kafasında oluşmuş olan bir kaygıyı, endişeyi de ortadan kaldırması lazım.
ALİ KIRCA: Sizce böyle bir niyet var mı?
DEVLET BAHÇELİ: Kesin. İnanıyorum ben evet.
ALİ KIRCA: Yani seçim sonrasında yapılacak anayasa değişikliği ki, sizin işte size partinize karşı yöneltildiğini söylediğiniz komplolarla böyle bir baraj altında kalma durumu olursa, sağlanacak çoğunluğun bu değişiklikleri gerçekleştirmeye yönelik olduğunu mu düşünüyorsunuz?
DEVLET BAHÇELİ:
Mecliste bu gücü buldukları taktirde denemek isteyecekler, ama öyle bir gücü inşallah bulamayacaklar.TUBA ATAV: Efendim sizin seçim vaatleriniz arasında terörün kökünü kazımak ifadeniz var. Son dönemde yine bugün de olmak üzere güneydoğuda istenmeyen olaylar yaşanıyor. Cizre bugün son derece karışık, Şırnak'da hareketlilik var. Peki siz iktidara gelirseniz nasıl kazıyacaksınız terörün kökünü.
DEVLET BAHÇELİ: Emniyet güçlerinin uzun yıllar anarşi ve terör ortamında bulunan bir Türkiye ile ilgili çok yüksek bir birikimi ve tecrübesi vardır. Arkasında siyasi irade sağlam durduğu müddetçe terörün kökünün kazınmaması için hiçbir sebep yoktur. Ama şimdi görüyoruz. Hakkari'de, Yüksekova'da, Şemdinli'de, Diyarbakır'da, Van'da, Şırnak'ta, Silopi'de devlet gözükmüyor. Vali yok, kaymakam yok. Sadece ve sadece polis kardeşlerimiz kalmış, akşamın belli bir saatinde teröristler sokaklara çıkıyor, molotof kokteyllerle sağa sola saldırıyor, kamu düzenini koruma sadece ve sadece yalnız başına çaresiz bırakılmış olan polis kardeşlerimize bırakılıyor. Sayın başbakandan bir açıklama yok, sayın cumhurbaşkanından bir açıklama yok. Valilerden hiç ses yok. Hakkari valisinin kim olduğunu bilen yok. Ama oradan gelen polis kardeşlerimizin yaralısını, şehidini hemen millet biliyor. Yani şimdi böyle bir Türkiye'nin nereye kadar devam edecek. Burada hiç bir talep dikkate alınmaksızın terörle sonuç almak isteyen unsurların kesin olarak tasfiye edilmesi lazım. Terörle mücadele bu kadar açık ve net yapılmalı. Yoksa terörle mücadeleyi tavizkar bir politikayla bir adım alabilmek için bir miktar terör, bir adım alabilmek için biraz daha yoğunlaşmış bir terörle Türkiye nereye gidecek? O zaman Türkiye'nin yönetimi sokaklardaki anarşi ve terörle ilgilenen insanların eline bırakılmış oluyor. En son Yüksek Seçim Kurulu'nun almış olduğu kararlarla. Yani seçilme yeterliliğine sahip olmadığı düşüncesiyle müracaat edenlerin oradaki müracaatlarının iptal edilmesi hali Türkiye'yi yangın yerine dönderdi. Ya bunu başından doğru dürüst inceleyeceksiniz. Veyahut da terörü cesaretlendirecek veya sonuç aldırabilecek bir konuma Türkiye'yi düşürmeyeceksiniz. Şimdi eşkenar üçgenin İmralı ayağı "bunları bunları yapmazsanız 15 Hazirandan sonra Türkiye'yi zindan ederim" diyor. Ne yapacağız şimdi? Buna inanarak korkarak, bunlar Türkiye'yi zindan etmesin diye bütün taleplerini karşılayıp Türkiye'yi böldürecek miyiz yani ne yapacağız? Bunları görmek düşünmek lazım.
ALİ KIRCA: Son zamanlarda polislere yönelik saldırıları PKK terör örgütünün arttığı görülüyor. Kastamonu'da başbakanın konvoyuna yapılan saldırıda bir polis memuru şehit oldu. Güneydoğuda aynı şekilde devam etti. Burada özel bir strateji görüyor musunuz, yakından izlediğiniz için terör örgütünün eylemlerini uzun yıllardır? Nasıl değerlendiriyorsunuz?
DEVLET BAHÇELİ: Polise yapılan saldırıların sonuç alınma isteğinin bir anlamı olması gerek. Bana göre biz terörü dağdan ziyade şehirlere doğru yaymaya başlıyoruz. Bunun için de şehir hayatında kamu düzenini koruyacak olan polis gücüdür. Öyleyse bugünden polislere bir gözdağı veriyoruz demektir bunun manası. Yoksa tesadüf değildir bunlar. O bakımdan çok yönlü ele almakta, çok yönlü araştırmakta niyetleri çok iyi önceden okumakta yarar var.
ALİ KIRCA: Yani geleceğe yönelik olarak bir strateji değişikliği olduğunu öngörüyorsunuz terör artarken, eylemleri şehirlere yansıtmakla.
DEVLET BAHÇELİ: Tabi evet evet, bu kadar ayaklanmaların intifada denilen olaylar, sivil itaatsizlikler, İstanbul'un büyük şehirlerinde molotof kokteyllerle araba yakışlar, mağazaları yağmalamalar, bunların karşısında kim çıkıyor, kamu düzeni itibariyle görevli olan emniyet teşkilatının mensuplarıdır. Yetmediği taktirde jandarma davet ediliyor. Şimdi bunlar olduğuna göre, bunların da yılması lazım. Bu aynı zamanda eylemin bir ayak değişimidir. Yani dağdaki eylemi artık madem ki PKK'nın siyasallaşma süreci bu boyuta kadar geliyor, her istenilen karşılanıyor o zaman biz eylemleri bu şekliyle yaparak anlaşma zeminini kesin söz haline getirmeye gayret gösteriyorlar. Bu ve buna benzer daha bir çok konular akla gelebilir, düşünülebilinir. Bu konuda da bunları analiz yapabilecek çok sayıda uzmanlar var. Bu uzmanlara da başvurmak lazımdır diye düşünüyorum.
ALİ KIRCA: Tuba Atav'ın "terörü nasıl sonlandıracaksınız" sorusuna verdiğiniz cevap sadece güvenlik önlemleriyle sınırlı kaldı. Evet işin terör boyutunda böyle ama, onun dışında sorunun genel çözümünde güvenlik önlemleri dışında Milliyetçi Hareket Partisi'nin bölgeye yönelik sonuçta orada bizim insanlarımız, onları kucaklayacak çözüm önerileriniz ya da neyi sonuç olarak söylüyorsunuz?
DEVLET BAHÇELİ: Tabi bunlarla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi öncelikli hazırlıkları olan bir siyasi partidir. Bu sözlerimizin hiçbirisi boşa söylenmiş sözler değildir. Ancak şurada bir ateş var. Bu ateşi önce söndürmemiz lazım. Söndürdükten sonra bu ateşin kaynakları neden çıktığını, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla, siyasi zaafiyetlerle iç ve dış odakların önemli tahrikleri, kışkırtmalarıyla bir bütün halinde ele alacaksınız. Ama şu an için Türkiye'de terörü siyasi amaçlarına varmak için bir silahlı propaganda aracı olarak kullanım karşısındaki iktidarı da bu manada bir zaafiyet içerisinde görüyorsa biraz evvel de söylediğim gibi "bir vur bir al bir vur bir al"la PKK mesafe alıyor, Türkiye Cumhuriyeti devleti yerinde sayıyor. Olay bu. O zaman bu "bir vur"u kaldırmanız lazım. Sonra Türkiye'nin birlikte yaşayabilmek için bin yıllık kardeşliği ayakta tutabilmek için nasıl projeler hazırlanacaksa bunlarla ilgili Türkiye'deki her türlü birikimden de yararlanabilirsiniz. Ama buradaki terörün amacını bir defa ortadan kaldırmanız lazım.
Şimdi hiç kimse kimseyi kandırmasın. Bütün talepler cevap bulmuş olsa dahi bağımsız Kürdistan kuruluncaya kadar bu devam eder. Öyleyse bunu bileceksiniz. Bizim anlatmak istediğimiz budur. Terör nihai amacına ulaşmadığı müddetçe durmaz, durdurmazlar. 23 yıl dağda niye yaşayacaksınız?
Nihai amacınıza ulaşmak için dağa çıkmış olan insan bir iki tane özerklikle bir iki tane anayasa değişikliklerindeki özgürlük adına bir kaç tane ifadeyle dağdan ineceğini mi zannediyorsunuz? Dört parçalı büyük Kürdistan devleti kurulmadan...ALİ KIRCA: Dört parçalı derken?
DEVLET BAHÇELİ: Kuzey Irak, Suriye, İran ve Türkiye.
ALİ KIRCA: Büyük proje bu mudur?
DEVLET BAHÇELİ: Tabi burada dört parçalı büyük Kürdistan. Şimdilik bunun ilk adımı Kuzey Irak'ta atılmış görülüyor. Ve Türkiye Cumhuriyeti devleti de Kuzey Irak'taki bu gelişme karşısında Barzani denilen Peşmergelerle devleti muhatap ederek kırmızı halılarla gidiyorlar geliyorlar. Yarın İran, ertesi gün Suriye. Türkiye 27 yıldan beri uğraşıyor.
ALİ KIRCA: Ama sonuçta Kuzey Irak halkının temsilcileri değil mi? Onlar seçiyorlar. Yani dolayısıyla Kuzey Irak Türkiye'nin güneyinde komşusunda bir ülke. Bir taraftan bakıyoruz çok yoğun da ticari ilişkiler var. Orada çok yatırım yapan Türk işadamları var. Bölgenin gelişmesine insanların daha iyi yaşaması için katkıda bulunan bir takım neredeyse oranın böyle bir sanayi şehri haline geldiğini görüyoruz, Süleymaniye, Erbil vs. hepsinin arkasında Türk şirketleri var. Bunlar yanlış politikalar mı?
DEVLET BAHÇELİ: Tabi bu zeminin hazırlanmış ve bu tür ilişkileri işte ticari ilişkilerle de zenginleştirilerek geliştirmeye çalışıyorlar. Fakat Barzani ve diğer unsurların hangi nihai hedefte buluşmak istediğini bilmeyen kalmadı ki efendim bunları tekrar tekrar konuşmanın da bir manası yok ki. Yani Kuzey Irak'ta, Irak'ın merkezi yönetimiyle uyumlu bir yapı mı var zannediliyor? Kuzey Irak'ta Türkiye'yi de kapsayan Kürdistan haritasının içerisinde sayın başbakanın ısrarla Sivas'tan ötesine gidemiyorsunuz derken Sivas'la Gavurdağı'nın bir hat olarak çizildiğini görmemezlikten gelebilir miyiz yani?
ALİ KIRCA: Size yapılan eleştiri aslında buna yönelik mi?
DEVLET BAHÇELİ: Tabi efendim. Sayın başbakan "Sayın Bahçeli Elazığ'a gittiğinizi duydum, oraya gitmişken Bingöl'e de geçseydiniz iyi olurdu" demiş olsaydı bir tavsiyeydi bu. Erzurum'a geçenlerde benden sonra siz gelmişsiniz, gelmişken bir de Ağrı'ya uğrasanız çok daha iyi olurdu demek başka, ısrarla Sivas'ın ötesine geçemiyorlar diyerek birisinin hayalini herkesin hafızasına çizmeye çalışan bir anlayışı nasıl iyimser karşılayabilirsiniz? Kim kimi aldatıyor yani? Artık Türkiye'de bazı konular netleşme boyutuna geldi. Onun için 12 Haziran seçimi bir kader günü olacak.
ALİ KIRCA: Diyarbakır bizim tanıtımlarda da vardı, sizin programa katılacağınızı duyururken, geçen 12 Eylül öncesi referandum öncesi sizinle yaptığımız Siyaset Meydanı'nda Diyarbakır'da bir miting yaparsam kimse şaşırmasın demiştiniz. Yapacak mısınız onu?
DEVLET BAHÇELİ: Aklımda, yani Diyarbakır aklımda zaten. Diyarbakır aklımda olduktan sonra zaten miting de tabi ki aklımda.
TUBA ATAV: O zaman şimdi bağımsız adaylar olarak seçime girecek, yani BDP'nin desteklediği bağımsız adaylar seçime giriyor ve daha sonrasında işte geçen dönem olduğu gibi BDP çatısı altında grup oluşturuyorlar. O dönem çokça konuşulmuştu. Yan yana nasıl geleceksiniz MHP ile BDP'nin tavrı nasıl olacak diye. İlk el uzatan ve tokalaşan siz olmuştunuz. Şimdi ipler bu kadar gerilmişken tekrar sormak istiyorum. Yeni oluşacak mecliste yanyana geldiğinizde yine elinizi uzatacak mısınız?
DEVLET BAHÇELİ: Tabi elimizi uzatma hali o zamanki şartlar içerisinde meclise oturum şekli de yan yana, sayın Ahmet Türk bey yerinden kalktı, bize doğru geldi ve elini uzattı. Şimdi meclisin ilk gününde Milliyetçi Hareket Partisi olarak herkesin bir beklenti içerisine girip tahriklerin olduğu bir dönemde "çek şu elini" mi diyeyim yani. Uzatılan bir benim ülkemin insanının elidir düşüncesiyle tuttum. Ve doğru bir karardır bu. Çünkü sayın başbakanın daha meclise gelmeden birileri var, birileri daha geliyor bunların çatışmasıyla mı uğraşacağız gibi kafasındaki bir düşünceyi, şuur altındaki beslediği bir düşünceyi ağzından kaçırıyor. Ve nitekim de çok tahrikler yapmak istediler, Milliyetçi Hareket Partisi meclis çalışmalarında komşusuyla komşu şeklinde oturan bir yapılanmada herhangi bir çatışma ortamına girmedi. Ama Adalet ve Kalkınma Partisiyle rol paylaşımı gereğinde birçok göstermelik çatışma da oldu.
ALİ KIRCA: Bu sözlerinizle aslında çok sert biçimde eleştirdiğiniz bir grup ya da parti ya da ideolojiyle, kesimle diyelim, gerektiğinde medeni bir ilişki içerisinde olabileceğinizi de gösterdiniz. Son zamanlarda aslında bu diyalog ya da bu tür tavırlarınızı gözlemliyoruz. Özellikle gençlere yönelik sizin böyle özel bir genç grupları, genç kesimleri, genç seçmeni kazanmak için bir çabanızı da gözlüyoruz bu anlamda size karşı olsun ya da olmasın. Ve bunun bir karşılık gördüğünü de sanki internet ortamında sanki görüyoruz. Mesela partinizin seçim şarkısı "rap" olarak düzenlendi değil mi? Siz mi önerdiniz bunu?
DEVLET BAHÇELİ: Hayır burada bizim seçime hazırlanma sürecini düzenleyen arkadaşlarımız var. Bunlar başkanlık divanı üyesi, merkez yönetim kurulu üyesi ve dışarıdan da konularında uzman olan arkadaşlarımızın bir araya gelmesiyle yapılmış olan bir çalışmanın bir bölümüdür bu.
ALİ KIRCA: Siz beğendiniz mi sonucu, alınan sonuçtan memnun musunuz? Hoşunuza gitti mi yani o şarkı?
DEVLET BAHÇELİ: Şu an iyi gözüküyor. Yani hem mehterle rap'in karışımı olmuş. Biraz da böyle önce tuhafla karşılandı. Yani bizim camiamızın içerisinde de bu nereden çıktı neyin nesidir diyenler de oldu. Ama tabi içeriği dinledikçe, Adalet ve Kalkınma Partisi'ni bir hicivle eleştirildiğini hissedince o zaman daha farklı bir anlam yüklediler. Çünkü seçilme yaşıyla seçme yaşı arasında 9 milyon 138 bin genç var. Bu bir iktidarı yıkar, bir muhalefeti iktidar yapar. Bu kadar önemli bir rakam. Zannediyorum bütün siyasi partiler de bu konuda gayret gösteriyor.
ALİ KIRCA: Gençleri kazanabilmek için.
DEVLET BAHÇELİ: 9 milyon oy efendim az bir oy değil. Yani ben her zaman söylüyorum. Yumurta atacağınıza sandığa gidip oy atın iktidarı düşürün diyorum.
ALİ KIRCA: Size hiç yumurta atılmadı mı?
DEVLET BAHÇELİ: Şimdiye kadar olmadı.
ALİ KIRCA: Atılsa nasıl karşılarsınız?
DEVLET BAHÇELİ: Normal karşılarım efendim. Yani o gençliğin o dönemini yaşayanları için ama oralardan çıkartılan hisseler var. Yani gençler artık sosyal tepkilerini daha orijinal şeyler bularak yapmalarında yarar var.
ALİ KIRCA: Şimdi hoşgörüyle karşılayacağınız anlaşılıyor. Öyle bir eylem olursa biz de hoşgörüyle karşılayacağınızı umarak şimdi sizin 2009'da bir 40'ıncı yıl hesabı var. 40 yıl hesabı var biliyorsunuz onu değil mi?
DEVLET BAHÇELİ: Evet.
ALİ KIRCA: Peki onunla ilgili internette çok çeşitli şakalar üretilmiş hiphop tarzında.
TUBA ATAV: Sizin de hoşunuza gitmiş galiba.
ALİ KIRCA: İsterseniz bir izleyelim onu bilmiyorum nasıl karşılayacaksınız?
VTR
ALİ KIRCA: Nasıl karşıladınız?
DEVLET BAHÇELİ: Çok güzel. Hele bir tanesi var. Arkadaşlar onu da bana gösterdiler. Benim bateri çalarken bir durumum var. O da çok şaheser olmuş. Bunlar bir zekanın ürünü efendim. Bunlara saygı duymak lazım.
ALİ KIRCA: Peki o zaman ikinci bölüme geçeceğiz birazdan. Madem ki bu hoşgörüyü gösterdiniz. İkinci bölüme başladığımızda da hoşgörünüze yine sığınarak şu "püskevit" meselesi ve önünüzde duran o lokum ve bisküvinin nasıl püskevite dönüşeceğini de sizden alacağız ama elbette çok önemli yine Türkiye'ye ilişkin ve Türkiye'nin dünyadaki yerine ilişkin sizin mesajlarınız ve olup bitenlerle ilgili söylemleriniz de son derece önemli. Bunları birazdan konuşmaya devam edeceğiz. Siyaset Meydanı'nda MHP lideri Devlet Bahçeli ile yeniden birlikte olacağız görüşmek üzere efendim.
ALİ KIRCA: Siyaset Meydanı Seçim Özel devam ediyor sevgili seyirciler. Milliyetçi Hareket Partisi genel başkanı Devlet Bahçeli ile birlikteyiz ve Show Haber Genel Yayın Yönetmeni Tuba Atav ile birlikte sorularımızı yanıtlamaya devam edecek sayın Bahçeli ikinci bölümde de. Efendim bu püskevit meselesine geleceğiz ama herkesin merak ettiği ve bu seçime yönelik olarak Milliyetçi Hareket Partisi'ni ilgilendiren ve eleştirilen bir çok konu var. Onlardan birisi Milliyetçi Hareket Partisi'nin başörtüsü konusundaki tutumuyla ilgili. Ben az önce çağrı merkezinizi ziyaret ettim. Orada başörtülü genç kızlar çalışıyor. Fakat siz aday listelerini hazırlarken diğer partilerde de belki yoktu ama Milliyetçi Hareket Partisi'nin bu konudaki tutarlılığı açısından başörtülü adaylar göstermeyi hiç düşünmediniz mi?
DEVLET BAHÇELİ:
Şu an iki tane ilimizde ikinci sırada tesettürlü hanımefendi var. Bir tanesi Malatya'da bir tanesi de Uşak'ta.ALİ KIRCA: Buralardan seçilme ihtimalleri var mı? Yani MHP'nin daha önce seçim kazandığı iller mi bunlar ya da bu sıralar?
DEVLET BAHÇELİ: Daha evvelden 3 milletvekili çıkartmıştı Malatya'da 99 seçimlerinde. Tabi şimdi çıkartma arzusuyla Merkez Yönetim Kurulu üyemiz olan bir hanımefendi Malatya'da ikinci sırada adayımızdır. Uşak'ta da bir üniversite mezunu bir hanımefendi ikinci sıra adayıdır. Tabi buralarda iktidar olmak arzusu taşıdığımız için çıkartma gayreti içerisindeyiz. Ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne inşallah gelirler diye düşünüyoruz.
ALİ KIRCA: Peki gelirlerse bu çünkü çok önemli bir tartışma konusu, çünkü TBMM'de başörtülü olarak orada bulunmalarını, başörtülerini çıkarmadan savunur musunuz ya da eğer yasal engeller varsa Milliyetçi Hareket Partisi bu engellerin kaldırılması için mücadele verir mi yoksa işte yönetmelikler budur, yasa budur deyip ona uygun mu davranılır?
DEVLET BAHÇELİ: Tabi Milliyetçi Hareket Partisi 99 yılında Antalya'dan seçilmiş bir hanımefendi tesettürlü idi ve TBMM'ye geldi. Yemin töreni sırasında kendileri genel kurul salonuna girerken başörtüsünü çıkarttı ve diğer meclisin diğer alanlarında başörtülü olarak faaliyetlerini sürdürdü. O günkü şartlarda o gerekiyordu. Ama aradan geçen zaman içerisinde Milliyetçi Hareket Partisi'nin yüksek bir katılımıyla ve ilk adımıyla yani sayın başbakanın İspanya'da yapmış olduğu bir konuşmayı hemen değerlendirerek Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda üzerine düşeni yapmaya hazırdır dediğimiz bir adımı attı ve 411 milletvekilinin desteğiyle başörtüsü sorunu sadece eğitim alanında çözülmüş oldu. Bu konuda önemli bir adım atılmıştı. Ama aradan geçen süre içerisinde siyasetini tamamen başörtüsü istismarına dayalı olan Adalet ve Kalkınma Partisi 341 milletvekiliyle mecliste ikinci dönemde de temsil edilirken bu konuyu hiç ağzına dahi almadı. Hatta hatta o zaman MHP acaba bizi bir tuzağa mı getirdi? diye ifadeler kullanıldı. Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi'nin aday listeleri içerisinde ne kadar hanımefendi var bilemiyorum, var ise ne kadarı başörtülü onu da bilemiyorum ama Milliyetçi Hareket Partisi her türlü gelişmeye açık bir tarzda iki tane tesettürlü hanımla seçimlere katılıyor.
TUBA ATAV: Şimdi diğer iki partiye yani Ak Parti'ye ve CHP'ye baktığımızda adaylar gözönüne alındığında partinin şu anki milletvekillerinin sayısında çok büyük bir değişim görüldü. Yani milletvekillerinin neredeyse üçte ikisi her iki partide de liste dışı kaldı. Büyük bir yenilenmeye, değişime gitti. Oysa ki MHP'de varolan milletvekilleri korundu ve aday olarak gösterildi. Tabi birkaç tane istisna var. Örneğin Engin Alan'ın listede olması, muhalif isimlerin tekrar partinize davet edilmeleri ama bir yenilenme, bir gençleşme gibi bir durum diğer partilere göre MHP listelerinde görülmedi. Siz partinizde böyle bir değişime gerek mi duymadınız, böyle bir yenilenme ihtiyacı mı duymadınız, nedir acaba?
DEVLET BAHÇELİ: Efendim şimdi
Milliyetçi Hareket Partisi'nde 1432 arkadaşımız aday adaylığı için müracaatta bulundu. Bunun 1256 tanesi erkek 176 tanesi hanımefendi idi. Ve bunların içerisinde biz diğer siyasi partilerde olmayan bir uygulamayı ortaya koyduk. Alan çalışması itibariyle yani kamuoyu araştırmasıyla 73 bin denek üzerinde adaylarımızın belirlenmesi için bir kamuoyu araştırması yaptık. Yine 75 bin civarında teşkilatlarda bulunan insanlarımızdan genişletilmiş teşkilat yoklaması adı altında tamamen elektronik oylamayla adayların belirlenmesi yoluna gidildi. 149 bin insanımız irade beyan etti bu konuda. Bunların içerisinden 7 tane milletvekili arkadaşımız bu dönem için aday olmayı düşünmediklerini ifade ettiler. Geriye kalanlar içerisinde de ufak tefek değişiklikler oldu. Bazı arkadaşlarımız yerlerini korudular, bazı arkadaşlarımız ise yerlerini yeni bir isme bıraktılar. Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi'nin kendi iç dinamizminde zaten bir değişim var. Yani şu an için birinci sırada 3 tane hanımefendi var. ikinci sırada 6 tane hanımefendi var. Bunların hepsi hareketin içerisinden yetişmiş genç kişiler. Aynı zamanda genç adaylarımız da var. Fakat bir de teşkilatın önerdiği siyasette yıllardır bulunmuş olan insanlarımız da var. Yani bu süreç birbirini tamamlayarak gelen bir süreç. Ama diğer partilerde ise bazı parti içi oluşumlar var. Tabi biz onlara girmek istemiyoruz. Kendilerinin bildiği bir şeydir. Biz herhangi bir şekilde yorum da getirmeyiz. Ama Cumhuriyet Halk Partisi'nde hemen hemen bir yenileşme hareketine girdiler. Onlar ne kadar doğru yaptılar ne kadar yanlış yaptılar, teşkilatları ne kadar benimsedi onu bilemiyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi'nde ise belli bir isim zümresinin dışında önemli bir değişikliğe gittiler. Şimdi bu değişikliklerin durup dururken çok sadakatle çalışan milletvekillerinin büyük bir çoğunluğunu ne maksatla bir değişime tabi tuttular, bunun adı ne kadar değişimdir, bunu da tabi anlamakta zorluk çekiyoruz. Kendilerinin bileceği bir iştir diye de saygı duyuyoruz. Yoksa bizim camianın içerisinde o 550 milletvekilinin arasında önemli yeni isimler var. Büyük bir çoğunluğu üniversite mezunu olan arkadaşlarımız var.
ALİ KIRCA: Yine bu adaylar meselesinde bazı kesimlerin en azından eleştirdiği bir adayınız da Balyoz davası sanıklarından bir emekli generalin adaylığı. Bir bu eleştirilere yanıtınızı almak istiyorum. Bir de genel olarak tabi masumiyet karinesi esastır, bu davalar devam ediyor ama hem Balyoz hem Ergenekon davaları bir askeri darbe ya da bir askeri darbeler silsilesi ya da girişimlerinin olduğuna dair iddialarla açılmış davalar. Bu adayın adaylığını nasıl değerlendirirsiniz? Bu davalara nasıl bakıyorsunuz ve Türkiye'de geçmişten bugüne askeri darbeler konusunda MHP'nin sayın Bahçeli'nin bugünkü bakış açısı nedir?
DEVLET BAHÇELİ: Ülkemizde darbeler yaşanmıştır, ara rejimler uzun süre devam etmiştir. Ülkemizin sosyoekonomik sorunlarının çözümünde demokratikleşmenin normalleşme sürecinde hiçbir katkı sağlamamıştır. O sebepten dolayı darbeyi düşünmek, ara rejimi hayal etmek bana göre çok yanlış yaklaşımlardır. Türkiye'de de bundan böyle hiç olmaması lazımdır. Onun için demokrasiyi daha bütün kurumlar ve kurallarıyla işler hale getirmenin yanında bu demokratik kültürü halkımıza iyi yerleştirmek gerekmektedir ve bunun da öncülüğünü siyasal kurumlarda görev üstlenmiş olan insanların başarması, anlatması lazımdır. Yoksa darbelere karşıyız diyerek darbeden daha fazla baskıcı bir uygulamayla milleti de aldatmak doğru değildir. Ama öbür taraftan son yıllarda çok büyük olaylar oldu Türkiye'de. Kim kimdir, kim neyin nesidir, kim ne yapıyor? Bunların hepsi birbirine karıştı. Bunların bir netleşmesi, ayıklanması gerekmektedir. Çok ani baskınlarla çok kişi tutuklanıp cezaevine girdi. Uzun yıllar basın mensubu, asker veyahut bürokrat veyahut geçmişte siyasetle uğraşmış olanlar da bir karmaşa yaratıldı. Bunun için yargıya intikal etmiş olan konuları saygıyla sonuçlarını beklemek gerekiyor. Ama yargıyı da hızlandırmak, yargının hızlı karar alabilmesini sağlayabilmek için onların gerekli olan ihtiyaçlarının karşılanması, alt yapısının hazırlanması ve mümkün olduğu kadar çabuk sonuçlandırılabilecek bir sürece girilmesinde yarar var. Ama bugün için Balyozdu, Ergenekondu, daha değişik isimler altında bir de büyük bir saldırı var. Daha iddianame okunmamış, iddianamenin muhataplarına duyurulmamış, mahkeme aşamasına gelinmemiş, ifadeleri alınmamış ama maalesef dışarıda bir karar verilmiş ve bazı kişiler suçlu olarak takdim ediliyor. Bunların hepsi Türkiye'de büyük bir endişe kaynağı oldu ve Türkiye'de bir korku imparatorluğu şeklinde de bir algılamaya sebebiyet verdi. Tabi bugünkü şartlar içerisinde biz daha sonra Balyoz davası kapsamına alınan ama ondan evvel Milliyetçi Hareket Partisi'ne üye olarak görev üstlenmiş, üye olarak partimizde siyaset yapmayı düşünen bir değerli komutanımızı Milliyetçi Hareket Partisi'ne üye olarak kabul ettik, ayrıca da aday olarak İstanbul'da birinci sıradan aday gösterdik. Şu an kendileri Silivri'de tutuklu bulunuyor Balyoz tavasından. Ama biz davanın ötesinde güneydoğuda vermiş olduğu üstün bir mücadelenin toplumca müspet algılanması için bir adım olarak bunu düşündük ve çünkü toplumda şöyle de bir kanaat var. Güneydoğu Anadolu'da mücadele vermiş kim var ise sanki PKK'nın örtülü bir intikamcı grubuymuş gibi bunlardan bir intakım alınıp darbeci suçlamasıyla muhtelif adlarla cezaevine alınma sürecine başlandı. Bunun netleşmesi için bir mahkemenin sonuçlanması lazım. Bakın 2.5 yılı bulduk bazı mahkemeler halen sonuç yok. Bu böyle devam edemez etmemelidir. Şimdi biz bunların içerisinde bir sembol olarak simge olarak güneydoğu Anadolu'da mücadele veren bir komutanı ki uzun süre mücadele veren bir komutan böyle bir komutanı simge olarak Milliyetçi Hareket Partisi'ne aldık ve dedik ki bize göre mahkeme sonuçlanıncaya kadar bu kişi masumdur ve Türk siyasi hayatında yer alabilir diye bir örnek gösterdik.
MHP'Yİ İZLEYEN SİYAH ARAÇ KİME AİT
Siyah bir arabanın fotoğrafını gösteren Bahçeli, 13 Mayıs'ta genel merkez önünde tespit ettikleri bu aracın fark edilmesi üzerine kayıplara karıştığını, yaptıkları incelemede aracın plakasının da başka bir arabaya ait olduğunu tespit ettiklerini açıkladı.
Show TV'de yayınlanan Siyaset Meydanı programına katılan Bahçeli, istifalara neden olan kasetlerin özel hayatın gizliliğini ihlal ettiğini, devletin ise yeterli ciddiyeti göstermediğini savundu.
ARACIN PLAKASI İSTANBUL'DA ÇIKTI
Partisinin izlediğini iddia eden Bahçeli siyah aracın fotoğrafını gösterdi. Devlet Bahçeli, 13 Mayıs'ta aracın partinin karşısındaki otoparkta güvenlik kameralarının göremediği kör noktaya yerleşerek izleme yaptığını savundu.
Parti görevlilerinin müdahalesinin ardından aracın kayıplara karıştığını sözlerine ekleyen MHP lideri, aracın plakasının İstanbul'da beyaz şahin marka bir otomobile ait olduğunu belirlediklerini söyledi. Bahçeli araçla ve gizli kamera çekimleriyle ilgili bilgileri savcılığa ileteceklerini ifade etti.
http://www.etikhaber.com/content/view/97857/28/