Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Hoca Ahmed Yesevi`nin 300 Hikmeti
MesajGönderilme zamanı: 30.05.11, 12:57 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 21.12.08, 12:25
Mesajlar: 641
Hoca Ahmed Yesevi`nin 300 Hikmeti

Türkolog Prof. Dr. Kemal Eraslan, içinde Moskova, İngiltere, Taşkent, İstanbul ve Ankara yazmalarının da olduğu Ahmed Yesevi`nin hikmetlerine (şiirlerine) dair ulaştığı 10 esas yazma çerçevesinde çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti.

Hoca Ahmed Yesevi hakkında önemli araştırmalar yapan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi emekli öğretim üyesi Türkolog Prof. Dr. Kemal Eraslan, içinde Moskova, İngiltere, Taşkent, İstanbul ve Ankara yazmalarının da olduğu Ahmed Yesevi`nin hikmetlerine (şiirlerine) dair ulaştığı 10 esas yazma çerçevesinde çalışmalarını sürdürdüğünü belirterek, "Bunlardan derlediğim hikmetler 250-300`ü bulacak. İnşallah bu yaz hızlandırıp yaz sonunda baskıya hazır hale getireceğim" dedi.

Bağcılar Belediyesi tarafından 20-21 Şubat 2010 tarihlerinde düzenlenen "Uluslararası Hoca Ahmed Yesevi Sempozyumu"nda Hoca Ahmed Yesevi`nin hayatı, fikirleri", "Divan-ı Hikmet kitabı", "Orta Asya ve Balkanlar`da Ahmed Yesevi`nin etkileri", "Dünden Bugüne Eserlerde Yesevilik" ve "Yesevilik araştırmaları" konuları ele alınacak.

1982`de Yesevi`inin hikmetlerini topladığı "Divan-i Hikmet`ten Seçmeler" isimli kitabı çıkaran ve onun yeniden araştırmacıların ilgi odağı olmasına vesile olan Prof. Dr. Eraslan, sempozyum öncesi AA muhabirine, Ahmed Yesevi ile ilgili çalışmaları ve Yesevi`nin Türk dünyası için önemini anlattı.

"50 sene bir kenara bırakılan bu önemli şahsı yeniden gündeme getirmek hakikaten benim için çok güzel" yorumunu yapan Prof. Dr. Eraslan, uzun yıllardır yeni, genişletilmiş bir kitabın çalışmalarını yaptığını anlattı.

Prof. Dr. Eraslan, şöyle konuştu:

"Tamamını da hazırladım fakat bitiremedim. Şimdi artık `bunu bitireyim` diyorum. Hikmetlerle ilgili çok nüsha var. 1166`da vefat ettiği kabul edilen Yesevi`nin mevcut yazmaları 18-19. asra ait. Orijinal bir yazması yok. İstanbul`da, Konya`da Taşkent`te, Türkistan`da, Türkmenistan`da, İslam dünyasının hemen hemen her yerinde birçok nüshası var. Bir nüshada `Ahmet Yesevi`ye aittir` diyor, bir başka nüshada `Hakim Ata`ya aittir` diyor. Hangisi doğru bunu tespit etmek mümkün değil. Sonra ifadeler de birbirine benziyor. O bir gelenek, devamı Anadolu`da Yunus Emre. Bazı hikmetlerine bakıyorsunuz Yunus Emre`nin ilahileriyle aynı.

Ulaştığım 10 esas yazmayı aldım. Bunların içinde Moskova, İngiltere, Taşkent, İstanbul ve Ankara yazmaları var. Bunlardan derlediğim hikmetler 250-300`ü bulacak. İnşallah bu yaz hızlandırıp yaz sonunda baskıya hazır hale getireceğim. Taşkent`te de geniş bir çalışma yapılıyor. Derledikleri hikmetleri yayımlayacaklar. Onların tespit ettikleri hikmetler 750, bu tabii artabilir ama bütün yazmalara ulaşmak son derece zor."

AHMED YESEVİ HAKKINDA
Ahmet Yesevi`nin hayatı ve fikirleri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Eraslan, Karahanlılar 950 yılında resmi devlet dini olarak İslamiyeti kabul ettiklerinde Orta Asya`da çok çeşitli Türk grupları olduğunu, yarı göçebe olan bu topluluklara İslamiyet hakkında bilgileri devrin İslam ve Türk misyonerlerinin verdiğini anlattı.

Prof. Dr. Eraslan, "Bir önemli zattan eğitim görmüş ve icazet almış, halkı irşat etmeye, aydınlatmaya hocasından izin almış bir kişi gelip bir tekke kuruyor. Halk bu tekkenin etrafında toplanıyor. Zaman zaman halkı, yaptığı konuşmalar ve sorulara verdiği cevaplarla aydınlatıyor. Böylece o tekkeler yoluyla inanç ve bilgi, kültür halk arasında yayılıyor. Orada yetişenler de başka yerlere gidiyor, gittikleri yerde tekke kurup etrafına insanları topluyor. Böylece Anadolu`da, Orta Asya`da, Balkanlar`da İslamiyet`in dünya görüşü, ahlak anlayışı, insanlığın gayesi, problemleri, ahlakı, bağlı kalacağı prensiplere dair sorular cevap bulmuş oluyor. Bu hareketi Ahmed Yesevi başlatıyor" diye konuştu.

11. asrın sonu ile 12. asrın ilk yarısında yaşayan Ahmed Yesevi`nin kaç yıl yaşadığının belirsiz olduğunu ancak 70-80 yıllık bir ömrü olduğunu tahmin ettiğini dile getiren Prof. Dr. Eraslan, bugün Ahmed Yesevi`nin gerçek şahsiyetini araştırmanın, bunu menkıbevi hayatından ayırt etmenin son derece zor olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Ana hatlarıyla bildiğimiz bir şeyler var. Arslan Baba`nın onu terbiye ettiğini biliyoruz. Hikmetlerinde söylüyor. Yusuf Hemedani`nin onu yetiştirip sonra Türkistan`a gönderdiğini biliyoruz. Başta Hakim Ata/Süleyman Bakırgani olmak üzere halifelerini biliyoruz. Bir oğluyla bir kızı olduğunu da biliyoruz ki oğlu İbrahim küçük yaşta öldürülmüş. Küçük yaşta bir çocuğun öldürülmesinden duyduğu ıstırabı anlatan şiirleri de var. Bunlar ana çizgiler ama detayı bilmiyoruz. Çok daha geniş bilgilerin hepsi menkıbe."

Ahmed Yesevi`nin Türk ve İslam dünyası için değerli olmasının sebeplerine de değinen Prof. Dr. Eraslan, şunları kaydetti:

"Sebeplerden birincisi Ahmed Yesevi`nin İslamiyeti hakikaten benimsemiş olması, Allah sevgisi, Peygamber sevgisi, şeriatın esaslarına bağlılık, her türlü riyadan gösterişten uzak, temiz, sade bir hayat yaşaması, bu İslam inancını halka yayması, benimsetmesi, sevdirmesi, onların manen terbiye olmasında yaptığı hizmetler. İkinci olarak düşünce hayatında tasavvufu ve kendi tarikatının esaslarını kurması önemli. Bu tarikatın esasları da şeriata dayalı. `Şeriata yani Kur`an ve sünnete dayalı olmayan tarikat batıldır, sapabilir` diyor. `Benim sözlerim Kur`an ve sünnetin söylediklerinin dışında bir şey değil. Ben bir nevi Kur`anı Kerim`in ortaya koyduğu ilahi sistemi ve Peygamber Efendimizin hayatını, ahlakını, anlayışını halka duyurmak, öğretmek, benimsetmekten başka bir şey yapmıyorum` diyor. Aynı inancı Mevlana`da da görüyoruz. Yesevi, `bunun için de tarikat şeriata dayalı olması lazım` diyor. Çünkü İslam aleminde şeriata dayalı olmayan tarikatlar da var. Onların İslamiyetle hiçbir alakası yok, İslamiyet`in dışına çıkmışlar. Üçüncüsü beşeri, yani insani prensipleri benimsemesi. Ahlaktır, dürüstlüktür, riyadan uzaklaşmadır, maddi menfaat peşinde koşmamadır, insan sevgisi, herkese iyilikle yaklaşmaktır, kimseyi incitmemektir, kafir dahi olsa. Gönül kırmamaktır, vefalı olmak, saygılı olmaktır. Bunlar sadece bir dinin mensupları için değil, bütün insanlık için evrensel değerlerdir. Bunları ifade ediyor."

BEKTAŞİLİK`TE İZLERİ

Yeseviliğin tasavvuftaki temel anlayışlarından birinin "4 kapı 40 makam" olduğuna işaret eden Prof. Dr. Eraslan, bu anlayışın bir insanın mükemmelliğe ulaşması için 4 kapı ve 4 kapının temsil ettiği 40 makamı aşması gerektiğini öngördüğünü kaydetti.

Prof. Dr. Eraslan, "Nedir bu 4 kapı? Birincisi şeriat, ikincisi tarikat, üçüncüsü hakikat, dördüncüsü marifettir. Şeriat tamamen din hayatıyla ilgili, Peygamberimizin Sünneti ve Kur`an-ı Kerim`in ortaya koyduğu esaslardır. Şeriat ana caddedir. Tarikat, şeriata dayalı daha derin düşünmedir. Hakikat, tarikat bilgisini zenginleştirip belli bir mertebeye ulaştıktan sonra hakikati idrak etme yani perdenin arkasını görebilme. Maddeye baktığınız zaman ilahi bir kudretin eseri olduğunu idrak etme. Marifet ise bu hakikat bilgisinin sahibi olma, yani artık bilme. Yesevi 4 kapı ile 40 makamı, eseri Fakrname`de anlatıyor" diye konuştu.

Onun yetiştirdiği halifelerin Anadolu`ya dağıldığını, ayrı ayrı tekkeler kurduklarını, düşüncenin de aynı kalmayarak değiştiğini anlatan Prof. Dr. Eraslan, şunları söyledi:

"Bugün Bektaşi inancına baktığınız zaman 4 kapı 40 makam aynen devam ediyor orada da. Yalnız Yesevi Hazreti Peygamber`in dışında ilk 4 halifeye de övgü sunar. Ama Yesevi`den sonraki mesela Bektaşilikte sadece Hz. Ali`ye övgü var. Neden? Çünkü uğradığı hüzünlü felaket, oğullarına yapılan haksızlıklar var. Bu üzüntü, bu haksız hareket, ister istemez aşırı sevgi duyan insanları bazen belli bir yöne itmiş olabilir. Ortak noktalar var, fakat ayrılan noktalar da var."

Prof. Dr. Eraslan, Ahmed Yesevi`nin, şeriata saygısı, tarikatı ile geniş düşünme imkanı kazandırması, insani değerlerin müdafaasını yapması ve bunları halkın anlayacağı Türkçe ile sade bir dille yapmasının onun sevilmesine sebep olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Bugün olsa yine bu değerleri müdafaa eder. Günümüzde bu değerler ayaklar altına alınmış. 900 sene önceki şikayetleri bugün de yapıyoruz. Bencillik, menfaatperestlik, insana saygısızlık, sevgisizlik insanı üzecek noktalara ulaşmış. Böyle bir cemiyette yaşamaktan insan zaman zaman huzursuzluk duyuyor. Bundan elli sene önce bir insanın ailesini doğradığı hayale gelmezdi, bugün her gün karşılaşıyoruz. Herhalde Yesevi bugün hayatta olup da bu hadiseleri görseydi, bunları görmeyeyim diye toprağın altına kendisi girerdi.

O, 63 yaşında vefat eden peygamberin vefatını dikkate alarak 63 yaşında yer altında bir hücreye kapanıyor. Türbesinin yanında merdivenle inilen bir hücre, küçük bir odada 63 yaşından sonra ömrünü geçiriyor. Niye? `Peygamber Efendimiz 63 yıl yaşadı ondan sonra yaşamak kendisine haram` diye. Şimdi bu kadar peygambere bağlı, sevgisi olan, bu cemiyetin içine gelse yaşayamaz."

_________________
"Bismillah dep beyan eyley hikmet aytıp
Taliblerge dürr ü gevher saçdım mena..."


Hazret-i Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî [ Qaddesallahu Teala Sırrahul-Azîz ]


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye