Cihan Aktaş
Azeri KartıABD'de, Demokrat Partili kongre üyesi Jane Harman, Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC) adlı lobi kuruluşunun yıllık toplantısında düzenlenen bir panelde, İran'ı etnik grupları harekete geçirerek çözme gibi bir planı dillendirmiş.
İran rejimini etnik grupları rejime karşı ayaklandırmak suretiyle devirme planı sıklıkla gündeme gelir ve bu gruplar içinde de özellikle Azeri ve Kürt kartları üzerinde durulur.
Kuşkusuz bu planlar İran'daki etnik grupların dokusunu tam olarak çözememekten kaynaklanan bir iyimserlikle hazırlanıyorlar. "İran", bir ırkın adı değil, yüzyılların bir uygarlık olarak oluşturduğu bir coğrafya olarak anlaşılır bu ülkede ve bütün etnik gruplar kendilerini "İranlı" olarak tanımlarlar. Azeriler kendilerini İranlı bilirler, Kürtler de öyle; İran'ın pek çok kavmi aynı şekilde, ülkenin dokusu içinde kökleşmişlerdir. "İran" etimolojik olarak "Aryan ırkının vatanı" anlamına gelir, fakat bu ülkede halihazırda Aryan isimli bir ırkın egemenliğinden söz edilemez. Bazen küçük grupların etnik talepleri gündeme gelse de şimdiye kadar herhangi bir etnik iddiaya sahip grubun bağımsızlık talebiyle öne çıktığı olmadı. Büyük bir nüfus Şiilik'le bağlı kültürle bütünleşmiş görünür. Şiilik ise Farslar değil, Azeriler tarafından hakim kılınmıştır bu ülkeye, malum.
Yüzlerce yılı bulan kaynaşmış bir kültürü var İran coğrafyasının. Çoğunlukla Sünni olan İran Kürtleri'nin etnik kökenle bağlı talepleri "İranlılık" ortaklığı nedeniyle ayrımcılığı talep eden bir noktaya ulaşmaz. Aynı tutum Araplar için de geçerlidir. İran'a açtığı savaşı sırasında Saddam Huzistan'da bulunan Arap nüfusa çok güvenmişti, fakat bu bölgeyi işgal ederken büyük bir direnişle karşılaştı.
Azeriler ise, etnik grup olarak adlandırılamayacak ölçüde ağırlıklı bir yere sahiptir İran'da. Tahran'da büyük bir Azeri nüfus var. Tahran çarşısındaki Azeri ağırlığı da çok belirgin. Azeriler öncelikle ekonomi alanında etkinler, bunu politika izliyor sanki. Devrim'den sonra iki dönem başbakanlık yapmış olan ve üç hafta sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de reformist kesimin en güçlü adayı olarak görünen Mir Hüseyin Musavi, Tebriz'li. Rehber Hamaney Azeri değil, ama bir Türk boyundan geliyor. Bütün hükümetlerde Azeri bakanların sayısı bazen çoğunluğu teşkil edecek oranlara ulaşıyor.
İran nüfusunun % 25 kadarı Azeridir, ancak bu nüfus ülkenin bütün yüzeyine yayılmıştır, dolayısıyla Azeri Türkçesi de hemen her yerde kullanabileceğiniz bir dil durumundadır. Otobüsle Gürbulak'tan geçip de Tahran'a doğru ilerlerken İstanbul Türkçesi-Azeri Türkçesi karışımı bir dille sesleniyor size insanlar, bir şeyler satmak için. İran'ın güneyine, Kiş adasına kadar indiğinizde de Azeri Türkçesi sizi bir pasajda, bir park kanepesinde yakalıyor.
Azeriler göç ettikleri öteki eyaletlerdeki şehirlerde, artık herhangi bir etnik özellikle tanımlanamayacak kadar kozmopolit bir şehir olan Tahran'da olduğu gibi hemen kahve, camii, lokanta birliklerini oluşturur ve bunu Türkçe bir isimle taçlandırırlar. Azerbaycan bölgesindeki şehirlerde devlet dairelerinde Türkçe konuşulur. Urumiye veya Erdebil sokaklarında yürürken devletin resmi dili Farsça'yı nadiren duyar, Farsça okuyup yazmak bir yana, bu dili konuşmayı bile bilmeden hayatını sürdüren yaşlılara rastlarsınız.
Bazen Azerilere atfen "Türk'ün biri..." diye başlayarak süren Türk fıkraları yayılır kulaktan kulağa; Türkiye'deki Laz fıkralarına karşılık gelir bu fıkraların içeriği. Ama bu Azerilerin ilim ve sanat, kültür ve edebiyat, özellikle de siyaset alanlarında çok önemli yerlere geldikleri gerçeğini etkilemez. İranlılar fıkra uydurmayı sever ve bu fıkraları fısıltı gazetesi ile bütün ülkeye yayarlar. Hatemi için fıkra uydurur, Ahmedinejat için uydururlar.
İranlılık üst kimliktir, ama bunun Fars kültürünün tahakkümü olarak algılandığı, bu bağlamda politikalar üretildiği dönem, Pehlevi hanedanı dönemidir özellikle. Bu politikaların bütünüyle etkisiz kaldığı ve tamamen yok olduğu tabii ki söylenemez; sonuçta ülkenin tarihinde ve kültüründe belirleyici olmuş bir Pers medeniyeti olgusu var. Fakat, bu olgu İslamiyet'in kabulüyle yaşanan kültürel yenilenmeyle ve ardından da Türk kökenli Şah İsmail'in benimsediği Şii politikalarıyla yeni bir renge boyanmıştır.
Halihazırda İran'da nüfusun bir kesimini rahatsız eden öncelikli mesele, fikir beyanı ve siyasal katılımla ilgili engeller ve yasaklardır. Mesela Anayasayı Koruyucular Konseyi'nin sürdürdüğü seçmen elemelerinde, elenen adayların etnik kökeni gündeme gelmez. Bu konseyin elediği ya da onayladığı adaylara yaklaşırken öne sürdüğü başlıca kıstas, reformistler tarafından çoğunlukla keyfi bir yoruma tabi olduğu öne sürülen "Devrim'in değerlerine bağlılık"tır.
Azeri Türkleri, tıpkı "Haydar Baba'ya Selam"ın Tebrizli şairi rahmetli Şehriyar gibi, Tebrizli sinema yönetmenleri Tehmine Milani ve Kemal Tebrizi gibi ve halihazırda Kanada'da sürgünde yaşayan şair Rıza Berahani gibi, Türk kökenleriyle birlikte kendilerini İranlı sayarlar. Bu isimlere Azeri Türkçesi'yle yayınlanmakta olan ünlü 'Varlık' dergisinin emektar editörü Cevat Heyet'i de dahil etmek gerek.
Kaşgarlı Mahmut'a ait şu iki mısra, Azerilerin İran içindeki konumunu açıklıyor:
Tatsız* (ya da Fars'sız) Türk olmaz
Başsız Börk olmaz....
*Tat: Bir İran kavmi.
http://www.dunyabulteni.net/author_arti ... p?id=10047