Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 9 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Gençlerin derdi ne
MesajGönderilme zamanı: 15.04.10, 11:13 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Gençlerin derdi ne


--------------------------------------------------------------------------------

Gençlerin derdi yeni değil



Kur'an’ımızın bize verdiği Âdem’in iki çocuğuna ait örnekten yola çıktığımızda şu gerçekle yüz yüze geliriz: Şu koca dünyada iki elin parmaklarını dolduramayacak kadar az insanın bulunduğu bir zamanda da iki kardeş anlaşamamış, biri diğerine zulmetmiştir. İki gencin anlaşamaması, gençlerin ebeveynlerine ters düşmesi günümüzün meselesi değildir. Tarih kadar eski, insan kadar köklü bir sorun olarak durur gençlerin sorunları.


Gençlerin sorunları üzerinde iz sürüldüğünde görülecektir ki bu bir aile sorunu, eğitim sorunu, devletin siyaset sorunu olduğu kadar gencin kendisiyle de yaşadığı bir sorundur. Sorun bir fakirlik, zenginlik sorunu da değildir. Zengin kadar fakir çocuk da sorun yaşıyor. Bazı sorunlarda ortak oldukları noktalar bulunmakla beraber, zenginin kendine göre, fakirin de kendine göre bir sorun yumağı vardır. Daha da acayip olanı, çoğu gencin ızdırabını dindirmek için müdahale edecek birinin, o gençten ne sorunu bulunduğuna dair alabileceği bir cevabı da olmayışıdır.


Gençler, bağırdıkları kadar belge çıkaramazlar. Öyle olur ki, bağırmış olmak, küsmüş olmak için küserler. Kimsenin onları anlamadığını söylerler ama bir şey anlatmazlar veya anlatamazlar. Anne babalarının anlayışsızlıklarını şikâyet ederler fakat bir şey anlatmazlar. Sessiz kalarak, protesto ederek ses getirmeye çalışırlar. Kimi saçını başını dağıtarak, kimi uyumayarak, kimi üstü başını dağıtarak rahatlamaya çalışır. Adına ‘gençlik’ denen sürecin geneli bu tür sıkıntılarla yoğun olarak geçmektedir.


Gençlerin sıkıntılarını yokuşa süren en önemli etkenler arasında anne babaların sabırsızlığı, aşırı ideal davranmaları, sözle ve talimatla ıslah etme arzuları, sözlü ve dayaklı ceza yöntemleri tercih etmelerini bir kenara bırakamayız. Ebeveynin bu tür davranışları, servisinden önce ehil olmayanı tarafından kurcalanmış bir teknik alet durumuna düşürmektedir gençleri. Bu yüzden gençlerin ‘gençlik’ dönemlerine ait sıkıntıları ya daha uzun bir zaman almakta ya da iz bırakarak gitmektedir.


Ebeveyn, asıl sorumluluk döneminin bu dönem olduğunu unutmadan vazifesini icra etmelidir. Çağdaş bilimlerin desteğinde gelişen pedagojik kuralların bir kenara atılmayacak kadar önemli olduğunu kabul etmemiz gerekir. Ancak bu bilimin genel olarak batılı toplumlar üzerindeki araştırmalardan esinlenerek hazırlandığını, bu nedenle
de pedagojinin de doktorluk yönlerinin bulunduğunu dikkatlerimizden
kaçırmamalıyız. Gençlik dönemini, sınırsız, saygısız, kuralsız geçirmeye yönelik tavsiyeleri kabullenemeyiz. Ömrün en verimli dönemini Allah’a isyanla geçirmeye teşvik eden hatta bunu tavsiye eden kuralları kabullenmemiz mümkün olmaz. Biz, onlardaki yararlı şeyleri almakla beraber bize ait olanla yolumuza devam etmek zorundayız.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Gençlerin derdi ne
MesajGönderilme zamanı: 15.04.10, 11:13 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Düşünce kutumuzda önemli bir
malzeme olarak, Âdem’in iki çocuğunun Kur'an’da geçen kıssası:

‘Bir de onlara Âdem'in iki oğlunun başından
geçen olayı hakkıyla oku!
Hani ikisi, birer kurban sunmuşlardı da
birininki kabul edildi, diğerininki edilmedi.
Bu: ‘Ben seni kesinlikle öldüreceğim!’
dedi. Diğeri: ‘Allah, ancak kendisinden
korkanlarınkini kabul buyurur.
Andolsun ki, sen beni öldürmek için bana
el uzatsan da ben seni öldürmek için sana
el uzatacak değilim. Çünkü ben, âlemlerin
Rabbi olan Allah'tan korkarım.
Ben, hem benim hem de kendinin günahını
yüklenip cehennemliklerden olmanı isterim.
Zulmedenlerin cezası işte budur!’
dedi.Bunun üzerine nefsi ona kardeşini öldürmeyi
kolay gösterdi de tutup onu öldürdü
ve artık hüsrana uğrayanlardan olmuştu.
Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl
gömeceğini göstermesi için yeri deşen bir
karga gönderdi. O:
‘Eyvah, şu karga olup da kardeşimin cesedini
gömemedim ha!’ dedi ve artık pişmanlığa
düşenlerden olmuştu.’ Maide suresi, 27-30


Anne babalar, öncelikle Âdem’in iki çocuğu olayını unutmamalıdırlar. Ne kadar titiz davranılırsa davranılsın, önümüzde kader olarak yazılmış bulunan bir imtihan dönemi bulunacaktır. Anne babalar, kendi dönemlerine kıyas ederek veya çocuk üzerindeki yatırımlarından yola çıkarak, istedikleri kıvamda bir genç görmeyi arzu edebilirler. Bu arzunun gerçekleşmesi ise onların elinde değildir. En iyi için yatırım yapar, elinden geleni değerlendirirlerse imtihan denebilecek bir merhaleyi kazanma yoluna girmiş olurlar. Anne babanın sabır kadar büyük bir silahı yoktur. Sabır meziyeti körelmiş veya gelişmemiş bir anne veya baba kendi kuyusunu kazmanın ötesine geçemeyen tavırlar sergiler. Böyle birinin genci boşluğa itmekle, ateşe sürüklemek arasında, ya ona ya buna kayan tutumları yoğunlukta olur. İstişare sünnetini ihmal etmeden, sabır ve istikrarla yol alınması halinde biiznillah, gençlik dönemine ait sorunlar aşılır.

Yapılan her hata, atılan her aceleci adım en azından iyileşmede gecikme anlamına gelmektedir. Gençlerin, gençlik dönemlerinde sıkıntılı günler geçirdikleri, insanlığın yüzlerce yıllık deneyimi ile sabittir. Anne babaların, kendi çocuklarını müstesna görmeleri, kendilerinin sıkıntılı bir çocukla cezalandırılmayı hak etmediklerini düşünmeleri, şeytanî vesvesedir. Gençlik badiresinden geçmeyen olmadığı gibi, Allah’a kulluk açısından bizlerden ölçülemeyecek
kadar iyi olan nice insanlar da bu sıkıntının bir çeşidini yaşamışlardır. Peygamberler arasında bile bu sıkıntıyı göğüsleyenler vardır. Peygamberlerin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gibi çocukları olmadı. İyileri kadar iyi olmayanları da vardı. İslam’ı en güzel yaşayan, cihadın en ulvisini yapan, ibadetlerinde kusur olmaması için gayret eden sahabiler dahi, istedikleri gibi çocuk yetiştiremediler. Allah Teâlâ onları da bir tür imtihan etti. Ebeveynin ehli ile istişare etmemesi, aceleci davranıp, sabır ilkelerini zorlaması bir kabahat olarak, gencin gençlikten kaynaklanan
kabahatinden aşağı değildir. Herkes yaratıldığı ve kendisine uygun görülen kaderine doğru koşmaktadır. Bizim çırpınışlarımız, sadece görevimizi yerine getirme anlamında bir değer ifade etmektedir.

Önümüzdeki gerçek şudur:
Gençlerin, özellikle erginlik dönemlerinde bazı sorunlar yaşamaları artık kaçınılmaz sıkıntılarımızdandır. İtemeyeceğimiz, kaldıramayacağımız bir sorunla yüz yüze bulunuyoruz. Bu sorunun geçici olduğu da önemli bir hakikattir. Asıl yük anne ve babaların omuzlarındadır. Anne ve babalar, kısa zamanda ıslah olacak bir ortamı uzatabilirler veya izi kalmış olarak ellerinde bırakabilirler. Bizden öncekilerin yaşadıklarını bir kenara atamayız. İbret almak ve kendimize ders çıkarmakla mükellefiz. Nice anne babalar, yanlış ve aceleci tutumları yüzünden bir iki aylık sıkıntıyı yıllara taşıdılar, çocukları ile aralarında mesafe oluşmasına neden oldular. Sular durulunca herkes geçen zamandaki hatalara pişman oldu ama geri dönüşü olmayan yanlışlar sabit kaldı.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Gençlerin derdi ne
MesajGönderilme zamanı: 15.04.10, 11:14 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Genç kim?
Mer’i örfe göre on sekiz yaşın altındakiler
çocuk, üstündekiler de genç sayılmaktadır.
İslam ise bulûğ çağını esas
almıştır. Bulûğ çağı veya on beş yaşının
altı çocukluk, üstü gençliktir.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin
kendi sağlığında ordunun başına komutan
olarak tayin ettiği Üsame bin Zeyd,
o gün on yedi yaşındaydı. Ashaptan
bazıları onun bu genç yaşta, ordunun
başında bulunmasını benimsemez gibi
oldular. Bunun üzerine Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem Üsame’yi
savundu, arkasında durdu. Liderliğe
uygun biri olduğunu söyledi. Buharî,
Fadail,17 (3730); Müslim2426. On yedi yaşında
ordunun başında komutan olarak bulunulduğu
gibi Allah katında ve kanunlar
önünde her türlü sorumluluğu taşımaya
uygun bir yaştadır.
Gençlik döneminin sonu için muayyen
bir yaş yoktur. Genelde yirmili yıllar
gençlik için son kabul edilir.


Gençlerde köpük sorunlar
Bir genelleme yapmamız doğru olmaz. Gençlerin özel ailevi sorunları, sağlık nedenleri bir kenara bırakılırsa köklü bir sorundan söz etmemiz gerekmez. Onların gözünde önemli ve büyük, gerçekte ise su üzerindeki köpük gibi sorunlar gençleri ezer. Gelecek endişesi, mezuniyetten sonra iş bulma, iş beğenme, eş seçme meyilleri, evliliği olduğundan
fazla büyütme, zenginlerin yaşantısına imrenme, aile büyüklerinin yasaklayıcı tavırları, okul derslerinin ve imtihanların zorluğu, kardeşler arası ilişkiler, sevip de sevilmeme, gelişen teknolojik cihazlara sahip olma, dilediği kadar gezememe, eve hapsolma, bedenindeki gelişmelerin göz zevkine uymaması, kendini başkalarına kıyaslama… gibi başlıklar, gençlerin kendilerine göre sıkıntıları olarak sayılabilecekler arasındadır.

Büyük davası olmayanların küçük dertlerde boğulmaları normaldir. Allah’ın halifesi olarak yaratılmış ve mükemmel nimetlerle donatılmış insanın, yaratılış maksadı dışında döndüğü yörüngelerin hepsi onun için yuvarlanıştır. Büyük hedef için yaratılmış ama küçük oyunlar oynayan her insan aynı sonuçları yaşar. Şeytanın maksadı da küçük oyuncaklarla meşgul edip, ulvî gayeyi unutturmaktır. Bunun için gençler, daha sonra kendilerinin de gülüp geçtiği basit işleri, annelerini babalarını ezebilecekleri işler olarak görürler. Mini sevdalar uğruna canlarına kıyarlar. Bunun adı sürüklenmektir. Birey gelip birey gitmek olarak özetlenebilecek bu sıkıntılar insan yiyen canavarlar gibi asırlardan beri yaşamaktadır.



Düşünen bir
genç için not:
Abdullah bin Mesud radıyallahu
anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellemin şöyle buyurduğunu rivayet etti:
‘Âdemoğlu, kıyamet günü beş
şeyden sorulmadan Rabbinin
huzurunda ayağını kıpırdatamaz:
- Ömrünü nerede geçirdiği,
- Gençliğini nerede eskittiği,
- Malını nereden kazanıp,
nerede harcadığı ve
- Öğrendiği ile ne amel ettiği.’
Tirmizî, Kıyame, 1 (2416)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Gençlerin derdi ne
MesajGönderilme zamanı: 15.04.10, 11:14 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Büyük kafalar için köklü sorunlar

Büyük insanlar gençken de büyük yaşarlar. Küçük derelerde boğulmazlar. Düşünceleri, eylemleri büyük olur. Ahiret endişesi onları iliklerine kadar kuşatır. Ümmetin dinini, toprağını, devletini dava edinirler. Kâfirlerin saldırılarını film izler gibi izlemezler. Teknikte, bilimde, siyasette neden geri kaldığını düşünür, yaşının küçük olmasına rağmen çareler, alternatifler üretirler. İslam’la şereflenmemiş milyarlarca insana nasıl İslam ulaştırılacağı üzerinde kafa yorarlar. Onların her tavrından ümmete ait oldukları anlaşılır.

Büyük insanlar, insanlıkla ilgilenir, iz bırakmadan gitmemeye çalışırlar. Önlerine konan uyuşturucuları kullanmazlar. Futbol gibi illetlere müptela olmazlar. Bedenlerini insanlık için, dinleri için kullanacaklarından, eskimesin, sıhhatleri bozulmasın diye yediklerine, içtiklerine dikkat ederler. Küçük işleri büyük gayeye dönüştürmezler.

Stresler içinde kavrulan genç bilmelidir ki:

Mü'min için hayat ahiret hayatıdır. Allah katlanılamaz bir yük kullarına yüklememiştir. Sıkıntılarımızın kaynağı biziz. Yaşamayı, giyinmek, yemek ve gezmek olarak gördüğümüz için bunalıyoruz. Stres gereksizdir. Huzur müminin eli altındadır. Huzurlu ve kedersiz bir hayat için şunları not al:

1- Dertlerin başı şirktir; imanı kavrayamamaktır. Dil ucuyla iman eden, imanı sözlü bir iki cümle tekrarından ibaret gören, imanının ne anlama geldiğini bilmeyen bunalır. Ona dünya dar gelir. Huzur imandadır. İman ettikten sonra, Salih ameller de peşinden geldi mi, ölüm bile ürkütmez. En büyük gelecek olan ahiret geleceğini önüne koyan, üç gün sonrasına gelecek adını vermez.

2- Cahillik beladır. En büyük cahillik yaratanı bilmemektir. Kur'an ve hadis bilgisi, yaşadığımız hayatın fıkhını öğrenmek, huzurun kaynağıdır.

3- Zikir ehli olmayanlara Allah Teâlâ dar bir hayat, bunalımlı bir dünya vaat etmiştir. Zikir ehli olmak gerekir. Zikir iki şeydir. Birincisi, Allah’ı ve isimlerini, sıfatlarını dille tekrar etmek. Ne kadar tekrar edilirse o kadar bereket olur, lezzet olur, kalp açılır, kanatlanır. İkincisi de, her işte Allah’ı hatırlamaktır. O’nu, cennetini, cemalini hatırlamak, haramlarla yüz yüze gelince cehennemi hatırlayıp geri durmak bir zikirdir.

4- Kindar, hasetçi, dedikoducu, ödlek, cimri insan kendine bile yararı olmayan insandır. Bu huylardan kalpte kalmasın.

5- İnsanlara yararı olan bir hizmette muhakkak bulun; enerjin içinde erimesin. Allah’ın yardımını görürsün.
6- Örnek olarak hayat standardı daha aşağıda olanlara bakmak gerekir. Ahiret amellerinde de daha iyi durumda
olanları izlemekte yarar vardır.

7- Sadece bugüne bak. Geçmişi irdeleme. Geleceği dert etme!

8- Önemli işlerle öncelikli işler arasında tercih, öncelikliden yana olmalıdır.

9- Duasız yol alınmayacağını bilmek gerekir. Dua en büyük silahımızdır. Dua etmek ve dua almak büyük bir kazançtır.

10- Göz fazla bakmasın, dil çok konuşmasın, kulak çok dinlemesin, mideye çok yemek girmesin, baş yastıkta
çok kalmasın! Bunların tamamı ömür eritir, kalp ezer.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Gençlerin derdi ne
MesajGönderilme zamanı: 15.04.10, 11:15 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
En büyük bağ!
Müslüman genç şunu bilmelidir.
Kulun Allah ile arasındaki en büyük bağ
namazdır. Huzur, lezzet, ahenk namazla
mümkündür. İnsanın Allah ile bağı canlı
olduktan sonra zindanlar bile ona saray
olur. O bağ kopuksa, okyanuslar bile küçüktür
artık.
Namazı ihmal eden, derdine sebep aramasın.
Namaz kılan da üzülmesin; er geç
Rabbi onu rahmetiyle kuşatacaktır.
Bir
insan günde beş kere Rabbinin davetine
ters düşer de nasıl stressiz yaşayabilir?
Bedava olan ne var ki, hayat bedava olsun!
Gençlerin namazı ağır görmeden, hakkını
vererek kılması muhteşem bir geleceğin
yatırımıdır; Arş’ın gölgesinde gölgelenmek
için namazla büyümek, gençken sabah
namazına kalkmak kadar iyi bir yatırım
olmaz.
Genç namaz kılmalı, namazı da camilerde
kılmalıdır. Allah’a daha yakın olur, daha
huzurlu olur.
Namaz miraçtır.
Miraç gören bir kul, ezilmez, bükülmez; o
diktir, onurludur. Ölüm bile onun için son
değildir.


Gençlerin en büyük bataklığı

Arkadaş, kötü çevre, besmelesiz eğitim, medya ve iletişim gibi nedenler gençlerin ayakta durmasını, iyi bir mü'min olmalarını engelleyen nedenlerdendir. Eğitim ve öğretimle ilgilenenler de öncelikle bu maniler üzerinde dururlar.
Bunun doğruluğuna da itiraz edilebilecek bir durum yoktur. Ancak şu hakikati gündemimize almalıyız:

Gençlerin, ebeveyn rızasını önemsemeden yol almaya çalışmaları iyice yaygınlaşmış hatta ebeveyn en önemli engellerden görülmeye başlanmıştır. Hâlbuki Allah’a açılan bütün yollar, ebeveynin rızasından geçmektedir. Manevi
destekten yoksun olmanın en önemli sebepleri arasında anne baba rızasının ihmal edilmesi vardır
. Anne babalar, bayramlarda elleri öpülen büyükler olarak algılandıkça sorun devam ediyor demektir. Onlar, Allah’tan sonra üzerimizde en çok hakkı bulunanlardır. Mü'min bir genç ebeveyn konusunu ciddiye almalıdır. Onların yanında yüksek sesle bile konuşmamak, önlerinde ‘öff’ bile dememek, söz veya tepki ile üzülmelerine neden olmamak, annenin pişirdiği yemeğin tenkit etmemeye varıncaya kadar onlarla ilgili her şeye dikkat etmek şarttır. Evlat anne ve babanın önünde asla haklı olmayacağını bilmedikçe kurtulamaz. Eşlerin ebeveynden birine tercih edilmesi, rızaları dışında iş oluşturulması, izinleri olmadan onların terk edilip başka evde oturulması, onlara karşı cimri davranılması asla caiz değildir. Hiçbir şekilde yaşlılar evine terk edilemezler. Kardeşlerden birine devredilmeleri mümkün değildir. Onlar oturmadan oturmamak, yemeğe onlardan sonra başlamak, ellerini öpmek, yaşarken ve öldükten sonra onlar için dua etmek sünnet olan uygulamalardır.

Gençler anne babalarını, Allah ile aralarında köprü olarak görür ve bu görüşün hakkını verirlerse Allah’tan yardım
görürler. Yaşadıklarından lezzet alırlar. Böyle düşünmeyenler ise, diploma sahibi olabilir, zenginliği yakalayabilirler
ama huzuru asla!
Anne ve babamız yoluyla kurduğumuz sılayı rahim bağımız da mukaddestir. Onlar kanalıyla bağlandığımız bağları canlı tutmamız, ömrümüzün bereketini görmemiz için şarttır. İmtihana hazırlanan gençler,
çalıştıkları kadar bu tür manevi desteklere de güvenmelidirler.



Genç ve spor
Gençlerin spor yapmaları yararlıdır ve
gereklidir. Ancak spor yapmakla, spora
alet olmak aynı şeyler değildir. Sporun,
emperyalizmin elinde önemli bir silah
olduğunu unutmamak gerekiyor.
Bir:
Spor, bünyeye uygun ve tıbben yararlı
bir spor olmalıdır.
İki:
Spor,
- Kumar,
- Kötü arkadaş,
- Avret teşhiri,
- Namaz gibi bir ibadete engel,
- Anne baba rızasına aykırılık
nedeni olmamalıdır.
Üç:
Daha önemli bir işin yerine yapılıyor
olmamalıdır.
Dört:
Uluslar arası güçlerin halkları sömürmek
için kullandığı önemli bir silah
olarak sporda üzerimizden oyun oynanıp
oynanmadığının idrakinde olmamız
gerekir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Gençlerin derdi ne
MesajGönderilme zamanı: 15.04.10, 11:16 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Bekâr genç!

Gencin en riskli imtihanı bekârlığıdır. Baliğ olduktan sonra kız veya erkek genç evlenmeye hazır olmalıdır. Evlenmenin hükmü farzdan sünnete kadar değiştiğine göre mü'min, kendi durumunun hangi hükme uyduğuna bakar ve ona göre kararını verir. Evlenmesinin farz olduğuna inanan evlenmelidir. Evliliğin engeli asla fakirlik olmamalıdır. Bekâr, dengini bulduğunda ev, iş, maaş gibi engellere takılmadan iffetine sahip çıkmalıdır. Diploma, askerlik gibi nedenlerle evliliğini
geciktirip, harama düşen kendi kuyusunu kazmış olur. Anne babalar da bu hususu, çevreden etkilenmeden tatbik etmelidirler. Günaha bulaştıktan sonra iyi bir evlilik hayal olabilir.

Evlenme imkânı bulamayan, oruç tutmalıdır. Oruç yanında, cinselliğini kışkırtacak zeminlerden de kaçınmalıdır.Arkadaş seçimi çok önemlidir. Cemaatle namaza devam ederek, tesbihatı ihmal etmeyerek Allah’ın yardımına mazhar olmaya çalışmalıdır. Dua da mükemmel bir silahtır. Hem iyi bir eş nasip etmesi için dua etmeli hem iffetini lekelemeden yaşayabilmesi için dua etmelidir. Göz ve kulağı, şehvet fitnesinin iki oltası olarak görmek gerekir. Evlenemeyen kesinlikle, kendisine boş vakit bırakmamalıdır. Boş vakitler şeytan için sıçrama noktalarıdır. Salih ameller yapmaya çalışmalı, Allah rızası için, insanlığa hizmet olan işlerde görev almalıdır. Bekâr olan için uyku disiplini çok önemlidir. Uykunun azı veya çoğu tehlikeli görülmeli, istikrarlı ve nizami uyku alışkanlığı sağlanmalıdır. Ömrümüzün boşa harcanabilecek bir dakikası bile yoktur; alacağımız yol uzun ve çetindir. Geç uyuma, gündüz vakitlerinde uyuma gibi hatalardan uzak kalınmalıdır.



Bekâr bilmeli ki:
- İsrailoğullarının ayağının kaydığı ilk fitne kadın fitnesidir.
Bu ümmet de eski ümmetlerin gittiği yolu deneyebilecektir.
- Şehvet fitnesine karşı tedbir, fitnelerin hazırlayıcı zeminini
kaldırmakla mümkündür. Müzik, erkek-kadın
karışık meclisler, müstehcen resimler, geciktirilen evlilik
fitneye kuluçka vazifesi görür.
- Evliliği zorlaştırıcı, düğün ve benzeri yatırımlar bir
tür şeytan tuzağıdır. Evlilik babamız Âdem
aleyhisselamdan beri bize yazılmış bir kaderdir. İnsanların
örfleri, anlayışları böyle önemli bir esası gevşetmemeli,
yokuşa sürmemelidir.
- Gerek evlilik konusunda ve gerek diğer konularda Allah
için bir şeyi terk edene Allah, ondan daha hayırlısını
verir. Bu bir kuraldır. Evlenip, iffetini koruma uğruna
bir işi terk edene Allah, o evlilik sayesinde ondan
daha hayırlısını verir. Bekâr, harama el uzatmamış
olmak kadar büyük bir kazancı olmayacağını bilmeli
ve o vasfını korumaya çalışmalıdır.
- Bekâr iyi bilmelidir ki, haramlar bir kereliğine delinerek
afete dönüşür. İffetle ilgili işlerin tecrübesi, azı ve
küçüğü olmaz.
- Bir şeyi daha bilmelidir bekâr: Evlilik bekârlıktan sonra
bir nimettir. O nimet elde delince o da kendine göre
imtihanlarla gelecektir. Ona da hazır olmak gerekmektedir.
Bekâr için Allah Teâlâ’nın takdir ettiği imtihan
şekli ile evli olan için takdir ettiği imtihan çeşidi değişik
imtihanlardır. Erkek veya kadın herkes son nefese
kadar imtihana hazır olmakla bu imtihanı kazanabilir.
Aksi takdirde aldanır; bekârlık mı daha iyidir, evlilik
mi gibi boş sorulara takılıp kalır.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Gençlerin derdi ne
MesajGönderilme zamanı: 15.04.10, 11:20 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
H u b e y b d e g e n ç t i !
Mekke’nin fethinden sonra şirk gücünü kaybetti. İslam, Arap yarımadasının hâkim gücü oldu. Şeytan,
şirkin yerine yalancı peygamberlik ihdas etti. Güneyde yalancı peygamberler türedi. Bunlardan biri de
Müseyleme isimli biriydi. Müseyleme, Peygamber olduğunu iddia etmişti. Medine’ye bir haberci gönderip,
artık iki peygamberle yaşanacağını, Arapların yarısının kendisine yarısının da Medine’ye bağlı
olacağını söylüyordu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Müseyleme’ye aklını başını almasını söylemek için bir elçi göndermeyi
düşündü. Ancak Müseyleme aklıyla iş yapan biri değildi. Çılgın işler yapıyor, hunharca öldürüyordu.
‘Müseyleme’ye kim gidebilir?’ diye sordu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem.
Ashabın içinden en gençlerinden biri: ‘Ben giderim ya Resûlellah!’ dedi.
Sesin sahibi Hubeyb bin Zeyd idi.
Hubeyb radıyallahu anh yirmi iki yaşındaydı.
Hubeyb, annesi ile vedalaşıp, yola çıktı. Annesi, meşhur Ensar kadınlarından Nesibe idi.
Hubeyb radıyallahu anh Müseyleme’nin önüne çıktı. Ona Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin
emrini tebliğ etti. Müseyleme işi başka yöne çekmek istedi. Hubeyb’e, Muhammed’in Allah’ın elçisi
olduğuna şehadet edip etmediğini sordu. Hubeyb:
‘Şehadet ederim ki, Muhammed Allah’ın elçisidir.’ dedi. Müseyleme tekrar:
‘Benim de Allah’ın elçisi olduğuma şehadet ediyor musun?’ diye sordu. Hubeyb radıyallahu anh:
‘Ben hiçbir şey duymuyorum!’ diye cevap verdi. Müseyleme, Hubeyb’in kendisiyle eğlendiğini anladı.
Cellâtlarını çağırdı. Kollarını kesmelerini emretti. Bir vuruşta kollarını kestiler. Yeniden aynı soruyu
sordu ona. Yine:
‘Ben hiçbir şey duymuyorum!’ dedi. Müseyleme kızdı, etlerinin parçalara bölünmesini emretti. Cellâtlar
parça parça oluncaya kadar kestiler Hubeyb’i.
Hubeyb, başı kesilmeden önce son söz olarak, Medine’ye selam gönderdi:
‘Selam sana ya Resûlellah!’ dedi. Ashap, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin:
‘Ve aleykümüsselam Hubeyb. Ve aleykümüsselam Hubeyb. Ve aleykümüsselam Hubeyb!’ dediğini
duydular.
Hubeyb’in şehadet haberi Medine’ye gelince annesi Nesibe:
‘Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin düşmanı Müseyleme’yi öldürmeden gusletmek bana haram
olsun!’ diye yemin etti. Kısa bir zaman sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefat ettiğinde
Ebu Bekir radıyallahu anh Müseyleme’nin üzerine ordu gönderdi. Nesibe radıyallahu anha o orduya
katıldı. Müseyleme öldürülünceye kadar savaştı. O savaşta Nesibe’nin de kolu koptu


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Gençlerin derdi ne
MesajGönderilme zamanı: 15.04.10, 11:22 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Delikanlıya
Acil Rehber

İmanın hakkını ver
Bilerek ve içini doldurmaya hazır olarak ‘lailaheillellah’ demek gerekir. İman edip, kâfirler gibi yaşamak
olmaz. Şirk, nifak gibi tehlikelerden korunmuş olduğuna dikkat et. İslam’ı bütün olarak kabul
edip yaşadığımız zaman hakiki Müslüman oluruz. Elbette eksiğimiz olur; eksiklerimizden ötürü Rabbimizin
affına sığınır, vurdumduymazlık etmeyiz. Günah işlememeye çalışırız; kazara işlersek hemen
tevbeye sarılırız. Günah bekletmeyiz.
İbadetsiz kalmayı çok tehlikeli görürüz. İbadeti de camide namaz kılmak, ramazanlarda iftarlara gitmek,
yaşlanınca da haccetmek olarak sakın görme! Allah’ın razı olduğu her iş ibadettir. Evlilik de
yerine göre ibadettir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz yoldan eziyet veren bir şeyi almayı imanın bölümlerinden
biri olarak görmektedir. Mü’minin boş işi olmaz. Boş niyeti olur. Ondan da Allah’a sığınır.
İbadetlerin de seviyeleri vardır. En önemlisi farzlardır. Önce farzların hakkını ver. Sonra vacipler,
sonra da sünnetler. Yalnız şunu bilmek gerekiyor: Bir işin ibadet olması ve Allah Teâlâ’nın ona sevap
yazması iki şeyle mümkündür. O iş, yalnız Allah Teâlâ için yapılacak yani ihlaslı olacak. Bu bir. İkincisi
ise o işin Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabının yaptığına uygun olması gerekir. İyi
niyet de tek başına yetmez, uygunluk da. İkisi bir arada olmalıdır.
Namaz en önemli iştir
Allah Teâlâ bu dini namaz üzerine kurdu. Kâfirlerle aramızdaki en bariz fark namazdır. Namaza göre
bir hayat düzeni kur. Randevuların namaza göre olsun. İş oluştururken, bir yerde çalışmaya gireceğin
zaman namazına göre hesap yap. Aç kal, namazsız kalma. Camide kılmanın erkekler için temel şartlardan
sayıldığını unutma.
Hele Cuma namazını sakın kaçırmayasın, kalbin mühürlenir. Akşam toplantıların, gezilerin sabah
namazını hesap ederek başlasın, bitsin. Namazı camide kılmayı hatta imamla iftitah tekbirine başlamayı
ilke edin; göreceksin Allah her işinde önünün açacak, zorluk görmeyeceksin. Girdiğin sınavların
kolaylaşacak.
Namazların sünnetlerini de kaçırmaman gerekir. Namaz terk edenler önce sünnetleri terk ettiler. Şeytanın
en önemli taktiklerinden biri, ibadetlerin sünnetlerini yıpratmaktır.
Eğer namaz denince senin için akan sular duruyorsa korkma! Sen Allah’ın himayesindesin, senin her
işin yürür.
10
Cumanın yeri ayrıdır
Cumanın namazı da günü de farklıdır. Cuma namazı muhakkak cemaate katılmamız gereken bir ibadettir.
En takva imam kimse onun arkasında kılmaya çalış Cuma namazını. Öyle bir tercih imkânın
yoksa en kalabalık camiyi tercih et.
Cuma günü, duaların kabul olduğu önemli bir saat vardır. O saatin ne zaman olduğu bize açıklanmamıştır
ki, bütün günü dikkatli olalım. Ona göre Cuma gününü iyi değerlendirmeye çalış. O gün Kehf
suresini okumak önemli bir sünnettir.
Salâvatı ihmal etme
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendimize sevgimiz imanımızın gereği olan bir sevgidir. Ona
saygımız, onunla ilgili her şeyde ortaya çıkmalıdır. Hadislerinden birinin yazılı olduğu bir kâğıt parçasını
bile kullanırken dikkat ederiz. Onun adını anarken salâvat getirmeyi unutmayız. Onun için hususi
salâvat getiririz. Sünnetine hizmet etmeyi, adının yayılmasını sağlamayı cihat görürüz.
Zekâtı özle
İlk zekât vereceğin günü hasretle bekle. Zekât veren, Ebu Bekir yapılı Müslüman olmanın çok farklı
olduğunu bil. Öyle olmak için dua et. Sadaka vereceğin zamanları hesaplayarak para biriktir. İlk sadaka
verdiğin tarihi not al. Cimrilikten kaçın. Cimri ile dostluğunu ilerletme. Sadaka, burs almamaya
çalış.
Riyayı kara listene al
Allah için olmayan bir işin değersiz olacağını hatta başının derdi olacağını bilmelisin. Allah için yaptığına
kulları karıştırma.
Ramazanda sele kapılma
İslam’a ve Şeriat’a karşı olanların bile ramazan orucu tutmalarını neye bağlıyorsun? Neden ramazanda
herkesin Müslümanlık ruhu canlanıyor sence?
Nedeni şudur:
Şeytan, sünnete uygun olmayan işlerin yapılmasından rahatsız olmaz. Yapılmalarını teşvik bile eder.
Mesela ramazan ayı zühd ve takva ayı, Allah’a yakın olma ayı, açlıkla eğitilme ayı iken şimdi ne olduğunu
izleyebiliyor musun? Nasıl da ramazan ayı yemeklerle taştığımız bir ay oldu? Nasıl ramazan
eğlenceye dönüştü. Ramazanda teravih namazı diye kılınan namazın neresi namaza benziyor? Hani
Kur’an azameti? Demek ki, aslından koparılmış, bize göre şekil almış bir ramazan çıktı ortaya. Nefislerimizi
tatmin ettiğimiz ama adına ibadet dediğimiz işler yapar olduk. Kendi kendimizi aldatıyoruz.
Ramazan ayını fırsat bil. Her ramazanı senin için son ramazan olabilir diye değerlendir. Gecelerini
ayrı, gündüzlerini ayrı değerlendir. Yılın bir ayını kurtar ki, o bir ay gerisine yetsin.
Her ramazanda bir hatana veda et, bir yeni hayra başla. Allah ömür verir de yaşarsan otuz yıl sonra
cennete çok yakın bir mesafeye geldiğini hissedersin.
Ramazandan sonra da nafile oruç tutmaya çalış. Pazartesi, Perşembe günlerini tutarsan büyük iş yapmış
olursun.
11
Kur’ansız Müslümanlık yoktur
Ne kadar Kur'an okuduğun, ne kadar Müslüman olduğunun ölçüsüdür. Ona doymak olmayacağını bil.
Önce güzel bir okuyucu ol. Sonra da onu anlamak için çalışanlardan ol. Onu anlamak sadece meal
okumak değildir. Fıkıh bilmek de onu anlamaktır. Hadis bilmek de onu anlamaktır.
Kur'an ehli olmanın en tabii gereklerinden biri de ona hizmet etmektir. Kur'an okunmak için tahsis
edilmiş bir yerin halılarını süpürebilirsin. Birilerinin onunla tanışması için aracı olabilirsin. Kur'an
okuyan talebelerin çamaşırlarını yıkayabilirsin. Ona hizmet olsun ne olursa olsun mantığıyla hareket
et.
Haccı hasretle bekle
Hacca gideceğin gün için yirmi yıl para biriktirsen çok değildir. Yıllarca Kâ’be’nin etrafında kalbin
dönsün. Bir gün oraya vardın mı bedeninin döndüğünden haz alırsın. O zaman orada Rabbini bulursun.
Haccı rüyalarında görmeye çalış. Medine’ye ziyaret için kalbin yerinden çıkacak gibi olsun. İman
budur.
İstiğfar hayattır, tevbe şarttır
Küçük-büyük günah ayrımı yapmadan, her hata için tevbeye alışmak lazımdır. İstiğfara alışmış bir dil
sahibini kurtarır. Seyyidülistiğfar’ı kesinlikle ezberle, sabah akşak tekrar et.
Cehaletten kaç
Allah’ın cahil dediklerinden olmamak gerekir. Kur'an, hadis, fıkıh bilgin olsun. O derslerin yapıldığı
bir ilim meclisine müdavim ol; kurtulursun. Dünya ilimlerinde ve imkânlarında geri kalma; herkestekinden
daha iyisi sende olabilir. Yeter ki dünyalığa esir olma.
Dertli adam ol
İnsanlığı dert edin. İslam’ı dert edin. Anneni babanı dert edin. Ülkeni dert edin. Sırf kendisi için yaşayan
küçük kafalılardan sakın olmayasın.
Bir vakfa, bir derneğe katıl. Orada Allah için hizmet et. Yeteneklerinle
uyumlu bir alan bulup o alanda dinine hizmet etmeye çalış.
Müslümanların durumlarını iyi izle. Küçük bir coğrafyada tıkanıp
kalma.
Kötülüklere karşı savaşanlardan ol. İyiliği emret. Kendini İslam’ın
kalelerinden birini bekleyen muhafız yerine koy. Sen olmasan
din gider diye düşün. Ama başkalarına anlatıp kendini
unutma; çelişki içinde olma. Kurtar ve kurtul.
Yaptıklarında Allah’a tevekkül et. O’ndan başkası için bir iş
yapma.
Senin cihadın bu olsun.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Gençlerin derdi ne
MesajGönderilme zamanı: 15.04.10, 11:24 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 26.12.08, 08:19
Mesajlar: 583
Gençleri harap
eden beş şeydir:
Şüpheler,
Şehvetler,
Arkadaşlar,
Boş vakitler,
Hedefsiz evler


Önce Allah sonra anne baba, unutma
Ne yaparsan yap, dünyada huzurun ahirette de cennetin annen ve babanın elindedir. Onların dini olmasa
bile sen dininden dolayı onlara iyi davran. Onların üzüldüğü bir işi asla yapma. Onların ellerini ve
ayaklarını öpmekten çekinme.
Ölçün şudur:
‘Sen ve malın babanınsın!’
Annenin hakkının babanın üç katı olduğunu da bil.
Onların yakınlarını da ihmal etmemen gerekir.
Yumuşak ol. Yumuşak ol
Kuralımız şudur:
‘Allah, yumuşaklığa verdiği başarıyı sertliğe vermez.’
Yumuşaklığın, cesaretinin kırılması şeklinde olmasın.
Kullardan korkma. Onları yaratandan kork yeter.
İyilerden başkası bize yakın değildir
İyinin kötü arkadaşı olmaz. Olursa o da iyiliğini ispat edemez. Sevimsiz ahlakı ve tavırları olanla beraberlikten
kaçınmalısın.
Müslüman’a eziyet etme
Ona eziyet etmediğin gibi, eziyetine karşı ona yardım et. Müslüman’ı yalnız bırakmak suçtur. Gıybet,
dedikodu, yalan suçtur, bilesin. Allah için sev, Allah için buğz et.
Kadın fitnesinden uzak kal, iffetini korumayı cihad bil
Kadın-erkek karma meclislerden kaçın. El altından şehvetini kışkırtan yayınlardan kaç. TV’ye kapılma.
Kadınların erkeklere, erkeklerin kadınlara benzeşmesinin haram olduğun unutma. Yabancı kadınla
tokalaşma.
Ömrünün kıymetini bil
Okuduğun, yazdığın değerli olsun. Sporun işe yarasın. Dostluğun bereketli olsun. Arkadaşlığın faydalı
olsun. Seviyesiz iş yapma. Yemeklere boğulma. Ye, iç, israf etme. İsraf etmek sadece yemek dökmek
değildir. Mideni yıpratman da bir israftır.
İyi arkadaş, iyi komşu ol
Müslüman, sevilen insan olur. Arkadaşlarının özlediği, bir nedenle senin komşun olanların imrendiği
biri olman sana yaraşır.


Nureddin YILDIZ’IN SOSYAL DOKU DERNEĞİ’ndeki 302. dersidir


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 9 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye