dua yazdı:
Mevlâna’ya göre insanın asıl önem vermesi gereken yönü metafizik yönüdür.42
Mevlâna’nın terbiye ve eğitim anlayışında gençlerin de içinde bulunduğu toplumun bütün fertlerinin karşılaştıkları bunalım ve çıkmazları aşmalarında en büyük görev eğitimciye düşmektedir. Onların psikolojik ve sosyal durumlarını araştırarak uygun metodu seçip uygulaması beklenen bu mürşidlerin, bilgi ve hikmet pınarlarından beslenmiş, irfan sahibi, gönül ehli insan-ı kâmil olması gerekir.43
Tasavvufun eğitim sisteminde edeb ilkesine uymak temel şarttır.
Edebi terk eden bir kimse sorumluluk bilinciyle ibadet etme şuurundan uzaklaşır. Sosyal hayatta müsamaha ve hoşgörüyü terk eder. Neseple övünmeye, mal, mülk ve şöhret peşinde
koşmaya başlar.
Bu tür psikolojik problemlerin önüne geçmenin yolu edepli olmaktan geçer. Mevlâna da edebi insan olma şuurunun temeline yerleştirir:
“Kendimizi kontrol ederek, Cenâb-ı Hakk’tan, edebli bir insan olmak hususunda bizi
başarıya ulaştırmasını niyaz edelim. Çünkü edebi olmayan Allah’ın lûtfundan mahrum
kalır.Edebi olmayan, yalnız kendisine kötülük etmiş olmaz, belki edebsizliği yüzünden bütün dünyayı ateşe vermiş olur.”44
Varlık ağacının meyvesi olan insan, melek olmadığı için her an hata yapabilir. İnsanı hatasıyla kabul edebilmek büyük bir erdemdir.
Mevlâna eşyanın esiri olan insanı benlik bağlarından kurtarıp eşyaya hâkim olan bir yapıya kavuşturmak ister. İnsan kendini tanıyıp yaratıcı gücün farkına vardığında esere değil müessire bakmayı öğrenir.45 Eğer maddeye bağlanır, dünyevî arzu ve isteklerin peşinde hırsla koşarsa asıl gayesi olan Allah’ı tanıma ve O’na karşı sorumluluk bilinciyle ibadet etme görevini unutur.
Mevlâna’ya göre ham tamahla hırs lokmasına düşen kişinin ne İsa’nın soluğu ile, ne de Lokman’ın hikmeti ile bir işi vardır.46
Mevlâna gençlere arkadaş seçiminde dikkatli olmalarını, kaypak, sözünde
durmayan, insanlarla dostluk kurmaktan uzak durmalarını tavsiye etmektedir. Bu tip
insanlar tıpkı sarhoşlar gibi yalnızken kahramanlık taslarlar, fakat mücadele ve
mücahede sırasında kaçacak delik ararlar.47
Edep ve terbiyeden kaçanlarla arkadaşlık kurmakla; arkadaş sayısı çoğalmış olmaz. Bunlar insanla diğer dostlarının arasını açmak için fırsat kollarlar. Bu bakımdan bu tür kimselere uymamak gerekir:
“Er olmayan kaypak arkadaşlara uyma, çevir onlardan yaprağını! Çünkü onlar sizinle yoldaş olurlarsa gaziler de saman gibi içsiz bir hâle düşerler. Size uymuş görünürler, sizinle beraber safa girerler ama sonra kaçarlar, safı da bozar,
perişan ederler.”48
---------
42 İsmail Yakıt, Batı Düşüncesi ve Mevlâna, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1993, 34-35.
43 Mustafa Usta, Divan-ı Kebir’de Mevlâna’nın Eğitim Görüşü, İstanbul 1995, 53 vd.
44 Mevlâna Celâleddin, Mesnevî, çeviren: Veled İzbudak, gözden geçiren: Abdülbâkî Gölpınarlı, MEB Yayınları, 2. baskı, İstanbul 1990; çeviren: Şefik Can, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1997, I, 78-79.
45 Mevlâna Celâleddin, Dîvân-ı Kebîr, hazırlayan: Abdülbâkî Gölpınarlı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1992, VII, 345. Mevlâna’nın eserlerinde verilen rakamlardan birincisi cilt numarasını, ikincisi ise beyit numarasını göstermektedir.
46 Mevlâna, Dîvân-ı Kebîr, VII, 4141.
47 Mevlâna, Mesnevî, III-IV, 4000-4006.
48 Mevlâna, Mesnevî, III, 4022-4024.
Hz. Pîr-i Celâli'nin "Divan-ı Kebir" hipermarketinde ve "Mesnevi-i Şerif" dükkanında herşey vardır; gençlik için de "birşeyler" bulunabilir. Fakat bu marketlerin asıl metaı aşk; cezbe ve sekr dir.
"Mevlânâ'cılık" moda olduğu için burada gençlik terbiyesi için öne çıkartılmış gibi görünüyor...
Oysa O'nun aşk ve cezbe yüklü satırları gençlik için tehlikeli de olabilir. Nitekim facebook gibi yerlerde "maneviyat" adına birçok "aşk-şarab-kadeh muhabbeti" alıntıları dolaşıp duruyor...
Gençliğin önce Ahmed Yesevî, İmam-ı Rabbâni gibi "
sahvı galip" sufi-mürşidlerin rahlesinden gecirilmesi gerek..
***
( Epeydir okuma planımda olan (ve fakat gününü bekleyen)
Divân-ı Kebîr okumalarına başladım. İlk cildi devirince gördüm ki, Hz. Celâleddin başka bir iklimin süvarisidir, akıl yolu ile bu iklimde mesafe kat etmekte muhaldir... )