Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 4 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: “İnsanlar uykudadırlar; ölünce uyanırlar”
MesajGönderilme zamanı: 11.08.11, 09:15 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:18
Mesajlar: 38
Ölenler konuşur mu?

Nihat Hatipoğlu


Dünyaya gelen her canlı avucunun içinde ölüm tarihiyle doğar. Bu tarih şaşmaz. Ne bir saniye öne, ne de arkaya gider.

Ölüm için vesileler yazılmıştır. Kimi için hastalık, kimi için kalp krizi, kimi için ise yaşlılık. Bu Yüce Allah'ın şaşmaz kuralıdır. Ama her ne olursa olsun ölüm soğuktur. Sarsıcıdır. Beklenmedik anda gelebilir. Hesabımızı boşa çıkarabilir. Sıra tanımaz. Bahane dinlemez. Aracı kabul etmez. Ölümü en iyi vaiz olarak nitelendirmiş bazı âlimler. Derin bir gaflete bürünmüş nice gönüller ölümle ayılırlar. Kendilerine gelirler. Kendileriyle hesaplaşırlar. Bir dönüm noktası bile olur bazıları için ölüm.

Hz. Peygamber (s.a.v.), “İnsanlar uykudadırlar; ölünce uyanırlar” buyurmuş. Bu elbette ki dünyada bütün iletişim aygıtlarını Yüce Yaratan'a kapatanlar içindir. Onlar etraflarını görmeyen ve ne olup bittiğinin farkında olmayan bir ceset gibidirler. Ölüm onları berzah -kabir- âlemine taşıyınca görmediklerini görmeye, işitmediklerini işitmeye başlarlar. Uyanırlar. Ama ibadete ve tövbeye değil, ölüme uyanırlar. Hesaba uyanırlar. Yeniden bir şans isteseler reenkarnasyon masalı gibi onlara heyhat, sıranızı savdınız denir. Hayattayken o şans çoktu derler. Nietzsche'nin dediği gibi, “Ölümün son iyiliği bir daha ölümün olmamasıdır”.

Mevlânâ ölümü; “Yaratılmışın yaratanına ulaşması” olarak tanımlamış. Doğrudur elbette ama yaratılan, yaradılışının farkındaysa ölüm ürkütücü olmaz. Ölmeden önce ölmek lazım. Azgın nefsi, alçaltan duyguları, boş avuntuları öldürmek lazım ki ölüm anında ölen sadece şu fiziki beden olsun. Ruh ise yücelsin. Şirazi'nin, “Allah'ım! Sen beni kaldır ki kimseler yıkamasın” dediği mertebeye ulaşsın. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bazı savaşlardan sonra şehid olan arkadaşları için kullandığı, “Melekler onları yıkıyorlardı” sözü, sınırlarını hiçbir faninin çizemeyeceği bu metafizik âleme ait bir kapı aralamasıydı sadece.

Bir büyük İslam âliminin vefatından kısa bir süre önce, “Bütün perdeleri kapatın. Ne güneş lazım bana ne kainatın ışığı. O burada! Her taraf o kadar aydınlık ki. Perdeleri kapatın. Ve çekilip gidin. Beni O'nunla yalnız bırakın” dediği manevi hali yaşamak bizlere belki zor nasip olur.

Bugün istedim ki vefatından sonra rüya âleminde dostlarına mesaj yüklemiş büyüklerden bir demet sunayım. Rüya elbette bağlayıcı değildir. Fıkhi bir sonuç içermez. Ama mutlaka ibret taşır. İşte İbn Ebi Dünya'nın Kitabü'l-Menamat adlı eserinden bir bölüm:

- Sahır diyor ki ölümünden sonra rüyamda Abdullah Bin Mübarek'i gördüm. "Sen ölmedin mi?" dedim. "Öldüm" dedi. Rabb'in sana ne yaptı dedim. Şöyle dedi: "Bizi öylesine bir afla karşıladı ki, bağışlanmadık günah bırakmadı." Sordum: "Peki Süfyanı Sevri ne yaptı?" "Sorma, sorma" dedi. "O Allah'ın Peygamberlere, Sıddıklara, şehitlere ve iyi insanlara verdiklerine kavuştu."

Beşir Mürri anlatıyor: Rüyamda ölümünden sonraAta el-Sülemi'yi gördüm. Dedim ki: "Ata sen ölmüş değil miydin?" "Evet ben ölülerdenim" dedi... Dedim ki: "Ölümden sonra ne oldu?" Dedi ki: "Vallahi birçok güzellik gördüm. Mağfiret eden bir Rabb'e kavuştum." Dedim ki: "Dünyadayken daimi bir hüzün ve tefekkür halindeydin." Dedi ki: "Şimdi daimi bir sevinç halindeyim."

Cerir diyor ki: Rüyamda Ameş'i gördüm. Dedim ki: "Haliniz nasıldır?" Dedi ki: "Bağışlanma, bağışlanma. Rabbim bizi affetmeseydi helak olacaktık."

Abdullah Şahim'i rüyada görüldü. Soruldu ona. "Ölümden sonra sana en çok yarayan amelin hangisiydi?" Abdullah rüyada avucunu yere doğru indirdi, kaldırdı ve yine indirdi. Sonra şöyle dedi: "Tevazu, tevazu. Bundan daha iyisini görmedim."

Salih insanlardan birisi ölümünden sonra rüyada görüldü. Onu rüyada gören sordu: "Kabirde sana en çok yarayan neydi?" "Kur'an okumak" cevabını verdi. Tekrar sordu: "Kuran'ın hangi ayeti daha çok sana fayda sağladı?" "Ayet-el Kürsi" dedi. Rüyada gören sonra şunu sordu: "Bize bir tavsiyen var mı?" O vefat eden şöyle dedi: "Keşke sizin yerinizde olsaydık da bol bol ibadet yapsaydık. Siz ibadet yapabilecek haldesiniz ama kıymetini bilmiyorsunuz. Biz kıymetini biliyoruz ama ibadet edebilecek şansı kaçırdık. İbadet yapmamıza müsaade yok."

Mehdi anlatıyor: Meşhur mutasavvıf Malik Bin Dinar vefat ettiği gece bir rüya gördüm. Rüyada şöyle sesleniyordu: “Duyunuz! Malik Bin Dinar artık cennet sakinlerindendir”.

İbni Abbas anlatıyor: Bir gece rüyamda Hz. Peygamber'i (s.a.v.) gördüm, mübarek saçında ve yüzünde toprak vardı. Rengi solgundu. Elinde bir kavanoz vardı. İçinde de kan vardı. Rüyada sordum: "Ey Allah'ın elçisi, bu kan nedir?" O üzgün bir şekilde cevap verdi: “Hüseyin'in (torunumun) ve arkadaşlarının kanıdır”. Uyandım. Sonra öğrendim meğer o gün Hz. Hüseyin ve aile fertleri Kerbela'da şehit edilmişler.

Meşhur mutasavvıf metafizik âleminin büyük ustalarından Bişr ölümünden sonra rüyada görüldü. Rüyayı gören Ebu Nasr sordu: "Allah sana nasıl muamele etti?" Bişr dedi ki: "Bana o kadar lütfetti ki utandım. Hatta cenazeme katılanları bile affetti."

Temimi ölümünden sonra rüyada görüldü. Dediler ki: "Allah sana nasıl davrandı?" Dedi ki: "Beni affetti. Sadece Allah'a olan sevgim beni kurtardı."

Bir başkası da şöyle diyordu: "Bütün amellerim yüzüme çalındı. İçlerinde riya gösteriş varmış. Sadece gece yarıları, herkes uyurken yaptığım secdeler beni kurtardı."

Muhammed bin Münkedir diyor ki: Rüyamda Peygamberimizi (s.a.v.) gördüm. Medineli iki insan hakkında ağır konuşuyordu. "Allah onlara gazapla baktı, rahmet etmedi" dedi. Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Onların günahı neydi?" Buyurdu: “Onlar insanların etlerini yiyorlardı, yani gıybet ediyorlardı”.

Burada büyüklerin halinden sadece bir demet sundum. En azından kendimizi teraziye koyabilme imkânı tanısın diye. Ama şunu çok iyi biliyorum ki, ahrete yolcu ettiğimiz tanıdıklarımız bugün konuşabilseler, o âlem hakkında bizlere fısıldayabilseler yukarıda aktardığım rüyalardan farklı şeyler söylemeyeceklerdir.

***

"Ey Ömer !... Vaiz olarak ölüm kâfidir."

Hazret-i Ömer’in yüzüğünde "Kefa bil-mevt vaizan ya Ömer" yazılı idi, manası, "Ya Ömer, vaiz olarak ölüm kâfidir" demektir. "Ya Ömer" kısmı hariç, hadis-i şeriftir. (Taberani)
Nitekim, Hazret-i Ömer bir kimseye her gün birkaç kere gelip, ölümü hatırlatsın diye birkaç akçe tayin etmişti. Her vakit o kimse gelip, ölümü ona hatırlatırdı. Bir gün o şahsın vazifesine son verdi. Şahıs "Kusur mu ettim?" diye üzülünce, buyurdu ki, "Senin gelip ölümü hatırlatmana ihtiyacım kalmadı. Zira sakalıma ak düştü. Sakalın akı ise ölümün habercisidir. Daima göz önünde olup, ölümü hatırlatır."

***

Türkistan velilerinden Nakşbendi mürşidi Sadüddin-i Kaşgarî k.s. hazretlerine, bir gün müridleri: "Efendim, bize ölümden anlatır mısınız?" dediler.

Buyurdu ki: "Ömer bin Abdülaziz hazretleri, halife iken bir âlimi görüp nasihat istediğinde o âlim ne demiş, biliyor musunuz?"
"Ne demiş efendim?"
"Sen şimdi halifesin, istediğin gibi emredersin. Ama yarın öleceksin" demiş.
Ömer bin Abdülaziz hazretleri: "Biraz daha söyle" deyince de; "Adem aleyhisselama kadar bütün dedelerin ölümü tattı. Şimdi sıra sana geldi..." buyurunca,
Ömer bin Abdülaziz uzun uzun ağlamıştır.

Sadüddin-i Kaşgarî sohbetine şöyle devam eder:
"Hadis-i şerifte; "İnsanlara vaiz olarak ölüm yetişir" buyuruldu.
Bir hadis-i şerifte de; "İnsanların en akıllısı, ölümü çok hatırlayandır." buyuruldu.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: “İnsanlar uykudadırlar; ölünce uyanırlar”
MesajGönderilme zamanı: 11.08.11, 09:33 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:18
Mesajlar: 38
Medyatik ölümler

Ahmet Taşgetiren


Medyatik ölümler herkes için sarsıcı oluyor.

Az önce kahkaha atan bir insanın yüzündeki gülücükler birdenbire soluyor, can uçup gidiyor.
Hiç gündeminde olmayanlar için bile ölüm, ana gündem haline geliveriyor.

İslam, insanı "Ölüm var" diye uyarır hep. Hayat sonlu. Kimse dünyada kalıcı değil.
"Ölüm en güçlü vaiz" denilmiş.

İnsan gelişine de hükmedemiyor, gidişine de. Yani kendi varlığına hakim değil insan.
İnsandan bu sır üzerine kafa yorması ve hayatın manasını anlaması bekleniyor.

"Seni kim gönderdi dünyaya, kim geri alıyor?"
Bunu düşünmeden yaşamak mümkün mü?
İnsanoğlunun en kadim sorusu olmuş bu.

Ölümle ilgili, tartışmayı anlamsız kılan bir çok gerçek var.
Mesela, ilahi Kelam, Kur'an-ı Kerim, "İnsan nerede öleceğini bilmez" gibi çok yalın bir gerçeği önümüze koyuyor.
Nerede ve ne zaman öleceğini bilmez insan.
Kur'an'ın bu yalın gerçeği hatırlatması, "Bu gerçekle her an ve her yerde karşılaşabilirsin" gibi bir ikaz ihtiva eder.

Ve bu ikaz yanında şöyle bir çağrı:
"Her an böyle bir gerçeklikle karşılaşmaya hazır ol."

Ölüme hazır olmak.
Bu, elbet kolay bir duygu değil.
Bu, sevdiklerinden ayrılığa hazır olmak demek.
Bu, veda demek. Bu, hüzün demek.
Ve bu, hayatı ölümle birlikte, üzerine ölüm gölgesi yansımış halde yaşamak demek.

Hazreti Peygamber, ölümün zevkleri giderdiğine işaret etmiş, ama onu unutmayı değil, hatırda tutmayı öğütlemiş.
Sufiler ise, "Ölmeden önce ölme"yi tavsiye etmişler; bu işi ciddiye alanlara...
Din yönünden bakılınca, aslında gerçek hayat, ebedi hayat, ölümden sonra gelen hayat.

Şu içinde yaşadığımız ise, ebedi hayatın bir tür sınama alanı...
İnsanoğlu, kendisine verilen bu hayatı nasıl yaşayacak, onun sınavını veriyor.

Medyatik ölümlerde aklımıza bu geliyor mu, doğrusu çok net değil.
Evet, hüzünleniliyor ama, acaba, nasıl bir hayat yaşandı, ebedi hayata nasıl bir hayat dosyası taşındı, nasıl yaşandı, nasıl ölündü, bunlar üzerinde fazla kafa yorulmuyor.

Ölüme hazır olmak, dedik.
Bu, nerede, ne zaman geleceğini bilmediğimiz bir şeye hazır olmak demektir.
Ya da şu kadar, bu kadar yaşamış demeden herkese her an gelecek olan şeye...

O zaman, insan "Acaba ölüm beni nasıl bulsun?" gibi bir kaygı içine girmez mi?
O zaman insan, ölümle buluştuğum an, geride kalanlar için de güzel olsun, gideceğim yer için de güzel olsun, diye düşünmez mi?

İslam kültürü, bütün bunları, insanın en girift sorularını cevaplayacak ölçüde işlemiş.
Ahiret, yani bir ebedi alemin varlığı inancı, İslam inanç çerçevesinin en temel umdelerinden biri.
Hazreti Peygamber, "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz!" buyurmuş.

Bu, "Öyle bir hayat yaşa ki, onun bir safhasında ölümle karşılaştığında seni güzel bir halde bulsun" demektir.

O zaman güzel hayat, hayatı güzel yaşamak ne demektir?
Bunun cevabı için de, Hayatı bize Veren'e bakmak lazım.
Yani hayat da, bizim har vurup harman savuracağımız bir şey değil.

O kadar çok şey var ki hayat ve ölüm üzerine söylenecek.
Çağımız insanı, belki de ölümü gündeminden çıkarmaya çalıştı, vur patlasın çal oynasın türünden yaşadı kendisine verilen ömrü. Hovardaca kullandı.
Ama olmuyor işte, ölüm gelince kendi ağırlığıyla geliyor ve en boş vermişlerimiz dahil herkesin gündemine oturuyor.

-Ah şöyle olmasaydı, ah böyle olmasaydı şeklinde sızlanmaktan kurtulamıyoruz.

Benim söyleyeceğim şu:
-Bugün, ya da hiç zaman kaybetmeden, "Ölümü ve hayatı Yaratan"a bakmak lazım.

Onun insanoğlundan nasıl bir hayat istediğine ve ölümle nasıl buluşmamızı istediğine bakmak lazım.

Mevlana Hazretleri, ölümü "Şeb-i Arus" Düğün gecesi" olarak nitelemiş; "sevgiliye kavuşma günü" diğer ifadeyle...

Demek böyle de bakılabiliyor son nefese...

Bunu nasıl söyleyebilmiş, düşünmek lazım.

Ne diyelim, gördüklerimiz ibret olsun.
Güzel bir hayat, güzel bir ölüm dileyelim Rabbimizden.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: “İnsanlar uykudadırlar; ölünce uyanırlar”
MesajGönderilme zamanı: 11.08.11, 09:41 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:18
Mesajlar: 38
Ölümü Hatırlamak

Ahmet ÜNAL


Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır.
أَكْثِرُوا ذِكْرَ هَاذِمِ اللَّذَّاتِ
“Lezzetleri bıçak gibi keseni -ölümü- çok hatırlayın!”(1)

Bu Ramazan akşamında, iftar sofralarından, lezzetli yemeklerimizden kalkıp geldiğimiz şu zaman diliminde belki de ağzımızın tadını kaçıracağımız bir şeyi hatırlayacağız. Aslında hiç aklımızdan çıkmaması gereken ölümü bu Ramazan akşamında yeniden hatırlayacağız ve siz kıymetli cemaatimize hatırlatacağız. Rabbim sadece hatırlamakla kalmayıp, hazırlık yapanlardan eylesin.

Neyleyelim ölüm hepimizin başında. İster hatırlayıp uykularımız kaçsın, ister hiç hatırlamamak için aklımıza getirmek istemeyelim, isterse kendisine hazırlık yapsak ta durum böyle. Yaşam bulan bütün canlılar için kaçınılmaz bir gerçek: Ölüm. Cahit Sıtkı TARANCI “Yaş Otuz Beş” şiiriyle karşılaşacağımız ölümü, bizlere ne güzel hatırlatıyor.
“… Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.”

Ölüm imtihanın tabii bir sonucudur. İmtihan dünyasında yaşayan insanların yapmış olduklarının sonuçlarıyla karşılaşacağı zaman dilimine atılan ilk adım. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır.
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz. (2)

Ölümle karşılaşan ise mutlaka Rabbine geri dönecektir. Geri döndürülecektir. Rabbimizin (c.c.) Kur’an-ı Kerimde bildirdiği üzere.
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
“Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.” (3)

Ölümü tadıp bir çukurda bedenimiz yok olmayacak. Rabbimize geri döndürülüş mutlaka gerçekleşecek. Bu döndürülüşün ise neticesinde karşılaşacağımız bazı durumlar var. Kur’an-ı Kerimden bu hususu aktaralım.
كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَمَن زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ وَما الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ
“Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.” (4)

Ölüm geldiğinde vakit ileriye veya geriye alınmayacak. Vakti gelen vaktinde bu dünyadan ayrılma mecburiyetinde kalacak. Bu gerçeği hiçbir şey unutturmamalıdır. Dünya sevgisi, dünyanın süsü olan çocuklarımız, mallarımız ölüm gerçeğini hafızamızdan silmemelidir. Münafıkun Süresinde bildirilen ayetleri beraberce lütfen dikkatlice dinleyip anlayalım.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُلْهِكُمْ أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُمْ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ {} وَأَنفِقُوا مِن مَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَا أَخَّرْتَنِي إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ فَأَصَّدَّقَ وَأَكُن مِّنَ الصَّالِحِينَ{} وَلَن يُؤَخِّرَ اللَّهُ نَفْساً إِذَا جَاء أَجَلُهَا وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

“Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın. Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (5)

وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِم مَّا تَرَكَ عَلَيْهَا مِن دَآبَّةٍ وَلَكِن يُؤَخِّرُهُمْ إلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ
Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.(6)

Hazırlık yapmalı mı veya yapmamalı mı sorusundan ziyade şu soruyu sormak isterim. Ne zaman kendisiyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz ve vakti geldiğinde bizi apar-topar alıp götürecek olana ölüme nasıl hazırlık yapmalıyız?

Ölüm fani âlemden ebedi âleme geçişin adıdır. Ölümle karşılaşan bizler için eğer ahiret sermayemiz iyi ise o zaman bu yolculuk çok güzel bir yolculuk olacaktır. Ya tam tersi ise, Ya ahiret azığımız az ise. O zaman Ölüm geride bıraktıklarımız için bir acı, hüzün, keder olsa da, asıl hüzün bizim için olacaktır. Sevgili Peygamberimizin bir hadisini tam bu noktada hatırlamakta fayda var. Gönüller Sultanı (s.a.s.) şöyle buyuruyor.
يَتْبَعُ المَيِّتَ ثَلاثَةٌ : أَهْلُهُ وَمالُهُ وَعَمَلُهُ : فَيَرْجِعُ اثْنَانِ . وَيَبْقَى وَاحدٌ : يَرْجِعُ أَهْلُهُ وَمَالُهُ وَيَبْقَى عَمَلُهُ
“Ölen kimseyi peşinden üç şey takip eder: Aile çevresi, malı ve yaptığı işler. Bunlardan ikisi geri döner, biri ise kendisiyle birlikte kalır. Aile çevresi ve malı geri döner; yaptığı işler kendisiyle birlikte kalır.” (7)

Biz bizimle olacak olana asıl kıymeti vermeliyiz. Bizimle kabirde kalacak olan ise amellerimizdir. Ne kadar çok sevsek de, bizi ne kadar çok sevseler de aile efradımız, dostumuz, arkadaşlarımız hep geride kalacak. Bu sebeple ölüme hazırlıklı olmak isteyen bizler için öncelikle neye değer verdiğimizi sorgulamamız gerekir. Biz bu dünyada, dünyamızı ve ahretimi kurtaracak ve mutluluğa eriştirecek olanları mı, yoksa dünya ve ahretimiz açısından bize hiçbir faydası olmayan şeylere mi kıymet vermekteyiz? Soru kendimize cevap yine kendimize aittir. Soruya doğru cevabı verdikten sonra halimiz düzeltmekte kendimize aittir. Sormuş olduğumuz bu soruya bir cevap Efendimizin (s.a.s.) hadislerinden arıyalım.

İbni Ömer (r.a.)’tan aktarılan bir hadiste; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem omuzumu tutarak şöyle buyurdu: “Dünyada tıpkı bir garip hatta bir yolcu gibi davran!”
İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle derdi:
Akşamı ettiğinde, sabahı bekleme!
Sabaha çıktığında, akşamı bekleme!
Sağlıklı günlerinde, hastalanacağın vakit için; hayatın boyunca da öleceğin zaman için tedbir al!(8)


Kur’an-ı Kerimde bir ayette şöyle buyruluyor.
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
“Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (9)

Yukarıda ayetlerde aktardığımız üzere bize ölümün ne zaman geleceğini bilmemekteyiz. O zaman bu ayette ifade edilen ölüm gelinceye kadar ibadet etmeyi nasıl anlayacağız. Bu ayeti şöylece izah edebiliriz. Öyle bir ibadet hayatı geçir ki, ölüm geldiğinde seni ibadet yaparken bulsun. Bunu ise, yapmış olduğumuz her şeyi Allah rızası için yapmakla elde edeceğiz. Hayatımız, ölümümüz, ibadetlerimiz, her şeyimiz Allah için olmalıdır. Rabbimizin emirlerini yerine getirip, yasaklarından kaçtığımız, itikat ile ilgili problemlere düşmeden imanımızı kemale erdirme yolunda çaba gösterdiğimiz, ahlaken olgun olma yolunda olduğumuz müddetçe yapacağımız her meşru şey ibadet seviyesine çıkmaktadır. Böyle bir hayat yaşarken uyuduğumuz zaman uyumamız bir ibadettir, ölüm bizi uykuda yakalayınca ibadet yaparken ölmüşüz demektir. Böyle bir hayat geçirirken çocuklarımızın nafakasını kazanma yolunda ölürsek ibadet yaparken ölmüşüz demektir. Örnekleri çokça zikredebiliriz.

Pişmanlığı ölüm anında yaşamayalım. Pişmanlığı kabir’in içine vardığımızda yaşamayalım. Pişmanlığı mahşer meydanında, mizan terazisi başında, Rabbim saklasın Cehennemliklerin içerisinde olduğumuzda göstermeyelim. Gelin pişmanlığı şimdi yaşayalım. Gelin şimdi pişman olalım. Gelin hatamızdan dönme imkânımız olduğu ve hatasından dönenlerin hatalarının affedildiği bu dünyada pişman olalım. Hatamızdan dönelim. Rabbimize sığınalım. O’ndan başka gidecek bir durumumuz olduğunu artık gönlümüze gerçek anlamda yerleştirelim.

Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de bildirdiği şu ayetleri kendimize tavsiye almamızı aktararak vaazımızı sonlandırıyoruz.
حَتَّى إِذَا جَاء أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ {} لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحاً فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِن وَرَائِهِم بَرْزَخٌ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ {} فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءلُونَ {} فَمَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ {} وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ {} تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَالِحُونَ {} أَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ {} قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْماً ضَالِّينَ {} رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ {} قَالَ اخْسَؤُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ {} إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ {} فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيّاً حَتَّى أَنسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنتُم مِّنْهُمْ تَضْحَكُونَ {} إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ {} قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ {} قَالُوا لَبِثْنَا يَوْماً أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلْ الْعَادِّينَ {} قَالَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلاً لَّوْ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ {} أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثاً وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ
“Nihayet o müşriklerden birine ölüm gelip çatınca: Rabbim, der. Ne olur beni dünyaya geri gönder. Ömrümü boşa geçirdiğim dünyada iyi işler yapayım. Hayır, hayır. Onun bu söyledikleri boş lâftan ibarettir. Tekrar dirilecekleri güne kadar onların önlerinde bir engel vardır, geri dönemezler. Sûra üflendiği zaman artık aralarında soy sop ilişkisi kalmaz. Birbirlerinin hâlini de sormazlar. Kimin yaptığı iyilikler ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimin yaptıkları da hafif gelirse, işte onlar zarara uğrayanlardır. Onlar cehennemde devamlı kalacaklardır. Bunların yüzlerini ateş yalar da, dişleri sırıtır kalır. Allah Teâlâ onlara:
“Benim âyetlerim size okunurdu da, siz onları yalanlardınız, değil mi?” der.
Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizleri altetti. Biz sapıklık içinde kalmış bir kavim olduk. Rabbimiz! Ne olur, bizi buradan çıkar! Eğer tekrar önceki hâlimize dönersek, kendimize zulmetmiş oluruz.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Alçaldıkça alçalın orada. Bana artık bir şey söylemeyin! Çünkü kullarımdan bir grup insan: Rabbimiz, biz iman ettik, bizi bağışla. Bağışlayanların en iyisi sensin, demişlerdi. Fakat siz onlarla eğlenir, beni anmayı unutarak onlara gülerdiniz. Sabrettikleri için bugün ben onları mükâfatlandırdım. Onlar muratlarına erenlerdir.”
Allah Teâlâ inkârcılara: “Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?” diye sorar.
- Bir gün veya daha az bir zaman kaldık; sayanlara sor, derler.
Allah Teâlâ da onlara şöyle buyurur: “Pek az kaldınız. Keşke bunu bilseydiniz (dünyaya tapmazdınız). Sizi boşuna yarattığımızı, bize dönmeyeceğinizi mi sandınız?”(10)

Aklımızı kullanmamız gerek. Yanlış yollardan kurtulmak gerek. Hatalarımıza bu Ramazan akşamında tövbe etmek gerek. Bir daha yanlışlıklara dönmemeye azimli olmak ve karar vermek gerek.

Ey Rabbimiz! Bu günün hürmetine, Güzeller güzeli Efendimiz (s.a.s.) hürmetine, sevdiklerin hürmetine, bilerek veya bilmeyerek yaptığımız bütün günah, hata, isyan, küfür, yanlışlıklarımızın tamamına tövbe ettik, pişmanız. Bir daha yapmamaya azmediyoruz. Bu azmimizde kararlık göstermemize yardım et. Bizlerden razı ol. Ölüm günümüzde kelime-i şehadet getirmeyi bizlere nasip et. Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olun.

1. Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 580
2. Enbiya, 21/35
3. Ankebut, 29/57
4. Al-i İmran, 3/185
5. Münafıkun, 63/9-11
6. Nahl, 16/61
7. Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 462
8. Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 575
9. Hicr, 15/99
10. Mü’minûn 23/99-115

http://www.guncelvaaz.com

http://www.vaazsitesi.com/haber_detay.asp?haberID=486


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: “İnsanlar uykudadırlar; ölünce uyanırlar”
MesajGönderilme zamanı: 20.08.11, 03:46 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:18
Mesajlar: 38
“Dünyada tıpkı bir garip hatta bir yolcu gibi davran!”


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 4 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye