Var mısınız?
“66 - Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?”
“67 - Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.”
“68 - Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?” (Yasin Süresi)
İnsanın başkasının giydiği elbiseye eski diye bakarken, o ulvi kalp nasıl nurludur bilmez ki… Karadan kara renklere bürünmüş kalbinde de onu görmez ki... Dünya ölürken yok olur gider, alıştığımız her şekil değişir. Ama kalp kalıcıdır. Kalp bu dünya ile öbür dünyanın arasında bir kapıdır. O kapıyı ölmeden açan, yokluğu tanır ve beka âleminde gezer durur.
Bir insanın yaptığından dolayı kusur bulan, o kusuru yaşamadan ölmez de... Kusur aramak yerine, yaptığına herhalde bir bildiği vardır diyerek yorumlamak ve yaptığı her şeye pozitif bakmak gerekiyor. Maalesef çok zalim bir dünyada yaşıyoruz. Hangi renk aktır, hangi renk karadır, âlimi de sofisi de seçemez oldu. Allah sonumuzu hayretsin...
İnsan ömrünü ne kadar kısa görüyor, geçmişine yolculuk yaparken. Ne kadar çok şey yapsa da unuttuğu, özlem duyduğu, yalnızlık çektiğinde ah çektiği neler aklına geliyor. Her hatırayı toplasan bir günü geçmeyen bir gezinti oluyor bu. Kimini kırdığımız, kimini üzdüğümüz, kimini sevindirdiğimiz, içinde bolca acıların olduğu bir zaman dilimi hepsi aslında. İleriye bakarken daha da uzuvlarımızı kullanmakta zorlandığımız bir gelecek bizi bekliyor nihayetinde, eğer ömrümüz var ise elbette. Yapabileceklerimiz sona yaklaşırken azalıyor sonuçta. Bu yüzden ne yapmak istiyorsak, şu an yapmakta fayda var kendi nefsimiz ve bedenimiz için. Düşünsenize, birisi dese ki, yarın öleceksin-Allah korusun, vazgeçemediğimiz her şeyden, dünya-evlat, sevdiklerimiz... Her şeyden hemen vazgeçer ve Allah için yapmak istediklerimizi itiraz etmeden canı gönülden yaparız. Düşünün-tefekkür edin ki, artık geçmiş geçti gitti, geri getirmek mümkün değil, gelecekse belli değil, bir muamma... Öyleyse şu anı yaşarken aklımızda ne varsa her şeyi hemen yapmalıyız, hiçbir şeyi ertelememeliyiz. Yapmazsak şu anda bir geçmiş an olur yani geri gelmez artık, ne kadar keşke desek de...
Ne dersiniz dostlar, sizi sigarayı bırakmaya, içkiyi terk etmeye, inançlı hanım kardeşleri örtünmeye, kusur aramaktan vazgeçmeye... Kısacası günahlara tövbe edip hayırlı işlerin peşine düşecek savaş meydanına davet ediyorum-cihada... Var mısınız?
Saffet Kuramaz
Var mısınız?
“66 - Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?”
“67 - Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.”
“68 - Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?” (Yasin Süresi)
İnsanın başkasının giydiği elbiseye eski diye bakarken, o ulvi kalp nasıl nurludur bilmez ki… Karadan kara renklere bürünmüş kalbinde de onu görmez ki... Dünya ölürken yok olur gider, alıştığımız her şekil değişir. Ama kalp kalıcıdır. Kalp bu dünya ile öbür dünyanın arasında bir kapıdır. O kapıyı ölmeden açan, yokluğu tanır ve beka âleminde gezer durur.
Bir insanın yaptığından dolayı kusur bulan, o kusuru yaşamadan ölmez de... Kusur aramak yerine, yaptığına herhalde bir bildiği vardır diyerek yorumlamak ve yaptığı her şeye pozitif bakmak gerekiyor. Maalesef çok zalim bir dünyada yaşıyoruz. Hangi renk aktır, hangi renk karadır, âlimi de sofisi de seçemez oldu. Allah sonumuzu hayretsin...
İnsan ömrünü ne kadar kısa görüyor, geçmişine yolculuk yaparken. Ne kadar çok şey yapsa da unuttuğu, özlem duyduğu, yalnızlık çektiğinde ah çektiği neler aklına geliyor. Her hatırayı toplasan bir günü geçmeyen bir gezinti oluyor bu. Kimini kırdığımız, kimini üzdüğümüz, kimini sevindirdiğimiz, içinde bolca acıların olduğu bir zaman dilimi hepsi aslında. İleriye bakarken daha da uzuvlarımızı kullanmakta zorlandığımız bir gelecek bizi bekliyor nihayetinde, eğer ömrümüz var ise elbette. Yapabileceklerimiz sona yaklaşırken azalıyor sonuçta. Bu yüzden ne yapmak istiyorsak, şu an yapmakta fayda var kendi nefsimiz ve bedenimiz için. Düşünsenize, birisi dese ki, yarın öleceksin-Allah korusun, vazgeçemediğimiz her şeyden, dünya-evlat, sevdiklerimiz... Her şeyden hemen vazgeçer ve Allah için yapmak istediklerimizi itiraz etmeden canı gönülden yaparız. Düşünün-tefekkür edin ki, artık geçmiş geçti gitti, geri getirmek mümkün değil, gelecekse belli değil, bir muamma... Öyleyse şu anı yaşarken aklımızda ne varsa her şeyi hemen yapmalıyız, hiçbir şeyi ertelememeliyiz. Yapmazsak şu anda bir geçmiş an olur yani geri gelmez artık, ne kadar keşke desek de...
Ne dersiniz dostlar, sizi sigarayı bırakmaya, içkiyi terk etmeye, inançlı hanım kardeşleri örtünmeye, kusur aramaktan vazgeçmeye... Kısacası günahlara tövbe edip hayırlı işlerin peşine düşecek savaş meydanına davet ediyorum-cihada... Var mısınız?
Saffet Kuramaz
Var mısınız?
“66 - Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?”
“67 - Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.”
“68 - Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?” (Yasin Süresi)
İnsanın başkasının giydiği elbiseye eski diye bakarken, o ulvi kalp nasıl nurludur bilmez ki… Karadan kara renklere bürünmüş kalbinde de onu görmez ki... Dünya ölürken yok olur gider, alıştığımız her şekil değişir. Ama kalp kalıcıdır. Kalp bu dünya ile öbür dünyanın arasında bir kapıdır. O kapıyı ölmeden açan, yokluğu tanır ve beka âleminde gezer durur.
Bir insanın yaptığından dolayı kusur bulan, o kusuru yaşamadan ölmez de... Kusur aramak yerine, yaptığına herhalde bir bildiği vardır diyerek yorumlamak ve yaptığı her şeye pozitif bakmak gerekiyor. Maalesef çok zalim bir dünyada yaşıyoruz. Hangi renk aktır, hangi renk karadır, âlimi de sofisi de seçemez oldu. Allah sonumuzu hayretsin...
İnsan ömrünü ne kadar kısa görüyor, geçmişine yolculuk yaparken. Ne kadar çok şey yapsa da unuttuğu, özlem duyduğu, yalnızlık çektiğinde ah çektiği neler aklına geliyor. Her hatırayı toplasan bir günü geçmeyen bir gezinti oluyor bu. Kimini kırdığımız, kimini üzdüğümüz, kimini sevindirdiğimiz, içinde bolca acıların olduğu bir zaman dilimi hepsi aslında. İleriye bakarken daha da uzuvlarımızı kullanmakta zorlandığımız bir gelecek bizi bekliyor nihayetinde, eğer ömrümüz var ise elbette. Yapabileceklerimiz sona yaklaşırken azalıyor sonuçta. Bu yüzden ne yapmak istiyorsak, şu an yapmakta fayda var kendi nefsimiz ve bedenimiz için. Düşünsenize, birisi dese ki, yarın öleceksin-Allah korusun, vazgeçemediğimiz her şeyden, dünya-evlat, sevdiklerimiz... Her şeyden hemen vazgeçer ve Allah için yapmak istediklerimizi itiraz etmeden canı gönülden yaparız. Düşünün-tefekkür edin ki, artık geçmiş geçti gitti, geri getirmek mümkün değil, gelecekse belli değil, bir muamma... Öyleyse şu anı yaşarken aklımızda ne varsa her şeyi hemen yapmalıyız, hiçbir şeyi ertelememeliyiz. Yapmazsak şu anda bir geçmiş an olur yani geri gelmez artık, ne kadar keşke desek de...
Ne dersiniz dostlar, sizi sigarayı bırakmaya, içkiyi terk etmeye, inançlı hanım kardeşleri örtünmeye, kusur aramaktan vazgeçmeye... Kısacası günahlara tövbe edip hayırlı işlerin peşine düşecek savaş meydanına davet ediyorum-cihada... Var mısınız?
Saffet Kuramaz
Var mısınız?
“66 - Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?”
“67 - Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.”
“68 - Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?” (Yasin Süresi)
İnsanın başkasının giydiği elbiseye eski diye bakarken, o ulvi kalp nasıl nurludur bilmez ki… Karadan kara renklere bürünmüş kalbinde de onu görmez ki... Dünya ölürken yok olur gider, alıştığımız her şekil değişir. Ama kalp kalıcıdır. Kalp bu dünya ile öbür dünyanın arasında bir kapıdır. O kapıyı ölmeden açan, yokluğu tanır ve beka âleminde gezer durur.
Bir insanın yaptığından dolayı kusur bulan, o kusuru yaşamadan ölmez de... Kusur aramak yerine, yaptığına herhalde bir bildiği vardır diyerek yorumlamak ve yaptığı her şeye pozitif bakmak gerekiyor. Maalesef çok zalim bir dünyada yaşıyoruz. Hangi renk aktır, hangi renk karadır, âlimi de sofisi de seçemez oldu. Allah sonumuzu hayretsin...
İnsan ömrünü ne kadar kısa görüyor, geçmişine yolculuk yaparken. Ne kadar çok şey yapsa da unuttuğu, özlem duyduğu, yalnızlık çektiğinde ah çektiği neler aklına geliyor. Her hatırayı toplasan bir günü geçmeyen bir gezinti oluyor bu. Kimini kırdığımız, kimini üzdüğümüz, kimini sevindirdiğimiz, içinde bolca acıların olduğu bir zaman dilimi hepsi aslında. İleriye bakarken daha da uzuvlarımızı kullanmakta zorlandığımız bir gelecek bizi bekliyor nihayetinde, eğer ömrümüz var ise elbette. Yapabileceklerimiz sona yaklaşırken azalıyor sonuçta. Bu yüzden ne yapmak istiyorsak, şu an yapmakta fayda var kendi nefsimiz ve bedenimiz için. Düşünsenize, birisi dese ki, yarın öleceksin-Allah korusun, vazgeçemediğimiz her şeyden, dünya-evlat, sevdiklerimiz... Her şeyden hemen vazgeçer ve Allah için yapmak istediklerimizi itiraz etmeden canı gönülden yaparız. Düşünün-tefekkür edin ki, artık geçmiş geçti gitti, geri getirmek mümkün değil, gelecekse belli değil, bir muamma... Öyleyse şu anı yaşarken aklımızda ne varsa her şeyi hemen yapmalıyız, hiçbir şeyi ertelememeliyiz. Yapmazsak şu anda bir geçmiş an olur yani geri gelmez artık, ne kadar keşke desek de...
Ne dersiniz dostlar, sizi sigarayı bırakmaya, içkiyi terk etmeye, inançlı hanım kardeşleri örtünmeye, kusur aramaktan vazgeçmeye... Kısacası günahlara tövbe edip hayırlı işlerin peşine düşecek savaş meydanına davet ediyorum-cihada... Var mısınız?
Saffet Kuramaz
|