Özlem Dağı
Öyle bir dağ ki, her insan baktıkça yükselir yamaçları göğe doğru. Dünyanın en yüksek sanılan Everest tepesini bile geçer gider. Aslında her insan görebildiğince yükseklik kazanır. İçinde patika yollar, işlenmiş asfalt yollar, daha da yükseklerinde kayalar engel olur ulaşmaya. Vuslat için öylesi sabır ister ki… Diğer dağların aksine yamaçları buz gibi değildir. Aksine sıcacıktır. Her çeşit çiçeklerle ve yeşillikle süslenmiştir. Hiç erimeyen karını en sıcak günde seyretmek gibidir Erciyes’te olduğu gibi. Her an Uzaktan bakarken, içinden vuslat deyip de hiç ah çekmeyen var mıdır ki acaba?
Üzerine tırmanmak için her insana bir ömür süre verilmiştir. Her insanın amacı onun zirvesine ulaşmak olmuştur. Ancak sabredenler ve çilesine katlananlar ulaşmıştır. O tek bir zirvedir. Eşi benzeri yoktur. Sabredemeyenler, o dağın yüksekliğini daha da artırmışlardır. Belkide göremez olmuştur gözlerinde. O güzelliği yakalamak yerine, içinde kısır döngüler olan, çamurda, bataklılarda, sigarada, içkide, keyif verici haplarda sanal eğlenceler içinde hayalini yaşamayı tercih etmişler ve insan olma vasfını kaybetmişlerdir. Baktıkları aynalar karanlığı göstermiştir gözlerine. O karanlık ki, içinde korku ve yalnızlık kalmıştır sadece. İçlerinde özlem ateşi yaktıkça yakmaktadır. O ateş sonsuz kere sarmaktadır tenin her noktasında.
Sabredip imanla ona kavuşanlar bir sihirle içeri girerken hangi yaşta olursa olsun 33 yaşına ışınlanmışlar ebedi olarak. Ağırlıkları kalmamış, kuş gibi hafif ve özlem duydukları her şeye istediklerinde ve anında kavuşur olmuşlardır bir eli yağda bir eli balda, sevdikleri ile beraber ve sonsuza kadar. Zaman kavramı bitmiş, güneşi görmek gerekliliği sona ermiş, ölmek yok orada. Özlediği sadece dekor olmuş ve sunulmuş.
Benimde özlem dağım karşımda durmakta. Neleri özlerim nelerini… Tırmanıyorum hala, sabır ederek. Henüz kapısını göremedim. Ne kadar ömrüm var, yeter mi ümitsizde değilim. Mücadeleye devam… Geliyorum Özlem dağı!
Saffet Kuramaz
|