İmza ıslandı!
D.Mehmet Doğan - Vakit 2009-10-27
Ağabey-kardeş şairler ekseriya birbirine karıştırılır. Ağabey Bahaeddin Karakoç, 1930 doğumlu, Allah ömürler versin; önümüzdeki yıl 80 yaşına basacak. Kardeş Abdürrahim Bey 32 doğumlu. Onun seksene varmasına iki yıl var. Bir evden iki ünlü şair; az rastlanılır bir durum. Mısraları dillerden hatta tellerden düşmeyen şairler. İkisinin şiir yolu farklı, kendilerine mahsus. Yine de “hangi şiir hangisinin” tereddütüne benim de düştüğüm oluyor. Yıllar önce okuduğum “Suları ıslatamadım” şiirinin hangi Karakoç’a ait olduğu hususunda kısa bir tereddüt geçirdim.
“Suları ıslatamadım” şiiri, gazetedeki sütun komşumuz, Abdürrahim Karakoç’a ait. Şiirin başlığı “ıslak imza” mevzuundan zihnime takılmıştı. “Şair suları ıslatamadı, ama fotokopideki kuru imza ıslandı. Belge kâğıt parçası olmaktan çıktı. Şiiri şöyle bir okuyayım” dedim. Şiir bizim Yunus Emre’den beri sevdiğimiz kısa hikmetli mısralardan örülü:
Savaştayım elli yıldır Ömrüm geçti boşalt, doldur Anlamadım bu ne hâldir Birgün silah çatamadım Suları ıslatamadım.
Bu giriş, ahkâm kesmek istediğim mevzuyu aşan bir bilgeliğe işaret ediyor. Eğer yazımız ilgisinden ötürü Genelkurmay başkanının önüne konulursa, bu mısraların adeta on ikiden vurmuş etkisi uyandıracağını düşünmeden edemedim. Bir ara “acaba şiirin tamamını sütunuma geçirip, üzerine birkaç satır karalıyarak okuyucuya karşı bugünkü vazifemi ifa etmiş olmaz mıyım?” diye aklımdan geçti.
Ekin ektim başak yılan Kuşandığım kuşak yılan Yorgan akrep, döşek yılan Birgün rahat yatamadım Suları ıslatamadım.
Şiirin üç kıt’ası daha var. Aynı güzellikte ve bilgelikte. Meraklılar bulup okusunlar.
En son “İrtica ile mücadele eylem planı”nın kamuoyuna mal olmasından sonra, meselenin “fotokopi” ve “ıslak imza” çerçevesinde dondurulduğunu unutmuş olmamalıyız. Hatta belgeye “kâğıt parçası” diyen Genelkurmay Başkanı’nın, “gerçekse gereği yapılır, TSK demokrasiye bağlıdır” mealinde konuştuğunu da...
Şimdi “ıslak imza” gerçeği kapımızı çaldı. Ertelenen buhran avdet etti... Bu durumda, Türkiye’de “kurmay aklı”nın uzun vadeli çözüm yerine, kısa vadeli ve geçici çözümlerle idare-i maslahat etmesinin izahının yapılması lâzım.
Böyle bir plan var, çünkü böyle planların geçmişi var! Fakat, 21. yüzyılın bu günleri, böyle planları kaldıracak durumda değil. “Plan yok” demek mümkün, çünkü planı yok etmek teorik olarak mümkün. Fakat bu gerçeği değiştirmez. “Kağıt parçası” beyanı gerçeği değiştirmediği gibi, planın vesikasını ortadan kaldırmaya da yetmemiş demek ki!
Planın basına yansımasının ardından Genelkurmay Karargâhı’ndaki bilgisayarlar 35 defa geriye döndürülemeyecek şekilde silinmiş ve tüm belgeler yakılmış. Ancak orijinal evrakın, bir cunta mensubu tarafından imha edildiği görüşü oluşunca kriz dondurulmuş...
Gerçekle yüzleşmeyi ertelemek, sonucu değiştirmiyor. Hatta, çözüm geciktikçe maliyet yükseliyor. “İrtica ile mücadele eylem planı” patladığında, enerji gerçeği örtmeye harcanacağına meseleyi gerçek anlamda çözmeye harcansa idi, o günden bugüne üst üste binen çözümsüzlüklerle de yüzleşmek zorunda kalınmayacaktı.
İmza sahibi albay paşa olamadı...
Basın açıklaması yapıldı, “kadro müsait değildi, hâlâ olabilir!” Şimdi hangi güç imza sahibi albayı yerinde tutabilir?
İmza sahibi albayın emekli edilmesi, aynı zamanda çorap söküğü gibi emir-komuta zincirini bağlayacak şekilde sonuçlar doğurmaz mı? Ne diyor şair?
Düşüncemdir tek sermayem Alan yoktur satamadım Suları ıslatamadım.
Bütün erkânıharblere (kurmaylara) şiir ve edebiyat dersini mecbur etmek lâzım!
|