aşık molla, bizim ifade ettiğimiz şeylerle yukarıda ki listenin arasında bir alaka yok zaten.. bunlar terenenniden öteye geçememiş insanlardır.. [bize göre değil onlara göre söylüyorum:] başlarında vecd ehli yoktur.. bunlar (kadim eserlerde geçen) o çalgı aletlerini ve sema'ı
tevacüd için dahi kullanmıyorlar..
Cüneyd-i Bağdadi hz.
ahir halini şöyle özetlemiştir:
" siz dağları yerinde durur mu sanırsınız..? dağları sabit mi görürsünüz..? hayır hepsi dönüyor.." eskiden "sen ne iş edersin ?" denince mevleviler şöyle dermiş:
" biz Allah der döneriz..!" eyvallah.. buna nakşilerin mukabelesi de gayet latif:
" biz de Allah der otururuz.." ameller ve cehdler kalblere ve niyetlere göre
değer kazanır...
mezkur listede müzisyenler goyendeler ve çengiler sıralanıyor.. bunlar
düm tek tek'i duyuyor aşıklar ise
Hakk Hakk Hakk sadasını.. hayvanın işitmesi ile insan-ı kamil'in istiması bir değildir.. işte hüküm vakti fıkıh ve fetvanın
duruma göre terettüb ettiği ciheteyn budur..
Bursevi Hz. (ks.)
çalgı aletlerinin hanelerden tard edilmesini emr eder.. zira anı darb etmesen de hanende durduğu bela yeter diye de ekler.. bu çalgı aletleri elbette ki beladır: çünki insanlar ekseriyetle gaflet ve cehil ile sersem ve sefil oldukları içün onu çaldıkları zaman hazzına ruhani eser diyeceklerdir.. halbuki çeng ve çalgıdan ruhani hazza malik olmaya Mevlana canı lazımdır: yahut onun yolundan giden aziz mevlevilerin canı.. (ks.hum)
