Onların nevbeti geçmiş, sıra gelmişti bana: Yolu tuttum yalnız doğruca Türkistan´a.
Gece gündüz yürüdüm bulmak için Taşkent´i; Geçtiğimiz yerleri ta´dâda mahal yok şimdi.
Uzanıp sonra Buhârâ´ya, Semerkand´e kadar; Eski dünyâda bakındım ki ne âlemler var
Sormayın gördüğüm âlemleri, hiç söylemeyim: Yâdı temkînimi sarsan da kan ağlar yüreğim.
O Buhârâ, o mübârek o muazzam toprak; Zilletin koynuna girmiş uyuyor müstağrak!
İbn-i Sînâ´ları yüzlerce doğurmuş iklîm, Tek çocuk vermiyor âguşuna ilmin, ne akîm!
O rasad-hâne-i dünyâ, o Semerkand bile; Öyle dalmış ki hurâfâta o mâzîsiyle:
Ay tutulmuş, "Kovalım şeytanı kalkın!" diyerek, Dümbelek çalmada binlerce kadın, kız, erkek!
Bu havâlîde cehâlet ne kadar çoksa, nifâk, Daha salgın, daha dehşetli... Umûmen ahlâk
-Pek bozuk" az gelecek -nâmütenâhî düşkün! Öyle murdârını görmekte ki insan fuhşün;
Bırakın söylenemez: Mevki´imiz camü´dir; Başka yer olsa da tafsile hayâ mâni´dir.
Ya ta´assubları Hiç sonra, nasıl maskaraca O, uzun hırkasının yenleri yerlerde, hoca,
Hem bakarsın eşi yok dîne teaddîsinde, Hem ne söylersen olur dîni hemen rencîde!
Milletin hayrı için her ne düşünsen: Bid´at: Şer´i tagyîr ile terzîl ise -hâşâ- sünnet!
Ne Hudâ´dan sıkılırlar, ne de Peygamber´den. Bu ilimsiz hocalardan, bu beyinsizlerden,
Çekecek memleketin hâli ne olmaz, düşünün! Sayısız medrese var gerçi Buhârâ´da bugün...
Okunandan ne haber On para etmez fenler, Ne bu dünyâda soran var, ne de ukbâda geçer.
Üdebâ doğrusu pek çok kimi görsen: Şâir. Yalınız, şi´rine mevzû iki şeyden biridir:
Koca millet! Edebiyyâtı ya oğlan, ya kan... Nefs-i emmâre hizâsında henüz duygulan!
Sonra tenkîde giriş: Hepsi tasavvufla dolu: Var mı sâfiyyede bilmem ki ibâhiyye kolu
İçilir, türlü şenâ´atler olur, bî pervâ; Hâfız´ın ortada dîvânı kitâbü´l fetva!
"Gönül incitme de keyfin neyi isterse becer!" Urefâ mesleği; a´lâ, hem ucuz, hem de şeker!
Şu kadar var ki şebâbında ufak bir gayret Başlamış... Birgün olup parlıyacaktır elbet.
O zaman işte şu toprak yeniden işlenerek, Bu filizler gibi binlerle fidan besliyecek!
Mehmed Akif
Safahat /Süleymaniye Kürsüsünden
|