İbn Arabi ve Eş-Şecereti'n-Nu'maniyye fi'd-Devleti'l-Osmani
Osmanlı'yı anlamak için "ilm-i cifre" ne kadar muhtacız? Mustafa İslamoğlu
5/2/1999
http://www.mustafaislamoglu.com/makalel ... 0&Kat_id=4"Ya büyük veli Muhyiddin-i Arabi"nin işareti…
1165-1240 yılları arasında yaşayan yani Osman Gazi'nin doğumundan 18 yıl önce vefat eden Şeyh-i Ekber'in yazdığı eserleri arasında bir tanesi var ki manevi müjdelerin en çarpıcısıdır. "Ed-Dairetun-Numaniyye fi'd-Devleti'l-Osmaniyye". Evet henüz ortada Osman Gazi ve Osmanlı Devleti'nin hiçbir namı ve nişanı yoktur. Ama büyük veli ilm-i cifir ile onun yakında geleceğini müjdelemiştir." (Virgülüne dokunmadım M.İ.)
Tarih dergisi olma iddiasıyla çıkan bir süreli yayında, bir "doçent"e ait olan bu satırlardan yola çıkarak Bilkent'li okuyucumuz şu soruları soruyor:
"İlm-i cifr adı altında ilmi bir kılıfa büründürülen bu anlayış Ehl-i
Sünnet nezdinde merdut değil midir?… Kuruluşunun 700. Yılına gireceğimiz Osmanlı Devleti'ni ilmi ölçüler çerçevesinde tanımaya ve tanıtmaya bu kadar ihtiyaç varken, ilim adamlarımız/hocalarımız problemli din anlayışlarını tarihe uygulamakla niçin vakit kaybederler?… esas öğrenmek istediğim Muhyiddin Arabi'ye atfedilen eserin konusu ve Osmanlı Devleti'ne işaret
olarak algılanan ifadeler?"
Önce cifr hakkındaki soruyu ele alalım. Cifr (aslı cefr), rakam değerli
harf sistemi olan ebced hesabı yöntemiyle bir takım tahmin ve kehanetlerde bulunmaktır. Cifr, Şii-Caferi ekolünün kurucusu kabul edilen İmam Cafer'e atfedilirse de, gerçekte, cifr sistemini İmam Cafer'e atfeden önceleri onun öğrencisi ikin sonradan ona tanrılık yakıştıran Ebu Hattab el-Esedi ve arkadaşlarıdır. Ehl-i Sünnet cifri dışlar ve bir ilim dahi saymaz. İbn Haldun, cifri bir ilim değil kişisel yetenek olarak görür. Süyuti, ünlü sahabi İbn Abbas'ın "ebced hesabı"nı sihrin bir çeşidi sayarak "dinle alakası yoktur" dediğini nakleder. Cifr yöntemini en çok kullanan, mutedil
Şia'nın dahi dışladığı gulat-ı Şia'dan İsmaililer ve İsmaili metinleridir.
Oysa ki, Gazali'nin de belirttiği gibi, harflerin sayısal değerler
taşıdığına dair hiçbir tutarlı, akli ya da nakli delil yoktur. Cifr yöntemi
zannidir, zandan ilim olmaz. Cifrin peşine düşmek zannın peşine düşmektir, oysa ki zan, Kur'an'a göre "hakikatten hiç bir şey içermez". Bu yöntemi, Medine Yahudileri'nin, mukattaa harflerinden yola çıkarak ümmete ömür biçme şeklinde Hz. Peygamber'e karşı kullandıkları, Hz. Peygamber'in de bunu reddettiği bir gerçek. 19'cular başta olmak üzere, bu yöntemle kıyameti
hesaplamaya kalkanların nasıl çuvalladığını ise söylemeye dahi gerek yok.
Gelelim Muhyiddin Arabi'ye atfedilen esere: Eserin ismi
eş-Şeceratu'n-Nu'maniyye fi'd-Devleti'l-Osmaniyye'dir. Yukarıda zikredilen isim esere değil, bir çok şerhinden birine (Mustafa b Sührab şerhi) aittir ve o da yanlıştır. Doğrusu: Dairatu'l-Cifriyye
ale'ş-Şecerati'n-Nu'maniyye'dir.
Tüm otoritelerin ortak görüşü; bu eserin İbn Arabi'ye nisbeti asılsızdır. Başta eş-Şeceratu'n-Nu'maniyye olmak üzere, ona nisbet edilen cifre ait hiç bir eser, İbn Arabi tarafından tertip edilen Fihrist'te yer almamaktadır.
İbn Arabi'nin eserlerinin listesini veren es-Safedi de (el-Vafi
bi'l-Vefayat) bu eseri anmaz. Sadreddin el-Konevi'ye göre, bu eser Mısır'da meydana gelecek hadiseler üzerine kaleme alınmıştır. Halil b. Aybek es-Safedi'ye nisbet edilen şerhe göre, İbn Arabi'nin baştan sona bulmacaya benzer şifrelerinden biri Selim'in Şam'ı alacağına işaret etmektedir.
İlginç olan şudur: Prof Ahmed Ateş'in tesbitine göre, 1372 (773)'ten hemen sonra kaleme alınan bu şerhte "ve kane'l-emr kezalik: iş bu şekilde gerçekleşmiş oldu" denilmektedir. O halde, yorumun Yavuz Selim'le, Osmanlı'yla bir alakası olmadığı açıktır.
Kesin olan şu ki, bu gibi her anlama gelebilen, isteyen herkesin
kafasındaki anlamı verebildiği şifreli ve bulmacamsı metinler, sonra
gelenler tarafından, artık vuku bulmuş olan olaylar üzerine yorumlanıp, "burada şuna işaret ediliyor" türünden bir te'vile gidiliyor; daha sonra da bu te'vil, olay gerçekleşmeden çok önce yazılan metne ya da yazara atfediliyor. Bu tür şerhlerin nüshaları kronolojik sıraya konulup, ana metinlerdeki cifr şifrelerine yakıştırılan anlamlar alt alta dizilse, olmadan önce bilindiği iddia edilen olayların, aslında vuku bulduktan sonra
şarihler tarafından sözkonusu metinlere atfedildiği açıkça görülecektir.
Şimdi biz, bu tür yorumların tutarsızlığını dile getirdik diye, Osmanlı
küçüldü mü? Bizce, hayır; fakat Osmanlı'nın büyüklüğünü bu tür şaibeli yorumlar üzerine bina eden bir mantık için, evet. İşte bunun için, bu yaklaşım, tarihi anlamada sağlıksız bir yaklaşımdır. Ve Osmanlı gibi tarihin en önemli aktörlerinden biri, bu mantıkla, gereği gibi ne anlaşılabilir, ne de anlatılabilir.
Osmanlı'yı ele almaya devam edeceğiz.
( 5 ŞUBAT 1999 )
***
İbn Arabi'den Bahçeli kehaneti mi? Yüzyıllar öncesinden Osmanlı'nın kurulacağını yazan büyük İslam alimi İbn Arabi'nin MHP lideri Devlet Bahçeli'nin iktidarına işaret ettiği iddiası sanal alemin yeni gündemi oldu.
24 Kasım 2006
Eş-Şecereti'n-Nu'maniyye fi'd-Devleti'l-Osmaniyye adlı kitabında yüzyıllar sonra olacak gelişmelere (örneğin Osmanlı Devleti'nin kurulacağı ve kendi mezarının bulunması) işaret eden İslam tarihinin gelmiş geçmiş en müstesna alimlerinden Muhyiddin ibn Arabi'nin öngörüleri hala bir sır...
Zaman zaman kitaptaki bilgilerle ilgili iddialar gündeme geliyor. Bunlardan bazıları da sıcak gündem konularıyla ilgili oluyor.
İşte MHP lideri Devlet Bahçeli iddiası :
***
Bugüne kadar geçen yüzyıllar boyu birçok araştırmacı tarafından incelenerek şerh edilen Muhyiddin ibn Arabi'nin bu esrarengiz eseri ile ilgili en yaygın bilinen kerameti Osmanlı Devleti'ne işaret eden satırları olmuştu.
Eserde henüz daha ismini alacağı Osman Gazi dünyada değilken "Osmanlı Devleti'nin kurulacağı, 600 yıl payidar kalacağı ve Türkiyye idaresi ile son bulacağı müjdeleniyor. Osmanlı ile ilgili bu kerametin Muhyiddin ibn Arabi'nin istihracıyle yer aldığı Şecere-tül Nu'maniyye fi'd-Devleti'l-Osmaniyye adlı kitap Şeyh-i Ekber olarak da bilinen Muhyiddin ibn Arabi'ye isnad ediliyor.
İbn Arabî, eş-Şeceretü'n-Nu'mâniyye fi'd-Devleti'l-Osmâniyye adlı çok küçük hacimli risalesinde cifr ilminin verilerine istinaden Osmanlı Devleti'nin kurulacağını ve istikbali ile ilgili bazı hâdiseleri rumuzlu ifadelerle haber vermiş ve üvey oğlu ve halefi olan büyük sufi Sadreddin Konevî de bu eseri şerh etmiş, bazı rumuzlarını açıklamıştır.
Osmanlı Devleti'nin kurulacağını önceden bildirmesi, en azından önceden bildirdiğine inanılması, Osmanlı sultanları, âlim ve mutasavvıflarının dikkatini bu esere çekmiş, Osmanlı döneminde İbn Arabî'ye özel bir ilginin gösterilmesini sağlayan sebeplerden biri olmuştur.
Bu kitapta geçen esrârengiz cümlelerden biri olan "İzâ dahale's-sîn fî'ş'şîn, yazheru kabru Muhyiddîn" yani, "Sîn şın'a dahil olduğu vakit, Muhyiddin'in kabri ortaya çıkacaktır" cümlesinin sırrı, Yavuz Sultan Selim Mısır seferi sırasında Şam'a geldiğinde tahakkuk etmiş, İbn Arabî'nin o sırada üzeri çöplerle kaplı Sâlihiye'deki kabri ortaya çıkarılmış, Sultan Yavuz Selim türbenin yenilenmesini ve yanına bir de cami yapılmasını emretmiştir. 1517 yılında caminin kuzeyine bir de tekke inşa edilmiştir. Türbenin girişine Kemal Paşazâde'nin İbn Arabî'yi öven bir fetvasıyla İbn Arabî'nin biraz evvel zikrettiğimiz cümlesi yazılmıştır.
Bugüne kadar gelen rivayetlere göre kitap Hanefi Mezhebi'nin kurucusu İmam-ı Âzam Numan ibn Sabit'e gönderme yaparak Osmanlı'nın bir "hanefi devleti" olacağına ve Numan ibni Sabit olarak bilinen İmâm-ı Âzam mezhebinin bu sayede ebedi bir varlığa ulaşacağına işaret eder.
Osmanlı Devleti'nin 1299 yılında kurulduğu kabulü nazara alınırsa bu tarihten 60 yıl önce vefat eden Şeyh-i Ekber İbn Arabî'nin Osmanlı Devleti hakkında verdiği haberlerin önemi ve kendisinin manevi derecesi hakkında bilgi sahibi olunacaktır.
Ancak yeni yeni anlaşılıyor ki Şecereti'n-Nu'maniyye fi'd-Devleti'l-Osmaniyye kitabında sadece Osmanlı dönemi değil bugünün dünyasındaki durumlar ile ilgili de bazı işaretler bulunmaktadır.
'OSMANİYELİ DEVLETİ YAZDI'
eş-Şecereti'n-Nu'maniyye fi'd-Devleti'l-Osmaniyye'deki
Osmaniye'li Dr. DEVLET BAHCELİ -min'el-Osmaniyye-
eş-Şecereti'n-Nu'maniyye fi'd-Devleti'l-Osmaniyye kitabının başlığındaki Osmaniyye'nin Devleti ibaresi açıkça Osmaniye milletvekili olarak TBMM'ye giren MHP lideri Dr. Devlet Bahçeli'ye işaret etmektedir. Kitabın yaygın olarak bilinen ismi olan Şecereti'n-Nu'maniyye ise Gelincik Bitkisi anlamındadır ki bu ismin tarihi ve tasavvufi olarak iki tür anlamı olabilir:
1. Klasik Osmanlı literatüründe verilen anlam ile Dr. Devlet Bahçeli sünni hanefi ekolünün İMAM'ı, İmam-ı ÂZAM Ebu HANİFE bin NU'MAN'ın yolunda büyük hizmete vesile olacaktır.
2. Osmaniye'nin Devletindeki Gelincik Bitkisi (ağacı) ise tasavvufi bir remz olarak işaret edilen şahıs olan Dr. Devlet Bahçeli'nin kalbi olgunluk ve kemalinin eseri olarak varacağı cennet menzilini bir gelincik tarlası olarak göstererek kalbi saffetini işaretlemektedir.
***
Muhyiddin ibn Arabi ( Endulus, 1165 - Şâm, 1240 ) Kimdir ?
1165'de İspanya'da doğdu.
8 yaşında İspanya'daki en önemli ilim merkezi olan İşbiliye'ye (Sevilla) gelerek mükemmel bir tahsil gördü. 29 yaşında Tunus'a geldi. Bir süre de Fas'ta yaşadi. Tunus'tan, Mısır, Filistin ve Hicaz'a gitti, hacc yaptı. Hacc yıllarında ünlü eseri Kabe-i Muazzama'nın karşısında kaldığı iki yılda Fütühât-ı Mekkiyye'yi kaleme aldı. 1204'te manevi bir iaşaret ile Konya'ya geldi ve Selcuklu Sultan I. Keyhüsrev tarafindan büyük saygıyla karşılandı. 1230'da Anadolu'dan ayrılıp Şam'a yerleşti. 1240'da Şam'da 75 yaşlarında vefat etti.
Türbesini bugünkü haliyle 1516'da Yavuz Sultan Selim inşa ettirdi. Mâliki mezhebinden ve Ekberiyye tarikatı kurucusu olan Muhyiddin ibn Arâbi, Türk tasavvufuna derinden tesir etti.
Haber7
http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=200951