|
RABBANÎ MEKTUB - 219
İmam-ı Rabbani Hz. bu mektubu, Mirza Ebrec’e yazmıştır. Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, zararınıza olan şeylerden sizi korusun; size yakışmayan şeyleri yapmaktan saklasın.
Seyyid'ül-evvelin vel-ahirin hürmetine. Ona ve âline salât ve selâm.
Ey Said Necib, Bir insana, zahirî marazlardan biri gelse, azalarından birine bir afet uğrasa, çok çok çalışır ki, o marazı kendinden def ede; o afeti kendinden gidere. Hâlbuki onu, kalbî marazlar istilâ etmiştir. Ki bu marazlar, Yüce Hakk’ın gayrına, kalbin alâka duymasıdır. Öyle bir yoldan ki, nerede ise, kendisini ebedi ölüme götürecektir; sonsuz azaba atacaktır. Ne var ki o, bunun izalesini hiç düşünmemektedir. O yolda hiç bir çalışma yapmamaktadır. O kimse, eğer böyle bir alâkanın hastalık olduğunu bilmiyorsa, o kimse sefihtir. Eğer bildiği halde, umursamaz bir durumda ise, sırf geri zekâlıdır. Anlatıldığı manadaki hastalığın idraki için, akl-ı maad lâzımdır. Zira akl-ı maaş, böyle bir şeyi tefekkür etmekte kusurludur. Onun idraki ancak zahire varır; batini işlere geçemez. Akl-ı maaş, manevî marazı nasıl idrak edemiyorsa yahut onu nasıl maraz olarak görmüyorsa ki, bu durum, onun fani lezzetlerle iptilâsı, onların içine dalıp gitmesi sebebi ile olur. Akl-ı maad dahi, ührevî sevaplara dalıp gitmesi sebebi ile surî marazları hissetmez ve onları hastalıktan saymaz. Akl-ı maaşın nazarı kısırdır. Akl-ı maadın basireti keskindir. Akl-ı maad peygamberlerin ve velilerin nasibidir. Onlara salât ve selâm olsun. Aklı maaş ise, zenginlerin ve dünya erbabının rağbet ettiği bir şeydir. İkisi arasında o kadar fark var ki. Akl-ı maadı hazırlayan sebepler arasında şunlar vardır: -Ölümü hatırlamak. -Ahiret hallerini düşünmek. -Âhiret düşüncesini taşıma devleti ile müşerref olan cemaatle oturup kalkmak. Bir şiir: Gösterdim sana hazinenin yolunu; Ben eremedim, sen yetişip bul onu. Bilinmesi gerekir ki, zahirde hastalıklar, şer’i hükümlerin edasında, zorlamayı ve sıkıntıyı getirir. Batın marazı dahi aynı şekildedir. Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu: -“Kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere pek ağır geldi.”(42/13) Bir başka âyet-i kerimede ise, Allah-u Teâlâ, şöyle buyurdu: -“Bu (sabır veya namaz) elbette ağırdır.” (2/45) Anlatılan manada zahirde meydana gelen zorluk, kuvvelerin ve cevarihin (iç ve dış duyguların) zaafa uğramasıdır. Batınî manadaki zorluk ise, yakin zaafı ile iman noksanlığıdır. Hâlbuki şer'i tekliflerin hiç birinde zorluk yoktur. Hatta hemen hepsinde tahfif ve suhulet (kolaylık) vardır. Nitekim bu manada Allah-u Teâlâ, şöyle buyurdu: “Allah size kolaylık murad eder; sizin için zorluk dilemez.” (2/135) “Allah, ağır teklifleri sizden alıp hafifletmenizi murad eder. Zira insan zaif yaratılmıştır.”(4/28) Bu iki ayet-i kerime, anlatılan manalara iki adil şahittir. Bir şiir: Güneşe ne zarar duha vakti ufukta doğar; göremez hiç aydınlığını gözü yoksa bakar. Anlatılan marazın izalesi lâzım olduğuna göre; hazik tabiblere iltica farz olur. -“Elçinin vazifesi ancak tebliğdir.”(5/99)
Vesselam vel-ikram.
_________________ " Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."
|